• 105
    bu takım bu maçı maç olarak kazanmalıydı. fakat ben futbol olarak çok şey kazandığımızı düşünüyorum.

    - eski hücum gücümüzü tekrar kazanmışız. etkisiz ataklar yapmıyoruz.
    - elmander ve umut forma girmişler tekrardan.
    - güzel paslaşmalar ve varyasyonlar yapıyoruz.
    - rakibimizin sert savunmalarını aşmayı öğrenmişiz.

    fakat bazı çok ciddi problemlerde var:

    - defans hattımız rezalet durumda. sadece defans hattımızı düzeltmemiz tüm maçlardan 3 puan almamıza yeter.
    - hücumda çok gereksiz şeyler yapmaya çalışıyoruz.
    - takımca defans yapma anlayışımızı kaybetmişiz.

    fernando muslera: daha ne yapsın deli yürek çok çabaladı, çok uğraştı, hep çarpan toplardan gol yiyor.

    emmanuel eboue: bugün çok zorlandı. jimmy durmaz ve tosic durmadan onu zorladılar.

    dany nounkeu: bugün başarılıydı fakat çok kolay top vurduruyor.

    semih kaya: orta şekerdi bugün. fakat güçlü değil çok rahat geçilebiliyor.

    hakan balta: son 3-4 haftadır sol kanatta varlığı yokluğu belli değil. hep sol kanattan atak yiyoruz.

    hamit altıntop: doğru şeyler yapıyor fakat fazlasıyla yavaş, tekrar toplanması gerek.

    emre çolak: fazlasıyla zeki, fazlasıyla iyi top yapıyor fakat çok gereksiz yerlerden şutlar çekiyor, fazla özgüven var.

    amrabat: topu ayağında çok iyi tutuyor, fakat geriye dönmüyor. en büyük sıkıntısı bu.

    felipe melo: berbat oynuyor. takımın en kötüsü.

    umut bulut: tekrar forma giriyor çok çabaladı her zamanki gibi.

    johan elmander : geldik maçın adamına. çok iyi top oynadı çabaladı, gol attı. bu form grafiği ile banko yazılmalı 11'e. bravo profesyonel viking.

    puan kaybetmiş olabiliriz çok şey kazandık. bu takım 1997-1998 sezonunda 8. haftada 14 puan ile 4. sıradaydı fakat şampiyon oldu. önümüzde 23 ekim 2012 galatasaray cfr cluj maçı var. bu sene de 18 takımın en iyisiyiz. suni kriz çıkarmaya çalışanlara gözlerinizi kapayın.

    her zaman her yerde en büyük cimbom !
  • 107
    gençlerbirliği – galatasaray : 3-3 ankara’nın taşına bak

    bu ne lan? 3-3 maç mı olur? olur öyle, top bu!

    maç öncesine gidersek. zor maç mı, zor maç. gençlerbirliği ligin 3.sü, iyi top oynuyor. hocaları memleketteki futbol dilencilerinin heykelini dikmeleri gereken fuat çapa.

    fuat hocayı küçümsemek derdinde falan değilim yanlış anlaşılmasın. biz giderken fuat hoca bize birkaç tur bindirmiş dönüyor olur. hem futbol bilgisi, hem takım yönetimi, hem de futbolun bir çok faktörünün yönetimi anlamında. hani arada bir futbolcular için derim ya, yanımızdan geçse biz zatürre oluruz. fuat çapa da işin teknik direktörlük açısından bize o etkiyi yapar. ayrıca fuat hocanın twitterda söyledikleri, sorulara verdiği cevaplar memleketin alışık olmadığı şekilde medeni ve çelişkiden uzak. heykelini dikme mevzusunu da açıklayayım, hak ettiği değeri bulmuyor fuat çapa.

    galatasaray bir türlü istenen uyumu yakalamış değil. elbette beklentiler önemli. geçen sezonun şahane takımının bu sene neden durduğu anlaşılamıyor bir türlü. geçen sezon başında takım yenilendi. o zamanlar play-off’un fatih hocanın işine yaradığını söylemiştim, takip edenler bilir. çünkü büyük puan farkı olmadan ilk 4’e girmek şampiyon olmak için yeterliydi. fatih hoca da takımla istediği gibi oynayabildi. içerdeki fener maçına kadar bir sürü eleştiri, hakaret, küfür yedi. yalan mı? sonrasında vitesi 6’ya attığı gibi uzadı gitti takım.
    bu sene farklı mı? bu sezon da takımın yarısı yenilendi. üstüne saçma sapan milli takım polemikleri geldi. ayrıca şampiyonlar ligi baskısı. hoca niye sürekli rüya takım falan değiliz deyip duruyor. adamda yılların tecrübesi var.
    kendi başına geldi oradan biliyor. hoca futbolu bırakmadan 2 sezon önce takımın başına derwall geldiğinde bütün milli takımı transfer ettik, simoviçi aldık. sonuç : hüsran. o zamanlar da rüya takım benzeri şeyler söyleniyordu ama kimse ingilizce bilmediği için dream team denmiyordu. 2000’de uefa’yı kazanan takım, o kupayı kazanmasaydı o zamanın futbolcuları şimdi kayıp olmuşlardı. adam diyor ki benim stoperim bülent korkmaz olmalı. efendim? ulan bülent’e ıska geçince tribünden küfür eden de sendin. samimi olalım, üzmeyelim birbirimizi.

    maçı boşverin, maç yazısı adı altında hep başka şeyler yazıyorum. bilgin gökberk’ten öğrendim.

    hamit altıntop meselesi. kötü oynuyor evet, kendi de kabul ediyor zaten. ama efendim neymiş “önce kendi oynasın sonra başkalarına laf etsin”. abicim o zaman biz dükkanı kapatalım. twitterdan, sözlüklerden, kendi kendimize gelin-güvey olduğumuz bloglardan, adımıza açtığımız sitelerden falan vazgeçelim. öyle ya, biz ne hamit’i 3.ligdeki topçular kadar top oynadık mı amk? istanbul amatör küme diyecektim de, o kadar oynadım. aslında 3.ligdekiler kadar da oynadım ama genelde kulübede oturttu beni metin kurt, allah rahmet eylesin. demem o ki; azıcık tutarlı olun amk.
    kalite başka şeydir, form başka. galatasaray sözlükte yazmaya başladığım o kadar yıldan beri bunu anlatmaya çalışıyorum. geçen sezon başındaki eboue’yi hatırlayın, bir de form tuttuğu halini. teşekkür ederim.
    twitterda sordum burada da sorayım: fm’de bir futbolcuyu transfer ettiğinizde, programda yazılı özelliklerinin aynısını yeni takımında da gösterebiliyor mu? tekrar teşekkür ederim.

    bu takımda sorun var, net belli. belli de bu iş topçuya, hocaya küfür ederek çözülmez ki. tabii derdiniz çözümse. yok illa ki mastürbasyon yapıcam, atarlanacamsa ayrı. ayrıca, ben kimseye elbette karışamam, herkes ne isterse yapar. bana ne ayrıca. ama benim de bunları yazmama kimse karışamaz değil mi?

    hayatım boyunca bir şeyden şikayet edip, ona küfürler edip o şeyi düzelten insan görmedim. gören varsa söylesin.

    takımın sorunu: uyum. hala bazı topçular geçen sezon oynanan futbola uyum sağlayabilmiş değil. zamanla düzelecek bir şey. henüz ligin 8. haftası ve galatasaray bu kadar handikapa rağmen ligin lideri. handikaplara bakalım. en büyük sorun milli takım araları. sadece türk milli takımına değil başka milli takımlara da topçu gönderiyoruz. eboue geçen hafta futbol tarihine geçecek manyakça bir şiddetin içinden geldi galatasaray’a. kolay mı sanıyorsunuz gençler? elmander yine futbol tarihine geçecek bir maç oynadı geldi. amrabat afrika kupasına katılma hakkını kazandı geldi. muslera dünyanın bir ucundan dişi şiş gelmiş. türk milli takımına gidenlerin yaşadıklarını hepiniz biliyorsunuz. biz gazetede okurken deli gibi sinirleniyoruz da olayın tam göbeğindeki topçu ne yapsın? uyku falan kalmaz adamda.
    bunun kazanılan parayla falan ilgisi yok. her kim ki “o kadar para kazanıyorlar” diye cümle kurarsa onlara gördüğüm yerde zidane kafası atacağım. sırf anlasınlar diye, zidane kadar kazanmıyorum, şimdilik.

    maç? gençlerbirliği maçın başlarında kapandı, sonra açıldı. golü de buldular ve tekrar kapandılar. attıkları gol güzeldi. sol beklerini beğendim demek adriana lima güzel kadın demek kadar abes, herkes görmüştür. ikinci devre takım galatasaray gibi oynamaya başladı, öne geçti. sonra sıradan bir takım gibi 2 dakikada 2 gol yedi. tam o sırada rakıyı tazeliyordum. rakı, su, şalgam, buz derken 3-2 oldu lan maç. gençliğimde böyle miydi yahu, takım öndeyse bir büyük içsen maç berabere bile bitmezdi. endüstriyel futbol çıktı mertlik bozuldu. her takım her takımı yenebiliyor, bir de yenemeyeceksen, yenilme.

    bundan yazdıklarım türkiye ligiyle ilgili ve her zaman telafisi var. bizim derdimiz şampiyonlar ligi. bu takım gruptan çıkabilir de, çıkamayabilir de. hiç biri sürpriz olmaz. tarihimize bakarsak fatih terim’le uefa’yı kazandığımız zaman şampiyonlar liginde son 3 dakikada uefa’ya kaldık. şimdi ah o takım olsaydı diyenlere inanmayın. yukarıda da dediğim gibi onların hepsi tribünde küfür ediyordu. şimdi sahipleniyorlar. eğer benden gençseniz (siz<45) canınızı sıkmayın, bu takım bu sene değilse bile ilerleyen yıllarda çok iş yapar.

    gençlerbirlik çok takımı yenecek, merak etmeyin.

    ayrıca, enseyi karartmayın.(kopirayt çetin altan)
  • 112
    takımdan beklediğimiz tepkinin ikinci yarısının başında geldiği maç. 2-1 öne geçtikten sonra pozisyon ve oyun üstünlüğünü tamamen elimize geçirmişken 2 dakikada yenilen 2 şok golle maçın kaderi bir anda dönüverdi. he ne kadar ikinci yarıdaki oyundan kısmen memnun olsam da maçın ilk yarısındaki kötü oyunu da bir köşeye yazmak gerekiyor. maçta aldığım 2 önemli not var:

    1- bu takımın ideal forvet hattının umut bulut-johan elmader ikilisi olduğu artık tartışılmaz bir gerçektir.
    2- formu ne olursa olsun selçuk inan bu takım için çok ama çok önemli bir oyuncudur.

    şimdilik eyyorlamam bu kadar sevgili renktaşlar. artık galibiyet dolu günlere adım atmak dileğiyle.
  • 113
    öncelikle: (bkz: #1073193)

    araya milli maçlar girmiş. 1 hafta ekstra hazırlanma süren var. takımda ne değişmiş? hiçbir şey. bu da fatih terim'in eskişehir maçı sonrası yaptığı "skorun haricinde hiçbir şey kötü değildi" açıklamasının samimi olduğunu gösteriyor. yani fatih hoca ne yazık ki hiçbir şeyin farkında değil.

    1) yine yine yine orta kafa gol oynadık. nitekim ilk golümüz de amrabat'ın sırtı dönük yaptığı ortayla, şansa geldi. sırtı dönük şutu anlarım, kalenin yeri bellidir ama sırtı dönük orta yapıyor bu adam. o kadar ne yaptığını bilmez bir oyun oynuyor haftalardır. gelişigüzel doldurayım ceza sahasına, belki bir şey olur mantığıyla oynayacak bir takım değil galatasaray. ve fatih terim buna tam 4 maçtır, 28 eylül'den beri dur demiyor. doldu boşalt takımına döndürdü koca galatasaray'ı.

    2) burak yine etkisiz. neden etkisiz? orta kafa gol oynarsan etkisiz kalır tabii. "burak kötü oyuncu, umut elmander sakat değilse umut elmander oynar"cılar masa tenisi falan yorumlasın. burak'a adam gibi 2 pas geldi koca yarı boyunca, bunlardan melo'nunki çok hızlıydı kontrol edemedi, diğerinde de dar açıya rağmen güzel bir şut vurdu. takım akıllıca oynamaya başlayınca herkes burak'ı görecek.

    3) artık emre çolak'a küfür etmiyorum. zorla oynamıyor çünkü bu çocuk. onu her maç oraya koyan, ilk 11'e monte eden bir adam var kulübede çünkü. tüm sorumlu o. yekta varken emre'yi oynatmak intihar. yekta'yı istemiyor musun? çok mu kötü (ki emreden kötü değil), o zaman hamit'i ortaya al bari. yok... bu kadar zekasız adamlar en fazla defans oynar. bizde oyun kurucu oynuyor hameka. tüm suç fatih terim'de burada da.

    4) emre çolak hala tüm kornerlerde, frikiklerde topun başında. fatih terim bizi sınıyor.

    5) dany hakkında şöyle demiştim: (bkz: #978789) alper gelmedi ama, 8 buçuk milyon euro'ya bir başka yetersiz adam amrabat geldi. yetmezmiş gibi, dany ilk 11 oynuyor. yahu ujfalusi sakatlanmasa dany yedekti tüm sezon. peki sen cris'i ujfalusi yerine aldın, o zaman cris neden yedek? cris'in hangi oyununu beğenmedin ya da? tüm çıktığı maçlarda vasat üzeri oynadı adam.

    4 maçtır bütün hatalar aynen devam ediyor, fatih terim seyrediyor. bir de üstüne "bize bu sezon kim vursa gol oluyor" diyor. 4 maçtır olanları şanssızlığa bağlıyor. 11 adam sahaya muskayla da çıksa, bu oyun anlayışıyla puan kaybetmekten başka bir ihtimal yok ne yazık ki. fatih terim bunu 1 aydır göremiyor, görebileceğe de benzemiyor.
  • 114
    çok uzun zaman oldu, galatasaray'ı deplasmanda izlemeyeli. 19 mayıs stadının skor tabelası kale arkasında nostalji yaşadım. maçı hepiniz seyrettiniz, seyretmediğiniz şeyleri aktarayım. faşist askeri darbenin olduğu haftanın lig maçı gibiydi 19 mayıs. galatasaray tribünlerinin olduğu taraftan, galatasaray çıktı sahaya. kasklı, kalkanlı polisler sıralanmış çıkış tüneline. felix'in uzaydan dünya'ya balıklama atlatığı haftada, galatasaray sahaya delikten çıkıyordu. deliğin üstü demir kapakla kapalıydı. demirin üstü çim halıyla kaplanmış, sanki görüntü kirliliğinin önüne geçilmişti. sahada futbolun dışında yüzlerce insan vardı. ellerinde telsiz, mahmutpaşa yokuşunda 40 liraya satılan takım elbiseli, yağlı kıravatlı bir yığın memur olanca ciddiyetiyle sanki 3. dünya savaşına mani olacaklardı. top toplayıcılara gerek yoktu. taca çıkan bir topu, bir polis, postalıyla saha içine gönderiyordu. iddiaya girerim devlet ankara'dan başka bir şehire geçse, ankara 3 senede uludere'nin en ücra dağ köyüne dönerdi. saha içine yerleştirilen reklam tabelaları yüzünden en az 5 sıra saha içini göremiyordu. ilhan cavcav domuzdan kıl koparmayı başarmış, sıradan bir lig maçını 50 dolardan geçirmişti.
    maç öncesi durum buydu, ne var ki, deplasman taraftarının kaderi böyleydi, takım böyle sevilirdi. çıkışımız çok daha hayvaniydi, şikayetimiz yoktu.

    bu ülkede futbol konuşulacaksa, hakan şükür bir takıma hoca olup, o takımı avrupa şampiyonu yapana kadar gelmiş geçmiş en büyük isim fatih terim'dir. fatih terim, galatasaray taraftarının beşik kertiğidir. futbol takımı hocası değildir. galatasaray için ölümlere gidip gelen, bu yaşta deplasman tribünlerinde tepinen bendeniz, galatasaray'da iki futbol hocası görmüştür. biri rahmetli darwell'dir, diğeri hayatta lucescu'dur. 40 tane lucescu gelse, fatih terim'e değişmem o ayrı, ama net olarak söyleyebilirim ki fatih terim futbolu hiç bilmemektedir. fatih terim hoca değildir. hoca demek, birilerine bir şeyler öğreten kişi demektir. fatih terim'in futbol adına birisine öğreteceği hiçbir şeyi yoktur.

    galatasaray yenememiştir. başında gelmiş geçmiş en büyük futbol adamı vardır. bir önceki lig maçında oynattığı oyundan memnun olduğunu söylemiştir. memnun olduğu oyunu oynamaya devam eden futbolculara benim söyleyecek bir lafım yoktur. her biri pahalı bir robot olan futbolcular yanlış programlanmıştır. galatasaraylı futbolcular, insana tükürdüğünü yalatmak için konuşlanmıştır. bugün kötü dediğimiz biri, yarın iyi bir maç oynayıp bizi maymuna çevirebilir. iki maç üs üste aynı futbolu oynayamaz durumdadır. bu yüzden bu maç için tek tek futbolculara saydırmanın anlamı yoktur. yalnız ikisi için bir şeyler söylemezsem çatlarım. muslera, büyük takım kalecisi değildir. inanın 3 gol yediği için söylemiyorum. bunu gol yemediği bir maç yazmak isterdim. isterse 5 tane yesin umurumda değil. topu oyuna degajla sokan kaleci, bir doksandan diğerine atlasın benim gözümde küçük kalecidir. kartalspor hazırlık maçının son yarım saatini seyrettim. eray işcan, benim gözümde muslera'dan çok daha büyük kalecidir. koskoca galatasaray kalecisinin topu oyuna sokmak için gelişigüzel tepmesine rıza gösteremem. benim takımımın kalecisi olamaz, ben sevmiyorum, içimi acıtmaktadır. emre çolak, büyük takım futbolcusu değildir. şansı yaver gitmese, birilerinin adamı olmasa da misal denizlispor'a gitseydi şimdi kaderi özgürcan'dan, serdar eylik'ten farklı değildi. bir zamanlar takıma tek yazacağım biri vardı, adı oğuz sabankay'dı.. tanımam etmem, tanıyan bilen varsa da söylesin, faşist değildir muhtemelen, muhtemelen cuma namazına da gitmiyordur, muhtemelen şebekenin hocalarından birine yamanmamış, kaybolup gitmiştir. emre çolak, cuma namazını kaçırmayarak, emre abisinin dolayısıyla şebekenin bir adamı olarak bu fizikle, bu güçle koskoca galatasaray'da banko oynamakta, yetmedi ulusal takımda oynamaktadır. içimi acıtıyor.

    maç 3-3 bitti. seyretmeyenler kıran kırana bir maç. olduğunu sanarlar. seyrettiğim en kötü en aşağılık maçlardan biriydi. gençlerbirliği gol atmasa maç 0-0 biterdi. kendi aralarında paslaşma, risk almama, gol pozisyonu vermeme, golü tesadüfle arama. son 4 maçı galatasaray böyle oynadı. son 4 takımın karması çıksa normalde galatasaray'a gol atamazdı, biz bu takımlardan hiç birini yenemedik. başta dedik, türk futbol tarihinin gelmiş geçmiş en kariyerli adamı, başında bulunduğu takımın oyunundan memnunsa bizim söyleyecek fazla bir şeyimiz yok. bize sunulan oyunu hepimiz seyrettik, seyretmediğiniz en önemli şeyi yazmaya çalışacağım şimdi.

    galatasaray gol yediğinde bizim tribünün önüne ısınmaya sabri geldi. sabri'yi ben bu kadar konsantre olmuş vaziyette hiç bir maçta seyretmemiştim. o kadar ciddi hazırlanıyordu ki, inanın maça bile bakmıyordu. 40. dakikada umut ile aydın geldi. beraber ısınıyorlarken ilk yarı bitti. sahaya geçtiler, 3 ü top sektirdi 15 dakika boyunca. skot piri çıktı delikten, umut'u çağırdı, ikinci yarı burak'ın yerine umut girdi. ikinci yarı karşı kalede ısınıyorlardı bizimkiler. muslera'nın 15 km yol geldiğinden şikayet etti terim. muslera yorgunum uykum geldi dese, ufuk ceylan kaleye geçecekti. ama ufuk ısınmada yoktu ki. gerek duymamıştı her halde takımın ceoları. yekta kurtuluş'ta ısınmada yoktu. ikimizde de galatasaray forması vardı. tek fark, yekta cebine para dolduruyor, biz para harcıyorduk. isınanlardan aydın oyuna girdi. isınmayan riera'da. hatta riera ısınan emre çolak'tan daha iyi oynamıştı. isınma mı, dostlar sahada görsün dü, ne gerek vardı? sabri ısınmaya devam ediyordu hala, acaba ne büyük günah işlemişti de, işkence çekiyordu? terim, sabri'ye dalga geçiyordu. ulan sabri reis, adamsan çek git lan bu takımdan, senin maymun olmana dayanamam, içimi acıtıyor.

    ufo için sitemlerim vardı benim. semih'i işçiliğe gönderiyor diye kızmıştım. ne kadar haklıymış. semih'i ilk toplara daldırıp, kendisi süpürüyormuş ta benim farkına varmak için böyle darmadağın savunma görmem gerekiyormuş. savunma ne kadar çok gol yedi diye fatih terim, futbol tanrılarına söyleniyor. bir birini yolda görse tanımayacak 4 oyuncu galatasaray savunmasını oluşturuyor. dikkatle seyrettim ilk yarıda, aralarında hiç konuşmadılar. her biri robot asimoydu. kumanda mekanizması başkalarının ellerindeydi. o eller uzun zamandır, bu pahalı robotları işe yarar bir şekilde kullanamıyordu.

    şu tespitimi de yazıp son sözlerimi söyleyeceğim. taç atışı eboue veya hakan balta tarafından atılacak diye bir kural mı var? inanılır gibi değil ama dikkat edin top nereden taca çıkarsa çıksın, bu iki adam atacak diye bekleniyor. takım geride, top taca çıkmış, top hamit'e yakın. bekliyor, atmıyor, sağbekin atması için vakit geçiriyor. içimi acıtıyor.

    büyük galatasaray deplasman taraftarı için bir şeyler yazmasam ayıp olur. yenilgiye direndik, uzun yıllardır görmediğim bir seyirci desteğiyle takımı yenilgiden çevirdik. tam katılımlı muhteşem bir destek, doruğa ulaşmıştı. ivme artıyordu, 2 dakika daha yemeselerdi, mutlaka 3. gol attırılacaktı. kenar yönetimi taraftar kadar olamadı.

    maçlara tek tek bakmak, büyük resmi görememektir. futbolu şebeke yönetmektedir. biz bilmiyoruz henüz, ama mutlaka anlaşmışlardır. şampiyon, ya fenerbahçe, ya galatasaray olacaktır. adı üstünde bir oyun tezgahlanmaktadır. türkiye'de bir futbol devrimine ihtiyaç vardır. fatih terim'in gelmiş geçmiş en büyük hoca olması içimi acıtmaktadır. yerine koyabileceğim hiç kimse ne yazık ki yoktur.
  • 116
    maçın 70 dakikasında rakibi izleyip 20 dakikasında top oynadığımız bir deplasman mücadelesinde yenilmemek sevindirici fakat gençlerbirliği gibi ligin dişli ekiplerinden birine deplasmanda 3 gol atmamıza rağmen kazanamamak üzücü.

    puan kaybedilen maç sonrası kurban aramak bizim insanımızın adetidir fakat yaşadığımız bu puan kaybının sorumlusu ne ilk yarı boyunca 2 kez topla buluşabilen ve devre arasında oyundan alınan burak yılmaz'dır ne de herkesin hemfikir olduğu ilk 11'i sahaya süren fatih terim'dir. lig uzun bir maraton, 34 haftalık süreçte illa ki puan kayıpları yaşanacak, düşük formlar olacaktır. ama çok büyük bir taraftar kitlesi anlık tepkiler vermeye alışkın olduğundan peşpeşe gelen/gelebilecek 2-3 puan kaybı sonrası "yandık bittik biz, gitti şampiyonluk" moduna girmekte, belirli oyuncuların takımdan yollanması kararını vermektedir. aynı kişiler kazanılacak bir maç sonrası da "kesin şampiyonuz oğlum, siker atarız biz bu ligi" gibi kendisi ile çelişen ifadeler verecektir.

    benim takıntım öncelikle bu insanlar; ordu - eskişehirspor ve gençlerbirliği ile oynadığımız son 3 maçta 7 puan kaybetmemize rağmen halen lideriz. kaldı ki geçen sezona göre birçok ilave yapıldı takıma ve bu da haliyle uyum süreci gerektiriyor. bu dönemde puan kayıpları illa ki yaşanacaktır ve dikkat edilmesi gereken nokta nispeten kötü oynadığımız, gol pozisyonuna girmekte zorlandığımız, yakaladığımız yüksek topla oynama yüzdesini skora, oyuna yansıtamadığımız ilk 8 haftalık dönemi 15 puanla lider ve ligin en çok gol atan takımı (8 maçta 19 gol ve maç başına 2.37 gol ortalaması) olarak geçirdik. tablo kimilerinin göstermek istediği şekilde o kadar da karanlık, umutsuz, vahim değil. 2 kere şampiyon olduğumuz 2011-2012 sezonunda oynadığımız 40 maçta ise 78 gol atarak 1.95 gol ortalaması yakalamıştık. farklı açıdan bakarsak skor olarak geçen sezonun üzerine koymuş görünüyoruz. "ama savunmamız da bir o kadar geri gitti" diyeceklere verecek cevabım yalnızca zaman. çünkü muslera - eboue - semih - hakan balta düzeni geçen sezon 40 maçta toplam 30 gol yediğimiz savunmamızda oynayan isimlerdi. bu oyuncular bu sezon da savunmamızı oluşturan isimler olduğundan bireysel olarak herhangi bir farklılık yok kadroda; bu da takım savunmasındaki gerilemeyi gösteriyor.

    ilk yarıdaki silik ve etkisiz futbolumuz sonrası ikinci yarıya olması gerektiği gibi atak, saldırgan, dikine oynayan şekilde başlayarak 1-0'lık yenilgiden 2-1'lik üstünlüğü yakalamıştık. galatasaray'ı bir kenara bırakacak olursak dünyanın herhangi bir ülkesinin, herhangi bir liginin, herhangi bir takımını ele alalım; 2 dakikada 2 gol yemenin tek açıklaması konsantrasyon kaybı ve dikkatsizliktir.

    yediğimiz 2. gole bakalım; hakem faul düdüğünü çalmış. bu pozisyon, 10-15 saniye öncesinde emre çolak'ın kendini yere atarak hakemin doğru şekilde devam kararı verdiği pozisyondan tamamen farksız olsa da gençlerbirliği'nin serbest vuruş kullanma kararı verilmiş. fakat savunmamız yerini almamakta ısrar ediyor, bazı oyuncularımız aheste şekilde görev bölgelerine yürüyor. o dakikada bu "5-0 öndeymişçesine" yapılan hareketlerin bir açıklaması yok benim gözümde. fatih hoca'nın maç sonrası imalı bir şekilde verdiği "harika goller yiyoruz" demecine katılıyorum, gerek azofeifa'nın gerekse jimmy durmaz'ın tesadüfen vurduğu şutların gol olması bizim şanssızlığımız olabilir fakat takım savunmasındaki disiplinsizlik de gözle görülecek şekilde ortada. 2. haftadaki beşiktaş* maçında kendi kendimize yedirdiğimiz 3 golü, 7. haftadaki eskişehirspor* maçında muslera'nın 4 eskişehirsporlu oyuncu ile başbaşa kaldığı pozisyonları hatırlayalım.

    ilgili pozisyon:
    http://youtu.be/XRluu-f-qLw?t=3m46s

    yine de olumlu taraftan bakmaya devam edelim, elmander gerek ortaya koyduğu arzulu futbol, gerekse yavaş çekiminde bile topun görülemediği golü sonrası fatih hoca'nın hücum tercihlerine doğrudan etki edecektir. diğer bahsetmemiz gereken konu ise eboue'nin geçen sezona göre yaşadığı büyük form düşüklüğü. ali sami yen'de oynadığımız maçlarda tribünden daha net bir şekilde görebiliyoruz ki eboue hücuma destek verme konusunda hakan balta seviyesine gelmiş. ne yanına yaklaşan selçuk/melo ile verkaça girip bindirmeler yapıyor, ne karşısındaki rakip bek oyuncusunun üzerine gidiyor, ne de çalıma giriyor. hücum konusunda kötüye giderken gençlerbirliği'nden yediğimiz ilk golden gördüğümüz kadarıyla savunmada da sıkıntı yaşıyor. geçen sezonki eboue olsa tosic'ten üst üste o 2 çalımı yemezdi.

    takım savunmamızı geçen sezonki seviyeye çekelim, önümüzdeki maçlara bakalım. ayrıca bize bu sezon da şampiyonluk yaşatacak bu takımın arkasında duralım, destek olalım. yürüyedur galatasaray!
App Store'dan indirin Google Play'den alın