2021-22 UEFA Avrupa Ligi Play-Off İlk Maçı
20:00 Cepheus Park Randers
1 - 1
  • 276
    randers son zamanlarda izlediğim en kötü, en yavaş, en temposuz takım. o kadar kötüler ki sinir bozucu, sürekli zamana oynayan anadolu kulüpleri bile yanlarında 2008-09 barcelona gibi kalır. makas baya açık yani. ama turu almamız gereken maçta skor 1-1, daha da kötüsü oyun diye bi şey yok.

    şu maçta onyekuru gibi bi oyuncumuz olsa sadece tek oyuncu 2-3 tane sallardı bu randers'a. ama biz bu kağnı gibi takımı yenmek için arda, babel, falcao falan gibi el frenlerini soktuk oyuna. barış alper neden alındı mesela, illa taylan'da olduğu gibi taraftar söyleye söyleye mi oynatmaya başlayacağız bu çocuğu da? yazık gerçekten.
  • 280
    yine kadro değeri kendisinin onda biri olan bir takıma karşı berbat bir oyunla berabere kaldıgımız maç.

    * organizasyonu olmayan, kısır ve yavaş bir top çevirme (pas oyunu demeyin boşuna)
    * kanat organizasyonu yok, kanatta her topu alan yalnız. emre kılınçlı akbabalı, ardalı feghouli'li , babel'li kerem'li, ne oynarsa oynasın asla ama asla organize olamıyor takım ilerde.
    * defansta inanılmaz pozisyon hataları, luyindama'nın çalımlarla top kaptırmaları, muslera'nın saçma rakibe pasları vs. orta sahadan defansif yönü sağlam bir adam olmayışı.
    * gol pozisyonu üretemiyor ve asla şut pozisyonu yaratamıyoruz. yıllar geçiyor , şöyle 20 metreden topa vuran adam göremedik (kerem demeyin)
    * kerem'de çok büyük sıkıntılar var. halı saha topçusu gibi savruk ve oyun disiplini çok zayıf. düzelirse yeni arda , böyle giderse emre mor 2 de olabilir, çok ince bir çizgi..
    * her şey bir yana en derli toplu oyuncumuz, geriden top çıkarabilen, baskıdan yılmayan marcao 8 maç yok. çok büyük eksik.
    * emre kılınç ve emre akbaba için yorum bile yapamıyorum.

    fatih terim 'in artık kendini ve takımı geliştirecek enerjisinin olmadıgını düşünüyorum, her şeyin en iyisini bildiğini düşündüğü açık. maçtan sonra taçtan gol yedik filan diyorsan kapatıp gidelim hocam biz. yıllardır bu takımın hiç bir defosu düzelmiyorsa, ben öğrenciye değil öğretmene bakarım.

    yanındaki veteranları oyuna sokup durmaktan başka kurşunu da yok.
    gidene kadar bu futbola devam, daha ne kadar izleriz onu da bilmiyorum, böyle giderse 10 hafta sonra arabesk şarkılarıyla ultraslan'dan başka kimse kalmaz tribünde.
    bana göre galatasaray için çok büyük şans burak elmas'ın başkan olması. ama bu 3 yıl hocayla geçecekse işi çok zor. ya kendi gidecek ya da her galatasaray başkanı gibi hocayla o da kavgalı olacak.
  • 282
    ikınci yarisini izlemedim. gittim cok guzel hareketler bunlar, hababam sinifi sinifta kaldi falan izledim. cok eglendim. en azindan 2. yari sinir harbi yasamadim. neden mi? cunku kahroluyorum ya. galatasaray bu mu? yeniliriz, yeneriz, düşeriz, kalkariz. 13 sene degil 103 sene de sampiyon olamayiz ama cabalariz, hirs olur, heves olur, atak olur, şut olur, karambol olur. olur oglu olur. berbat bir futbol, kafasi başka yerde tam manasiyla dinlenememis kaleci, sahada ne oynadigi belli olmayan takim, miy miy miy boyle futbolu yerimball, 19 ağustos 2021 randers fc galatasaray maçında sonuç 1-1.

    uzun zamandir galatasaray'in macini izleyemiyorum. aciyorum tv'yi sari kirmizi renklerde formasi olan bir takim galatasaraymıs gibi yapiyor. o kadar. ben galatasaray'ı izlemeyi özledim.

    edit: imla.
  • 287
    26 ağustos da rövanş maçında 10-0 yensek dahi umrumda değil. bu maçtaki görüntüyü izletmeye kimsenin hakkı yok be. buna fatih terim de dahil. rakibe bir kere bastın sadece saçma sapan ayaklara değmesi ile kerem'in önünde kaldı top. şunu 30dk yapsan ve kaliteli yapabilsen 3-0 yapıp geçeceksin zaten.

    ayrıca biz kötü oynadık da sadece hücumda değildi ki. adamlar bizden daha iyi geriden top çıkardı. bir daha tekrarlamak isterim adamlar bizden daha iyi geriden top çıkardı. 40m euro maaş ödediğin herifler, 5m euro maaş alan adamlardan daha kötü topçu mu geriden top çıkaramıyoruz.

    kaç tane pozisyon verdik adamlara. eminim bizden daha fazla şut çekip daha fazla isabet bulmuşlardır. adamlar o kadar kötü ki bir türlü bulamadılar o golü en son biz hediye ettik.

    bu maçın sıkıntısı disiplin. yedlin'e bakınca, giren yaşlılara bakınca, taktik disipline bakınca falan asıl problem bu. maçı 2-0 yapınca üzerine yatan, 1-0 dahi olunca üzerine yatmaya çalışan takımdan ancak bu kadar disiplin çıkar işte.
  • 289
    tam olarak ne yaptığımızı ne oynamak istediğimizi anlayamadığım maç. deplasmanmış, kadroymuş, sezon başıymış bunlar bahane. rakip öyle çok güçlü bir rakip değildi. bu takıma karşı en azından parça parça da olsa ne yaptığını bilen bir şekilde oynamalıydık. galatasaray maçları artık mental açıdan çok yorucu oluyor. sonuç ne olursa olsun sürekli farklı kaybetmişiz gibi hissediyorum.

    rövanş maçında iç saha avantajını umarım kullanabiliriz. randers gibi bir takıma elenmek kolay kabul edilebilecek bir durum değil.
  • 290
    organize şekilde yüklenip fişi çekemedikçe oyuna ortak ettiğimiz bu kaçıncı zayıf rakip?

    işin kötüsü orta sahamız çok kolay geçildi.

    hem emre akbaba ve emre kılınç oynatılıyor, hem 4-1-4-1'den vazgeçilmiyor. 4-4-1-1 yahut 4-2-3-1 ile bu adamlardan verim alabiliriz, ben mi yanlış biliyorum?

    luyindama savunmada çok iyi oynadı evet, topla dikine çıkma isteği de olumlu ama hemen her denemesinde dribblingi güzel yaptıktan sonra topu rakibe kaptırması çok kötü. bu da aklımda kalan bir diğer not.
  • 291
    maçı izlemeyen arkadaşlar için özeti şu şekilde; "dakika 69 top bir şekilde yine muslera' ya kadar geldi, muslera arkadaşlarına baktı prese gelen kimse yok rakip takımdan ancak muslera' ya yaklaşan bir takım arkadaşı da yok.
    sonra rakip takım forveti usulen bir pres göstereyim dedi ve muslera da topu babel e şişirdi.
    babel balon gibi inen topu markaj altında değilken göğüsüyle yumuşattı ve kendi kalesine doğru sol bek van aanholt a pas attı o da ayağında tutmadı muslera ya geri döndü."
    bu oyunu nerde kim çalıştırıp öğretti anlamak mümkün değil.
    bu oyun transfer ile çözülecek bir oyun değil anlamak anlatmak lazım. düzelse 3 yıldır gelen adamların elbet biri bir şey gösterirdi. derdik ki e bak " x" gibi oynasa biri böyle olmaz.
  • 294
    bu maç için aklımın ermediği bir şey var. neden 4 tane futbolcumuz ceza sahasındayken orta açmayı denemiyoruz ? neden yedlin sağ çizgide topu aldığında aynı şekilde alpaslan'a geri veriyor? topu heralde 15-20 defa saha turu attırmışızdır. belki de fatih hoca'nın talimatı bu şekilde bilmiyorum ama. rakip yarı sahada 60-70 pas yaptıktan sonra sonuç gelmiyorsa ben bir sorgularım arkadaş. 4 tane oyuncu ceza sahasındayken kimse orta açmıyorsa sorgularım. ki orta açmadığı için o top tekrardan taa muslera'ya kadar geliyor. yani hep aynı şeyi deniyoruz maalesef. zaten bir pozisyonda anholt ortayı açtı mustafa kafayı vurdu. sonra efendim mustafa'nın performansı düşüşte. e tabi düşüşte olur. adam ceza sahasında pozisyonunu aldıktan sonra topu tekrardan muslera'ya gönderirsen, orta açmayıp adamı beslemezsen tabi ki düşer.

    2.yarı hani artık bitir de uyuyalım şeklinde izledim maçı. ne oynadığı bilinmeyen bir 2.yarı. ilk yarı tam istediğim galatasaray yoktu. ama 2.yarı istemediğim galatasaray'ın da altında bir takım vardı. ikinci yarının başından 60'a kadar herkes sudan çıkmış balık gibi ne yaptığını bilmiyordu. e zaten o arada da golü yedik.

    yani bu maç için hep aynı şeyler söylenir. çünkü hep aynı şeyi oynuyoruz. faklı bir şey denemiyoruz. belli bir sistemimiz yok. yani pas oyununa sistem derim ama sonuca gidebiliyorsan derim. maç başına 200-300 pas yapıpda berabere kalırsan veya oynattığın futboldan zevk vermezsen sistem diyemem. ha sistem derim ama kötü bir sistem derim.
  • 295
    aslında bu maç hakkında yazacağım yazının ana temasını bülent timurlenk kullanmış.

    demiş ki kendisi;

    --- alıntı ---

    "g.saray'da "o eski halinden eser yok şimdi" şarkısını çaldırtan çok futbolcu var. bir bireysel hatasına rağmen 3-4 net kurtarış yapan muslera'yı bu listeye dahil etmiyorum..."

    --- alıntı ---

    ben de "o eski halinden eser yok şimdi"yi düşünüyordum, takım - hoca - futbolcular ve oyun için. ama yazılmışı var. okumak isteyenler için: https://www.sabah.com.tr/...andan-ya-da-bu-arada

    ben de düşünürken başka bir şarkı buldum, o da cuk diye oturuyor aslında.

    https://www.youtube.com/watch?v=nr5ex_94vp0

    --- alıntı ---

    erken kalkmak mecburen
    işe gitmek mecburen
    eve dönmek mecburen
    mecburiyetten

    oh sesleri of olunca
    her kafadan ses çıkınca
    şaşırınca bunalınca
    mecburiyetten

    mecburen mecburen
    mecburen mecburen
    mecburen mecburen
    mecburiyetten

    --- alıntı ---

    neden mecburen biliyor musunuz? çünkü bana göre takım sahaya "mecburen" çıkıyor. bu futbol isteksizliğinin başka bir anlamı bana kalırsa yok. yani zorlama çıkıyorlar sahaya, futbola dair bir istek bir azim bir çaba (1-2 oyuncuyu ayırarak konuşuyorum tabi) yok. hiç yok yani sezon başından beridir.

    şöyle anlatayım derdimi:

    transfermarkt verilerine çoğumuz güvenmiyoruz. hatta bir zamanlar "bizim oyuncuların bedelini özellikle düşük gösteriyorlar burası fenerbahçelilerin eline geçmiş" falan diye yazan arkadaşlar vardı hatırlar mısınız bilmiyorum.

    hah işte o transfermarkt'a göre bizim "düşük gösterilen" değerimiz şu:
    https://gss.gs/pVm.png

    dün akşam oynadığımız randers fc'nin değeri de şu:
    https://gss.gs/ISK.png

    hadi bana birisi çıksın izah etsin, bizim radamel falcao'ya ödediğimiz paranın biraz daha üzerine koyarak komple kurulan bir takımı biz nasıl yenemiyoruz? mantıklı, futbolun içerisinde kalarak birisi ne olur bana desin ki "bak şurası şöyle burası böyle bundan bundan biz bu takımı yenemedik". ama saha içerisi faktörler ile konuşarak. var mıdır izahı? senin 1 topçun adamların takımına eşdeğer, nasıl oluyor abi açıklayın bana.

    hani "makas" diyip duruyoruz ya, buyrun size makas. hadi abi makası da konuşalım neşteri de döner bıçağını da çifte su katılmış hançeri de kör ekmek bıçağını da. haydi buyrun, nolur konuşun abi makası.

    biz bu takımın 10 katı bütçe ile bu takıma 5 çeksek rakibin hocası çıkıp maç sonunda "saksen bliver bredere" * falan mı diyecek zannediyorsunuz? ya da hadi çeksenize bi 5 bu takıma, hadi ya.

    ama kadro değeri bizim 10 katımız olan takım gelip bize 5-6 çekip gidiyor. gidebiliyor. nasıl abi nasıl, neden?

    çözümü basit:

    ne yapıyoruz abi biz sahada tam olarak? mücadele ediyor muyuz? yok. e maç sonu fatih terim açıklamasında "temaslı oyun olacağını biliyorduk" diyor. hazırlandın mı abi temaslı oyuna? rakibin kadar mücadele ediyor musun, edecek misin bir ara?

    takımdaki herkesten tek beklentimiz şu: pas yapın. sağ bek çizgiye iner pas yapar, sol bek çizgiye iner pas yapar, orta saha zaten pas yapar, stoperler pas yapsın, kaleci bile pas yapsın! forvetimiz ceza sahasının içerisinde dursun da topu oraya götürmeye çalışalım yerine bile biz "orta sahaya kadar gelip pas oyununa destek versin" bekliyoruz abi mantıklı mı ya?

    90 dakikanın 89'u top sende kalsa, 2000 pas yapsan orta sahada ve savunmada. ne oldu? gol mü sayacaklar 2000 pas yapınca? 3000 yapınca mı sayacaklar? milyon pasta mı sayacaklar? nedir abi bilelim ona göre rahatlayalım bari!

    arkadaşlar, dostlar, kardeşlerim. hepinize bakın tekrardan söylüyorum: sahaya çıkan bir futbol takımının amacı gol atmaktır! şaşırdınız mı duyunca? bir takım sahaya gol atmak için çıkmak zo-run-da-dır! çıkmıyorsa burada bir problem var.

    bana izah edin abi bu takımın nasıl gol atacağını? forvetimizi 1 (bir) kez istediği gibi bir top ile ceza sahası içerisinde buluşturabildik. 1 ya 1. 59. dakikada artık pastan bıkmış olacak ki van aanholt kesti topu mami'ye kafa vursun diye. ne konuşacağız, ne anlatacağız abi daha? sen, senin 10'da 1'in kadar değeri olan bir takıma karşı ceza sahasında "gol atsın" diye sahaya koyduğun forvet oyuncunu top ile buluşturamıyorsun abi ne konuşalım?

    önceden bu takım kenarlardan orta falan keserdi derdik ki "vuracak adam yok ki". şimdi vuracak adam var, her topu yerden ayağa oynamaya çalışıyoruz! aman pas olsun! olmasın abi! olmasın! yahu bir kez de direkt oynayın, bir kez doğrudan inin rakip ceza sahasına. yok, 40 pas yapmadan forvetin topa dokunması yasak kardeşim bu takımda! dokunacaksa orta sahaya gelip pas bağlantısı olacak! yok öyle ceza sahasına top insin vurayım atayım falan, ne bu beleşçilik?

    inanamıyorum ya! ciddi ciddi inanamıyorum! ve biz sorunu bu top götürmediğimiz mami'de bulup onun yerine falcao'yu oyuna aldık. ne yaptı abi falcao? 4 tane mi attı oyuna girince?

    hele babel. deli olacağım ben bu adam yüzünden. yemin ediyorum gitmeden beni bakırköy ruh ve sinir hastalıkları hastanesinin yatılı hastalarından birisi yapıp öyle gidecek. yahu, iç sahadaki psv maçında topu sağına çekip 35'ten vurdun top korner direğinin yanından auta gitti neredeyse, neyine lan senin bu maçta da aynı şeyi deniyorsun sen?

    gerçi hata ne babel'de ne falcao'da ne arda'da ne feghouli'de ne emre akbaba'da ne onda ne bunda!

    3 yıllık planlama yapacağız, gençleşeceğiz değil mi?

    belli ki 3 yıllık planlamayı da biz babel - falcao - arda - feghouli - akbaba ekibi üzerinden kuruyoruz! belli yani. göz var izan var kenarda 21 yaşındaki barış alper yılmaz otururken bunlar girdiğine göre. 3 sene sonra falcao 38, babel - arda 37 yaşlarına girecekler tabi abi kiminle kuracağız 3 senelik planı? yunus akgün elbette oynayacak bu 3 senelik planda. ama rize'de, adana'da falan. atalay oynayıp oynamayacağı belli olmayan bir kadere kiraya verilsin, ışık kaan arslan'ı da öyle göndeririz bir yerlere. ne olacak abi, bu gençlerle falan oynanır mı?

    ha bu arada falcao oyuna girerken ne oldu biliyor musunuz? randers filip bundgaard kristensen'i attı sahaya. çocuk 17 yaşında 17. falcao 2 katı yaşında biz onu attık sahaya. elin danimarkalısı bilmiyor çünkü içi geçmiş, futbolu unutmuş, sakatlıktan posası çıkmış bir zamanın futbolcularına dünyanın parasını verip son 20 dakika onları oynatmayı. biz biliyoruz abi doğrusunu, doğrusu bu.

    al doğrusu sana. hadi bakalım.

    maçtan sonra da diyoruz ki "eylülde bizde transfer dönemi geç bitince fırsat transferleri falan takımı tamamlayacağız".

    abi, randers'a karşı daha kimi sahaya süreceksin pardon da? çıksaydın komple altyapı, rotasyonsa rotasyon. yenilsek bile ağzımızı açmazdık. bak açarsam namerdim, komple altyapı çıksaydık ve bu takımdan atıyorum 3 yeseydik vallahi billahi ağzımı bile açmazdım. "altyapı abi bu kadar oynayabildiler" der geçerdim.

    yahu 70 - 87 arası hadi 90 diyelim, top sende rakip sahaya baskıyı kurmuşsun. ceza sahasına kaç kere girdin? 20 dakikada kurduğun baskı ve güç dengesi farkı ile bir 5 pozisyon falan bulmanı beklemek hayalcilik mi? demek ki hayalcilik. çünkü bırakın 5 pozisyonu, biz bir kere doğru düzgün girdik, o da rakibin hatasından top feghouli'de kalınca girdik.

    yeter abi! yeter! bunaldım artık ben! bıktım! isyan ediyorum!

    ben direkt oyun oynayan, rakibin ceza sahasına 90 dakikada kurduğu baskı ile en az 20 kere girip pozisyon yaratacak takım istiyorum! yeter savunmada pas yapa yapa bitirdiğimiz maçlar! bu futbol değil! bu galatasaray değil! kimse bana bunu kabul ettiremez, ali sami yen mezarından kalkıp gelip açıklasa ben galatasaray'ın bu halini kabul etmedim, etmiyorum ve asla ama asla da etmeyeceğim!

    3 senelik plan falan geçin abi bunları! hayal satıyoruz hayal var mı alan? senin 10'da 1'in bütçeye sahip takım 17 yaşında çocuk sahaya atarken sen 34-35'liklerden performans bekleyip de bana "3 senelik plan, taraftar beni anlayacaktır" falan demeyeceksin abi! 3 senelik plansa yunus da takımda kalacak, atalay da, altyapıdan yaşı gelen tüm çocuklar da! bu çocukları göreceğiz, sahada izleyeceğiz, ne verip ne veremediklerini değerlendireceğiz!

    3 senelik plan mı kuracaksın? diz abi takımı gençlerden, yunus bir 5-6 maç oynasın bakalım minimum 60-70 dakika. süleyman oynasın, atalay oynasın, mahmut oynasın, bartuğ oynasın, erkan oynasın! 3 senelik plansa bu çocukları görelim ya! 3 sene sonra bu çocukların hangisi bize katkı verecek, hangisi vermeyecek, ne alabileceğiz? bunları bilmiyoruz ki biz, atıyoruz sahaya babel'i, 35'ten taça vuruyor topu ne işime yaradı? babel ile neyin 3 senelik planı?

    ben dün akşam umudumu tamamen kaybettim bu 3 senelik plan safsatasına dair. 3 sene sonunda da biz yine aynı bu bayık futbolu oynarız bugünden yazıyorum ben. hiç bir şey değişmez bu kafa yapımız değişmediği sürece!

    işin en kötüsü, en umut kıranı, en insanı bitireni ise şu: koskoca galatasaray camiasında bir allahın kulu çıkıp da fatih terim'e "yahu hocam bu oyun olmuyor, boşuna ısrar ediyoruz biz bunu oynayamayız gel vazgeç şu inadından allah aşkına biz galatasaray gibi oynamaya başlayalım" diyemiyor ya! bir kişi diyemiyor yada deniliyor ama dinlenmiyor abi!

    bir tane basın mensubu çıkıp da hocaya "yahu hocam senin bu kurmaya çalıştığın oyunu milyar euro'luk takımlar oynayamıyor, fatih terim'in belli bir oyun tarzı vardır ondan vazgeçip de neden bu bayık futbola döndünüz, kim kafanıza girdi sizin?" diye sormuyor!

    en anlamadığım da taraftar. abi nasıl kabulleniyorsunuz ya? nasıl isyan etmiyorsunuz? "3 sene istedi abi 3 sene susarım ben" mi diyorsunuz?

    açık söyleyeyim, geçen seneki mustafa cengiz yönetimi ile yaşadığı problemler sonrasında ben fatih terim'in sahaya konsantre olamadığı için bu durumda olduğumuzu düşünmüştüm. bu sene sahaya konsantre oluyor, yine aynı durumdayız değişen bir şey yok. demek ki durum bununla alakalı değilmiş. hoca sahaya konsantre oluyor tamamen, ama ne hikmetse her gösterildiğinde eller kollar açık bir şeylerden şikayet ediyor ya da suratında sürekli oyundan bir memnuniyetsizlik hali var.

    jim rohn'un çok sevdiğim bir sözü vardır: "if you don't like how the things are, change them. you are not a tree." yani diyor ki "eğer işlerin gidişatından memnun değilseniz, değiştirin. siz ağaç değilsiniz."

    ben artık düşünüyorum ki biz ağacız! kimse memnun değil, hocanın kendisi memnun değil, oyuncular memnun değil, taraftar memnun değil, spor camiasındaki kimse galatasaray'ın oyunundan memnun değil ama biz değiştirmiyoruz.

    ağacız abi biz. ceviz ağacıyız gülhane parkında.

    ne sen bunun farkındasın, ne de terim farkında.

    https://www.youtube.com/watch?v=khD07C-YDL4
  • 296
    futbol zaten eskisi gibi tat vermiyor. 90'lardaki daha dengeli formatların ve kadroların kaybolmasından mı, o yıllardaki hücum odaklı oyun anlayışının ve bol pozisyonlu maçların yerini savunma güvenliğine bırakmasından mı bilmiyorum.

    belki de dönemler değiştikçe ve yaşam daha hızlı bir tempoya kavuştukça kısıtlı serbest zamanımızda 90 dakika gibi uzun bir süreyi maç izlemeye ayırmak anlamsız gelmeye başladı.

    ancak galatasaray'ı tüm bunlardan ayrı tutmayı başarıyordum. dün ise 75. dakikaya kadar dayanabildim. bu kadar öngörülebilir ve sıkıcı bir anlayışla maç izlemek bile eziyete dönüşüyor.

    biraz fizik gücü ve kondisyonu yüksek olup bizim stoperlerle onlardan topu almaya gelen orta sahadaki oyuncumuza doğru şekilde pres yapabilen her takım rahatlıkla oyunumuzu bozar ve kaptığı toplarla defalarca pozisyona girebilir.
  • 298
    gereksiz yangın yapılan maç. geçen sezonun üstüne pva-alpaslan-berkan transferleri dışında yeni transferlerin oynamadığı maç olmasının yanı sıra takımın 1 haftadaki üçüncü deplasmanında ne oynamayı bekliyorduk ki. ilk yarı özellikle bence kabul edilebilir bir yarı oynadık. muslera'nın saçma sapan hataları dışında pozisyon vermedik, ceza sahası çevresinde az da olsa baskı kurup dönenleri ara ara topladık. ikinci yarı yine saçma sapan bir gol yeyip momentumu rakibe verdik. çok risk almadan beraberliğe razı olduk. karşımızdaki her düşük bütçeli takıma köy takımı demeyi bırakmamız lazım. dün bizim de ilk 11'de muslera dışında 1 milyon eurodan fazla maaş alan oyuncu sayımız 1 ya da 2. yavaş yavaş iyileşeceğiz. yavaş yavaş ilerleyeceğiz. ağustos ayında karalar bağlamak hiç ama hiç bize yakışmıyor.
  • 299
    fatih terim'in ikinci yarıda maç 1-1 iken ve rakip akın akın üzerimize gelirken arda-babel-feghouli'yi aynı anda oyuna almasını herkes gibi ben de eleştirdim. hatta maç sırasında girdiğim entry'de bunu belirttim de. ama eleştiricez diye bokunu da çıkartmayalım. bu üç oyuncu girdikten sonra rakip takım sahamıza hiç gelemedi bile. yani bu üçlüyü sevmiyoruz ve takımımızda kadroda olmaması gerektiğini düşünüyoruz hepimiz. ama dünkü maç gösterdi ki, topu ayağında tutmak ve oyunu rakip alana taşımak anlamında çıkan üçlüden * * * daha başarılılar. tek tek baktığımızda belki üçü de etkili bir oyun ortaya koymadılar girdikten sonra ama o dakikadan itibaren top hep bizdeydi. yine herhangi bir taktiğe dayalı bir oyunumuz yoktu ama rakip takımla kalite farkı yarattı bu üçlünün girmesi, ki onlar girene kadar yoktu bir fark. bu üçlüyü kadroda görmek istemiyor olabiliriz ama çıkan üçlüden daha başarılı bir oyun ortaya koydukları da net.

    yani dünki maçta eleştirilecek en son oyuncular bu üçlü bence. daha önce çıkan oyuncuların etkisizliği, bir takım görüntüsü olmalarından bu kadar uzak olmaları gibi meseleler tartışılmalı.

    ya da ben başka bir maç izledim sizlerin izlediklerinden.
App Store'dan indirin Google Play'den alın