• 65
    kendime yeni yeni geliyorum. maça çok iyi başladık ama 2. çeyrek bir afalladık. aslında periyot bitimlerinde, molalarda yazmayı düşünüyordum ama ikinci yarı yerimden kıpırdayamadım. kas katı kesildim. fark çift hanelere çıktı ve açıkçası korktum. sakin kalmamız lazım dedim ama ben oturduğum yerde sakin kalamadım, oyuncularımıza gerçekten helal olsun. çok büyük bir yürek koydular ortaya.

    bu sene sürekli takımımız zorluklar çekti dedik ama böyle yazınca hafif kalıyor sanki. koç 'kariyerimdeki en zor sezon oldu bu sezon' dedi. taraftar kötü giden her branşa olduğu gibi, sezon başında 'kapatın gitsin, boşa maddi külfet oluyor bize' dedi. 2 bin kişilik salonu dolduramadık, boş tribünlere oynadılar. 9 ay maaş alamadılar ki bu açıklama yapıldığında takım 9 aylık bir takım değildi. yani anladığım kadarıyla, kadınlarımız hiç maaş almadan oynadılar sezonun büyük bir kısmını. sezon içinde 'seneye takımın bütçesi düşecek' denildi, her sezon düşmüyormuş gibi. parasını almayan bazı oyuncularımız maça çıkmadı. takım bir türlü oturmadı. son dakikalarda çok maç kaybettik. resmen sezon ortası küme düşmemeye oynuyorduk. ve bu takım gitti eurocup'ı aldı. hatta şu an avrupa'nın en iyi 3 takımdan biri ile oynayacağımız play-off maçında takımımızın her şeyi yapabileceğine bizi inandırdı. ve hepsi 'bizim taraftarımız en iyisi' diyor. kusura bakmayın ama maalesef öyle değiliz. bu takımın gösterdiği performanstan, mücadeleden utanmamız lazım. biz onlara ve onlar gibi mücadele eden diğer branşlara destek olmuyoruz. bu sezon en unutmayacağım şey, galatasaray'ın `4 mart 2018 günü biri derbi olmak üzere 2 maçının olduğu sırada alanya gençlerbirliği karşılaşmasının izlenmesiydi. bunu da futbol severlik ile açıklayamam. futbol sever gider o saatte ingiltere ligi seyreder.

    maçta oyuncu performanslarına gelecek olursak;

    allie quigley istediği gibi oynayamadı. aslında kötü oynadı diyemem. şutları girmedi sadece. onun harici savunmada konsantreydi. şutları girmeyince pas dağıtmaya başladı. zaten ilk maçtaki performansı bile yeter onun. her şey için teşekkürler allie.

    tuğba taşçı yine baya süre buldu. elinden geleni vermeye çalışıyor, o yüzden pek bir şey diyemem. savunmada çok fazla şey yapmak istedi ve kötü de değildi. onun da bu takıma katılması sıkıntılı oldu ve bu kupada onun da hakkı var. her şey için teşekkürler tuğba.

    ewelina kobryn çok az süre buldu, etkili değildi ama elinden geleni vermeye çalıştı. sana da teşekkürler kobryn.

    olivia epoupa ilk defa bu kadar az top çaldı ama görevini yerine getirmeyi başardı. riquna williams wnba'de bir maçta en fazla sayı atan oyuncu ve onu gayet güzel tuttu. bu sezon genelinde de savunması ile çok fark yarattı. bütün sezon oynadığın oyun için ve kocaman yüreğin için teşekkürler olivia.

    jelena dubljevic faul problemine girdi yine. maç öncesi en çok onun faul problemine girmesinden korkuyordum. hem savunma hem hücum için çok önemli oyuncumuz. o kenarda iken biraz afallıyoruz. oyunda kaldığı süre boyunca da çok iyi mücadele etti. takım sıkışık durumdayken çok değerli bir turnikesi vardı ve takımın en çok top çalan oyuncusu oldu. her şey için teşekkürler jelena.

    kaela davis bu sene bolca küfür yedi ne yalan söyleyeyim. çok kötü bir sezon geçirdi. ama bugün özellikle hücumda ve savunma ribaundlarında çok çok iyi katkı verdi. ben yine de onun yerine babası antonio davis'e teşekkür ediyorum. onun gelmesi ile kaela'da bu performansı gösterdi. maç sonu da taraftar için çok güzel sözler söyledi. maçı da taraftarlarla birlikte izlemek isteyip, orada izlemiş. yine de kaela sana da çok teşekkürler, her ne kadar bu sezon kötü bir performans göstermiş olsan da.

    gintare petronyte sanırım bu seri genelinde en kilit oyuncumuz oldu. iki maçta da takımın enskorer 2. oyuncusu ve en çok ribaund alan oyuncusu oldu. rakibin pota altını çok iyi kullandı ve rakip oyuncuları faul problemine soktu. erkek oyuncuların atamayacağı kadar yüzdeli serbest atış attı.* bizim pota altını da çok iyi savundu ve çok kritik bloklar yaptı. tebrikler gigi, her şey için teşekkürler.

    son olarak kaptan ışıl alben. bu kupayı ne kadar istediğini yüzünden görebiliyorduk. her şeyini verdi maçta. çok uzaklardan gönderdiği bir üçlük vardı ki orada bu kupayı kaptan bize getirecek dedim. takımın gigi ile en fazla oyunda kalan oyuncusu oldu. savunmada çok iyi performans gösterdi ve jelena ile 3'er top çaldılar. tuttuğu carangelo ki kendisi çok etkili bir oyuncudur, 0 sayı attı. maç sonu sevinci ve bu sevinci taraftar ile paylaşması seyretmeye değerdi. iyi ki bizimlesin, iyi ki kaptanımızsın, iyi ki varsın kaptan.

    tekrar tekrar tebrik ediyorum, bu kupayı sonuna kadar hak ettiler, hepsinin eline sağlık. marina maljkovic ve ekibini de tebrik ederim.

    kaela davis 21 sayı, 8 ribaund, 3 asist
    gintare petronyte 19 sayı, 13 ribaund, 4 asist, 4 blok
    jelena dubljevic 8 sayı, 3 ribaund, 3 asist, 3 top çalma
    ışıl alben 8 sayı, 1 ribaund, 1asist, 3 top çalma
    allie quigley 5 sayı, 9 ribaund, 3 asist
    olivia epoupa 4 sayı, 4 ribaund, 1 top çalma ile oynadı.
  • 66
    şu an tekrarını izlediğim maç. yorgunluktan gebericem ama sırf maç sonu kızların sevinci için dayanmak istiyorum. şu an maçın son periyodu yayınlanıyor ama en azından şu ana kadar kızlarımız galatasaray'ın finallerde nasıl oynadığını göstermiş. rakibe boşuna debelenme kupa bizim olacak dercesine oynamış. tekrar tebrikler hepsine teker teker. müzemize 3 tane avrupa kupası hediye eden kadın basketbol takımını başımızın üstünde taşımamız lazım.

    teker teker geçtik turları, avrupa'da aldık kupayı!
  • 67
    ulan şu maçların totemini kupayı alana kadar konu ile ilgili tek entry girmemek olarak belirlemiştim, tuttu sanırım : )
    çok teşekkürler kadınlar, bin bir zorluk içinde bir avrupa kupası daha getirdiniz, çok klişe olacak biliyorum ama paranız ödenir hakkınız ödenmez.
    milyonluk translerlerle kurulu futbol takımından ziyade şu armayı ve şu renkleri tekerlekli basketbol şubesiyle birlikte en çok sizlere yakıştırıyorum.
    hep var olun, sağolun !
  • 69
    üzerinden bir sene geçmiş olması tabi ki kimseciklerin umrunda olmayan unutulmaz maç. galatasaray kadın basketbolunun şimdilik 3. avrupa kupası bu maçın sonunda kalkmıştır.

    hayatına istanbul'dan bin kilometre uzakta devam eden sade bir rahatsız vatandaş olarak muhtemelen en çok sahiplenebileceğim ve hak iddia edebileceğim kupa hakkında yazılacak belki çok belki hiçbir şey var üzerinden geçen bir yılın sonunda...

    bir şantiye köşesinde bu satırları yazarken bile aklıma gelip içimi ürperten o tezahürata bırakmak en iyisi belki de sözü...

    teker teker geçtik turları ve avrupa'da aldık kupayı :)

    (bkz: tarihte bugün)
  • 70
    galatasaray kadın basketbol tarihinin "modern zamanlar" diyebileceğimiz 2006 sonrası döneminde o güne kadarki en düşük bütçe ve en kötü lig performansına rağmen kupa çıkardığımız sezonun final maçı. 22 sayı avantajla gitmiştik venedik'e. kağıt üzerinde büyük bir avantajımız vardı ama sadece bir tur önce yaşananlar ortadaydı. hatay'dan 20 sayı farkla gelen venedik ekibi iç sahada son dakikalarda biraz şansı yardım etse de turu geçmeyi başarmıştı. bir ara farkı 35 sayıya kadar çıkarmaları da bir başka ürkütücü detaydı.

    o sezon aslında gerçekten zor geçmişti. bir önceki sezon maljkovic'in imza oyunu olan ölümüne tempo ile sahada büyüyen bir takım vardı. yakın doğu hariç oynadığımız tüm takımları mağlup etmiştik ama hem kupada, hem ligde, hem avrupa'da onlara kaybettiğimiz maçlar sezonu kupasız bitirmemize sebep olmuştu. ancak yaz aylarında o kadro dağılıvermişti galatasaray klasiği olarak. takımın öndeki gücünü oluşturan vurucu ikiliden yvonne anderson koç ile yaşadığı sorunlardan sonra sözleşme yenilememiş, moriah jefferson wnba sezonunda çapraz bağlarını koparmıştı. ikisi de süratli ayakları olan ve maljkovic sistemine çok iyi uyum sağlayan papova ve vitola da takımdan ayrılmıştı..

    yerine kurulan kadro da entresandı. açıkçası yarımcı antrenör nevriye yılmaz, menejer özge alev, tagar sports menejerlik şirketi üçlüsünün çok çok konuşulduğu bir sezondu. yerli havuzundan alabileceğimiz ölçüde iyi oyuncular almıştık aslında. ayşegül günay, özge kavurmacıoğlu ve gizem başaran. ligin hatırı sayılır skorerlerinden olan ayşegül günay daha hazırlık kampında ne yazık ki sakatlandı. uzun tedavi süresince doktor kararı ameliyata gerek olmadığı yönündeydi ama dönüp formasına kavuştuğu maçta tekrar sakatlandı ve sezonu hatta bir sonraki sezonu kapattı. özge kavurmacıoğlu ise koç ile yaşadığı sorunlardan dolayı doğru dürüst forma şansı bulamadan kadro dışı kaldı. bir de gönüllerin ünlüsü merve "mervik" uygül vardı. ikinci ligde geçen kariyerine bir avrupa kupasını katacağından habersizdi...

    uzun rotasyonu için iki eski dost jelena dubljevic ve gigi petronyte ile anlaşılmıştı.yanlarında da kimsenin anlamadığı chatilla van grinsven vardı. chatilla'nın basketbolla pek alakası olmadığı kısa bir süre sonra ortaya çıkmıştı, petronyte de sezona sakatlıklarla başlamıştı. bir ilginç transfer de olivia epoupa idi. hot prospect for future adayı, 1.50'lik boyuyla dışarda görenlerin basketbolcu olmasına ihtimal vermediği enteresan bir insandı. sezon içinde oynadığı topla hem takımın hem taraftarın sevgilisi olacak, adeta iki basamak atlayıp "olmuş bu" dedirtecekti. sezonun son bölümünde taktığı kafa bandajı ise bir lakap olarak kalacaktı kendisine.

    sezonun bombası ise ligin başlamasına birkaç gün kala patlayacaktı. fenerbahçe'nin süpriz şekilde gözden çıkardığı allie quigley istanbul'dan ayrılmak istemeyince soluğu galatasaray'da almıştı. stephan cury ile fotoğrafı "allie quigley with a fan" notuyla paylaşılıyordu. 4-5 yıl sonra yaptığımız ilk büyük yıldız transferiydi. "nasıl olacak bu takım" diye düşünürken bir anda kafamızdaki kuşkular gidivermişti.

    tabi hiçbir şey planlandığı gibi gitmedi. sezona ligde 3/3 ile başladık. 4. hafta beşiktaş maçını bir sayı farkla kaybettik. kaptan o maçta bir sakatlık yaşadı. ertesi hafta sahaya çıksa da milli takım arasında ağrıları dayanılmaz hale gelince tedavi sürecine başladı. bunun yanında quigley de "uzun zamandır tedavisini ertelediği" sakatlığı sebebiyle çok uzun bir süre forma giymedi. kasım-aralık ayları kabus gibi geçmişti. 8 lig maçında 5 mağlubiyet, avrupa'da 5 maçta 4 mağlubiyet gördük. ligde kaybetmediğimiz bir maç da zaten rakibin koç bulamaması sebebiyle oynanamamıştı...

    ocak ayının başında ligin ilk devresi biterken 14 takımlı ligde 10. sıradaydık. biri hariç diğer tüm favorilerin olmadığı, sezon başlarken ikinci tur kapısı açık diye nitelendirilen euroleague grubunda eurocup'a katılımı bile garantileyememiştik. fikstür şansıyla euroleague'de kalan maçlarda ikisi grubu son sırada bitirecek iki takıma karşı olunca güç bela kazanıp kendimizi eurocup'a atabilmiştik.

    ara transferde ewelina kobryn, kaela davis ve tuğba taşçıoğlu transferi yapılmıştı. ewelina kobryn ne kadar görev adamı, ole gunnar solkjaer ekolünden bir transferse tuğba taşçıoğlu da o derece skandal bir transferdi. takım inim inim inlerken kariyerinin sonuna gelmiş, 3 sezondur toplam 40 dakika maç oynamamış bir oyuncuya hatırı sayılır bir parayı indirmişti yönetim. zaten sezon boyu dedikodu olarak dönen transfer-menejer parası olayları ayyuka çıkmıştı. zaten ne yardımcı koç ne de idari menejer sezon sonunu saha içinde göremeyecekti.

    kaela davis ise korkunç ötesi bir performans gösterdi. çar çur ettiği bomboş pozisyonlar, sahaya girer girmez hakemin gözüne baka baka aldığı fauller ve takımdan her daim yavaş hareket etmesiyle çok ağır eleştirilere maruz kalıyordu. ancak başlıkta bahsi geçen maçın hikayesinde enteresan bir şekilde öne çıkacaktı...

    şubat ayı da mağlubiyetlerle geçiyordu. quigley yaklaşık 3 aydan sonra takıma katılmıştı. şubat ayının son gününde iç sahada eurocup çeyrek finalinde rakip ispanyol girona idi. son dakikalarda sezon başından beri olduğu gibi saçma sapan oynamış ve 65-62 mağlup ayrılmıştı. bir hafta sonra deplasmandaki maçta bu sefer tüm sezonun acısını çıkarırcasına 3 sayı önde girdiğimiz son 40 saniyede önce rakibin atağını savuşturup topu kapmış, sonra kafası sarılı epoupa'nın taşığı topu dubljevic bitirmiş, kalan kısa sürede de rakibi iyi savunup turu koparmayı başarmıştık. soyunma odasından gelen sevinç fotoğrafı ise sezon başından beri üzülmekten bir hal olmuş takımın "ben ölmedim" çığlığı idi adeta...

    o maçtan sonra hafif de olsa bir toparlanma başladı, ligde galibiyetler gelmeye başladı, yarı finalde ise net favori avenida'yı bir galatasaray mucizesi yaratarak elemiştik. euroleague'den geçtiğimiz için her turda saha avantajını rakibe veriyorduk statü gereği. biz avenida'yı eledikten sonraki gün hatay 20 sayıyla venedik deplasmanına çıkarken hatay'a gidiş-geliş planları yapılıyordu pek çok evde. ancak eurocup'ta sezon boyunca dış sahada avans verip iç sahada turu geçen venezia'dan hatay da kurtulamamıştı...

    finalin ilk ayağı 11 nisan 2018 galatasaray reyer venezia kadın basketbol maçıydı. sinan erdem'de tıklım tıkış olmasa da 10 bine yakın taraftar önünde oynanan maçta allie quigley'in 37 sayısı vardı. tüm sezon boyu hasretle beklenen performansını tam da en gerekli olduğu günde ortaya koymuştu. özellikle dikkat çeken şey ise rakibin farka rağmen oyun disiplininden kopmayışı ve yayın her yerinden isabetli şut atabilmeleri idi.

    kendine güveni gelen, bireysel anlamda kendilerini sezonun zirvesine çıkarmış bir takımla gidiyorduk kupa finaline. iki ay içinde takımın yaşadığı değişim inanılmazdı. o kadar stresli ve üzüntülü geçen sezonun kupa ile taçlandırmaya sadece 40 dakika uzaktaydı takım. onca krize, maddi imkansızlıklara, sakatlıklara, dar kadroya rağmen bir avrupa kupası müzeye gelebilirdi.

    pota arkasında konuşlanan 100 kadar galatasaray taraftarının tezahüratları eşliğinde maç başlarken takımı takip eden hangi taraftara "bu maçın yıldızı olacak 3 kişi kim olur" diye sorulsa hiç kimse kaela davis ismini vermezdi. ancak belki de bu sezonun hikayesine en çok yakışacak şekilde attığı 21 sayıyla maçın en skorer ismi oldu. maçı pota arkasında bizim taraftarla takip eden babası antonio davis'in varlığından mıdır bilinmez, yapması gereken herşeyi tam da yapması gereken şekilde yaptı maç boyu.

    takım dersine iyi çalışmıştı. bir önceki maçta rakibin dış şut tehdidi olduğu gerçeğiyle yüzleşmişti, bu şutlarla demoralize olup maçın momentumunu rakibe kaptırmayacaktık. çok ribaund versek de potaya yaklaşarak basket bulamadıkları gibi penetrelere karşı da çok büyük bir savunma tehditleri yoktu. ilk maç quigley'in 37, bu maç da kaela'nın 21 sayısıyla hatırlansa da iki maçın da yıldızı aslında petronyte idi. ilk maçta 25, ikinci maçta 19 sayıyla toplamda 44 sayı katkı vermişti eşleşmede ki quigley de ikinci maçta attığı 7 sayıyla 44'te kalmıştı seri toplamında.

    işte bu maçta petronyte'nin yanında pota altında gelmesi beklenen katkı ne dubljevic ne de kobryn'den değil, sezonun geneline bakıldığı zaman hiç de akla gelmeyecek şekilde kaela'dan gelmişti. quigley ile biten set hücumları 2/12 isabeti sebebiyle sonuca ulaşmasa da gerek ordan dönen toplarla gerekse petronyte ile yaptıkları oyunlarla resmen darmadağın etmişlerdi venezia pota altını. üçüncü çeyrekte kısa bir süre farkın iki atakta 15 sayı civarına gelmesi hariç doğru dürüst heyecanlanmadan güle oynaya istediğimizi almayı başarmıştık.

    yavaş yavaş işin belli olduğu son bir buçuk dakikada tribünde patlayan nevizade geceleri ve oley oley oley oley şampiyon cimbombom sesleri eşliğinde bir rüya gerçek olmuştu. galatasaray ise avrupa geleneğini, kurucusunun en büyük gayesi olan "türk olmayan takımları yenme"yi bir kez daha en üst seviyeye taşımıştı.

    maç sonu ise gerçekten takdire şayandı. venezia takımı ikincilik madalyalarını hakkını vererek almış, sonrasında saha kenarında bekleyerek galatasaray'ın madalya ve kupa seramonisini izleyerek rakiplerini alkışlamışlardı. bizim topraklarımızda pek rastlanmayan, bazı kulüplerimizin asla ulaşamayacağı bir seviyeydi kendi sahanda avrupa kupası kaldıran takımı saha kenarında alkışlamak...

    (bkz: tarihte bugün)
App Store'dan indirin Google Play'den alın