• 578
    belki de aynı yıl kupa kaldırmamızı sağlayan maçla birlikte en çok hikaye barındıran derbilerden biri. oldukça güven duyduğumuz 2011-12 model galatasaray sayesinde görece rahat bir maç olacağını düşünürken muslera’nın türkiye kariyerinde yediği en iyi iki gole sahne olan, ilk 20 dakika sonrası fark geliyor diye maalesef korktuğumuz, sonrasında oyuna ağırlığımızı koymamızla birlikte maçın 2-2’ye gelmesi sonucunda rakip için bittik biz beyler bittik kıvamına gelen ve son saniyede baros’un altıpas içinden üst direği nişanlaması ile kahrolduğumuz maç.

    maçla ilgili hatırladığım enstantanelerden biri maç sonrası ahmet çakar ve erman toroğlu’nun baros’un topu nişanladığı direğin fotoğrafının önünde bu direkte yamukluk var, top ondan kaleye girmedi demeleriydi.

    https://gss.gs/4ZR.jpeg

    https://youtu.be/4u2L5TZ_37A

    izleyecekler için tekrar iyi seyirler...
  • 579
    bu maçın oynandığı haftasonu dönemin sevgilisiyle amsterdam'a gitmiştik... biletler aylar öncesinden alınmış, ne bileyim o haftasonu derbi olacağını. neyse gezdik dolaştık müzelere gittik ilaçlı keklerimizi yedik ama aklımda maç var nasıl söylesem nasıl söylesem bilmiyorum. o zaman böyle şimdiki gibi iptvler falan yok, herhangi bir yerde izleyemiyorsun maçı.

    neyse maç saati yaklaştı, van gogh müzesinden mi ne çıkmışız ben dedim ki benim bir internet kafe bulmam lazım 2 saat yokum, maç izleyeceğim. kız rus, öyle futbol fanatiklik falan bilmez, ne olduğunu şaşırdı, niye miye diyemeden ben kızı amsterdam'ın ortasında bırakıp internet kafe aramaya başladım. cidden de buldum, aşırı izbe alakasız göçmen dolu bir yer. kaçak linkten maçı buldum izlemeye başladım ama tabii ki yayın 2 dakikada bir gidiyor, geldiğinde de sürekli donuyor falan, bilirsiniz.

    bir şekilde izlemeye çalışırken son dakikalara geldik, maç 2-2 olmuş, serbest vuruş kazanmışız, selçuk topun başına geldi, ceza sahasına doldurdu, baros topa hareketlendi... ve yayın kesildi. ben çıldırıyorum çünkü pozisyonun gol olmama ihtimali yok, bomboş kale ve baros var sadece. refresh tuşuna yaptıklarımı bir ben bir allah bilir.

    neyse yayın 2-3 dakika sonra geldi ve maçın 2-2 bittiğini öğrendiğimle yıkılmam bir oldu. üstelik maç sonrası kızı şehrin ortasında bıraktığım için hayatımın tribini yedim. keşke değseydi bari. ah ulan baros...
  • 580
    2011-12 sezonunda oynadığımız ilk kadıköy deplasman maçı. hayatımda izlediğim en rahat galatasaray-fenerbahçe maçıydı aynı zamanda.

    aramızdaki 9 puanın ve takımın aylardır müthiş bir futbol oynaması ve geleni geçeni yenmemizin verdiği güven vardı bende. o gün bir takım işlerim vardı, maçı açtığımda 2-0 olmuştu.

    aklımdan sadece 10 saniyeliğine "en iyi durumdayken bile böyle oluyor demek hay allah bu nasıl iş" gibi bir düşünce geçti. ama kafamda hiçbir olumsuz duygu yoktu, üzüntü, stres falan. 10 saniye tamamiyle hissizdim dünyaya karşı. bu hissizlik artık o statta kazanamamayı kabullenmiş olmaktan mıydı, yoksa nasılsa şampiyon olacağımızı düşündüğüm için yenilmek kimin umrunda gibi bir düşünce miydi? belki...

    ama içimden bir ses "biz bu maçı çeviririz ya" dedi. oturdum ve 2-2 olana kadar izledim. ilk yarı elmander, 82'de hakan balta... demiştim işte çeviririz diye diyerek maçı kapattım 2-2 olunca. o skorla biteceğine emindim.

    maç sonu ekşi sözlükte herkes baros'un direğe çarpan golünden bahsediyordu. özeti izleyince gördüm, biraz üzülür gibi oldum ama sonra aman kimin umundaki dedim. takım normal devreyi 3 hafta kala lider kapamayı garantilemişti sonuçta.

    o zaman ki best kankam maçın kritiğini yapmak için arayınca "sakın bana nasıl olsa şampiyon olacağız, kaçırdığımız golün ne önemi var falan deme, 13 sene oldu oğlum, var bu statta bir şey" demişti.

    ne önemi vardı ki sahi.*. tabi daha o zaman play-off fikstürü çekilmediğinden kadıköy deplasmanıyla finish yapacağımız da belli değildi. ama daha destansı bir maç bizi bekliyordu.

    bir sonraki kadıköy deplasmanını herkes gibi kalp krizinin eşiğinde seyredecektim tabi*. (bkz: 12 mayıs 2012 fenerbahçe galatasaray maçı)

    dipnot: mesela maçı kapatma eylememi 17 mart 2018 fenerbahçe galatasaray maçında da yapmıştım. maicon son dakikalarda bir free kick kaçırmıştı. bunun üzerine tamam kapat kapat 0-0 bitecek demiştim kendi kendime. 0-0 bitmişti nitekim ama bu sefer de herkes twitterda tolga ciğerci'nin kaçırdığı golü konuşuyordu. hatta sinirden televizyona sandalye fırlatmaya çalışan bir adamın videosu dönüyordu*.
  • 581
    (bkz: tarihte bugün)
    (bkz: milan baros'un fenerbahçe maçında direkten dönen topu)

    https://youtu.be/4u2L5TZ_37A

    bu maçta galibiyeti kaçırmamız hepimizi derinden üzmüştü ama her şeyde bir hayır olduğu gibi bunda da vardı. bu maçı kazansak iş kadıköy'e kalmayacak ve kupayı suyun öte yanında kaldıramayacaktık. kupayı orada kaldırmamız çok ağır tahribatlara neden oldu hiç şüphesiz. acısı bir ömür çıkmayacak.
  • 582
    o gün çok üzülmüştüm ve sinirden gülmüştüm maç bitince. ama sonrasında fazlasıyla travmatik, dramatik bir şekilde üzülenlerin aksine ben o sene sezon sonundaki senaryo sebebiyle sezon bittikten sonra hiç üzülmemiştim. serinin bir yerde biteceği belliydi ki nitekim bitti de ama 12 mayıs 2012'de yaşananlar 100 yılda bir olur.

    (bkz: şampiyonluğu kadıköy'de ilan etmek)

    (bkz: şükrü saraçoğlu stadyumu'nda şampiyonluk kupası kaldırmak)
  • 584
    o gün için * sadece 11 sezon sonra kadıköy'de kazanmakla kalmayıp, aynı zamanda 20 sezon sonra da ligde fenerbahçe'yi iki maçta da yenmiş olacaktık. baros o golü kaçırırken sadece kadıköy galibiyeti'ni değil, bu istatistiği seriyi bitirme şansını da kaçırdı aynı zamanda.

    son olarak da 2-0'dan 2-3 kazanmış olacaktık, bir nebze de olsa 3 mayıs 1989 galatasaray fenerbahçe maçı 'nın rövanşını da almış olacaktık, fenerbahçe o maçta ilk yarıyı 3-0 geride kapatmasına rağmen ali sami yen'de 3-4 kazanıp bizi kupadan elemişti. biz de ligi lider tamamlamayı öyle bir galibiyetle tamamlayabilirdik, uzun yıllar konuşulurdu bu şüphesiz.
  • 585
    malum fatih hoca "milan baros'u çok tutmazdı" 2011-2012 şampiyonluğundan sonraki 2012-2013 sezonunda baros'u doğru dürüst kadroya bile almamıştı. sezon başladıktan 6 ay sonra da sözleşmesi karşılıklı olarak feshedilmişti.

    ünal aysal, baros takımdan ayrıldıktan sonra "eğer baros kadıköyde topu direğe nişanlamayıp, o golü atsaydı, başkan kontenjanından kendisini takımda tutardım" demişti.

    hepimizi kahreden o top girmedi evet. ama "kadıköy'de kaymalı geleneğin" fitili de bu şekilde ateşlenmiş oldu.*
  • 586
    maça tam anlamıyla şokla başlamıştık. ne olduğunu anlamadan 2-0 olunca ''ulan yine mi fark yiyeceğiz'' korkusu oluşmuştu bende yalan yok. sonra fener yorulmaya başladı, biz maçın başladığını çok sonradan fark ettik, elmander ile 2-1, 2. yarıda zaten oynayan bizdik, hakan balta'nın şık golü ile 2-2.

    ve baros... ki bana göre zaten galatasaray'ın efsane futbolcularından birisi ama tarihe geçebilirdi, büyük şanssızlıktı o direkt. tabi sezon sonu finalde bunların hepsini unutacaktık.
    (bkz: tarihte bugün)
  • 587
    harika oynadığımız maçlardan bir tanesiydi, maçın başında geri düşşek de önce johan elmander ve maçın son bölümünde hakan kadir balta'nın attığı gollerle maç 2-2 berabere bitmişti.

    maçın son pozisyonunda çok sevdiğim milan baros'un dokunuşunda top direkten dönmüştü. :)

    öyle böyle değil gerçekten çok iyi oynamıştık, özellikle ilk 20 dakikadan sonra 65-70 dakika çok üstün oynamıştık, yine çok sevdiğim efsane kaptanımız selçuk inanın da bence en iyi maçlarından biriydi, nerdeyse her topu o yönlendirdi, takımın yıldızı benim dercesine oynuyordu. pozisyonlar hazırladı, harika oynamıştı.

    hele ikinci yarı nerdeyse 30 metreden bir şutu var, volkan demirel zar zor çıkarmıştı.

    bir de eğer yanılmıyorsam bu maç 31. haftadaydı, zaten 9 puan öndeydik, play off oynandı, gidip yine burda şampiyon olduk da, eğer play off filan olmasaydı - ki ilk maçı da 3-1 kazanmıştık - maçın 2-2 bitmesiyle birlikte zaten şampiyonluğumuzu da ilan edecektik. :) bu da küçük bir detay ama unutmamak da fayda var bence...
  • 588
    ne ara 9 yil gecmis ustunden be! dedigim mac. o gun abd’de irlandalilarin geleneksel bayrami olan st. patrick’s day kutlamalari yapiyorduk. o ara* bulundugum yer guneyde deniz kenari bir yer *oldugundan hava sicakti ve sahilde kalabalik bir partideydim. rahmetli babami haliyle de turkiye’yi arayip sormustum mac kac kac diye. 2-1 demisti babam, dakika 75. gene 15 dakika sonra sorunca bu sefer 2-2 bitti ama siz sansliydiniz demisti (kendisi fenerliydi rahmetli).

    eve gelip ozeti izleyince aslinda sansli olan tarafin fener oldugu cok barizdi. o baros’un direkten donen sutunun ceremesini yuce allah daha sonraki yillara (23 subat 2020) saklayip isi bizim adimiza bir iyilik mi yoksa sabir testi mi yapti bilemeyiz tabi.

    tanim editi: fenerbahce taraftarinin devre arasi caldiklari “nuri alco” ile ozdeslesmis olan john carpenter’in “the end” muziginden bir anda macin 3-2’ye gelmemesi icin dua ettikleri ve korku dolu anlar yasadikari mac.
  • 590
    galatasaray'ın takipçisi fenerbahçe ile 9 olan puan farkı koruyarak bitime 3 hafta kala liderliğini kesinleştirdiği yani aslında şampiyonluğunu ilan ettiği maç. önce kadıköy'de şampiyonluk turu attık, iki ay sonra play-off saçmalığı sayesinde kupa seramonisi de yapmaya geldik. o sene rekabetin tekrardan galatasaray lehine döndüğü seneydi hiç şüphesiz.
App Store'dan indirin Google Play'den alın