ultras/movement'in maç onbiri
1-gençlerbirliği deplasmanında alınan beklenmedik mağlubiyet ile liderliği rakibine veren galatasaray için tekrar zirveye çıkma mücadelesiydi pazar gecesi oynanan başakşehir maçı. bir yandan ligin bitimine haftalar kala heyecanın zirveye çıkması, öte yandan türk telekom'a galatasaray taraftarının pek hazzetmediği emre ve yeni kankası "adam"arda'nın gelecek olması, hem maça ilgiyi arttırmış, hem de tribündekilerin ruh halini etkilemişti. memleket medyası "arda, fatih terim'in elini sıkacak mı? galatasaray taraftarı eski kaptanlarına nasıl davranacak?" polemikleriyle gündemi meşgul ededursun, fatih terim ve yardımcıları bu kritik mücadeleye odaklanmışlar, rakibi analiz etmişler ve maçı kazanacak kadroyu sahaya sürmüşlerdi. geçen haftanın "kötülerinden" maicon yerini denayer'e bırakmış, orta sahaya sertlik ve enerji katmak için de selçuk-donk değişikliğini münasip görmüşlerdi. başarılı da oldu hocanın sistemi, galatasaray her zamanki gibi baskılı ve enerjik başlarken oyuna, orta alanda donk ve fernando, emre ile mahmut'un top yapmasına engel oldu, savunmada da denayer ile serdar adebayor'a nefes aldırmadı, başakşehir'in "tüm fiyakası çizildi"... ilk dakikalar içinde oyun sürekli rakip yarı sahada oynanırken, rodriguez'in feghouli ile yaptığı verkaç sonrası ceza sahasına girip yaptığı vuruş biraz daha kuvvetli olsa galatasaray gol ile oyuna başlayabilirdi. başaksehir tarafında ise galatasaray'ın baskısını durdurmak için başta kaleci volkan olmak üzere tüm topçular aut atışlarında, taç ve faullerde "zamandan" çalma taktiğini "maharetlice" ortaya koydular... 20. dakika sonra bir nebze galatasaray'ın hızını kesmiş olsa da deplasman ekibi, devre biterken belhanda ve gomis'le galatasaray yine tehlikeli biçimde yokladı volkan babacan'ın kalesini.
golsüzlük galatasaray'ın işine gelmiyordu ve ikinci yarı ne yapıp edip fatih terim'in takımının gol bulup 3 puanı alması gerekiyordu, bu gayeyle de yine seyircinin desteği ile karşı kaleye gitti sarı-kırmızılılar ve sağ ayaklı mariano'nun sol ayağı ile ceza sahası dışından attığı golle öne geçmesini bildi. o dakikadan sonra abdullah avcı'nın beraberlik planı iptal oldu ve gol için arda ve emre gibi top oynamaktan ziyade "ortalığı karıştırmak" vazifeli adamlarının yerine "topla" daha alakalı oyuncular aldı ama onlar da muslera'nın kalesinde tehlike yaratmada pek başarılı olamadılar zira fatih terim, oyun içinde de sistem değişikliği yaparak donk'u savunmaya çekip geriyi üçleyevirdi. karşılıklı cılız ataklar sonrası maç tek golle bitecek derken, galatasaray kornerinde serdar'ın kafası adebayor'a çarparak galatasaray uzatma dakikalarında hakem son düdüğü çalmadan maçı bitiriyordu.
2- ileri uçta gomis ve orta sahada görev yapan oyuncuların müthiş presi sonrası başakşehir oyun kurmada zorlanıp, gol ayaklarına alıştıkları pasları atamayınca, muslera belki kalesinde devleşecek pozisyon görmedi ama bir kaptanlık vazifesini "dibine" kadar yaptı. nereden ve kimden aldığı meçhul özgüven ile başta emre belezoğlu'nun hakemi baskı altına alma çabalarına, başaksehirlilerin galatasaray'lıları "biçtiği" her pozisyonda fernando muslera kalesini terk ederek arkadaşlarını savundu, hakeme türk telekom stadında maç yönettiğini hatırlattı. bravo kaptan...
3- atmış olduğu harika golle maçın kilidini açan mariano, bir çoklarına göre "maçın adamı" oldu ama son haftalarda dikkatimi çeken ortalarındaki isabet oranının düşmüş olması. belhanda ve feghouli ile yapmış olduğu ikiye birlerle rakip ceza sahası köşesine iyi sarkabiliyor brezilyalı sağ bek lakin o andan sonraki ortalar pas ya da asist olmaktan çok rakibin ayağı ya da kafasına gidiyor. yine de sol kanattaki yuto ile hem savunmada hep hücumda standardın üzerinde performans sergiliyorlar...
4- "kaybetseydik, 'kaç hafadır topa ayak sürmemiş denayer bu maçta oynatılır mı?' diye bana yükleneceklerdi" diyordu fatih terim maç sonrası basın toplantısında, maicon yerine denayer'le başlamasını anlatırken. evet, yüklenecektik hocam, zira hiç de olumlu işler yapmamıştı belçikalı bu sezon. serdar'ın partneri maicon'dur ama rakibe göre iki kule yerine bir hızlı savunmacı tercih etmişti imparator. haklı da çıktı, havadan serdar top vermedi adebayor'a, yerden de denayer hep tetikteydi. başaksehir'den gol yememiş olmak umarım hocanın aklını karıştırıp, maicon'u uzunca kulübeye mahkum etmez. brezilyalının hırsı, liderliği, hava topu hakimiyeti, serbest vuruş becerisi son haftalarda lazım olacak takıma...
5- igor tudor'dan takımı devraldıktan sonra fatih terim eski öğrencisi selçuk'a şans vermiş, o da hocasıyla beraber yeni bir başlangıç yapmıştı kariyerinin son demlerinde. maçtan önce kadro tahmincileri selçuk inan'ı "banko" yazarken, fatih terim ise bir başka gözdesi donk'u tercih etmişti. yazdık ya, analiz etmişlerdi rakibi, elde melo yoktu ama emre'yi sindirecek güçte ve yine onu sinirlendirecek "umursamazlıkta" donk vardı, onun enerjisinden istifade edilecekti orta sahada. hocasının yüzünü kara çıkartmadı hollandalı, çok koştu, mücadele etti, yeri geldi "yerle bir etti" rakipleri de orta sahayı başaksehir'e vermedi. galibiyet golünden sonra da terim onu savunmaya çekince, bu sefer de adebayor'un belalısı oldu, tatlı sert müdahalelerle rakibin gol ayağını pes ettirdi. belki gol atmadı ya da asist yapmadı ryan donk ama maçın kazanılmasında baş rolde yer aldı...
6- fatih terim, belhanda'yı ısrarla kazanmak istiyor, onun çevresinde oyunlar kurmayı deniyor da faslı topçuda aynı istek ve hırs göze çarpmıyor. hocanın geldiği ilk haftalarda bazı kıpırtılar göstermiş ve bizi gelecek adına umutlandırmıştı belhanda ama son haftalarda yine sahada yürümeye başladı. çok mu fena durumu? hayır! en azından şut atmaya başladı artık, bu bir teselli olsun... bir de sosyal medyada okuduğum kadarıyla belhanda'nın takım adına çok faydalı işler yaptığını yazanlar var, nedense aynı pencereden bakamıyoruz. tıpkı, aynı kişilerin feghouli'nin faydasız olduğunu düşünmelerine benim itirazımın olması gibi. belki ters taraftaki takımdaşı rodriguez gibi topu alınca "tozu dumana katması" isteniyor cezayırli'den ama feghouli'nin tarzı o değil, o daha çok "inceci", ara pas yapmayı, ikiye bir yapmayı ve uzaktan şut atmayı seviyor. hırsı da var... daha ne olsun...
7- gençlerbirliği deplasmanı sonrası başaksehir karşılaşmasını da golsüz geçirdi gomis ama pazar gecesi hücumdan ziyade rakip savunmanın oyun kurmasını engellemek için öyle bir efor sarf etti ki, maçı izlerken yine kalbinden sorun yaşayacak diye tırnaklarımı yedim. bazen golü diğer topçular atar, forvet başka türlü destek olur galibiyete, işte başakşehir maçı o günlerden biriydi gomis için. mariano'nun attığı golde yapığı ters koşu ile savunmacıları üzerine çekip, brezilyalının önünün boşalması dikkatlerden kaçmadı... fatih terim oyunun son iki dakikasında eren'le değiştirince kendisini, fransız oyuncunun sahada yürüyecek hali kalmamıştı, yedek kulübesinin kenarına çöktü kaldı...
8- abdullah avcı, galatasaray karşısında takımını kurarken ilk onbire emre ve arda'yı yazarken, bu topçuların topla meziyetlerinden çok ortamı germesi faktörünü de mutlaka düşünmüştür. ilkini pek beceremeseler de ikincisinde pek başarılıydılar oyunda kaldıkları sürece. kendisine yapıldığında 99 takla atacak pozisyonlarda emre, galatasaraylıları yere sererken, hakem hep toleranslıydı kendisine karşı. o kadar zıvanadan çıkmıştı ki basaksehirin kaptanı, hakemin artık dayanamayıp kendisine sarı kart gösterdiği pozisyonda "bunu yazdım bir kenara" diye halil umut meler'i tehdit bile edebildi. peki, arda ondan geri kaldı mı? o da her pozisyonda hakemin yanında soluğu alırken, muslera'ya bile gider yapma cürretini gösterdi. abdullah avcı, galatasaray'ın golünden sonrası ikisini "kırmızı görme" riskine karşı kenara aldı da ben o gece hakemin onları oyundan atamayacağına adım kadar emindim. hatta sahada kalsalardı, takımaları adına hakemi baskı altına alarak daha fazla fayda sağlayabilirlerdi. dikkat edilirse, emre-arda ikilisi kenara alınınca ortam sakinleşti. mossoro'nun da maç sona yaklaşırken, galatasaraylıları ceza almaları ve sonraki haftalarda takımlarını yalnız bırakmaları için tahrik ettiğini de bir kenara yazalım...
9- maçı izlerken hakem halil umut meler'e bir yandan kızdım, bir yandan da acıdım. oldukça zor bir ortamda maç yönetmeye çıkmıştı, yönetmedi, idare etti. biraz o tarafa, biraz bu tarafa çalarak karşılaşmayı "kazasız" bitirme telaşını mariano'nun nefis golü bozdu. abdullah avcı'nın basın toplantısında "hakem saha dışı ve saha içinde baskı altındaydı" tespiti de tam yerine oturdu. evet baskı vardı da, hangi taraftan acaba?
10-10 numara en fiyakalı topçuların numarasıdır, hagi giyer, pele giyer, maradona giyer, messi giyer. maç yazımın 10 numarası da galatasaray taraftarıdır. sezon boyunca kendi evini dolduran sarı-kırmızılılar, top galatasaray'da ya da rakipteyken, pozisyona göre yaptıkları tezahürat ya da ıslıklarla 12. adam gibi sahaya etki ettiler. o kadar da gergin olmalarına karşın, ne bir küfür etti galatasaraylılar ne de sahaya bir madde attılar... tek kelime ile 10 numaraydı tribünler...
11- liderlik geldiğine göre galatasaray tekrar ipleri eline aldı ve artık tüm maçlara final havasında çıkmak zorunda. bu uğurda ilk hedef alanya...
kaynak:ultras/movement blog
http://ultrasmovement.blogspot.com.tr/...ay2-0basaksehir.html