104
üzerinden tam 10 yıl geçen, basketbolda son şampiyonluğumuzu aldığımız karşılaşma.
tekirdağ'da yazlık var bizim, 10 yaşındayım o zamanlar. babaannem okullar biter bitmez (hatta bitmeden) beni alır oraya götürürdü. hatta yazları gider orda denize girer kararır donerdim. anlatmak istediğim şey şu, mayısın sonundan ağustosun sonuna kadar bir daha istanbul'a ayak basmazdım. neyse o zaman öyle babaannemlerin istanbul'da işi çıktı, şansıma maçın olduğu gün. döndük istanbul'a, allahım diyorum nolur babam maça gitmemiş olsun. babam o zamanlar kombine alırdı bütün maçlara gitmiştim o sezon, play off final serisi maçları hariç. şampiyonluktan emindim, hiç yazlığa gitmek istemiyorum maçları izlemek istiyorum diye kıyameti koparmamıştım ama şampiyonluk maçını kaçıracak olmak üzüyordu beni. işte tam o hüzün akabine istanbul'a gelmek de çok mutlu etmişti beni.
neyse geldim eve, babam kapıda karşıladı seni bekliyordum dedi, hemen çektim üzerime kırmızı drogba akhisar formamı tuttum babamın elinden. dogruuuuu abdi ipekçi'ye. gidenler bilir, metrobüsle topkapı'da inersin ve minibüse binersin ama o minibüs ayı gibi dolu olur, minibüs içinde tezahürat yapan deliler, tıklım tıkış minibüs... içimden saydirirdim çocuk aklımla, o gün o minibüs bile batmadi göze. geldik salona 1 saat önceden. paso tribünlerde cosacaksin kupaları alacaksın söyleyip duruyoruz. ultraslan içinden babam beni saha içine attı, çocuğum diye kimse sesini de çıkarmıyor. bide taş gibi yerden izledik maçı... maça 10 dakika kala tribünde koreografi, babamla cekindigim resim... 20 yaşındayım, hala bütün sosyal medya hesaplarımda pp o resim. benim için çok ayrı, neyse maçı konuşmaya gerek yok. döve döve yendik adamları, hayatımda ilk kez şampiyonluk kutlaması izledim falan, ne zevkli bir şeydi beeee.. en sevdiğim oyuncu çok süre almıyor diye can korkmaz'dı, en çok onun adını anons edildiğinde bagirmistim. uzun yıllar unutulmayacak şeyler yaşamıştım o gün, 4. sınıfı yeni bitirmiş, 10 yaşında bir veled olarak dünyada cenneti yaşamıştım.
üzerinden tam 10 sene geçmiş, şubenin o günden bu güne çektirdiklerini düşününce 100 yıl geçmiş gibi geliyor ama, yaşlandırdı bizi bu şube. şubeyle ilgili herhangi bir şey düşündüğümde beyin kanaması geçiriyorum harbiden. umarım, umarım vizyoner bir yonetim gelir ve su şubeyi düzlüğe çıkarır da benim o gün 10 yaşında yasadigim şeylerin çok daha iyisini yeni doğmuş, 2010'lu kardeşlerim yaşar.
var olsun galatasaray basketbolu, var olsun yüce galatasaray. var olsun memlekete basketbolu getiren galatasaray, var olsun bu şubeyi her daim savunan, kafa yoran bir avuç insan.
tekirdağ'da yazlık var bizim, 10 yaşındayım o zamanlar. babaannem okullar biter bitmez (hatta bitmeden) beni alır oraya götürürdü. hatta yazları gider orda denize girer kararır donerdim. anlatmak istediğim şey şu, mayısın sonundan ağustosun sonuna kadar bir daha istanbul'a ayak basmazdım. neyse o zaman öyle babaannemlerin istanbul'da işi çıktı, şansıma maçın olduğu gün. döndük istanbul'a, allahım diyorum nolur babam maça gitmemiş olsun. babam o zamanlar kombine alırdı bütün maçlara gitmiştim o sezon, play off final serisi maçları hariç. şampiyonluktan emindim, hiç yazlığa gitmek istemiyorum maçları izlemek istiyorum diye kıyameti koparmamıştım ama şampiyonluk maçını kaçıracak olmak üzüyordu beni. işte tam o hüzün akabine istanbul'a gelmek de çok mutlu etmişti beni.
neyse geldim eve, babam kapıda karşıladı seni bekliyordum dedi, hemen çektim üzerime kırmızı drogba akhisar formamı tuttum babamın elinden. dogruuuuu abdi ipekçi'ye. gidenler bilir, metrobüsle topkapı'da inersin ve minibüse binersin ama o minibüs ayı gibi dolu olur, minibüs içinde tezahürat yapan deliler, tıklım tıkış minibüs... içimden saydirirdim çocuk aklımla, o gün o minibüs bile batmadi göze. geldik salona 1 saat önceden. paso tribünlerde cosacaksin kupaları alacaksın söyleyip duruyoruz. ultraslan içinden babam beni saha içine attı, çocuğum diye kimse sesini de çıkarmıyor. bide taş gibi yerden izledik maçı... maça 10 dakika kala tribünde koreografi, babamla cekindigim resim... 20 yaşındayım, hala bütün sosyal medya hesaplarımda pp o resim. benim için çok ayrı, neyse maçı konuşmaya gerek yok. döve döve yendik adamları, hayatımda ilk kez şampiyonluk kutlaması izledim falan, ne zevkli bir şeydi beeee.. en sevdiğim oyuncu çok süre almıyor diye can korkmaz'dı, en çok onun adını anons edildiğinde bagirmistim. uzun yıllar unutulmayacak şeyler yaşamıştım o gün, 4. sınıfı yeni bitirmiş, 10 yaşında bir veled olarak dünyada cenneti yaşamıştım.
üzerinden tam 10 sene geçmiş, şubenin o günden bu güne çektirdiklerini düşününce 100 yıl geçmiş gibi geliyor ama, yaşlandırdı bizi bu şube. şubeyle ilgili herhangi bir şey düşündüğümde beyin kanaması geçiriyorum harbiden. umarım, umarım vizyoner bir yonetim gelir ve su şubeyi düzlüğe çıkarır da benim o gün 10 yaşında yasadigim şeylerin çok daha iyisini yeni doğmuş, 2010'lu kardeşlerim yaşar.
var olsun galatasaray basketbolu, var olsun yüce galatasaray. var olsun memlekete basketbolu getiren galatasaray, var olsun bu şubeyi her daim savunan, kafa yoran bir avuç insan.