bu sezon nef stadyumunda izlediğim galiba son maç oldu bu maç. belki nisanın sonunda, mayısın başında bir daha gidersem ona gidebilirim.
çünkü bu iş çok değişmiş, bambaşka bir yere doğru evrimleşmiş adeta. bu iş derken hem tribünden, hem sahadaki oyunculardan, hem yönetimden, hem hakemden ve bunların hepsinin de performansı yerine psikolojisinden bahsediyorum biraz.
bugün yetkisi bana verilse, bir psikolog ordusu ile florya'yı basarım. yanlış okumadınız ya da yanlış yazmadım, psikopat değil, psikolog. gerekirse 1 hafta boyunca topa bir kere bile değmesin tüm takım ancak bu psikolojik problem her ne ise önce takımdaki bunu bir çözelim.
benim gözlemim sanki takımın bir psikolojik dayanağı yokmuş, hepsi terim'e yüklenmiş de terim gidince çökmüş gibi.
temeli sağlam olmayan bir bina, rüzgara dayanmaz. temeli sağlam olana da japonya'da tsunami vuruyor, neredeyse 8'lik deprem oluyor ama kimsenin burnu kanamıyor. bizim takımın psikolojisi, bir büyük takım psikolojisi değil maalesef ki. çok çabuk düşüyoruz, çok kolay dağılıyoruz ve yerden kalkamıyoruz.
peki bunun nedeni ne? nasıl çözülebilir?
işte burası işin psikanaliz kısmına giriyor. burada profesyoneller devreye girmeli. bu yüzden bugün bir psikolog ordusu ile florya'yı basar, tüm kapılarını kilitler ve takımın önce psikolojik olan tüm sorunlarını çözerim. öncelik bu. çünkü takımın psikolojisi düzeldiğinde tribün, tribünün psikolojisi düzeldiğinde yönetim, yönetimin psikolojisi düzeldiğinde camia düzelecek.
bir çivi bir nalı, bir nal bir atı, bir at bir savaşçıyı, bir savaşçı bir milleti kurtarır. - japon atasözü
gelelim saha içine:
öncelikle ben bu kadro ile bu düzende çıkmazdım.
https://i.galatasaray11.com/mnwkmq1n.jpg benim çıkacağım 11 ve düzen şu şekilde olurdu.
https://i.galatasaray11.com/1voodjgv.jpg burada tam istediğim gibi bir düzene oturtamadım, erick daha geride taylan biraz onun önünde ama destek adamı olarak, cica önde destek ekibi olarak. taylan yerine cica koyup 10'da halil'i de kullanabilirdik ama öncelik berkan'ı kenara alarak ondan kaynaklı tepkiyi birazcık kısmak, takımı biraz rahatlatmak için önemli.
peki neden cica ve morutan?
bu adamlara yaptığımız bir yatırım söz konusu. cica'ya 6.5, morutan'a 3.5 milyon euro yatırım yapmamıza rağmen bu adamların yerine 3 ay sonra bizimle olmayacak durumda olan feghouli ve babel'i kullanmak bir nevi o sağlam olmayan temele bomba yerleştirmekle eşdeğer. elimizdeki mali tabloda yaptığımız yatırımın, verdiğimiz sürenin karşılığını alabileceğimiz isimler bunlar, babel'den ya da feghouli'den bir şey kazanmamız mümkün değil, tutmak istersen çok ama çok düşük maaşlar ile tutabilirsin (ki kalmazlar böyle bir durumda) göndermek istersen zaten sözleşmeleri bitiyor, bıraksın gitsinler.
benim şikayetim zaten bunaydı. terim döneminde de aynı şeyden şikayet ettiğim çok sayıda girim mevcuttur, isteyen dönüp eski yazılarımı da okuyabilir.
ki ufak bir karşılaştırma, sonuç verecektir.
soso 60 dakika sahada kaldı, 60 dakika boyunca gomis'e yaptığı başarılı pas sayısı 3.
cica 30 dakika sahada kaldı, sadece mami'ye yaptığı başarılı pas sayısı 2.
anlıyorum, soso - babel'i sahaya atma nedeni tepkilere rağmen devam eder ayakta kalırlar. ama fizik olarak soso 20. dakika civarı bitti, ne mücadeleye girdi ne dikine gidebilmeye çalıştı, ne dikine pas yaptı. 20. dakikadan sonra aldığı her pası gerideki / yandaki oyuncuya oynamaya çalıştı. oyuncu baskı yiyecek, yemeyecek, top çıkamayacak vs. düşünmeden salt pas istatistiğine oynamaya çalıştı. e doğal olarak sonucunda da olmadı, tepkiler gelince de alkışlamaya falan başladı tepkiler daha da çok arttı. ya bu adamlardan birisi (soso) 2 tane orta denemiş, 0 (sıfır) isabet. diğeri (babel) 7 orta denemiş, 2 isabet. nereye gidiyoruz belli değil bunlarla.
anlamadığımız nokta şu: futbolcuyu taraftarın önüne atıyoruz düşüncesi. güya gençler bundan oynamıyor vs.
yaşlı kurtlarımız da taraftara laf yapıyor, alkışlıyor, çeşitli triplere falan giriyor.
öte yandan dediğim gibi, bu 2 oyuncuya özellikle yaptığımız bir yatırım var.
gelelim en civcivli (saha içi için) konuya: pozisyonu sonlandırmak.
en anlamadığım nokta burası. elalem 0.10'dan 0.20'den goller atıyor. biz 0.28 - 0.35 - 0.36'dan goller kaçırıyoruz. ya 75. dakika, berkan'ın çektiği şutun xg'si 0.16, psxg'si 0.70 ve bu top gol olmuyor, mami'nin vurduğu kafanın xg'si 0.17, psxg'si 0.30 ve bu top gol oluyor.
doğru çalışmama, sorunun üzerine eğilmeme sorunumuz devam ediyor. terim'le de bu sorun bariz belliydi, terim'den sonra da bu sorun belli. 3.24 xg var, 1 gol zorla ıkına ıkına 0.17'den çıkıyor.
yani zaten atamama nedeni ile çökmüş bir saha içi var, düzeltmedikçe takım düzelmeyecek. ama yok, halen buraya çözüm bulmak yerine pas bağlantısı düzeltmeye çalışıyoruz ki oynayamayacağımız bir oyunun pas bağlantısına çalışıyoruz, bu da olmuyor.
gelelim en civcivli (saha dışı) konuya: torrent'e oyuncuların saygısı.
gomis'in numarası kenarda yandığında suratını ve attığı bakışı doğu üst 415'ten ben gördüm. bu adam (gomis) takıma yeni katılmış, bir gerginlik bir sorun olduğunun farkında ve "atayım bi tane, taraftar benim attığıma sevinirken şu gerginliği de atarız" diye düşünüyor. ama adam bunun için çabalarken sen kenara alıyorsun. bu adamdan önceki diğer oyuncuların (terim dönemi futbolcuların) hiç birisinin zaten saygısı olmadığı belli, sen yanına alıp kazanabileceğin yeni gelmiş oyuncuyu da kendi saflarından uzaklaştırıyorsun.
bu işin çözümü belli: psikologlarla basacaksın florya'yı. hem takıma, hem teknik heyete bir psikiyatrik balans ayarı.
yoksa gideceği yer de belli...