dünyanın en pis tezgahlarından birinin cümle alemin götünde havai fişek gibi patladığı unutulmaz karşılaşma. sezonun bitimine 1 ay kala şampiyon olmuş br takımı puan farkını ikiye bölüp tekrardan bir yarışa sokan, işi de kendilerince garantiye almak için son maçı kadıköy'e ayarlayan, "gerilimi arttırır kupayı sonra törenle verelim" teklifini de o gün orada kutlama yapacaklarından emin oldukları için reddedenlerin suratına
okkalının koyusu bir şamar gibi çarpmıştır.
bu maça dair herkesin bir totem hatırası vardır. hatta yıllar geçtikçe yapmayanların totem hikayeleri yapanlaınkileri sollamıştır. bu artışın sebebi
totem yapıp maç izlemeyen galatasaray taraftarı iki güzel insanın kaydedip sonradan yayınladıkları videodur, biraz da bizim milletin her tarihsel olayı anarken kendine pay çıkarma rahatsızığı...
yine de bu maçı detaylarıyla hatırlayabilen insan sayısı azdır. bir tarafta o sezon başı patlayan şike olaylarıyla aklını kaybedip yine de bir teselli armağanı tepsiyle ellerine verilmeye çalışılan, o maçtan önceki 6 senede 2 defa şampiyonluğu son hafta liderliği vererek kaybetmiş fenerbahçe camiası. diğer tarafta leş gibi geçen 3 sezonun ardından o özlenen 2000 ruhu futbolla coşmuş, sezonu 9 puan önde bitirmesine rağmen hala daha şampiyonluk kovalamak zorunda olmanın gerilimini yaşayan, o dönemin dalga konusu
öğrenilmiş çaresizlik sahibi beyinleriyle
bu iş burda bitmezdi tabii ki bitmeyecekti diye böğüren yürekleri arasında sıkışmış galatasaray camiası...
kelimelerin anlatamayacağı derecede
yürek söken bir maçtı.
ölüm gibi bişey oldu ama kimse ölmedi ve biz o maçtan istediğimizi alarak çıktık. kimisi
abi galatasaray diyerek algıladı, kimisi sahanın ortasına koşarken, kimisi de girdiği kısa süreli şoktan
we fucking played great the whole season lafını duyup kahkaha atarak. ortalama bir insan hayatında bu kadar büyük derecede mutlu olmak kolay yaşanabilecek bir durum değil. bu yüzden bu futbol denen boku bulaştığı tüm pisliğe rağmen hayatımızda baş köşeden kaldıramıyoruz. bu yüzden futbol gelişmemiş yığınların afyonu diye anılıyor hala...
bu maçı yıllar sonra sakin kafayla anarken fenerbahçe taraftarı ve o gün yaşanan olaylara da bir paragraf açmak gerek...
maç sonunda bizim takım içeriye girdikten sonra saha içinde çatışmalar başladı. bir süre sonra olaylar haliyle stad dışına taşındı taraftarlarla birlikte, hatta meşhur polis arabasının ateşe verilmesine kadar büyüdü... olaylar hakkında herkes konuştu, yorum yaptı. herkes stad içindeki videoları işine geldiği gibi montajlayıp olayları güvenliğin mi taraftarın mı başlattığına yönelik çıkarımlar yaptı...
14 mayıs 2006'da hem de türkiye ligi standartlarında mükemmel bir performans yapmışken türk futbol tarihinde hiçbir camiaya nasip olmayan bir dramayı yaşayan fenerbahçe taraftarıydı. 16 mayıs 2010'da yine son haftada üstelik modern zamanlarda olmamış bir şekilde anadolu takımına şampiyonluğu kaptıran, üstelik anons rezilliğini çeken de fenerbahçe taraftarıydı. o tarihten önce neredeyse bir sene boyunca sanki şike parasını kendisi yemiş gibi her ortamda her muhabbette hakaretlere maruz kalan da fenerbahçe taraftarıydı. yazının başındaki paragrafta bahsedilen tüm hazırlıklarla gönlü alınmaya çalışılan ve yine hezimete maruz kalan dabu insanlardı. bütün bunları yaşadıktan sonra bu insanların maç bitimi sakin sakin dağılıp evlerine gitmeleri gerektiğinden bahsedildi hep, trafikte sinyal verdin-vermedin kavgasından birbirini bıçaklayabilen bir toplumun içinde yaşamıyorlarmışcasına. alkış tutmak elbette mümkün olmasa da en azından empati yapınca hak vermemek elde değil...
maç sonrası yaşanan kupayı sonra alırsınız gerilimi ise müthiş bir mızıkçılık örneği idi.
allahtan alemlerin en büyük omurgasızlarından olan
abdürrahim albayrak o sezon da takımın içinde bir yerlerdeydi de bir iki kaliteli muamele ile işi bağlayıp karanlıkta da olsa kupayı almamıza imkan verdi...