• 252
    galatasaray – mersin idman yurdu : 1-1 koca bir devreyi çöpe atınca

    galatasaray gayet makul bir kadroyla maça başladı. kime göre, neye göre? taraftara göre tabii ki. umut bulut olmayınca taraftar memnun oluyor.
    ilk devre galatasaray hiç etkili olamadı. mesut bakkal yine dersini iyi çalışmış. gerçi hocanın bütün takımları istanbul deplasmanında benzeri şekilde oynuyor. kapanıyorlar, baskı altında pozisyon verseler bile gol yemezlerse kontradan sıkıştırmayı planlıyorlar. istatistiklere hakim değilim ama muhtemelen mesut hocanın takımlarındaki kaleciler eğer puan aldılarsa haftanın kalecisi oluyorlardır. bu arada, benim merak ettiğim ve aslında asıl önemli olan istatistikleri bulmak mümkün değil. matematik basit. kaleciye ne kadar çok top gelirse o kadar oyunun içinde olur, motive olur, daha çok top çıkarır. basit matematik değil mi? futbol psikolojisi ve matematiği bunu söyler. bunlar mesut hocayı eleştirmek ya da başarısını küçümsemek için değil, aksine hocanın hakkını vermek için yazıldı.

    uzattık yine belki ama konuya bodoslama dalarsak, galatasaray takım olarak hareket edemiyor dememiz lazım. kompakt diyorlar ya, hah işte galatasaray kompakt bir takım değil. galatasaray sahada bölünmüş durumda. muslera ceza sahasında ayrı bir krallık kurmuş, formda olduğunda kimse sınır ihlali yapamıyor. savunma yanlardan arıza veriyor gibi görünüyor ama sadece gibi görünüyor. buraya döneceğiz. orta sahada iki kişiyiz. selçuk inan ve bugün jose rodrigez. melo olsa da bir şey farketmez, buraya da dönebilirim, dönmeyedebilirim. sözün tamamı arife söylenir derler, nitekim. forvet. işte

    galatasaray’ın yumuşak karnı. sneijder, burak yılmaz, yasin öztekin ve podolski.
    şampiyonlar ligi seviyesinde güçlü bir forvet hattımız var. ve fakat forvetin arkasında kalan takımın kurgusunda sıkıntıya yol açıyor ve elbette takımın bütün takımın zaaf göstermesine sebep oluyor bu forvet düzeni.

    iki önemli konu var. galatasaray hücum oynar, kendi sahasında beklemez, rakibe basar. bu birincisi. ikincisi, galatasaray içeride, dışarıda, avrupada sonucu alır. bu baskının altında kalmayan tek hoca lucescu oldu. taraftar oynattığı futbolu sevmedi ama o takmadı, başarılı oldu.
    galatasaray bugün sahaya çıktığı kadroyla ne sürekli hücum yapabilir ne de iyi savunma yapabilir. oyun bir ara “gol atan galip” gibi oynandı. orta sahalar trafik polisi gibiydi. deplasmandaki takım için kötü bir şey değil ama kendi sahasındaki takım için büyük problem.
    öndeki forvet dörtlüsünün savunmaya yardım etmemesi sorun elbette ama daha büyük sorun hücuma çıkarken yardım etmemesi.

    mevzu basitçe şöyle oluyor. muslera stopere topu veriyor, orta sahadaki 2 kişi yaklaşıyor ama enselerinde rakiple, bekler çizgiye çıkıyor ama rakip açıklar onları kapatıyor. savunma ile orta saha arasında saçma sapan paslar yapılıyor, zaman kaybediliyor. bu arada, olabilecek en hızlı ve mantıklı şekilde top ileriye taşınıyor, haklarını yemeyelim. ve fakat rakibin dengesini bozmak, boş alan yaratmak mümkün olmuyor. bildiğin satranç yavaşlığında oynanıyor. bize dama gibi hızlı ve zeki oyun lazım. yani aslında bize kurnazlık lazım. anadolu’nun en yatkın olduğu kurnazlık iyi topçu. kısa yolları bulup oradan yürümek lazım.

    efendim mevzuyu uzatmayalım. galatasaray takımı kompakt bir takım olmak istiyorsa öndeki 4’lüden fedakarlık yapmak zorunda. bu halleriyle vurup geçerek, yediğimizden fazlasını atarsak sorun yok diyecek durumda değiller. ligde bile sıkıntı yaşarken şampiyonlar liginde adamı fena yaparlar.
    hamza hoca denemeler yapıyor, burada sıkıntı yok. ligde her türlü sorun çözülür. ama galatasaray’ın amacı her zaman avrupa olmuştur.

    salı akşamı bambaşka bir galatasaray görebiliriz, beni şaşırtmaz.

    teknik analiz işini iyi yapan arkadaşlar var, hafta içi okursunuz kim neyi iyi, neyi yanlış yapmış. galatasaray golü yedikten sonra neden iştahlandığını açıklayabilen varsa onu takip etmeye devam edin. bunun farkına varmayanı fazla sallamayın bence.
    galatasaray’ın 1 puanı gitti mi, geldi mi ancak sezon sonunda görebileceğiz.

    saygılar, sevgiler.
    *
  • 253
    takimda hala bir konsantrasyon eksikligi var. yenilen golden 1 dk. sonra gol atmamizi buna bagliyorum. bugün sol bekte carole, stoperde ise chedjou oynasa durum farkli olurdu. bekleri hic kullanamadik, zira nakoulma fazlasi ile rahatsiz eden bir tip. orta saha da kalabaliklasamiyoruz. bu bölge de topu ileriye tasiyacak, defans ile pas alisverisini yapacak adamlarimiz yoktu bugün sahada. chedjou geri dönünce bu sikinti bir nebze giderilecek fakat melonun yeri henüz dolmadi. haftaya selçuk un yoklugunda muhtemelen emre ç., rodriguez i görecegiz o bölgede. tutarsa direkt kirmizidan atilan selcuk en az 2 hafta yok, bu ikili devam edebilir. gassarayin yapisinda hücum var, devamli hücumu düsünmeli ve oyuncular birbirine daha yakin oynamali. sali günü atleti karsisinda daha diri ve daha arzulu bir galatasaray görebiliriz. takimda koordinasyon sorunu var. saha içinde adeta bir $ef eksik. ha bir de, albayrak derhal yatagini floryaya ta$imali. dursunla bu i$ yürümez!!!
  • 254
    sürekli yere yatıp zaman geçiren ballı bir kaleci, tüm maç kaçırdığı ve arkadaşlarının atmasına mani olduğu pozisyonlar sonrası şunu yapan bir forvet: <o>, geçirilen zamana göz yuman, vaktinde düdükleri çalmayan art niyetli bir hakem, taraftar misali maçı izleyip ilk oyuncu değişikliğini dakika 85'de yapan bir teknik direktör ve kaybedilen 2 puan. işte bu maçın özeti.
  • 255
    hakemi bir kenara koyarsak iyi sinyaller vermediğimiz bir başka maç olmuştur. gerçi bu sinyaller gece karayolunda ilerlerken kedi gözünden beter şekilde dikkat çekiyordu ama bunun sorumluları uyku modundaydı sağolsun. kazalar geliyorum demez bunlar göz göre göre geldi o yüzden kaza falan değil kimse kendini kandırmasın. şimdi sırada ilk en ciddi sınavımız var ve dersini iyi çalışamamış bir takım olarak çıkacağız, ne çıkarsa bahtımıza. özetle 12 puanla kapatabileceğimiz ilk 4 haftayı 7 puan eksikle kapattık, winner psikolojisi de yerle yeksan oldu. sonra burda hep beraber matematik kasarız, tabi kasılacak durum kalırsa. bu hale düşürenler utansın ne diyeyim, yazık oluyor çok yazık..
  • 256
    istanbul'daki tümünün maaşını tek başına bir hırbo'nun aldığı tüm kapıcılara saygılarımla,

    bu bir projedir, geçen hafta kurulan bu pusuyu da savuşturma fırsatı geçmişti. 2 sneijder golü, pusuyu kuranlara serum bağladı. tabelacı galatasaraylılara artık söyleyecek kelime bulamıyorum, bu yüzden en kestirme cendereden çıkış yolu, galatasaray'ın arena'da son dakikalara 2 farklı yenik girmesidir. sabri'den, olcan'dan, umut'tan, burak'tan, semih'ten kurtulmanın başka yolu ne yazık ki yoktur.

    proje dedik, geçen sezon kurdular son pusuyu, en fazla kordon'da çok katlı bir binanın kapıcısı olması gereken cahilin, milyonlarca taraftarın atacağı bir gole baktığı, hayatını kurduğu, kavimden kardeşten vazgeçtiği koskoca galatasaray'ın başında olmasının başka izahı yok.

    futbolcu kariyeri desen, satış listesine kondu, hiç kimse almadı 1/5 paraya galatasaray'ın başına bela oldu. hakkını yemeyeyim, ülkenin gelmiş geçmiş en iyi tac atan sol bekiydi. galatasaray'da hoca olmak bir futbolcu kariyerine göre olsaydı, şimdi kotayı dondursan sıra 150 sene sonra falan gelirdi. tahsil, desen ortaokul terk( ustası daha eğitimli, motor sanat terk), yabancı dil desen, eğer unutmadıysa meriçten ailesiyle kaçmadan önce yaşadığı yunanistan'dan dolayı, grekçe biliyordur. kim bilir belki de bu yüzden yabancı olarak sadece gekas'ı sevmiştir. futbol bilgisini araştırsak, yazmaktan kafa ütüledik, 3 kupanın 3 ünü de alırken söyledik, galatasaray'a kupa aldırmamak üzere programlanmıştı, muslera yemedi, sneijder attı, yasin karabük'e gitmedi. biliç'i kovdular, ismail'i dövdüler. inanın çocuklar hamza'dan daha kötüsü olsa onu hoca yapacaklardı.

    benim için yok hükmünde, kovulması için 1, 2 veya daha fazla taraftarı bilgilendireceğim bir kumpas malzemesidir. 2016 yı görsün kellemi ortaya koyarım, bunu daha önce de yazdım. 2016 ya büyük galatasaray taraftarı 12. girmeye rıza göstermez, saydığım çöplerle birlikte aramızdan ayrılır. arena daha çocuk, gitsin sami yen'e sorsun. gitsin baksın, yerine gökdelen dikilirken çıkan hafriyatta, nice çöp futbolcuların çanak çömlek kalıntılarını görecektir.

    kapıcı hamza'dan bağımsız, maçı yazmaya çalışacağım. sanmayın ki maçı burak yüzünden kaybettik. dünkü maçı kaybetmemizin bir numaralı sorunsalı, yere göğe sığdıramadığınız, dünya'nın en büyük kalecisi diye yutturulan sepettir. nankörlük etmiyorum, maymuni kurtarışları var, bu sayede şampiyon olduk, kupalar aldık. bu vasıflar benim için galatasaray kalecisi olmaya yetmez. inanmayan, vakti olan maçı bir kere daha seyretsin. 12.5 dakikayı tek başına yedi. topu her kullanışında en az yarım dakika düşünüp şişirdi. şişirdiği topların hiç biri bizde kalmadı, topun kazanılması için geçen süreyi hesaba katsam yarım saati bulur. top kazanma için sarf edilen enerjiyi hiç söylemiyorum bile. top kendisine her geldiğinde deli oldum, topu oyuna iyi sokuyor beyaa diyen varsa bir maçı söylesin tekrar seyredeyim. semih- hakan balta kazması topu istemiyor ne yapsın diyen çıkarsa da, küçük takım taraftarı olduğunu kabul ediyor demektir. muslera büyük takım kalecisi değildir, bu yüzden bir çataldan bir çatala top çıkarsa, yine de onu hiç bir büyük takım kalesine geçirmez. maçlar 0-0 bitsin işine gelir.

    sabri için, taç atışı için bir yazı yazmıştık, üşenmeyen okuyabilir. http://mahalletakimi.blogspot.com/...in-uzun-tac-ats.html
    sabri'nin uzun taç atışı
    bir proje futbolcusudur, oynamasının futbol dışı nedenleri vardır. kurtulmasına kurtulduk da pahalıya patladı. sayesinde kim bilir kaç galatasaraylı farkında bile olmadığı marazlara yakalandı.

    olcan adın için de aynı şeyler geçerli, futbolcu olması imkansız biri sadece galatasaray'ı çokertme projesinin bir ajanı olarak ilk 11 de kendisine yer bulabiliyor. üstelik formda, yeri gerçek sol bek olan hakan balta'ya rağmen. muslera- sabri-olcan'ın çaldığı zaman, mersin'li futbolcuların çaldığı zamandan inanın daha fazlaydı.

    selçuk inan dün takımın en iyisiydi, çok soran oluyor nasıl diye. burak takımda olduğu sürece artık taraftarın ambarına fare girdi, en ufak hatasında, yenilgilerde ilk homurdanacak futbolcudur. galatasaray golünü burak atmadığı sürece, o maçta şampiyon olmamışsak burak'ın umurunda değildir. galatasaray her maç 3-2 yenilsin golleri burak atsın, burak razı olur. oynamasının futbol literatürüyle açıklanmasına imkan yoktur. o da bir proje futbolcusudur.

    melo'nun yerine oynayan çocuk fena değil, ama şanssız. benim onu benimsemem için çok büyük maceralardan muzaffer çıkması lazım. ciğerimin bir parçası gitti. ilk topa basan rodrigo'nun daha çok konçerto bestelemesi gerekiyor. bugün ki kadro planlaması ve menecementle de büyük macera imkansıza yakın olasılık.

    podolski için notu hiç seyretmeden verdim. burak'la aynı takımda oynamaz, oynarsa çöptür. pahalı bir alman zabazingosunun önemli bir parçacığı. bizim çakma, tel maşa makinaya koydun mu dengeyi bozar, hele ki amiri yabancı düşmanı brekisefal bir kafatası ise unutun gitsin. çocuk da zaten umudu kesmiş, bayrakla, milli marşla konjonktüre uygun rahat bir gölgelik arama peşinde. kredisi açılmıştır,beşiktaş'a şampiyonluğu kaybettiren şam baba'nın namaz kılması gibi bir şey. daum da yalandan milli marş söylerdi, şimdi bir türk gördüğünde boka bakar gibi bakmıyorsa alçağım.

    aslında hiç şaşırmamak lazım. takımın başında dünyaca ünlü bir profesör olsa, takım şampiyonlar liginde kafaya oynayacak bir şekilde kurulsa, asıl o zaman şaşırmak lazım. ülkedeki tüm kurum ve kuruluşlar nasılsa, biz de öyleyiz. üstelik hakim sınıfların, egemen oligarşinin desteklediği bir takım var. galatasaray'ın büyük taraftarı olmasa çoktan göztepe olmuştuk. belki prostatlı fosiller buna çoktan razı. bilmiyoruz, biz ancak şüpheleniyor, teşhisi koyuyor, kendimiz yazıp, kendimiz okuyoruz.

    sinan gümüş bu takımın en büyük futbolcusudur, 2 yıldır söylüyorum, 2 maç banko oynasın, burak yılmaz tarihin çöp futbolcusu olarak yerini arşivlerde alır. ama olmaz yapmazlar, oynatmazlar, şebeke izin vermez. olcan-sabri-umut gibi futbol topunun ırz düşmanlarının biri gider biri gelir.

    galatasaray taraftarı durumdan vazife çıkarır, takıma her zaman ki gibi el koyarsa, değil ramiz köfte, şebekenin alayı gelse, ablukayı yarar, takımı hainlerin, cahillerin elinden alır. tek güvencem sizlersiniz.
  • 259
    bugün pazartesi malum işbaşı.
    fenerbahçe kasımpaşa'yı yenmiş. beşiktaş başakşehir'i.
    bizse kaba tabirle leş kadrolu mersin'de berabere kalmışız.
    geçilen dalgalar, geyikler... atletico'dan 13 gol yiyecek kıvamdayız gözlerinde malum takım taraftarlarının. bizimse edecek lafımız yok. aslında çok da kime ne anlatacağız?..
    ezberlenen kaos futbolumuzu, 4-2-3-1'imizi kime anlatalım?
    burak yılmaz'ı mesela kime anlatalım.
    işin özeti pazarımızı bok eden, haftaya da bok gibi başlamamıza sebep olan maç.
  • 260
    yıllar sonra kaçırdığım ilk maç oldu diyebilirim. maçı sadece telefondaki uygulamadan skor olarak takip edebildim ve malum 1-1 lik skora küfredek ancak pazar günü geç saatlerde özetlerini seyredebildim. özetlerin bana anlattığı ise, canlı canlı izlediğim osmanlıspor maçının bir benzerinin yaşanmış olduğu. yine bir sürü pozisyona girmişiz ve atamamışız, böyle olduğu zaman üzülmüyorum gerçekten. bu şekilde maçları sende 2-3 tane yaşarsın ki biz 2sini sene başında yaşamış olduk. 1 maksimum 2 maç daha böyle olur. futbol şansı diye bir şey var sonuçta... takıma inanıyorum, toparlayacaktır.
  • 261
    https://gss.gs/FJp.jpg 7 numaranın sağ kanat 11 numaranın sol kanat olarak başladığını hatırlatmak lazım. bir de şu dizilişe 4-2-3-1 diyen çarpılır arkadaş! 4-1-4-1 gibi olmuş bu. burak'ın arkasındakiler selçuk da dahil neredeyse forvet arkası olarak gözükmüş. sahada dağınık oynamak yerine biraz daha formasyona uyarak oynasak en azından bu kadar kötü oynamayız diye düşünüyorum.
  • 262
    mete kalkavan'ın galatasaray düşmanlığını başlatan maç. bu maçta galatasaray taraftarı mete'nin kötü yönetiminden ötürü kendisine pek çok küfür etmiş ve babası da bunlara dayanamayıp kalp krizi geçirmişti. o günden bu yana mete galatasaray'a karşı çok daha kinli. tamam galatasaray taraftarına kızgın olabilirsin ama bunun acısını sahadaki futbolculardan çıkarmak ne kadar doğru ?
  • 263
    mete kalkavan'ın babası ahmet ihsan kalkavan'ın oğluna edilen küfürlere dayanamayıp kalp krizi geçirdiği söylenen maç. ancak bu kalp krizinden dolayı ölmemişti diye hatırlıyorum.

    ahmet ihsan kalkavan 23.07.2017 tarihinde vefat etmiş. bu maçtan sonra neredeyse iki yıl boyunca komada mı kaldı, yoksa başka bir sebepten dolayı mı vefat etti herhangi bir haber yok.

    mete kalkavan bu maçtan önce de sonra da maçlarımızı aynı şekilde yönetti. eğer bu maç milat olsaydı kendisine hak verir elestirmezdim. bizim maçlardaki yönetimini babasının kalp krizine bağlamak ismi geçen kisiye mazeret sağlar sadece.

    edit: cidden iki yıl komada kalıp vefat etmiş. empati yapınca kendisinden adil olmasını beklemek zor. kötü bir hadise yaşanmış.
App Store'dan indirin Google Play'den alın