daha o haftanın başında beni bu maçın heyecanı sarmıştı. hafta boyu fenerli tanıdıklarımızla ''olm ezeceğiz lan sizi'' türevlerinde karşılıklı atışmalar yapıyorduk. koyu galatasaraylı bir arkadaşım ile beraber maç ile alaklı bir de karikatür çizmiştik. karikatürde uzun boylu bir galatasaraylıya, ''pazar günü sizi yeniceez!'' diyerek laf atan kısa boylu bir fenerliyi boynundan tutup havaya kaldıran galatasaraylı ''siktir lan sen önce büyü de gel!'' diyerek taşak geçiyordu.
maç günü geldi. sabah uyanır uyanmaz eşorfmanlarıma beraber 2004-2005 sezonunun avea reklamlı sarı-kırmızı çubuklu formasını üzerime geçirdim ve maç saatini beklemeye koyuldum. stresliydim. bir türlü yerimde duramıyor, bir an önce maçın başlamasını bekliyordum. peder de nedenini hatırlayamadığım bir olaydan dolayı o gün burnundan soluyordu ve durmadan ha bire bana çatıyordu:
- dersin yok mu lan senin ?
+ ya edebiyatçı kitap okuyun, özetini çıkarın dedi işte onu okuyorum.
- tamam. maça kadar hallet bari.
kitap da aziz nesin'in şimdiki çocuklar harika adlı kitabıydı. bir solukta okudum ve özetini çıkardım. o işi hallettiğimde lig tv'de maç önü programları başlamıştı ve onları izlemeye koyulmuştum. yeniden nedenini hatırlayamadığım bir şekilde tüm maçı salondaki 84 ekran televizyondan değil de mutfaktaki 37 çük ekran televizyondan akşam yemeği + çay kombinasyonu ile takip etmiştik. takımlar sahaya çıktı, bizim ilk 11'de sarı-kırmızı çubuklu formayı ve kırmızı şortları çekmişlerdi üzerlerine. mondi'de ise turuncu kaleci kazağı vardı. tribünler gereğinden fazla dolmuş, seyircilerin merdivenleri kaplamış olmasından dolayı maçın başlaması kısa bir süre de olsa gecikmişti. bu olaya en çok sinirlenen ise
hasan gökhan şaş'tı. ben ise hala stresliydim. peder ile valide ''oğlum alacağız bu maçı, rahat ol!'' diyerek beni sakinleştirmeye çalışıyorlardı. maç başladı, daha ilk dakikadan hasan ile ciddi bir pozisyonu cömertçe harcadık. ilk yarıda karşı kaleye sürekli atak yaptık ve rakibi baskı altında tutmayı başardık. ancak otorite bozuntuları maçın ikinci yarısında fenerbahçe'nin atağa geçip, galatasaray'ın yorulacağını düşünmüşlerdi. hasan gökhan şaş bu yarıda yerini
ayhan akman'a bırakmış, ayhan ise oynadığı etkili futbol ile göz doldurmuştu.
* 54. dakikada ise çok ilginç bir pozisyon oluştu.
serkan balcı, fenerbahçe atağını başlatmak istediği sırada yere düştü, galatasaray savunması ise forvete uzun bir top gönderdi.
hakan şükür ve
luciano bu topa birlikte çıktılar ve top boşta kaldı. pozisyonu iyi takip eden
necati ateş hemen topu kaptı, hızla ceza alanına girdi. o dönem fenerbahçe savunmasında oynayan
servet çetin ise topa yetişmekte çok geç kalmış,
rüştü reçber'e çalımı atan necati boş kaleye vurdu ve golü attı. o anda ağzımdan çıkan ''goooaaaaaaaaaal'' sesi ile beraber sevincimden hoplayıp zıplamış, bir pedere, bir valideye sarılmış, bütün apartmanı inletmiştim. üzerimden büyük bir yük kalkmıştı sanki. golden 5 dakika kadar sonra karşı komşumuzun fanatik fenerbahçeli kızı üzerinde aria reklamlı sarı-lacivert çubuklu forması ile kapıyı çalmış, biraz hüzünlü bir şekilde elimde fazladan a4 kağıdımın olup olmadığını sormuştu. ben de ''var vereyim, bak necati nasıl çaktı gördün mü, kehkehkehkehkeh'' diyerek kağıdı vermiş ve maçı izlemeye devam etmek üzere mutfağa yönelmiştim. o golden sonra fener tam manasıyla çöktü ve dirençlerini yitirdiler. galatasaray defansında
rigobert song ve
stepjan tomas'ın gösterdiği üstün performanslar, baskı altına girmememizi sağlamış,
faryd aly camilo mondragon'un galatasaray kariyerindeki en rahat derbisini oynamasına da ön ayak olmuştu. maçın bitimiyle beraber rahat bir şekilde uyumuş, ertesi gün üzerimizde formalarımız, boynumuzda kaşkollarımız ile okulda fenerlilerle sağlam bir şekilde dalgamızı geçmiştik.
hatırladığım kadarıyla bir pozisyonda
orhan ak ve ayhan akman aynı anda farklı iki top ile taç atışı kullanmış, ortaya komik bir görüntü çıkmıştı. hatta bu pozisyon, lig tv'nin o zamanlar dönen ''love is good'' temalı reklamında da yer almıştı. luciano da kırmızı kart görmüştü. türk futbol tarihinin profesörü(!) kumandante
aleksandro de souza'nın kariyerinde oynadığı ilk galatasaray derbisidir ve şimdiki zaman dahilinde kendilerinin versasusu olarak tabir edilen(!)
* karpatların maradonası
gheorghe hagi ise o sırada galatasaray profesyonel futbol takımı'nın teknik direktörlüğünü yapmaktadır.
100. yılın da ilk fenerbahçe derbisiydi. bu açıdan alınan galibiyet de pek bir anlamlı olmuştu. hasta ruhlu ve imkan buldukça dünyanın bütün statlarında maç izlemeyi kendine amaç edinmiş gezgin bir alman taraftarı, 3 kez ziyaret ettiği
ali sami yen stadyumu'nda bu maçı da
yeni açık alt tribünü'nde izlemiş.
http://groundhopping.de/galafener.htm (bkz:
#163778)
dipnot: adamın yaptığı faaliyetin ismi
groundhopping'tir.
son olarak hafızam beni yanıltmıyorsa, necati'nin golünden sonra kapalı tribünden bir taraftarın sarkıttığı sarı-kırmızı çubuklu avea formasının arkasında ''levent - 100'' yazmaktaydı.