• 1
    biletleri satışa çıkmıştır;

    http://web03.biletix.com/etkinlik/MFI13/TURKIYE/tr

    doğu kapalı tribünde olurum, oluruz, olalım.

    ayrıca, maç öncesi için;

    (bkz: 11 eylül 2011 ibb galatasaray maçı zirvesi)

    edit: tesadüfen gördüm, sağ taraftaki "lütfen not ediniz" kısmında yazan cümle aynen şöyle;

    "5 yaşından küçük çocuklar etkinliğe alınmamaktadır. 5 yaş ve üzeri bilete tabidir."

    bildiğin alınmamaktadır yazıyor.
  • 3
    5 senelik bu çile

    bitsin artık bu sene

    sen şampiyon olacaksın

    seni sevmeyen ölsün ölsün

    seni sevmeyen ölsün ölsün!

    http://www.youtube.com/watch?v=8_JEmwDwYV4

    aslanlarımızın güzel bir galibiyetle dönmelerini beklediğim karşılaşma

    edit:2008 şampiyonluğunu unutmuşum ama onada bi kılıf bulduk cidarre 1905 sağolsun.bu çile şampiyonlar ligi çilesi arkadaşlar :)

    bu besteyi çok seviyorum napayım be sözlük
  • 10
    --- alıntı ---

    sezonun ilk maçına hazırlık maçlarına benzer bir kadro ile çıktık.

    muslera – ulfajusi – gökhan – servet – çağlar – melo – selçuk – sabri – kazım – eboue – baros.

    sahaya çıkan ilk on bire baktığımız zaman tek soru işareti sabri ve oynadığı bölge diyebiliriz.

    maçı konuşmaya başlamadan önce söylemek istediğim konu; sahaya yayılma ve pozisyon alma konusunda takımda göz görülür bir değişim var. tüm futbolcuların topa bakarak hareket etmesi takım adına güzel.

    galatasaray maça iyi başladı denilebilir. özellikle selçuk ve melo’nun orta sahada yapmış oldukları paslardan sonra dikine oynayarak baros’u duvar olarak kullanmaları en olumlu hareket gibi gözüktü.

    ancak orta sahada ki pas trafiğinde sabri nedeniyle biraz aksamalar oluyor. dün akşam anladığım kadarıyla, fatih terim’in kafasında selçuk ve melo sabit olmak üzere 2 farklı orta saha yapısı var. birincisi sabri ile pres yapan ve alan daraltan ama başarılı pas yüzdesi düşük olan bir orta saha profili. ikincisi ise yekta ile orta alanda pas yapabilen, kanatlara ve dikine rahat oynayabilen profil. ikinci yarı da sabri’nin kendi yerine geçmesi ve yekta’nın onun yerini alması ile orta saha biraz daha derli toplu gözüktü ama yekta’nın halen üst düzey orta saha futbolunu kaldırabileceğini düşünmüyorum. takımda sabri’nin oynayabileceği tek pozisyon sağ bek gibi duruyor. fatih terim de bunun farkında ve büyük ihtimal engin baytar hazır olduğunda orta sahada sabri’yi kullanmaz

    özellikle dikine oynama anlamında melo’nun başarılı ileri çıkışlarının, rakip takımın tüm dengesini bozduğunu gördük. bunu daha fazla kullanmamız gerektiğini düşünüyorum.

    kazım’ın gününde olmadığı bir akşam sağ kanattan neredeyse hiç atak yapamadık. özellikle ilk yarıda ulfajusi-sabri-kazım üçlüsü ile oradan gitmeye çalıştık ancak kazım final paslarında başarısız oldu.

    sol kanadı değerlendirecek olursak; eboue’nin oynayabildiği ama en az verim alınan bölge sol açık mevkisidir. fatih terim ilk yarı boyunca ( ilk yarının sonunda 5 dakikalığına kazımla kanat değiştirdiler ) orta sahadan gelen topları forvetle buluşturabilmek için eboue’yi içeri kat ettirerek barosla arasında köprü olmasını istedi. bu hamlede birkaç kez başarılı olundu. ancak eboue’nin içeriği kat ettiği dakikalarda hazır olmayan çağlar’ın kanadında sürekli sorunlar yaşadık. fatih hocanın kaydırmalı 4-4-2 tabir ettiğimiz sağ ve sol beklerin onar dakika arayla ileriye çıkarak defansı üçlüye döndürüp yapmaya çalıştığı kanat organizasyonları, ulfajusi’nin ileri çıktığı dakikalarda defansın çağlar kanadında tehlike sinyalleri verdi. nitekim gol de bu şekilde çağlar’ın kanadına atılan toptan sonra geldi. golden önce sol kanadımıza atılan diğer bir topta, çağlar yeni sezona hazır olmadığını geriden gelen oyuncuya önünde ki topu vererek gösterdi. hakan balta’nın iyileşmesi ve riera’nın oynayabilecek seviyeye gelmesi sonrasında sol kanat organizasyonlarının da düzeleceğini düşünüyorum.

    defansın orta ikilisi gökhan-servet kuruluyken, ilk yarı da ikisinin arasına atılan toplar yine tehlikeli oldu. takımla ilgili gözüme çarpan en büyük durum, oyuncuların birbirleriyle sürekli konuştukları halde, gökhan-servet ya da ulfajusi-servet defans ikililerinin bunu yapmamaları oldu. servet’in ulfajusi’yi marke ederek webo’nun golu atması bunun en büyük göstergesi.

    takımın ilk 20 dakika sonrası düşüşe geçmesinde ki en büyük sebep ise hareketsizlik. geçen sene kangrenimiz olan, pası veren oyuncunun olduğu yerde kalması sorununu yine yaşadık. diğer sorunumuz olan defanstan top isteyecek oyuncu gereksinimini selçuk ve melo ile çözülmüş gözüküyor.

    dün akşam en çok, fatih terim’in tüm transfer sezonu boyunca isteyip alınamayan “atak oyuncusu”nun eksikliğini gördük. orta saha ile forvet arasında ki köprüyü kuran oyuncu. bu isim forlan ve podolski olabilir. hücum organizasyonlarının iyi olmamasının en büyük sebeplerinden biri budur bana göre. baros konusunda şimdilik topa girmemeyi tercih ediyorum.

    4-5 haftalık bir süreçte belirttiğim sorunların düzelmesi için sabretmek gerekiyor. bütün hafta kulaklar çekilecek, pozisyon hataları tekrar kasetlerden izlettirilecek. ekstradan birkaç antrenman bile olabilir. pazar günü samsun maçında başka bir takım göreceğimizi düşünüyorum.

    --- alıntı ---

    http://gss.gs/6a
  • 11
    geçmişinin en kötü sezonu geride bırakılmış, sezona girerken şike operasyonu ile rakipler dağılmış, sezon başında inter, liverpool, r.madrid gibi takımlarla boy gösterilmiş, takımın başına fatih terim, ümit davala ve hasan şaş gibi bu takımı herkesten daha iyi bilen adamlar getirilmiş, en önemli yara temizlenmiş, yeni pırıl pırıl bir başkana sahip olunmuş bir sezona adım atmıştı galatasaray.
    her şeyden önemlisi beklentilerin fazla olmasına karşılık hiç bir varlık gösteremeyen bu takımın taraftarının bitmek tükenmeyen inancıydı. yıllarca gülmeye ve ağlamaya takımıyla alışkın olan taraftar, sezona şovla başlamak istiyordu açıkçası. şov dedik de hakikaten şov oldu ama olması gereken tarafından değil. belediye çalıştı hem de çevreye verdiği rahatsızlıktan dolayı özür dilemeden. çalıştı, çabaladı. gol attı, kapandı, sert oynadı ve kazandı.

    http://ask-ifutbol.blogspot.com/...bir-galatasaray.html
  • 12
    maçı seyretmeyecektim, futbolu bitirmiştim kafamda ama galatasaray lan bu nasıl seyretmezsin? içimde futbol sevgisi ölmüş ama kalbimde sarı-kırmızı aşkı ile oturdum televizyonun başına.

    hazırlık döneminde kalburüstü takımlarla yapılan maçlarda takım iyi görünmüştü ama o zaman da bariz görünen sıkıntılar vardı takımda. bu maçta da aynı sıkıntılar canımızı yaktı daha ilk haftadan. insan ister istemez merak ediyor inter'e kök söktüren, liverpool'u dağıtan, real madrid'i elinden kaçıran bu takım değil miydi. ne değişti de annemizin liginin orta sıra takımlarından biri olan istanbul büyükşehir belediyespor karşısında bu kadar etkisiz bir görüntü çizdik? benim aklıma iki senaryo geliyor; birincisi takım rakip seçiyor, ikincisi ise dünya devlerine kafa tutan oyuncular belediye'yi fazla küçümsediler. her ikisi de kabul edilebilir mazeretler değil. her rakip önemlidir ve hepsine aynı ciddiyet ile çıkmak lazım. belediye'nin başarısını da yabana atmamak lazım. hadlerini bilerek oynadılar ve zayıf karnımız olan sol tarafımızdan gelerek fişimizi çektiler.

    hazırlık döneminden beri bas bas bağıran bir konu var; bu takımın savunma hattı kırmızı alarm veriyor. sol bek başta olmak üzere savunmanın hali içler acısı. hakan balta'dan şikayet ederken başımıza bir de çağlar birinci çıktı. balta'nın ahı gibi adam, balta'yı aratıyor, ne kadar kötü hesap edin. stoperlerin al birini vur ötekine. millî takımın savunma hattı diye savunanlar var, galatasaray değil de bir anadolu takımında oynuyor olsalar hangi birisi millî formayı hayatında görür biri bana söylesin. sabri orta sahada selçuk'u frenliyor dedik, dün de hem kendi oynayamadı hem selçuk'un oynamasına izin vermedi. sabri sağ bek oynamayacaksa olması gereken yer yedek kulübesi. sahanın başka herhangi bir yerinde işi olamaz.

    fatih terim ısrarla golcü istedi, baros varken gerek yok diye eleştirildi. dün ne kadar haklı olduğunu gördük. dünkü baros'u uzun zamandır antrenmanda görüyor terim, yetmeyeceğini anlamış ki takviye istedi ama olmadı. ocak'a kadar idare ederiz demiş, ocak'ta baros'a rusya yolları görünür gibi.

    yapılan onca transfere rağmen takımın hâlâ bi' dünya eksiği var. en büyük eksik de özgüven. henüz takım yitirilen özgüveni tekrar kazanmış değil. skor üstünlüğü kaybedilince, takımın süngüsü de düştü. kendileri de inanmadılar maçı çevirebilceklerine, doğal olarak da çeviremediler. bu zamanla kazanılacak ama biz o arada çok sinir krizi geçirecek gibiyiz.

    takım genel olarak ışık vermedi bana, bu sefer geçen senelerin aksine karamsar başlıyorum lige. ümitli başladık da ne oldu sanki? bir de bunu deneyelim bakalım, belki sonunda seviniriz.

    bu takım seyredeni yenilgiye alıştırdı, artık yenilince bir şey hissetmez olduk. olağan karşılıyoruz. eskiden 1 hafta kendimize gelemezdik, şimdi sabah olunca hayat aynen devam ediyor. önce kendilerini sonra da taraftarı tekrar havaya sokmaları lazım yoksa futbol işkenceden başka bir şey olmayacak galatasaraylı için.

    http://thisisthebesttillwedobetter.blogspot.com/...elediyespor-2-0.html
  • 13
    topsuz alan

    topsuz alan, kısaca, topun olmadığı alandır. televizyondan pek hissedilmez bu alanda neler olduğu, statta olmak görek topsuz alanda neler olup bittiğini görebilmek için. dün akşamki olimpiyat deplasmanında bu "topsuz alan"dı en büyük sıkıntı.

    dün, günlerden galatasaray'dı. galatasaray'ın maçı vardı, sezonun ilk resmi maçı, uzun bir aradan sonra takım özlenmiş, maça gidenlerde çocuksu bir heyecan..

    maç öncesiydi, ısınmaydı, tribünlere çağırmaydı derken...

    (bu arada, en son ne zaman kaleci antrenörü, yardımcı antrenörler tribüne çağırılmıştır acaba.. çok güzel bir olay.)

    şşş.... bir, ki, üç! cim bom bom!

    hazırlık maçlarında sahaya sürdüğü gibi bir 11 çıkarttı sahaya terim. stoperde, servet-gökhan ikilisi yan yana ve sabri yine orta sahada!.

    maça çok iyi başladı galatasaray. "özlenen futbol" böyle bir şeydi işte. basan, koşan, saldıran, rakibini ısıran bir takım. dakikalar ilerleyip, gol gelmeyince belediye de oyuna yavaş yavaş dengeyi getirdi, webo'nun etkili oyunuyla da pozisyonlar buldu hücumda. 42. dakikada, sağ kanattan gelen ortada muslera'nın hatasıyla da golü bulup ve ilk yarıyı 1-0 önde kapattılar.

    devre arasında muslera'yı tribünlere çağırmak alkışlanacak cinstendi gerçekten. bu adam, bu takımın uzun yıllar kalesini koruyacak, yeni mondi'miz olacak. o kadar da net söylüyorum.

    bu arada, ilk yarıda, şans eseri futbolcu olan servet'in attığı bir pas var ki, muhtemelen ilk ve son defa attı öyle bir pası.

    ikinci yarıya, gökhan zan - yekta değişikliği ile başladı terim. sabri kendi mevkisi sağ beke, ujfa servet'in yanına, yekta da orta üçlünün yanına. devre arasında da bundan bahsetmiştim yanımdaki arkadaşıma. ilk yarının sonlarındaki o silik oyuna oranla daha derli toplu bir oyun vardı fakat yine ikinci yarının başında da fakat şu "topsuz alan" meselesi yok mu..

    bir tek, dün akşam sahanın en iyi 3 isminden biri, baros boş koşu yapıyordu hücumda. kazım, sahada yoktu zaten, tribündekiler veya devre arasında ısınan futbolcular daha çok yorulmuştur kazım'dan. gerçi kazım hep bu, kazım'a bel bağlayıp kuyuya inilmez.

    eboue ile kazım'dan hareketsiz bir futbol gelince, hücum anlamında çok silik bir görüntü ortaya çıktı. topu ileriye taşımasına taşıyoruz da, sonrası gelmiyor ki işte.

    maçın sonlarına doğru, başrölünde yine servet'in olduğu bir gol daha yedik, maçın en iyilerinden webo - müthiş bir transfer - attı golü. türkü söylüyordur belki içinden, belki de avrupa hayalleri kuruyordur. bilemem, hakkını yemeyeyim şimdi.

    hala daha, inatla serveeet, serveet diyenler var mesela..

    samsunspor maçında değişiklikler olacaktır, olmalı. mesela, stoperde bana kalsa hakan-ujfa çok daha etkili olur. sene başından beri dedim defansa takviye diye ama tutturuldu forvet de forvet diye.sağ bek sabri, önünde eboue. kazım, ilk 11 adamı olarak değil de, rotasyon adamı olarak kullanılmalı. eboue-sabri ikilisiyle sağ kanat işler, hem hücumsal, hem de defansif olarak.

    dün gördük ki terim bol bol mevki değiştirmesini istiyor takımından, kısaca, bol hareketlilik istiyor fakat maçın ilk dakikaları hariç yoktu bu olay. keza terim de maçtan sonraki açıklamasında maçın ilk dakikalarındaki futbolun, hep oynamak istedikleri futbol olduğunu söyledi. bir kaç haftaya maçın geneline yayılacaktır bu futbol. orta üçlüde yekta-selçuk-melo devam, sola riera gelir, ileride baros. benim ideal 11'im budur.

    dün galatasaray adına maçın 3 adamı vardı, baros, selçuk ve melo. selçuk skor 2-0 iken bile, son dakikalar olmasına rağmen tek başına didiniyordu resmen orta sahada. oyun sıkıştığında, kısa paslaşmalar yapmadan direk oyunu kanatlara yayma işini yapan bir orta sahayı özlediğimizi anladım dün selçuk ile. keza, melo gibi bir ön liberoyu da çok özlemişiz. tam bir lider. yalnız, tribünden görmedik, melo'nun yaptığı harekete kulüpten bir uyarı/ceza gelmeli. yoksa ardı arkası kesilmez bu hareketlerin.

    baros'un oyundan çıktıktan sonra direk soyunma odasına gitmesi pek iyi olmadı. her ne kadar oyundan çıkarılması saçma da olsa, protesto etmek yerine kulübeye gideydi iyiydi. daha sezonun yeni açılmış, boşu boşuna yaygara çıkarttırmaya gerek yok. fatih terim ile arası da baya soğuk gibi. yapmayın, etmeyin. baros can'dır.

    bu arada, baros'a sallamalar başlamış yine. bir iki cümleyle hatırlatayım isterseniz baros'u, trabzonspor deplasmanındaki tepkilere armasını öperek cevap veren, ayağında dikişle maça çıkan, tekmeye kafa uzatan, zaman geçmesin diye bayrak taşıyan, o iğrenç geçen sene çoğu maçta sahada tek başına savaşan adamdır baros!

    aklımda kalan bir kaç şey daha, kısa kısa;

    -boz baykuşlar'ın "1-2-3 şak şak şak istanbul istanbul, sesimiz duyulmuyor da" pankartı iyiydi.

    -zaman zaman, gözlerim arda'yı aramadı değil.. keza culio ile kewell gitmeyeydi.. keza neill-ujfa yan yana stoperde..

    -maçtan önce sercan'ın tribüne çağrılmasından sonra sercan'ın "bu forma kutsaldır nasip olmaz herkese" tezahüratına, "mesajı aldım" tarzı hareketi. keza oynadığı süre içerisinde de elinden geleni yapmaya çalıştı. --

    -maç bitmeden gidenler oldu yine her zamanki gibi, şampiyonluk maçında da böyle gidecekler mi merak etmiyor değilim. iyi gün taraftarları.

    -maçtan sonra tüm takımın tribüne çağrılıp alkışlanması ve muslera tezahüratı. bir alkış da bu olaya.

    -olimpiyat çıkışında, kapıların neredeyse tamamı yine kapalıydı. paslanmıştır belki de, ondan açamamışlardır bilemem.

    bu arada, olimpiyat'ta internet adam akıllı çekmediğinden devre arası için güzel bir eğlence önerim var, sahada ısınanların kim olduğunu tahmin edin yanınızdakiyle. doğru tahmin etmek o kadar da kolay değil.

    fatih terim yine olimpiyat stadından çekti çekeceğini. ziyani yok, kötü senaryolara da gerek yok. takım iyi yolda, bunu rahatlıkla söyleyebilirim.

    http://jaimelesport.blogspot.com/.../09/topsuz-alan.html
  • 15
    süper lig 2011-2012 sezonunun ilk maçı. deplasmanda ibbye 2-0 kaybetmiştik. yeni kalecimiz muslera'nın ilk hatası sonrasında bu fırsat kaçmaz diye düşünen çok tarafsız basınımız elleri küçük vs. diye saçma sapan eleştirilere başlamıştı. sezonun sonunda o adam süper final dahil toplam 39 maçta sadece 29 gol yedi, ve o 39 maçın 20sinde* kalesini gole kapayarak herkese en güzel cevabı verdi, yetmedi üstüne bir de gol attı.**

    o sezon takım baştan aşağı değişmişti. hatalarına, tecrübesizliklerine rağmen fatih hoca semih kaya ve emre çolak'ı da kadroya bir şekilde monte etti. bugün fenerbahçe karşısına atalay ya da yunus ile başlasa, o çocukların ilk hatalarında hem kendi başlıklarına hem de fatih terim başlığına yazılacak entryleri hayal dahi edemiyorum, bir ara ozan kabak başlığına sadece "yine penaltı yaptırdı" yazmak için girenler vardı... her neyse konumuz bu değil, asıl bahsetmek istediğim şey: konsantrasyon

    sezon sonunu* dün gibi hatırlıyorum. yönetim, futbolcu, taraftar herkes son ana kadar şampiyonluğa inanmış ve kenetlenmiştik, sonrası zaten malum.* önce ligi şikeci, ırkçı ahlaksızların 9 puan önünde tamamladık. sonra doymadılar, bir de gidip evlerinde kupa kaldırdık.**

    son iki sezondur taraftarda* anlamadığım bir boşvermişlik var, halbuki daha geçen sene 8 de kapanır 18 de dedik ve yarısını forvetsiz oynadığımız ligi kazandık. ondan önceki sene 9 nisan 2018 gençlerbirliği galatasaray maçı sonrasında "gitti şampiyonluk", "fatih hoca maçı verdi" diyenler bir hafta sonraki 15 nisan 2018 galatasaray başakşehir maçının ardından burada hocaya, mariano'ya, takıma övgüler yağdırıyorlardı.

    yukarıda da bahsettiğim gibi, lütfen sadece biraz sabırlı olun ve her mağlubiyet sonrası* buraya gelip futbolcu, antrenör, yönetim başlıklarına nefret kusmaktan vazgeçin. onun yerine gidin keyif aldığınız bir şey yapın, sevdiklerinizle vakit geçirin, eleştirmeyin demiyorum yine eleştirin ama sakin kafayla, kimseyi zan altında bırakmadan yapın eleştirilerinizi. inanın hem sizin, hem de diğer galatasaray sözlük yazarlarının mental sağlığı için en iyisi bu.

    ve hiçbir zaman unutmayın, her ne olursa olsun cimbom başı dik yürür.

    söz konusu maçın özetini de buraya iliştireyim: http://tr.beinsports.com/...alatasaray-mac-ozeti
App Store'dan indirin Google Play'den alın