• 59
    bir gol atmak bazen bu kadar kolay olabilir. iki pasla bir gol üretebilirsiniz. almanya'nın manuel neuer ile bizi 1:3 yendiği maçta bunu gördük. iyi bir kaleci, seri bir kaleci bazen oyunu kazandırabiliyor. burda selçuk inan'ı ve burak yılmaz'ı herkes övüyor, haklısınız tabiki, ama sinan bolat'ın topu oyuna sokuşunu unutmayalım.

    sinan bolat -> selçuk inan -> burak yılmaz ->gol
  • 60
    türkiye – azerbaycan : 1-0 aşk tesadüfleri sever

    ve yine play-off’tayız. ben bu sene futbolda iki kelimeden sıkıldım, biri şike diğeri play-off. gerçi, yanlış yönlendirmek istemem, milli takımın play-offa kalmasını istiyorduk ve bekliyorduk zaten. kuralar çekildiğinde almanya’nın 1 olacağı belliydi, biz de 2 olmalıyız diye umuyorduk.

    belçika ve avusturya bize çelme takabilirler miydi, evet. ama yapamadılar. biz de kendi işimizi zora soktuk. belçika ile türkiye kenar yönetimleri nasıl hesap yaptılarsa artık, son iki maçlarından birinde almanya ile oynayacaklarını unuttular herhalde.

    maça gelelim. milli takım yine telaşlı, bir an önce golü bulmak için saldırdı ama ne saldırma. kafalar önde, allah allah nidalarıyla. yahu bir durun bakın, ne oluyor, kim ne yapıyor, bi sakin olun. olmaz, saldırmamız lazım. aferin.
    almanya maçı kadrosundan da değişiklikler vardı. ama o kadar dengesiz ve anlamsız değişiklikler ki. selçuk inan, gökhan gönül kenarda. hadi gönül sakattı da, inan niye kulübede. orta saha göbeği kaldı sadece emre’ye, hücum yönünde. mehmet topal iyidir, hoştur da üzerine gelmeyecek takımlara karşı gerek yok ki. kaldı ki inan da emre de oyunu iki yönlü oynayabiliyor.
    gönül için bir iki şey daha söyleyeyim. azerbaycan’ın kapanacağı belli, o zaman topu kanatlardan kullanman lazım. benim yazılarımı okuyan çoğunluk galatasaraylı ve onların da çoğunluğu sabri’yi tercih eder, üzgünüm. benim takımım özellikle, top kullanacaksa gönül’ü oynatırım. sabri kötü mü oynadı, asla. ama dedim ya, tercih meselesi.

    telaş sürekli yanlış tercihler yapılmasına yol açtı. şut atılacak yerde pas, pas yapılacak yerde şut denendi bir çok kez. yanlış kullanılmasına rağmen bir türk takımının bu kadar şut atması güzeldi. biz uluslararası maçları şut atmadan tamamlayan takımlarımızı gördük.

    herkes topu kullanma peşindeydi, topu alan adam geçti, topu çekti kaleye vurdu. kalecileri çok mu mantardı, ben mi bilmiyorum anlamadım ki. rakibin kapalı oynadığı savunmalarda burak gibi bir oyuncu kaybolur gider. ha evet gol attı değil mi, pozisyona da girdi. bizim rakip savunmanın önünde topa basacak, duvar olacak santraforumuz yok mu bu ülkede. her maç değil ama bu tip maçlarda lazım. mesela genç semih. neden yok? oğuz’la arası mı iyi değil, oğuz veya hiddink semih’in futbol stilini mi beğenmiyor? uzatmanın alemi yok, neyse ne. burak çok iyi futbolcu eyvallah, ama sanırım hiddink onu oyundan çıkardığında, sol çaprazdan kaleye vurduğu, iyi de vurduğu ve kalecinin çıkardığı topu 18 çizgisi üzerinde bomboş bekleyen arda’ya çıkarması gerektiğini anlattı. ben olsam öyle yapardım, yedek kulübesinde değilse de, maçtan sonra.

    ikinci devrenin 10. dakikası civarında inan oyuna girdi ve girer girmez farkı belli oldu. takım daha hızlı pas yapmaya, biraz daha ayağa oynamaya başladı, ilk fırsatta şahane uzun bir ara pasıyla da golü attırdı. tesadüf mü? aşk tesadüfleri sever. inan bir takımın futbol zekasını tek başına %20 arttırabilecek kapasitede bir oyuncu, takımına göre tabii. bu gece %30’dan fazla arttırdı mesela.

    arda çok top aldı, çok top ezdi, çok iyi işler de yaptı, ama çok yoruldu. bir oyuncuyu depar yormaz, ikili mücadeleler, boğuşmalar yorar. hele ki topla rakibini geçmesi gereken adamsa iki kat yorar. nedenini de anlatayım, eksik kalmasın. geçmesi gereken adam bir çok şey düşünür, oradan mı geçeyim, buradan mı falan filan. savunmacı ise sadece geçirmemeyi düşünür, topa dokunsa yeter, topu taca atsa da olur, en olmadı rakibine faul yapar. hem fiziksel hem de zihinsel olarak daha rahattır. ve de bu sebeple mevkilerinin en iyisi olan adamlardan forvet savunmacıdan çok daha fazla kazanır.

    maçın sonlarına doğru takım iyice yoruldu, hiddink zamanında ve doğru değişiklikler yaparak, güç katmayı denedi. yine de son 10 dakika azeriler cılız da olsa üzerimize geldiler. beni birkaç kez endişelendirdiler de. mesela 18 içinde kaleye attıkları bir şut bolat’ta kaldı. sanırım o süre içinde iki tane korner, bir yandan serbest atış kullandılar. beni asıl heyecanlandıran, balta’nın sakatlığı sonrası bizim kaleye şişirdikleri ve bolat’ın ayağıyla istop ettiği pozisyon oldu. abicim alsana eline, neyin artistliği bu. topu al, üzerine kapaklan, kalkma. risk etmeye değer mi, ulan ya harbi çok korktum.

    geldik play-off’a. daha doğrusu kaldık play-off’a diye bitireyim, kuralar çekildikten sonra, geldik palf-off’a diye devam ederiz.

    *
App Store'dan indirin Google Play'den alın