• 148
    galatasaray – gençlerbirliği : 2-0 standart

    standart tabii ki. asy arenada galatasaray’ın kazanması kadar doğal başka bir şey daha varsa o da suyun n.ş.a. 100 derecede kaynamasıdır.
    maçın öncesine gidelim ki, bu benim yazıyı uzatmak için bulduğum formüllerimden biridir. geçen hafta fenerbahçe’ye 6-1 kaybetti gençler. efendim formda bir galatasaray gençler’e kim bilir kaç tane atar gibi fotomaç ve kahve muhabbeti yapmayacağım tabii ama bunu kaşıyan, kaşımak isteyen çok oldu, olacak da. hafta boyunca göreceğiz.
    burayı aklı başında futbol izleyicisinin takip ettiğini varsayarak, futbolun aritmetiğinin bu kadar basit ve de saçma olmadığını söylemeyi ayıp sayıyorum. bence insanlar aristo’yu yanlış anladı.
    efendim sarı kartı olan oyuncuların durumu ne olacak. fatih hoca kart sorunu olan oyuncularının tamamını oynattı. haftaya fenerbahçe deplasmanı sonrada içerde trabzon maçı var. hoca diyor ki, gençlerbirlik de 3 puan fener de. burada taraftar için çok makara malzemesi var ama işin mantık kısmını da es geçmemek lazım. haaaa, söz konusu topçular kart görmediler, orası ayrı. ayrıca geliriz oraya.
    maç mı? boş verin maçı, maç öncesinde ve sonrasında daha çok ekmek var:) şaka bir yana maç için ilk defa maçın özetini izledim, ulan acaba ne oldu diye. takım ilk devrenin ortasından itibaren üç aşağı beş yukarı benzer şekilde oynuyor. hep karbon kopya, benim yazılar hep kısa. sezonun başında açıklamak için uğraştım durdum, ama şimdi neyi açıklayayım ki. gerçi geçen sezon da çok çabaladım ama skor taraftarına anlatmak zor. valla öğrendim bu işi, bir tane bile futbolla ilgili cümle kurmadan sayfanın yarısını doldurdum:)
    gençlerbirliği aslında taş gibi takım. geçen hafta fenerden fark yemeleri tamamen tesadüf (intikamı aldım). şöyle, fenerbahçe deplasmanında dakka 1 gol yersen, hem de dünya çapında yılın golüne aday olacak bir gol yersen dağılırsın, gayet normal. bu akşam gençlerbirliklerin oyununu görünce geçen hafta kaza olduğunu anlıyorsun. ha şimdi geçen hafta sattılar diyen olacaktır, lütfen benimle muhatap olmasın o arkadaşlar.
    geçen haftaki o travmadan sonra takımı böyle toparlamak için sanırım fuat çapa gibi biri olmak gerekli. tebrikler hocaya. oyunu bozmadan, çirkinleştirmeden, çirkefleşmeden de deplasmanda futbol oynanabildiğini gösteriyor hoca. kendisine hollanda, belçika gibi yerlerden teklifler varmış, umarım gitmek zorunda kalmaz. çünkü memleketin futbolu gelişecekse 3-4 büyüğe gelen hocalarla değil fuat çapa gibi hocaların çalıştırdığı gençlerbirlik gibi takımların sayının artmasıyla gelişecek. bu yerli hoca dilenciliği değil yavrum, çünkü fuat çapa ne kadar yerli acaba diye sorarlar adama. belki de böyle düşündüğümü sananlar sormuştur bile ama tipekslemek zorunda kalacaklar, sori.
    kısacık maçtan bahsedeyim. galatasaray yüklendi gençler direndi gol çıkmadı, devre 0-0 bitti. işte tam burada galatasaray’ın işi bitiren adam eksiği su yüzüne çıktı dite düşünüyordum ki, bir devre daha olduğu aklıma geldi. unutmadan ilk devre yine tek kale gol atan kaleye şeklinde geçti. fatih hocanın takıma bunun bir deyim olduğunu, gol atsalar bile kaleye geçmeyeceklerini öğretmesi lazım, bu iş böyle olmaz. olmuyorsa fatih terim istifa !
    evet, ilk golde bal vardı, kısmet vardı, büyü vardı, kuantum vardı. ikinci gol de duran top lan zaten. biz bu galatasaray’ı haftaya yeneriz lan diye düşünen fenerli var mıdır? illa ki ama inanın sayıları o kadar azdır ki. niye biliyor musunuz? yıllardır bütün maçları bizim gençlerliki yendiğimizi gibi yendiler çünkü. bunun farkında olanlar ki sayıları çok az, haftaya stadı dolduracaklar ve belki de yıllar sonra ilk defa yüreklerinde korku hissedecekler. bunu beceren adam fatih terim ama başlatan adam kesinlikle hagi.
    gelelim bu gece galatasaray’ın kısır futboluna. kaleci muslera’yı geç, semih ve ujfa ve necati kartı sınırında. hadi muslera’yı da sayalım (aritmetik olarak işime geldi, sayı büyük gözükecek, ulan gazetelerin istatistikleri de böyle zaten ne sandınız) takımın üçte birinden fazlası ceza sınırında, yani sarı kart görürlerse haftaya fener deplasmanında olmayacaklar.
    bu futbolcuları sahaya çıkaran hoca büyük hocadır. kendi camiasına, rakibe mesajını net iletmiştir. kimseden korkmuyoruz !
    hem de rakibinin bilerek kartlar gördüğü ve ceza alması gerekirken almadığı bir ortamda. yanlış anlaşılmasın, benim umurumda değil ceza falan. rakibim karşıma tam çıksın isterim. hatta fenerbahçe’ye özel transfer izni bile verilse itiraz etmem. (maçtan sonra bunu kullanıp kafa yapma hakkım saklıdır)
    ya maça gelecektim yine aklımı çeldiniz. demek istediğim şudur; eğer galatasaray takımının sarı kart sorunu olan oyuncusu bu kadar çok olmasa bu maç bu kadar zora girmezdi. bir tedirginlik, bir kendini kollama tavrı takıma sirayet ettiğinde el freni etkisi yapıyor.
    sarı karttan devam edelim, geçen hafta fener maçında kart görmeyen gençlerbirlik oyuncularına haksızlık etmeyin. iki sebeple; adam maçın başında yenik duruma düşmüş, bırakın da kendisini düşünsün, maç başı para kazanıyor adamlar. ikincisi; adam asy arenaya çıkmak istiyor usta.
    gelgelelim empati de bir yere kadar. örnek veriyorum; (birazdan istikamet de vericem) ben gençlerbirlik topçusu olsam böyle hesaplar yapmazdım. adama dalmam mı lazım, dalardım. belki de bu yüzden hiçbir zaman gençlerbirlik topçusu olamadım. ulan ya, ajitasyona gerek yok, hiçbir zaman 1.lig düzeyinde yetenekli (hadi kendime torpil geçeyim) kalitede olmadım.
    şimdi, bu durumun ortaya çıkarttığı şeylerden biri; iki takımın oyuncularının da fenerbahçe-galatasaray derbisini oynamak istediklerini göstermiştir.
    biz fatih 3 puanı risk etmedi derken oyuncular da kart görmedi.
    galatasaraylı da fenerbahçeli futbolcu da bu derbiyi oynamak istiyor. siz istediğiniz gibi yorumlayın, bu mevzu her şeyden önemli.yok pfdk falan filan, hikaye. herkes tam gelsin usta.
    futbolun gerçeklerine bakarsak (necip türk medyasının en sevdiği klişelerden biridir) , haftaya galatasaray kazanır. 3 atar 1 sayar gibi şeyler hafta içi çıkarsa şaşırmam, medya görevde diye düşünürüm. eğer bunların içinde galatasaraylılar varsa hesap sormaktan çekinmeyeceğimi bilirler.
    şaka veya değil, bunlar bir kenara futbolun gerçekleri belli. galatasaray haftaya kadıköyde favori, elbette n.ş.a.
    yani; bugüne kadar kadıköy’de galatasaray’ın karşılaştığı muamele olmazsa. örneğin fatih terim’in alnı yarılmazsa, örneğin baroni ujfalusi’ye maçtan bulaşmazsa(ki yemez bence) , örneğin muslera’nın kafasına ses bombası atılmazsa, örneğin (lan kel kim var takımda, buldum) melo’nun kafasına yumurta atılmazsa, örneğin yan hakemin kafası yarılmazsa(tarık ongun tacconi). ulan ilk aklıma gelenler bunlar, ben olsam bilmem kaç senedir yaptıklarını düşünür utanırım ama fenerbahçelilerden bahsediyorduk değil mi.
    fenerli dedin de aklıma geldi, yazıyı bir fıkrayla bitireyim. twitterda bir fenerliyle konuşmaya başladık (hiç tanımıyorum rt’lerden bulaştı anladığım kadarıyla). başladı ünal aysal, cemaat, galatasaray mevzularına. ben de ona galatasaraylıların hazırladığı “adam gibi adam rte, ferit şahenk, alex-aziz-rte gibi bir kolaj gönderdim.” şimdi susacak mısın dedim. el-cevap : biz fenerliyiz asla susmayız.
    bu çocuk tanınmış değil diye kale almayalım mı? ulan aziz-şekip-ilhan-bedri-lube-abdullah-ömer farklı mı sanki. azıcık farklı olanı anında reddediyorlar lan zaten; ziya şengül.
    kürekler boşuna be usta.
    ya, nereye yazacağımı bilemedim. her hafta bir aksiyon yapıyorum. bu haftaki şöyle; 2.golden önce iki seçenek verdim. ya emre sol ayakla kapalının köşeye (alışın bunlara, tv’nin karşısında kalan tribüne yakın köşe) vuracak ya da selçuk aynı yere vuracak. net belirttim orası sol ayaklı adamın yeri(solak olduğumdan mı acaba) ve topu içerden dışarı döndürerek vurulabileceğini söyledim. ama ekledim de; öyle sağ ayaklar var ki, topu barajın ters tarafından döndürüp çatalı bulabilen, inan da bunlardan biri. inan vurdu gol oldu.
    o değil de, maçtan önce bir vesileyle çocukluk arkadaşlarımı gördüm. beni tanımadılar yahu, kıskandılar sanırım, hepsi çok yaşlanmıştı.

    unutmadan, aslında puan farkı 12.

    *
  • 143
    maçkoskop
    kadro:
    muslera 5
    ebu 7
    semih 7
    ufo 7
    hakan balta 7
    selçuk 7
    melo 8
    engin 7
    necati 5
    elmander 6
    riera -3

    zurnanin zirt dediği an:
    86. dakikaydı, sarı kart almaya en yakın adam semih, maçın kopması dolayısıyla yerini servet’e bırakmak üzereydi. kaç maçtır asık yüzünü unuttuğumuz hazreti balta sümkürerek ayakkabısını bağlıyordu. o sırada bir mucize oldu, futbol tanrısı bana acıdı, elmander’i hafif sakatladı. baro oyuna girdiğinde artık 76 numara için taraftarın midesini bulandırması için bir sebebi yoktu.
    varil:
    riera; bu kaçıncı varilliği? tuhaf bir stili var, sol ayağıyla içe doğru falso verebilmesi dışında hiçbir hüneri yok. kendine özgü o tuhaf pasları veya şutları yerini buldu buldu, bulamazsa kendisini varil yapıyor. sonradan girdiğinde, rakip yorulduğu anlarda etkisini ancak gösterebilecek, aydın’ın yabancısı, daha çok para kazananı. ilk 11 oynayacak hele ki yabancı kontenjanını meşgul edecek bir futbolcu değil. seneye ilk gönderilen olur.
    -
    gladyatör:
    melo; sevgili pitbull, bu kaçıncı gladyatörlüğün? geçen yıl yerinde oynayan mustafa sarp’ı, kazma cana’yı seyreden bu taraftar, bu sene seni seyretme onur ve güvenini yaşıyor. ön liberomusun bilmem ki nesin? sen bizim her şeyimiz, yüz akımızsın, hakkında ne yazsak az, yokluğuna bu taraftar alışamaz.
    -
    borozanci:
    hüseyin göçek; gözleri bizim sarı kartlı futbolcuların üzerindeydi, bizim de gözlerimiz bu gece kartal gözüne dönüştü. dikkatle kendisini izledik, her an bir kelek yapacak beklentisindeydik. ilk yarı orta sahada çok faul çalarak, akınları başlamadan bitirdi. beklenen, daha doğrusu kendisinden beklenen olmadı, bizim sarıcılar, kartın yanına bile yaklaşmadı. üstelik semih birkaç topu yatarak önledi. bulunmaz bir avdı hakem için. kart krizinin dışında pek hakemlik pozisyon olmadı. yan hakemi maça bulaşmasa kendisi için iyi bir maç çıkardı diyebilecektik.
    -
    bir soru – bir cevap:
    emre çolak’ın şutu neydi be?
    yazık oldu, böyle bir füzenin gol olmaması için ya sen çok şanssız olacaksın, ya kaleci çok şanslı. futbol tanrısına sitemim var, melo’nun ayak burnuna topu dürttürüp golü attırıyorsun da şu çocuğun sana sığınıp vurduğu topu doksan direğine nişanlıyorsun.

    -
    imparator:
    3. grande’nin sanki elinde bir makine var, dünya’nın her tarafına dağılmış milyonlarca taraftarının ortalama görüşünü kaydediyor, kendisine bildiriyor ve uygulatıyor. tribüne yolladığı futbolcular, yanında oturttukları, oynattıkları, değişiklikleri insanın içini ferahlatıyor. her geçen maç, kumandanlığı büyüyor, kendi küçülüyor. kendisinin çırağı bile olamayacak adamlar, şu an rakip takımların hocaları. aralarındaki klas ve kalite farkı galatasarayı bir kademe daha büyütüyor. hile, entrika, cinlik, küçük hesap defterinde yazmaz. gerekirse kaleye taffarel’i geçirir, ümit’le hasan şaş’ı oyuna sokar yine oynar. takım eksik lafını ağzından duyamayız. hocalığı benim için pek önemli değil ama şunu net söyleyebilirim ki, devre aralarının dünya’daki en büyük hocasıdır.i
    -
    ordakiler:
    büyüyen galatasaray’ın büyüyen büyük taraftarı maça ağırlığını koydu. beklenildiği gibi stadı doldurdu, kendine yakışır tezahüratlar yaptı. bayanlar ve çocuklardan özür dilemeleri gerekecek, stadı bir maç ta dahi onlara bırakmaya niyetleri yok. bu işin şakası, cıyaklaması yok. hiçbir taraftarın bu galatasaray’ı canlı seyretmek varken, televizyondan seyretmeye rıza göstereceğini sanmıyorum. küfür de zaten delikanlıya edilir, şu sürünen ligde galatasaray taraftarından küfür yemeyi hak edecek mertlikte ne bir takım ne bir futbolcu var.
    ndan küfür-
    analiz:
    ilk 11 cep telefonuna geldiğinde ilk haykırışım grande’ye oldu. büyük galatasaray’ın büyük grande’sinden başkası bu kadroyu çıkaramazdı. takımın en önemli bölgelerindeki, en önemli adamları gözlem altındaydı. yapacakları en ufak bir sertlik sarı kartları havada uçuşturacaktı. ama takım galatasaray, hoca fatih terim olunca, basit hesaplar, puştluk, dalavere, dolap hak getire oluyor. fatih terim aynı takımla oynayarak fenerbahçe’nin korkulacak bir takım olmadığını bütün futbolculara ve taraftarlara söylemiş oldu. fenerbahçe dağlarının beklediği şeyin, bizim yanımızdan bile geçmeyeceğini dosta düşmana bir kez daha ezberletti.

    geçen haftanın iyi oynayan takımında tek sırıtan oyuncusu emre yerine, cezası dolayısıyla oynamayan engin baytar vardı sahada. artık ezbere sayacağımız bir takım, ezberlediğimiz oyun şekliyle maça başladı. gençlerbirliği’ne fener maçını kazasız belasız atlatan kalecilerini aradı arena’daki aslanlar. elbet kaleci görevini yapmış olmanın huzuruyla yerini genç arkadaşına bırakmıştı. kalecinin ve united gençler’in performansı merak konusuydu istim üzerindeki galatasaray için. sıçan gibi oynamayı yeğlediler. hiçbir motivasyonun kalmamış, düşme korkun yok, ankaragüçlü futbolcuların gösterdiği delikanlılığın yarısını bile gösterememişsin. nedir, kimden bu korkunuz. galatasaray’a zaten herkes yeniliyor, bari delikanlı gibi oynayıp yenilin. 11 kişi savunmada 90 dakika geçer mi? bu sahada, bu seyircinin önünde bir daha ne zaman oynayacaksınız? yazıklar olsun sizin hocanız kimse. bir de çıkmış maçtan sonra yediğimiz goller de şanssızdık diyor. şansın olsa yeneceksin yani. daha nasıl şansın olacak, hezimeti hak ettiğin bir maçı senin için berabere sayılacak bir tabelayla bitirmişsin.

    galatasaray ön liberoları bir maç gecesine daha mühür vurdu. yıllarca seyrettiğimiz kazmalardan sonra, melo- selçuk ikilisini seyretmek taraftar için tersine bir travma yaşanmasına sebep oluyor. bu duruma ne denir bilmem ama sanki, dilber ay’ı seyrederken birden bire adriana lima’yı seyretmek gibi bir şey. ikisinin attığı gol ve asist toplamını geçen başka bir ön libero ikilisi var mı çok merak ediyorum?

    bu gece muslera’yı beğenmedim. geçen haftaki muhteşem maçtan sonra hiç tehlikeli topun gelmediği bir maçta, çok pas hatası yaptı. kaleciyi kaleci olarak görmediğimizden, oyuncu sayıyoruz, dikkat ettim bütün attığı paslar rakibe gitti. topu oyuna sokamadı, maça tam konsantre değildi, sanki haftaya oynanacak maçı düşünüyordu. iyi bir top çıkarsam sarı kart alırım havasındaydı. semih- ufo ile birlikte kendisinin da sarı kart sınırında olması üçü arasında en çok onu tedirgin etti.

    hoca, elmander’i gereğinden fazla mı koşturuyor acaba? her maçın takımın en çok koşan futbolcusu elmander oluyor, biraz daha önde kalsa da daha çok gol atsa diyeceğim ama takımda en memnun olduğum şeylerin başında da her kesin gol atması geliyor. hakan balta hariç gol atmayan yok. hakan balta demişken biraz açalım. orta, daha doğrusu karambolde adamına pas atmasını acayip geliştirmiş. ebu’dan sonra sol tarafta da bir hücum beki seyrettik bu akçam. neco’ya kestiği mükemmel topta önce kafayı yana çevirip baktı, ölçtü biçti muhteşem pas attı ama neco taraftarla kucaklaşmasını başka maça bırakmıştı.

    yoğun pas trafiğiyle oynanan golsüz dakikalarda hep son anda birine takıldı top. takımda trafiği bozacak niteliksizde futbolcu olmadığından top bizdeyken mutlaka golün geleceğini biliyorduk. gecikmesinin sebebi biraz şans, çoğunda da yanlış pas tercihi oldu. takımda her futbolcu golü diğeri atsın istiyor gibi bir maç oynadı. gençlerbirliği de sivas gibi top oynamaya çıksaydı, bu gece inanılmaz bir maç izlenebilirdi. kapanan rakip karşısında ne yapsalar ne etseler de ilk yarı topu içeri sokamadılar.

    ikinci yarıya beklenen oyuncu değişikliği ve beklenen çullanmayla başlandı. golün erken atılması bizden çok rakibi rahatlattı. yoksa bu ızdırap bitecek gibi değildi. rahatlayan hurşit sol tarafımıza sivrisinek vızlamasıyla saldırır gibi oldu. ağrı dağı’na bıçak çekiyordu, haddini bildirmeleri fazla zaman almadı. hagi baba gitti diye ağlayanların sümüklerini selçuk bu sene iyi siliyordu. ilk yarıda, kurtarışının resmini duvarına asacak olan kaleciye bir maçta bir poz yeter dedi. o kalenin köşesinde de epeydir örümcekler ağ örüyordu. yazık oldu emeklerine.

    bu gecen sonra kampa giriyoruz arkadaşlar. takım gibi biz taraftarlar da kamptayız. bu hafta her gün stadı tavaf edip forma girmeye çalışacağım. takımda en son kadıköy galibiyeti yaşayan futbolcular, en son galibiyeti alan hocanın yardımcıları. hakan balta’dan başka fener yenilgisi görmüş futbolcu yok. fener yenilgisi görmemiş taraftar da tribünde olacak, yani kimse olmayacak. meryem ana gibi tertemiz bir takımı ağzından salyalar akıtan 50.000 kişinin önüne çıkaracağımız takıma şimdiye kadar olduğundan çok daha fazla güveniyorum.
    sarılardan medet bekleyenler, kollayın kendinizi kırmızılarla geliyoruz.
    maç sabahı görüşürüz.
  • 5
    futbolcularımızdan semih kaya, tomas ujfalusi, fernando muslera ve necati ateş'in derbi öncesi kart sınırında çıkacağı maç olacaktır. bu federasyon ve bu hakemlere güven olmayacağından çok dikkatli olmamız gereken ve gerekirse bu oyunculardan bir kısmını riske etmemiz gereken bir maç olacaktır.

    alternatif kadro olarak şöyle bir şey düşünülebilir;

    muslera

    eboue ceyhun gökhan zan hakan balta

    engin melo selçuk riera

    baros elmander

    düzeltme: diroix, baggio13 ve qalatasaray'ın uyarılarına göre üst üste sarı kart görme cezası farklı kulvarlarda geçerliymiş. teşekkürler.
  • 24
    18 mart 2012 fenerbahçe galatasaray maçı öncesi son maçımız.
    hakem hüseyin göçek. daha önceki istatistiklerine baktığımızda bir tetikçi. (bkz: hüseyin göçek/#903123)
    fatih hoca defansta görev yapan ve sarı kart ceza sınırında bulunan semih ve ujfalusi'yi ilk yarıda semih'i oynatmadığı gibi bu maçtada oynatmayabilir.
    galatasaray taraftarı şikeköy'lüler öncesi asy arenayı mutlaka doldurmalı, aşkını, inancı ve sevgisini mutlaka 90 + x dakika göstermelidir.
    istanbul'da yaşayıp ali sami yen arena'ya hiç gitmemiş taraftarlar bu maç bizim şampiyonluk maçımızdır.
    cavcav'ın takımı şikeköy'lülerden 6 yer cavcav gülerek rüyasını anlatır bizim ise uyanık olmamız lazım.
    cavcav denen adam 30 mayıs 1993 beşiktaş genclerbirliği maçıöncesi 4 as adamı kadro dışı bırakarak beşiktaş'a kıyak geçen adamdır.
    şehir efsanesi 0-8 lik 30 mayıs 1993 ankaragücü galatasaray maçıile aynı gün oynanmıştır. cavcav'ın yaptıkları konuşulmaz tertemiz bir galibiyet konuşulur birde şike davasında ve şike kongresinde fbjk tapınak rahipleri tarafından bi bok varmış gibi anlatılır.
    galatasaray taraftarı çok uyanık olmalı şahlanmalı ve gereğini yapmalıdır.
  • 26
    kart sınırındaki iki stoperimiz de oynamayacak ise gökhan zan'a tandemde ceyhun gülselam'ın eşlik etmesinin daha uygun olacağını düşündüğüm maç.

    türkü baba yorgun... dinlensin biraz, zira kendisine asıl playoff'ta ihtiyacımız olacak. mesela yani...

    orta saha ve forvet hattımız tam kadro çıkarsa rahat alırız bence bu maçı. necati'nin yerine de baros oynayabilir. ufuk ceylan da forma görsün bakalım taffarel usta çalıştırdı o kadar...
  • 27
    ceza sınırındaki oyuncularımızı düşündüğümde allah fatih terim hocamız'a yardımcı olsun diyebiliyorum.

    bu önemli oyuncularımızdan ilki kedi canını yediğim muslera; kadroda belki de sarı kart görme ihtimali en düşük oyuncu kalecidir. fakat hepimiz biliyoruz ki futbol federasyonu ve merkez hakem kurulu iş birliği ile üzerimize oyunlar oynanıyor. oynanacak bir 90 dakikamız var ve bu dakikaların neler getireceği maalesef belli olmuyor. savunma arkasına atılan top olur, karambol olur; o hakem muslera'ya o kartı çıkarmak istedikten sonra her şekilde çıkarır. bu yüzden muslera mı, yoksa ufuk-aykut mu ikileminden çıkmak zor karar. grande'nin vereceği her karara güveniyoruz.

    sınırdaki diğer oyuncularımızdan ikisi savunma tandemimizi oluşturan semih kaya-tomas ujfalusi ikilisi. geride kalan maçlarda 7 sarı kart görmüş durumdalar ve kart görmeleri durumunda kadıköy'deki fenerbahçe maçımızda oynayamayacaklar.*. ligin ilk yarısında oynadığımız gençlerbirliği maçında da 3 aralık 2011 gençlerbirliği galatasaray maçı bu ikiliyi kenarda tutmuş ve gökhan-servet ikilisi ile başlamıştık. şu bir gerçek ki ujfalusi-semih ikilisi savunmamızda büyük önemi olan bir ikili, fenerbahçe maçı için de kadroya adı yazılacak öncelikli oyunculardan. grande'nin bu ikiliyi bozmadan sahaya sürmesi ve kart görmemeleri konusunda yapacağı telkin her ikisinin de çekimser oyun oynamalarına ve ikili mücadelelerden kaçınmalarına sebebiyet verecek. bu yüzdendir ki sanırım servet-gökhan ikilisini göreceğiz. bu konuda da grande'nin vereceği her karara güveniyoruz.

    sınırdaki son oyuncumuz ise necatimiz ateşimiz. özellikle zorlu geçmesi beklenen son sivasspor maçında ortaya koyduğu performans hayranlık uyandırıcıydı. yüksek formundan ötürü gole en yakın isimlerimizden birisi fakat istekli ve arzulu futbolundan fenerbahçe deplasmanında da yararlanmak bizim faydamıza olacaktır. bir oyuncunun maçın her anında kafasındaki ''kart görmemeliyim'' düşüncesi, oyuncunun da maça konsantre olmasını engelleyeceğinden baros-elmander ikilisi ile başlamamız olası diye düşünüyorum.

    tüm bunların yanında bu oyuncularımızın oynamayacağı ihtimali üzerine konuşuyorum; olası bir puan kaybında ''neden necati, semih, ujfalusi ile başlamadık ki?'' şeklinde eleştiriler de gelecektir. ligin ilk yarısında oynadığımız gençlerbirliği maçı gibi zor geçmesi muhtemel bu karşılaşmada, nasıl ve ne şekilde olursa olsun galibiyet almamız şart. en büyük güvencemiz ise imparator ve onun takım üzerinde rehavet oluşmasını engelleyecek otoritesi ve disiplini.

    allah yardımcımız olsun.

    (bkz: şampiyonluk şarkısı düşmesin dillerden)
App Store'dan indirin Google Play'den alın