148
galatasaray – gençlerbirliği : 2-0 standart
standart tabii ki. asy arenada galatasaray’ın kazanması kadar doğal başka bir şey daha varsa o da suyun n.ş.a. 100 derecede kaynamasıdır.
maçın öncesine gidelim ki, bu benim yazıyı uzatmak için bulduğum formüllerimden biridir. geçen hafta fenerbahçe’ye 6-1 kaybetti gençler. efendim formda bir galatasaray gençler’e kim bilir kaç tane atar gibi fotomaç ve kahve muhabbeti yapmayacağım tabii ama bunu kaşıyan, kaşımak isteyen çok oldu, olacak da. hafta boyunca göreceğiz.
burayı aklı başında futbol izleyicisinin takip ettiğini varsayarak, futbolun aritmetiğinin bu kadar basit ve de saçma olmadığını söylemeyi ayıp sayıyorum. bence insanlar aristo’yu yanlış anladı.
efendim sarı kartı olan oyuncuların durumu ne olacak. fatih hoca kart sorunu olan oyuncularının tamamını oynattı. haftaya fenerbahçe deplasmanı sonrada içerde trabzon maçı var. hoca diyor ki, gençlerbirlik de 3 puan fener de. burada taraftar için çok makara malzemesi var ama işin mantık kısmını da es geçmemek lazım. haaaa, söz konusu topçular kart görmediler, orası ayrı. ayrıca geliriz oraya.
maç mı? boş verin maçı, maç öncesinde ve sonrasında daha çok ekmek var:) şaka bir yana maç için ilk defa maçın özetini izledim, ulan acaba ne oldu diye. takım ilk devrenin ortasından itibaren üç aşağı beş yukarı benzer şekilde oynuyor. hep karbon kopya, benim yazılar hep kısa. sezonun başında açıklamak için uğraştım durdum, ama şimdi neyi açıklayayım ki. gerçi geçen sezon da çok çabaladım ama skor taraftarına anlatmak zor. valla öğrendim bu işi, bir tane bile futbolla ilgili cümle kurmadan sayfanın yarısını doldurdum:)
gençlerbirliği aslında taş gibi takım. geçen hafta fenerden fark yemeleri tamamen tesadüf (intikamı aldım). şöyle, fenerbahçe deplasmanında dakka 1 gol yersen, hem de dünya çapında yılın golüne aday olacak bir gol yersen dağılırsın, gayet normal. bu akşam gençlerbirliklerin oyununu görünce geçen hafta kaza olduğunu anlıyorsun. ha şimdi geçen hafta sattılar diyen olacaktır, lütfen benimle muhatap olmasın o arkadaşlar.
geçen haftaki o travmadan sonra takımı böyle toparlamak için sanırım fuat çapa gibi biri olmak gerekli. tebrikler hocaya. oyunu bozmadan, çirkinleştirmeden, çirkefleşmeden de deplasmanda futbol oynanabildiğini gösteriyor hoca. kendisine hollanda, belçika gibi yerlerden teklifler varmış, umarım gitmek zorunda kalmaz. çünkü memleketin futbolu gelişecekse 3-4 büyüğe gelen hocalarla değil fuat çapa gibi hocaların çalıştırdığı gençlerbirlik gibi takımların sayının artmasıyla gelişecek. bu yerli hoca dilenciliği değil yavrum, çünkü fuat çapa ne kadar yerli acaba diye sorarlar adama. belki de böyle düşündüğümü sananlar sormuştur bile ama tipekslemek zorunda kalacaklar, sori.
kısacık maçtan bahsedeyim. galatasaray yüklendi gençler direndi gol çıkmadı, devre 0-0 bitti. işte tam burada galatasaray’ın işi bitiren adam eksiği su yüzüne çıktı dite düşünüyordum ki, bir devre daha olduğu aklıma geldi. unutmadan ilk devre yine tek kale gol atan kaleye şeklinde geçti. fatih hocanın takıma bunun bir deyim olduğunu, gol atsalar bile kaleye geçmeyeceklerini öğretmesi lazım, bu iş böyle olmaz. olmuyorsa fatih terim istifa !
evet, ilk golde bal vardı, kısmet vardı, büyü vardı, kuantum vardı. ikinci gol de duran top lan zaten. biz bu galatasaray’ı haftaya yeneriz lan diye düşünen fenerli var mıdır? illa ki ama inanın sayıları o kadar azdır ki. niye biliyor musunuz? yıllardır bütün maçları bizim gençlerliki yendiğimizi gibi yendiler çünkü. bunun farkında olanlar ki sayıları çok az, haftaya stadı dolduracaklar ve belki de yıllar sonra ilk defa yüreklerinde korku hissedecekler. bunu beceren adam fatih terim ama başlatan adam kesinlikle hagi.
gelelim bu gece galatasaray’ın kısır futboluna. kaleci muslera’yı geç, semih ve ujfa ve necati kartı sınırında. hadi muslera’yı da sayalım (aritmetik olarak işime geldi, sayı büyük gözükecek, ulan gazetelerin istatistikleri de böyle zaten ne sandınız) takımın üçte birinden fazlası ceza sınırında, yani sarı kart görürlerse haftaya fener deplasmanında olmayacaklar.
bu futbolcuları sahaya çıkaran hoca büyük hocadır. kendi camiasına, rakibe mesajını net iletmiştir. kimseden korkmuyoruz !
hem de rakibinin bilerek kartlar gördüğü ve ceza alması gerekirken almadığı bir ortamda. yanlış anlaşılmasın, benim umurumda değil ceza falan. rakibim karşıma tam çıksın isterim. hatta fenerbahçe’ye özel transfer izni bile verilse itiraz etmem. (maçtan sonra bunu kullanıp kafa yapma hakkım saklıdır)
ya maça gelecektim yine aklımı çeldiniz. demek istediğim şudur; eğer galatasaray takımının sarı kart sorunu olan oyuncusu bu kadar çok olmasa bu maç bu kadar zora girmezdi. bir tedirginlik, bir kendini kollama tavrı takıma sirayet ettiğinde el freni etkisi yapıyor.
sarı karttan devam edelim, geçen hafta fener maçında kart görmeyen gençlerbirlik oyuncularına haksızlık etmeyin. iki sebeple; adam maçın başında yenik duruma düşmüş, bırakın da kendisini düşünsün, maç başı para kazanıyor adamlar. ikincisi; adam asy arenaya çıkmak istiyor usta.
gelgelelim empati de bir yere kadar. örnek veriyorum; (birazdan istikamet de vericem) ben gençlerbirlik topçusu olsam böyle hesaplar yapmazdım. adama dalmam mı lazım, dalardım. belki de bu yüzden hiçbir zaman gençlerbirlik topçusu olamadım. ulan ya, ajitasyona gerek yok, hiçbir zaman 1.lig düzeyinde yetenekli (hadi kendime torpil geçeyim) kalitede olmadım.
şimdi, bu durumun ortaya çıkarttığı şeylerden biri; iki takımın oyuncularının da fenerbahçe-galatasaray derbisini oynamak istediklerini göstermiştir.
biz fatih 3 puanı risk etmedi derken oyuncular da kart görmedi.
galatasaraylı da fenerbahçeli futbolcu da bu derbiyi oynamak istiyor. siz istediğiniz gibi yorumlayın, bu mevzu her şeyden önemli.yok pfdk falan filan, hikaye. herkes tam gelsin usta.
futbolun gerçeklerine bakarsak (necip türk medyasının en sevdiği klişelerden biridir) , haftaya galatasaray kazanır. 3 atar 1 sayar gibi şeyler hafta içi çıkarsa şaşırmam, medya görevde diye düşünürüm. eğer bunların içinde galatasaraylılar varsa hesap sormaktan çekinmeyeceğimi bilirler.
şaka veya değil, bunlar bir kenara futbolun gerçekleri belli. galatasaray haftaya kadıköyde favori, elbette n.ş.a.
yani; bugüne kadar kadıköy’de galatasaray’ın karşılaştığı muamele olmazsa. örneğin fatih terim’in alnı yarılmazsa, örneğin baroni ujfalusi’ye maçtan bulaşmazsa(ki yemez bence) , örneğin muslera’nın kafasına ses bombası atılmazsa, örneğin (lan kel kim var takımda, buldum) melo’nun kafasına yumurta atılmazsa, örneğin yan hakemin kafası yarılmazsa(tarık ongun tacconi). ulan ilk aklıma gelenler bunlar, ben olsam bilmem kaç senedir yaptıklarını düşünür utanırım ama fenerbahçelilerden bahsediyorduk değil mi.
fenerli dedin de aklıma geldi, yazıyı bir fıkrayla bitireyim. twitterda bir fenerliyle konuşmaya başladık (hiç tanımıyorum rt’lerden bulaştı anladığım kadarıyla). başladı ünal aysal, cemaat, galatasaray mevzularına. ben de ona galatasaraylıların hazırladığı “adam gibi adam rte, ferit şahenk, alex-aziz-rte gibi bir kolaj gönderdim.” şimdi susacak mısın dedim. el-cevap : biz fenerliyiz asla susmayız.
bu çocuk tanınmış değil diye kale almayalım mı? ulan aziz-şekip-ilhan-bedri-lube-abdullah-ömer farklı mı sanki. azıcık farklı olanı anında reddediyorlar lan zaten; ziya şengül.
kürekler boşuna be usta.
ya, nereye yazacağımı bilemedim. her hafta bir aksiyon yapıyorum. bu haftaki şöyle; 2.golden önce iki seçenek verdim. ya emre sol ayakla kapalının köşeye (alışın bunlara, tv’nin karşısında kalan tribüne yakın köşe) vuracak ya da selçuk aynı yere vuracak. net belirttim orası sol ayaklı adamın yeri(solak olduğumdan mı acaba) ve topu içerden dışarı döndürerek vurulabileceğini söyledim. ama ekledim de; öyle sağ ayaklar var ki, topu barajın ters tarafından döndürüp çatalı bulabilen, inan da bunlardan biri. inan vurdu gol oldu.
o değil de, maçtan önce bir vesileyle çocukluk arkadaşlarımı gördüm. beni tanımadılar yahu, kıskandılar sanırım, hepsi çok yaşlanmıştı.
unutmadan, aslında puan farkı 12.
*
standart tabii ki. asy arenada galatasaray’ın kazanması kadar doğal başka bir şey daha varsa o da suyun n.ş.a. 100 derecede kaynamasıdır.
maçın öncesine gidelim ki, bu benim yazıyı uzatmak için bulduğum formüllerimden biridir. geçen hafta fenerbahçe’ye 6-1 kaybetti gençler. efendim formda bir galatasaray gençler’e kim bilir kaç tane atar gibi fotomaç ve kahve muhabbeti yapmayacağım tabii ama bunu kaşıyan, kaşımak isteyen çok oldu, olacak da. hafta boyunca göreceğiz.
burayı aklı başında futbol izleyicisinin takip ettiğini varsayarak, futbolun aritmetiğinin bu kadar basit ve de saçma olmadığını söylemeyi ayıp sayıyorum. bence insanlar aristo’yu yanlış anladı.
efendim sarı kartı olan oyuncuların durumu ne olacak. fatih hoca kart sorunu olan oyuncularının tamamını oynattı. haftaya fenerbahçe deplasmanı sonrada içerde trabzon maçı var. hoca diyor ki, gençlerbirlik de 3 puan fener de. burada taraftar için çok makara malzemesi var ama işin mantık kısmını da es geçmemek lazım. haaaa, söz konusu topçular kart görmediler, orası ayrı. ayrıca geliriz oraya.
maç mı? boş verin maçı, maç öncesinde ve sonrasında daha çok ekmek var:) şaka bir yana maç için ilk defa maçın özetini izledim, ulan acaba ne oldu diye. takım ilk devrenin ortasından itibaren üç aşağı beş yukarı benzer şekilde oynuyor. hep karbon kopya, benim yazılar hep kısa. sezonun başında açıklamak için uğraştım durdum, ama şimdi neyi açıklayayım ki. gerçi geçen sezon da çok çabaladım ama skor taraftarına anlatmak zor. valla öğrendim bu işi, bir tane bile futbolla ilgili cümle kurmadan sayfanın yarısını doldurdum:)
gençlerbirliği aslında taş gibi takım. geçen hafta fenerden fark yemeleri tamamen tesadüf (intikamı aldım). şöyle, fenerbahçe deplasmanında dakka 1 gol yersen, hem de dünya çapında yılın golüne aday olacak bir gol yersen dağılırsın, gayet normal. bu akşam gençlerbirliklerin oyununu görünce geçen hafta kaza olduğunu anlıyorsun. ha şimdi geçen hafta sattılar diyen olacaktır, lütfen benimle muhatap olmasın o arkadaşlar.
geçen haftaki o travmadan sonra takımı böyle toparlamak için sanırım fuat çapa gibi biri olmak gerekli. tebrikler hocaya. oyunu bozmadan, çirkinleştirmeden, çirkefleşmeden de deplasmanda futbol oynanabildiğini gösteriyor hoca. kendisine hollanda, belçika gibi yerlerden teklifler varmış, umarım gitmek zorunda kalmaz. çünkü memleketin futbolu gelişecekse 3-4 büyüğe gelen hocalarla değil fuat çapa gibi hocaların çalıştırdığı gençlerbirlik gibi takımların sayının artmasıyla gelişecek. bu yerli hoca dilenciliği değil yavrum, çünkü fuat çapa ne kadar yerli acaba diye sorarlar adama. belki de böyle düşündüğümü sananlar sormuştur bile ama tipekslemek zorunda kalacaklar, sori.
kısacık maçtan bahsedeyim. galatasaray yüklendi gençler direndi gol çıkmadı, devre 0-0 bitti. işte tam burada galatasaray’ın işi bitiren adam eksiği su yüzüne çıktı dite düşünüyordum ki, bir devre daha olduğu aklıma geldi. unutmadan ilk devre yine tek kale gol atan kaleye şeklinde geçti. fatih hocanın takıma bunun bir deyim olduğunu, gol atsalar bile kaleye geçmeyeceklerini öğretmesi lazım, bu iş böyle olmaz. olmuyorsa fatih terim istifa !
evet, ilk golde bal vardı, kısmet vardı, büyü vardı, kuantum vardı. ikinci gol de duran top lan zaten. biz bu galatasaray’ı haftaya yeneriz lan diye düşünen fenerli var mıdır? illa ki ama inanın sayıları o kadar azdır ki. niye biliyor musunuz? yıllardır bütün maçları bizim gençlerliki yendiğimizi gibi yendiler çünkü. bunun farkında olanlar ki sayıları çok az, haftaya stadı dolduracaklar ve belki de yıllar sonra ilk defa yüreklerinde korku hissedecekler. bunu beceren adam fatih terim ama başlatan adam kesinlikle hagi.
gelelim bu gece galatasaray’ın kısır futboluna. kaleci muslera’yı geç, semih ve ujfa ve necati kartı sınırında. hadi muslera’yı da sayalım (aritmetik olarak işime geldi, sayı büyük gözükecek, ulan gazetelerin istatistikleri de böyle zaten ne sandınız) takımın üçte birinden fazlası ceza sınırında, yani sarı kart görürlerse haftaya fener deplasmanında olmayacaklar.
bu futbolcuları sahaya çıkaran hoca büyük hocadır. kendi camiasına, rakibe mesajını net iletmiştir. kimseden korkmuyoruz !
hem de rakibinin bilerek kartlar gördüğü ve ceza alması gerekirken almadığı bir ortamda. yanlış anlaşılmasın, benim umurumda değil ceza falan. rakibim karşıma tam çıksın isterim. hatta fenerbahçe’ye özel transfer izni bile verilse itiraz etmem. (maçtan sonra bunu kullanıp kafa yapma hakkım saklıdır)
ya maça gelecektim yine aklımı çeldiniz. demek istediğim şudur; eğer galatasaray takımının sarı kart sorunu olan oyuncusu bu kadar çok olmasa bu maç bu kadar zora girmezdi. bir tedirginlik, bir kendini kollama tavrı takıma sirayet ettiğinde el freni etkisi yapıyor.
sarı karttan devam edelim, geçen hafta fener maçında kart görmeyen gençlerbirlik oyuncularına haksızlık etmeyin. iki sebeple; adam maçın başında yenik duruma düşmüş, bırakın da kendisini düşünsün, maç başı para kazanıyor adamlar. ikincisi; adam asy arenaya çıkmak istiyor usta.
gelgelelim empati de bir yere kadar. örnek veriyorum; (birazdan istikamet de vericem) ben gençlerbirlik topçusu olsam böyle hesaplar yapmazdım. adama dalmam mı lazım, dalardım. belki de bu yüzden hiçbir zaman gençlerbirlik topçusu olamadım. ulan ya, ajitasyona gerek yok, hiçbir zaman 1.lig düzeyinde yetenekli (hadi kendime torpil geçeyim) kalitede olmadım.
şimdi, bu durumun ortaya çıkarttığı şeylerden biri; iki takımın oyuncularının da fenerbahçe-galatasaray derbisini oynamak istediklerini göstermiştir.
biz fatih 3 puanı risk etmedi derken oyuncular da kart görmedi.
galatasaraylı da fenerbahçeli futbolcu da bu derbiyi oynamak istiyor. siz istediğiniz gibi yorumlayın, bu mevzu her şeyden önemli.yok pfdk falan filan, hikaye. herkes tam gelsin usta.
futbolun gerçeklerine bakarsak (necip türk medyasının en sevdiği klişelerden biridir) , haftaya galatasaray kazanır. 3 atar 1 sayar gibi şeyler hafta içi çıkarsa şaşırmam, medya görevde diye düşünürüm. eğer bunların içinde galatasaraylılar varsa hesap sormaktan çekinmeyeceğimi bilirler.
şaka veya değil, bunlar bir kenara futbolun gerçekleri belli. galatasaray haftaya kadıköyde favori, elbette n.ş.a.
yani; bugüne kadar kadıköy’de galatasaray’ın karşılaştığı muamele olmazsa. örneğin fatih terim’in alnı yarılmazsa, örneğin baroni ujfalusi’ye maçtan bulaşmazsa(ki yemez bence) , örneğin muslera’nın kafasına ses bombası atılmazsa, örneğin (lan kel kim var takımda, buldum) melo’nun kafasına yumurta atılmazsa, örneğin yan hakemin kafası yarılmazsa(tarık ongun tacconi). ulan ilk aklıma gelenler bunlar, ben olsam bilmem kaç senedir yaptıklarını düşünür utanırım ama fenerbahçelilerden bahsediyorduk değil mi.
fenerli dedin de aklıma geldi, yazıyı bir fıkrayla bitireyim. twitterda bir fenerliyle konuşmaya başladık (hiç tanımıyorum rt’lerden bulaştı anladığım kadarıyla). başladı ünal aysal, cemaat, galatasaray mevzularına. ben de ona galatasaraylıların hazırladığı “adam gibi adam rte, ferit şahenk, alex-aziz-rte gibi bir kolaj gönderdim.” şimdi susacak mısın dedim. el-cevap : biz fenerliyiz asla susmayız.
bu çocuk tanınmış değil diye kale almayalım mı? ulan aziz-şekip-ilhan-bedri-lube-abdullah-ömer farklı mı sanki. azıcık farklı olanı anında reddediyorlar lan zaten; ziya şengül.
kürekler boşuna be usta.
ya, nereye yazacağımı bilemedim. her hafta bir aksiyon yapıyorum. bu haftaki şöyle; 2.golden önce iki seçenek verdim. ya emre sol ayakla kapalının köşeye (alışın bunlara, tv’nin karşısında kalan tribüne yakın köşe) vuracak ya da selçuk aynı yere vuracak. net belirttim orası sol ayaklı adamın yeri(solak olduğumdan mı acaba) ve topu içerden dışarı döndürerek vurulabileceğini söyledim. ama ekledim de; öyle sağ ayaklar var ki, topu barajın ters tarafından döndürüp çatalı bulabilen, inan da bunlardan biri. inan vurdu gol oldu.
o değil de, maçtan önce bir vesileyle çocukluk arkadaşlarımı gördüm. beni tanımadılar yahu, kıskandılar sanırım, hepsi çok yaşlanmıştı.
unutmadan, aslında puan farkı 12.
*