maçtan yeni geldim, sıcaklığım, terim, boğaz ağrımın tatlı acısıyla yazıyorum yazımı.
ligin 24. haftası, rakip antalyaspor.
ilk 11'imiz; muslera, ujfalusi, semih, gökhan, hakan, melo, selçuk, emre, riera, engin, elmander
baros yedekler arasında duruyor, o'nun yokluğunda 4-4-2 oynamaya alışmış olan takım da eski güvenini kaybetmiş gibi görünüyor.
bin bir zorlukla maça gelen taraftarın buz gibi havadaki sıcaklığıyla ısınıyor parçalı giymiş futbolcular ve maça başlıyorlar. ilk dakikalarda selçuk'un kafası dışında pek bir pozisyonumuz olmasa da yine de oyunu rakip sahaya yıkmış durumdaydık. bundandır ki rakip takım kontra atakla golü buldu. golde hatası olan kişi sayısı birden fazlaydı... golden 13 dakika sonra galatasaray bir penaltı kazandı, penaltıyı gole çeviren melo'ydu. ilk yarı böylelikle 1-1 sona erdi.
ikinci yarı başlarken oyuncu değişikliği bekledik ama gerçekleşmedi. riera başta olmak üzere 2 değişiklik yapılabilirdi ancak terim ilk yarıdaki 11'le başladı ikinci yarıya. buna da 10 dakika dayanabildi, riera ve gökhan çıktı, sabri ve baros oyuna dahil oldu.
oynadığı iki maçın birinde hakeme itirazdan kart gören baros, yine attırmayı başardı kendini. 10 kişi kalan galatasaray çok güç kaybetmemiş göründü zira o dakikadan sonra daha da baskılı oynamaya başladı. direkten dönen top, kaçan pozisyonlar, açılamayan ortalar... galatasaray rakip sahaya iyi giden ancak son topu yapamayan bir görüntü içindeydi. maç bu şekilde sona erdi. maçtan gözümüze takılanlara bakacak olursak...
semih kaya, mersin maçından sonra en iyi maçını oynadı. mersin maçında bir de kritik hata yapmıştı ancak genel olarak çok belli etmişti yerini bu maçta da sıfır hatayla oynadı.
bir ujfalusi gerçeği var ki bu takımı ayakta tutuyor. adam 33 yaşında da olsa şu anda eboue'yi saymazsak üzerine sağ bek tanımıyorum türkiye'de. stoper olarak da faydasını her maçta görüyoruz... henüz skora etki edecek net bir hatasını görmedim geldiğinden beri, umarım da görmem.
maçın kötüleri hakan, riera ve ne yazık ki selçuk'tu. orta açmaktan aciz iki sol kanat oyuncumuz var ki her paslaşmalarında giden pozisyonlar sayesinde avucumuzdaki başımızı patlatır olduk. selçuk geldiğinden beri en formsuz maçını oynadı bunu da havaya bağlıyorum ancak selçuk'ta son 2-3 maçtır bir düşüş var, umarım hemen toparlanır.
baros oyuna girecekken tribünden bir ses duydum, unutmayayım diye telefonuma not ettim. aynen şöyleydi; " yemeyin lan! gol yemeyin, baros giriyor oyuna yemeyin ! " taraftar bu kadar güveniyor, inanıyor baros'a. o kadar çok seviyor ki... baros bu sevgiyi çoğu zaman hak etmiyor ne yazık ki. ben de çok seviyorum kendisini, bugün çok kızsam da. o kaybetmiyor sadece, takımı da kaybediyor... bunun farkına varır umarım.
kardan 'adam'ları bitirdik sıra geldi kar topunun hikayesine...
sen türk futbolunun en önemli dönüm noktasında milli takım kaleciliği yapmış insan. sen türk futbolunun en önemli 3-4 kulübünde oynamış tecrübeli file bekçisi. sen yüzlerce maç oynamış, kalesini kapatmış, çoluğunun çocuğunun rızkını ekmek parasını kazanmaya çalışan profesyonel. hiç mi utanmıyorsun şu hareketleri yaparak? hani galatasaray taraftarı eve gittiklerinde annesine bakıp seni hatırlayacaktı? nerede kaldı o delikanlı hareketler? şimdi der ki yanlı medya " o kadar küfür edersen adam çileden çıkar " ulan sen değil miydin sami yen'de oranı buranı tutan, dönüp taraftara artist artist bakıp surat yapan, dalga geçen? şimdi hala utanmadan maç sonunda ellerini açıp döne döne gitmekte neyin nesi? niye gaza getiriyorsun bu maça elinden dişinden arttırıp parayı buluşturup maça gelen insanları ? niye günahını alıyorsun insanların? neden? sen bunu yapınca daha mı büyük oluyorsun yoksa biz sana küfür edince daha mı küçülüyoruz? bunun cevabını ben biliyorum. hepimiz bir şerefsizin günahını alıyoruz ama sen milyonlarca masumun günahını alıyorsun. aramızdaki fark da bu ömer çatkıç. bunu böyle sok o parlak kafana...
http://ask-ifutbol.blogspot.com/...lar-ve-kar-topu.html