---
alıntı ---
bu ünlü şarkının hikayesi ise çok ilginç... türkiye'de büyük takımlarda genelde "rant kavgasına" dönüşen amigoluğa karşı örnek bir hikaye liverpollu joseph'in hayatı...
avusturalya'dan liverpool'a göç eden wisdright ailesinin en küçük çocugu joseph, başlangıçta hiç hoşlanmamıştır yeni çevresinden. yaşadığı uyum sorunun farkına varan, liverpol'a daha önceki senelerde göç etmiş, kendisi gibi avusturulya'lı arkadasları onu bir gün taraftarı oldukları everton'ın maçına götürürler. evertonun maçı ezeli rakipleri liverpool'ladır. o gün tribünlerin büyük coğunluğu gece mavisi rengine bürünmüş everton'lılar oluşturmuştur. kale arkalarından birine sıkıştırılmış kırmızılı liverpool taraftarları ilk yarının sonundaki 2-0'lık everton üstünlüğüne rağmen seslerini daha da yükselterek takımlarına destek olmaya devam ederler.
nitekim taraftarlarının olağanüstü desteğiyle, liverpool önce beraberliği yakalar daha sonrada son dakikalarda öne gecer. ve artık avazları çıktığınca bağıran liverpool taraftarlarına karşın sus pus olan everton tribünlerinden sadece bir kişi eşlik eder liverpol seyircisine: joseph wisdright!!!
deliye dönen evertonlıların elinden arkadaşları zor kurtarır joseph'i. işlerin en kötü gittiği anda bile canlılıklarından hiçbir şey kaybetmeyen, son dakikaya kadar takımlarına olan desteklerini sürdüren liverpolluların bitmek tükenmez umudu çok etkilemistir joseph'i. o günden sonra maç öncesi arkadaşlarının aldığı everton formasını bir kenara bırakan joseph bir daha hiç çıkarmayacağı kırmızı liverpool formasını geçirir sırtına. ilk günlerde bir hobiden öteye gitmeyen liverpool takımı, yaşam felsefesi olur zamanla. öyle ki, sadece maçlara gidip sesi kısılana dek bağırmak, içindeki liverpool tutkusunu doyurmamaya başlamistır artık...
çok önceden üye oldugu taraftar derneğinin başkanlığına aday olup yıllar önce gittiği ilk maçta kendisini evertonlulardan koruyan dostlarından biri olan (o da sonra joseph gibi liverpool'a dönmüştür) ian woodpack'i bir oy farkla geçerek başkan seçilir. hayatının en büyük tutkusu olan liverpool'a kendini adam fırsatını yakalamıştır artık.
70'lerin sonundaki başarılarda başlıc etken olan tribün desteğini yönlendiren joseph adı liverpool'la özdeşleşmeye başlar zamanla. takımın birkaç farklı yenik duruma düştügü maçlarda umutlarla beraber azalan tribün desteğini yüregindeki sonsuz inançla ateşleyen joseph birçok maç sonunda galibiyetin baş mimarı ilan edilmistir basın tarafindan. zamanla oyunculardan fazla sevilmeye başlayan joseph'in liverpool için atan kalbi ne yazik ki 1985'de takımının juventus'la brüksel'de oynadığı şampiyon kulüpler kupası finali öncesinde tribünlerde gerginleşen havayı yatıştırmaya çalışırken çıkan izdihamda duruverir.
maç sonrasinda ingiliz basini kupayi kaybetmenin nedenleri arasına koyar joseph'in ölüm haberinin liverpool'lu futbolcularca duyulmasını. tribünler asla unutmaz joseph'i ve gecen yıl dortmund'ta oynadıkları uefa kupası finalinin ardından liverpool'a kupayla dönen oyuncuların ilk işi joseph'in mezarını onbinlerce liverpool tutkunuyla birlikte ziyaret etmektir. kupayı hergün tazelenen kırmızı güllerin arasına bırakan gerard houlier, dönüp gözyaşlarını tutamayan ian woodpack'e sarıldığında onbinlerce liverpool'lu hep bir ağızdan söylemeye başlamıştır joseph'in yıllar önce yazdığı ve bugün bütün dünyanın her köşesinde futbolseverlerin bildiği marşı..
fırtınada yürürken başını hep dik tut ve karanlıktan sakın korkma
çünkü sonunda altın rengi bir gökyüzü ve mutluluğun gümüşten şarkısını bulacaksın
hayallerin sarsılsa da, altüst olsa da, rüzgarda yürümeye devam et
yağmurda, yürümeye devam et
kalbinde umutla, yürümeye devam et ve bil ki, hiçbir zaman yalnız yürümeyeceksin
asla ama asla yalnız yürümeyeceksin.
---
alıntı ---