ne bal bal demekle ağız tatlanır ne iki maç izleyince futbol duayeni olunur. futbolu oynamak da izlemek de futboldan anlamak da apayrı mevzulardır. her işin olduğu gibi futbol izlemenin de, futbolu takip etmenin de yöntemleri vardır. sen kalkıp gecenin bir vakti uykun gelsin diye lig 1 maçı izleyince fransa ligi uzmanı olmuyorsun, olamazsın da veya ne bileyim senede bir izlediğin takımın herhangi futbolcusuna maç içinde dikkat ettin diye o futbolcunun tüm oyun yapısını çözmüş olmuyorsun olamazsın. gözümüzün önündeki futbolcuları bile bazen aylar yıllar geçiyor da çözemiyoruz. iyi mi kötü mü, hangi oyun yapısını seviyor hangi oyun yapısında etkili oluyor tam manada bilemiyoruz. çünkü her maç deneme yanılma olduğu gibi her bir maçın kendine özgü detayları oluyor. en ufak bir detay değişikliği de futbolcuyla etkileşiyor.
resme ömrünü adamış insanla yeni öğrenmiş kişi aynı ürünü ortaya koyabilir mi? evet futbol yorumlamak için de futboldan anlamak için de bir ömür harcamak gerekmez ama elbette bir birikime sahip olmak gerekir. öyle langadanak bir maç izlemekle duayen mi kesilinir yahu. her işin bir emek dönemi vardır. birikimin olmadan alt yapın olmadan duayen kesilemezsin. ben bilirim modlarına giremezsin. girmemelisin. futbolu iyi analiz etmek öyle kolay mı sanılıyor? guardiolalar, mourinholar ne emekler vererek belli analiz yeteneklerine ulaşıyor. ünlü scoutlar onlarca yıllık tecrübeden sonra emeklerinin karşılığını alabiliyorlar. mesaj gitmiştir, neyse...
vainqueur da vainqueur, hay çeneniz batsın diyeceğim şimdi. öyle kesin öyle emin konuşuyorlar ki kendisini överken, sanırsın 80 küsur maçını izleyip hepsini raporladı. alsınlar da görün muhteşem orta sahanızı(!) desem olan galatasaray'ıma olacak onun için hiç öyle bir temennide de bulunmuyorum. bak arkadaşım, tane tane anlatacağım.
1) vainqueur hantal bir oyuncu, istediğiniz maçını izleyin topa koşan, rakip oyuncuyu baskısıyla bunaltan bir orta saha asla değil. beli de yeterli esnekliğe sahip olmadığı için zaman zaman hatalara sebebiyet veriyor. bizim orta sahamızdaki temel sorun sertlikten de ziyade hız eksikliği. tolga da rakibe gayet sert giren rakibini yıldıran bir oyuncu olmasına rağmen orta sahadaki o yaraya tam olarak derman olamıyor. sebebiyse onun da ağır bir futbolcu olması. ortadan gelen rakiplere yetişemeyip kontralarda gol veya pozisyon yememize neden oluyor bu durum. ayrıca hız sorunu olduğunu bilen orta saha ikilimiz de eksik yakalanmamak için santranın gerisinde kalınca bu sefer de hücumda yeterli zenginliği oluşturamıyoruz. esas sorunumuz çeviklik ve hız.
2) vainqueur çok koşan bir orta saha değil, de jong gibi bekleyen ceza saha yayımız ve orta yay arasında konumlanıp burada kalan bir futbolcu. genellikle de stoper ikilisinden topu alıp bir ilerisindeki adama topu dürtmekle görevlendiriliyor. maçlarını açıp izleyenler demek istediğimi çok net anlıyor şu anda. topla 70 kez buluşuyorsa zaten temizinden 35'i selçuk gibi al gülüm ver gülüm işiyle geçiyor. kalanında da pozisyon icabı top yanındaysa müdahele edip olayın içine giriyor ender şekilde. oyunun içinde hele ki tempolu futbollarda vainqueur'u gözünüz kaybeder. topla alakasız yerlerde sıklıkla görülür ki dolayısıya maçın içinde olan bir orta saha değildir. eh elimizde zaten selçuk inan var ve fazlasıyla görünmez oyuncu kontejanını dolduruyorken ne diye bunun bir de ikincisini alalım ki. ha selçuk'tan vücut olarak daha sıkı ve yapı olarak daha sert ancak gelin görün ki selçuk inan bizlerin aradığı orta saha için asla bir kıstas da olamaz.
buyrun burada en temiz oynadığı maçlardan biri var ve bu maçta bile al gülüm ver gülüm yapıp yukarıda bahsettiğim alan içinde top bekliyor. dinamizm, tempo falan hak getire:
https://www.youtube.com/watch?v=TtjY96-LPpY 3) vainqueur yıllar geçtikçe ağırlaşıyor. belki teorik olarak optimum verimi verebileceği yaşlarda olmasına rağmen her geçen sene daha da hantallaşıp modern futboldan uzaklaşıyor dolayısıyla bugünkü fiziki kapasitesi bile tam manada yetmezken bir de iki yıl sonraki halini düşünmek dahi istemiyorum. hakeme yetişemeyen bir oyuncumuz daha olsun isterseniz o sizin bileceğiniz iş tabii.
4) fernando, imbula gibi sıradışı orta sahalarla dip dibe girip ha aldık ha alacağız konumundayken yangından mal kaçırır gibi ''hemen alın şu adamı'', ''önce vainqueur'' falan demek hatta daha da ileri gidip vainqueur için fernando'dan daha iyi demek şu sıralar benim günlük eğlence kotamın hatırı sayılır bir kısmını karşılıyor ki ne mutlu bu yorumlarda bulunanlara.
vainqueur'un bazı arkadaşların bahsettiği şekilde performans vermesi için gidip garavel ustaya onlarca özellik yüklettirmesi lazım. öyle bir durum işte siz hesap edin.
ayrıca tekrar bir düşündüm de herhangi bir galatasaray taraftarının fernando yerine vainqueur'u istemesi çok komik bir şey ya cidden.
baya baya komik hem de. ya adama gidip sorsan sen mi fernando mu diye o bile düşünmeden fernando der.
gelmişler burada fernando'dan daha iyi diyorlar. (özellikle bir arkadaş)
rahmetli ahtapot paul sizden daha iyi biliyordu futbolu. mekanı cennet olsun.
not: oyuncu kötü olmamakla beraber bahsedildiği kadar da iyi değildir, hele ki feenando ile kıyaslanacak çapta biri hiç değildir.