• 1
    "vefa istanbul'da bir semt adıdır, galatasaray'da da. oldukça gecikmiş bu yazı, galatasaray'daki 'vefasızlığı' eleştirmek için kaleme alınmıştır.

    merak etmeyin, size sabri'den bahsetmeyeceğim. yedi sülalesini geçindirecek parayı galatasaray'dan kazanıp, aksine çok azını verenlerle işim yok. ben ünal aysal'dan bahsedeceğim. 70 yaşında belçika'daki işini, evini bırakıp "gel bizi kurtar" yakarışları eşiğinde galatasaray'ın başına geçen adamdan.

    ünal aysal babamın oğlu değil. galatasaray'da başkanlık makamına her zaman saygı gösterilir, öte yandan başkanlara da geldiği gün 'gidici' gözüyle bakılır. hiçbir başkan, bir hagi'nin, bir sneijder'in, bir arroyo'nun sevildiği gibi sevilmez. normal olanı da bu zaten.

    ancak, her ne şart altında olursa olsun, sezar'ın hakkı sezar'a verilsin istiyorum. galatasaray camiası, ada'da 50 kuruşa çay içmenin, galatasaray yönetiminde koltuk elde etmenin derdinde olan dinozorların ve fenerbahçe tarafından ele geçirilmiş medyanın gazına pek çabuk gelerek eski başkanına 'epeyce' haksızlık ediyor.

    şimdi, son zamanlarda, hem yazılı ve görsel basında, hem de sosyal medyada sıkça "ünal aysal kulübü bırakıp kaçtı" şeklinde yorumlar okuyoruz. serhat ulueren, başına fazla güneş geçtiği için 2-3 güne bir davetlere katılan adamın kelimenin gerçek anlamıyla kaçtığını iddia ediyor da, biz o kadarını ciddiye almıyoruz artık. yalnız aysal'ın 'zor zamanda kulübü bırakıp gittiğine' dair epey güçlü bir yargı oluştu.

    peki ünal aysal kulübü bırakıp 'kaçtı' mı? aslında ne oldu?

    dününü hatırlamayan camia, galatasaray. ünal aysal'ın başkanlığa gelişini, başkanlık sürecini ve başkanlıktan ayrılışını yeniden hatırlayıp, tüm bu bilgiler ışığında totalde bir ünal aysal portresi oluşturmak daha doğru sanki.

    ünal aysal'a yönelik eleştirileri kabaca toparlarsak;

    1- ünal aysal kulübü borç batağına sürükledi.

    en kuyruklusundan yalan! ünal aysal kulübün başına geldiğinde borç 370 milyon dolar kadardı. gittiğinde ise 380 milyon dolar. bu arada 80 milyon dolar kadar borç faizi ödendi.

    bakın arkadaşlar anlayabilin diye büyük harflerle yazıyorum: borç toplam 10 milyon dolar artti. bu arada, gezi direnişinden sonra yiğit bulut'un aklına uyup faizleri yükseltmeyen ultra zeki hükümet yüzünden kur farkının coştuğunu da hatırlatalım.

    normal şartlar altında bir spor kulübünün sadece -bakın yine büyük harflerle yazıyorum ki kafanıza girsin- 10 milyon dolar borç arttirarak ortalama bir performans sergilemesini beklersiniz değil mi? hayır öyle de olmadı. galatasaray sadece futbolda, o süre zarfında 2 şampiyonluk, bir ikincilik, bir türkiye kupası, 2 süper kupa, 2 kere şampiyonlar ligi'nde son 16'ı, birinde çeyrek final oynadı.

    yahu bu taraftar drogba'yı galatasaray formasıyla gördü, sneijder'ı şaşırmış italyan ve -aysal'ın ne kadar zeki bir adam olduğunu bir kez daha kanıtlayan- rizeli izin verdikçe hala görüyoruz. ne çabuk unuttunuz?

    aysal bu kulübe geldiğinde tüm gelirler harcanmıştı, ne çabuk unuttunuz? 3 yıllık loca gelirleri, stat isim hakkı geliri, çoktan harcanmıştı. aysal buna rağmen, takımı tüm çöplerden temizleyip sıfırdan takım inşa etti. (evet, bunu fatih terim'le birlikte yaptı, biliyorum.)

    o kadar nankörsünüz ki, basketbolda 23 yıl sonra şampiyon olduğumuzu, bizimkinin 3 katı bütçelere sahip fenerbahçe ülker'le anadolu efes'in yapamadığı top 8'i yaptığımızı, kadınlarda kupa 1'i aldığımızı, kadın baskette yıllar sonra gelen şampiyonluğu, hepsini unuttunuz.

    öyle nankörsünüz ki, aysal'ın kulübün ekonomisini düzeltmeye çalışırken nelerle uğraştığını da unuttunuz. spk'nın tarihte eşi benzeri görülmemiş bir karara imza atarak engellediği sermaye artışını da söylesenize? spk'nın ucube kararı yüzünden kasaya 140 milyon tl girebilecekken girmedi. ha bu arada "keşke başkan olsa" dediğiniz adnan öztürk'ün o sermaye artışına engel olmak için neler yaptığını bir bilseniz... sırf ünal aysal başarısız olsun diye.

    ünal aysal, başarılı bir iş adamı olarak, galatasaray'ı dibe batmak üzereyken tutup çekip su üstüne çıkardı. hedeflerden, hayallerden vazgeçerek değil üstelik. feda demedi, televizyonda para dilenmedi, galatasaray'ın potansiyelini en iyi şekilde kullanmanın yollarını aradı. bunları bir noktaya kadar yapabildi. çünkü bu ülkede futboldan kazanabilecek paranın bir sınırı var. futbol dışı gelirleri devreye sokmak zorundasınız.

    hemen bir örnek verelim, 2012-2013 sezonu uefa yayın hakkı gelirlerine bakalım. ferit şahenk'in galatasaray'a attığı kazığı ne çabuk unuttunuz? tüm dünyada şampiyonlar ligi takımları yayın hakkından yüzde 85, uefa avrupa ligi takımları yüzde 15 oranında pay alırken, bizde aynı oran yüzde 40'a yüzde 60 yapılmadı mı? biz şampiyonlar ligi'nde çeyrek final oynadığımızda 5.2 milyon euro alırken, fenerbahçe 6.5 milyon euro almadı mı?

    türkiye'de ancak bu kadar büyürsün demiştik. aysal da bunu gördü. kulübü çağ atlatmak için dünyada eşi benzeri olmayan değerdeki arazileri kullanmak istedi. bakın "riva'yı satacaktı" diyorsunuz, kafanıza iyice girsin diye yine büyük harflerle yazıyorum, kullanacakti.

    ama izin vermediler. aysal, evet gelecek bu karanlık günleri görmüştü, ancak karanlık günler geleceği için değil, karanlık günlerden kurtulmaya izin verilmediği için başkanlıktan ayrıldı.

    başkan'ın başkanlık yapmasına izin vermezseniz, neden başkanlık yapsın?

    2- ünal aysal döneminde kulüp iyi yönetilmedi. profesyoneller iyi seçilmedi, yanlış insanlara görev verildi.

    bak bu doğru eleştiri güzel kardeşim. peki ne zaman iyi yönetildi, onu da bir söylesene bana? aysal'a yükleniyorsun, "kulübü çiftliğe çevirmiş" diye bas bas bağırıyorsun da, galatasaray ne zaman çiftlik gibi yönetilmedi? adnan polat? özhan canaydın? mehmet cansun? hatta ve hatta faruk süren? ben bu satırları kaleme alırken furkan aldemir skandalı patlak vermişti, emre b.'yle okan b'yi bedavaya kaçıran faruk süren değil miydi?

    ha şunu dersen sonuna kadar sana katılırım: ünal aysal gibi zeki, başarılı, vizyon sahibi bir adamın, bu çiftlik düzenini yıkmasını beklerdim, umut ederdim ama yapamadı ve hayal kırıklığına uğradım. bak bu güzel. bu doğru. ama o kadar kusur kadı kızında da olsun be!

    3- ünal aysal'ın şike çetesine karşı durduğunu nereden çıkardınız, öyle bir şey yoktu.

    canım kardeşim, sen rahmetli ibrahim yazıcı ve 'mafyatik kabadayımız' ibrahim hacıosmanoğlu hariç, aziz yıldırım hakkında kötü konuşmaya cesaret edebilen başka kulüp başkanı sayabilir misin bana? cavcav deme, küme düşme olmasın diye kendini paralıyordu, geçiniz.

    sen duygun yarsuvat'ın 'şike hükümlüsü' diye açıklama yaptığını düşünebiliyor musun? alp yalman demiyorum bile bak farkındaysan.

    "maçıma şikeci hakemi atama derken inadıma atadın, ben bu maça çıkmıyorum" diyecek başka başkan var mı? 17 haziran günü hissettiğiniz gururu, kıvancı hangi sportif başarı hissettirdi şimdiye kadar?

    fenerbahçe'nin her terbiyesizliğini sineye çeken başkanları ne çabuk unuttunuz? illa galatasaray taraftarı lağımda tutulurken fenerbahçe'yi alkışlayan başkanlar mı lazım? tff takımı doğrarken, elinden gelen ölçüde bu tff'ye kafa tutmaya çalışmadı mı bu adam? siz bu ülkede yaşamıyor musunuz, bu ülkedeki hükümet baskısından haberiniz yok mu? kulüp; hiçbir şey yapmıyorken bile, stadının çatısıyla, yoluyla, tff'siyle, spk'sıyla dört koldan kuşatılmadı mı?

    siz galatasaray divan kurulu'nun bir günden bir güne, galatasaray'a saran kuşatmayı eleştirdiğini gördünüz mü? yahu, yönetimi, "bu fenerbahçe şike yaptığı halde niye süper lig'de? niye futbolda adaletin sağlanması için mücadele etmiyorsunuz?" diye eleştirmesi gereken divan kurulu, "vay efendim tüm kurullarla, dostumuz fenerbahçe'yle kavgalıyız" diye çığırmadı mı aylarca?

    ünal aysal ne yapacaktı? ciddi soruyorum, 75 yaşındaki adam gerilla birliği kurup dağa mı çıksın hükümete karşı? elinden geldiğince deveyi gütmeye çalıştı. hiç şikayet de etmedi. ama ne zaman ki, ucuza çay peşindeki dinozorlar adamı hedef tahtasına oturttu, o zaman pes etti. "dışarıda milyon dertle uğraşıyorum, uğraşayım da, ama camiam destek versin" dedi, haksız mı? galatasaray camiası, üyeleri, başkan'ın yanında durdu mu?

    aysal'in affedilmez hatalari

    bu adam da sudan çıkma ak kaşık değil tabi ki. irili ufaklı pek çok hatası oldu. madem aysal'ı değerlendiriyoruz, özellikle en ağır üçünü yazmak lazım.

    1- drogba ve eboue'ye yapılan ırkçılığın üzerini örtmesi

    uzun uzadıya anlatacak bir şey yok. irkçılık iğrenç bir şeydir, insanlık suçudur, değil türkiye'nin olimpiyat adaylığı, aysal'ın hayatı buna bağlı olsa, ırkçılığın peşini bırakmayacaktı. artık uefa'ya mı gider, fifa'ya mı gider, cas'a mı gider, aihm'e mi giderdi bilmiyorum, bunu temizleyecekti.

    2- erdoğan'ın vizyon toplantısına katılması

    kimse bir kulüp başkanından dönemin başbakan'ına gider yapmasını beklemiyor. ancak o güne yurt dışında bir toplantı koyup, nezaketle reddedebilirdi. bu adam böyle isimleri etrafında toplayarak kendine meşruiyet yaratıyor. galatasaray başkanı'nın orada yeri yoktu.

    3- selçuk ve burak'ın sözleşmesini uzatması.

    hazır sözleşmelerinin bitmesine 2'şer sene kalmışken, elimizden çıkarıp kurtulacaktık. yanlış yaptı. futbol takımının şu anda bu kadar kötü olmasının sebebi bu hamle. adamları satamıyoruz da çünkü.

    ve diğerleri...

    sonuç olarak, önümüzde, 3 yıl içinde olan bütün iyi gelişmeleri başkalarına, bütün kötü gelişmeleri de aysal'a yazmak epey adaletsiz. başkan'ın yolu da açık olsun, galatasaray'a kazandırdıkları için teşekkür edip, bir mucize olup bu iğrenç camianın yok olmasını beklemek dışında elimizden pek bir şey gelmiyor. "

    yazan: deniz doğruer (d_dogruer)

    http://www.medyaslan.com/...tulan-gercekler.html
App Store'dan indirin Google Play'den alın