galatasaray'ın kaybetse de kazansa da oynadığı sıkıcı ve ömür törpüsü futbol yüzünden kendi kendime bir oyun geliştirdim. rakip takım ne zaman bizim yarı sahada paslaşmaya başlasa rakibin yarı sahasının o tarafa doğru bakıyorum. biraz paslaşmalar uzayınca hemen o kadrajdan koşarak
umut bulut giriş yapıyor. koşuyor; ama ne topu kapabiliyor ne de adamların pas trafiğini etkileyebiliyor. umut koşa dursun, adamlar aynı pas trafiğine devam ediyor; çünkü sadece koşuyor. adamın pas açısını kapatma falan yok. işte o fırtına gibi kadraja giriş anını beklerken yaşadığım ufak çaplı adrenalin ve beklenti son dönemlerdeki sıkıcı futbola dair net bir örnek.
şaka bir yana bu adam
galatasaray'ın 11'inde oynayacak kalitede değil; hepimiz hem fikiriz. ama bu adam en azından çabalıyor, sahada bir şeyler yapıp o yetenek eksikliğini telafi etme çabasında. bir de yeteneksiz olduğu halde zerre çabalamayan ve ego patlaması yaşayanlar var takımda. tam manasıyla suya atlayan adamın ayağına bağlı taş gibi her an takımı dibe çekiyorlar.
ha hem onlar hem
umut gitmeli takımdan, asla bu seviyede değiller; ama umut ile ilgili bu parantezi açma ihtiyacı hissettim.