• 276
    bence maçları 70 oynanması konusunda gereksiz hassasiyet göstermiş. kendisi muhtemelen şampiyonlar ligindeki takımların fizik güçleri böyle değildir demek istemiştir. oradaki tehlikeye dikkat çekmiştir. ama bence fazla abartmış.

    oynadığımız resmi maçlar fb, kasımpaşa, beşiktaş, ve bursaspor. fb ve bjk maçlarında gol atamadık. kasımpaşa çok diri takım, çok iyi takım. bursaspor ise bizden fizik olarak baya üstün aslında. çünkü onlar yaklaşık 1.5 ay önce resmi maç oynamaya başladı. ve biz de fizik olarak hazır değiliz. bugün elmander bile fizik olarak hazır değil diye yedeğe yazılıyorsa düşünün siz takımın gerisini.

    dikkat çektiği nokta doğru ama gereksiz büyütmüş. zamanla dediği şeylein gereksiz vesvese olduğu ortaya çıkar.
  • 277
    her zaman severek okuduğum uğur meleke bu sefer yanlış tahlil yapmış. bizim sorunumuz rakibin oyundan düşmesini beklemek değil, bizim sorunumuz rakibe öldürücü vuruşu yapamamak. geride kalan maçlara baktığımızda (bursa maçı hariç) hepsinin ilk yarısında en az 4 tane net pozisyon harcamışız. eğer biz onları gole çevirebilseydik, şu an muhteşem galatasaray diye başlıklar atılıyordu.
    uğur meleke'nin bu yazıyı kötü niyetle yazdığını düşünmüyorum, sadece yanlış tahlilde bulunmuş.
  • 278
    son yazısı milliyet gazetesi internet sayfasında "maçlar 70 dakika oynansaydı sarı-kırmızılıların puanı yalnızca 2 olacaktı" başlığı ile verilen yazar, sorun yazdıkları değil, yaptığı tahlilin yanlış olması da değil, bu cümlenin bir kesime yaranmak için* yazılması ve hemen ardından milliyet tarafından kullanılmasıdır. bir arkadaşın yukarıda dediği gibi.

    --- alıntı ---

    bazen bin okuyup bir söylemekte fayda vardır.

    --- alıntı ---
  • 284
    son yazısında yine döktürmüş.

    http://skorer.milliyet.com.tr/.../1595049/default.htm

    --- alıntı ---

    abdullah hoca pazartesi günkü basın toplantısında “herkes değişime saygı duyacak” dedi. savunmanın göbeğinde ömer-semih, ileride sercan’lı değişim gerçekten saygıdeğer. ama bir değişimden söz ediyorsak; bu, gitmeye çalıştığımız brezilya 2014’te 34’ünü görecek emre kadar, 29’luk selçuk etrafında da olmalı. belli ki milli takım çatısı kurulurken gümüşdağ-avcı-buruk-belözoğlu arasındaki telepatik uyumdan faydalanılmış. ama dünya kupası yolunda ihtiyacımız olan esas uyum, selçuk-arda-umut-burak arasındaki...
    bunu farklı kazanılmış, abdullah hoca’nın ve de emre’nin yıldızlaştığı bir günün sonunda yazdığımın farkındayım. evet, herkes değişime saygı duymalı. biz de duymalıyız... emre de... hatta abdullah hoca da..

    --- alıntı ---
  • 285
    uğur meleke' nin 19 eylül 2012 manchester united galatasaray maçı kritiği;

    “hızlandır” tuşu

    dünya kupası’nda bulgarlar yarı final oynayabilir, yunanistan veya danimarka avrupa şampiyonu olabilir. amaşampiyonlar ligi farklıdır, sürprize fena halde kapalıdır. devler ligi’nin finali de 15 yıldır ipoteklidir: aristokrasi sınıfı (3 büyük ülke: ing, isp, ita) ve onlara oyuncu sağlayan burjuvazi sınıfının (4 baş altı takım: bayern, lyon, psv, porto) dışına nerdeyse hiç çıkmaz. belki de futbolda tecrübenin en değerli olduğu arena burasıdır, dünkü galatasaray 11’inde de eboue-melo-hamit hariç deneyimli oyuncunun olmaması müsabakanın en kritik detayı… manu’nun maça çok süratli başlayıp erken bir gol bulmasının nedeni de bu.

    galatasaray’ın şok ilk 10 dakikanın ardından denge kurabilmesindeki kritik faktörse elmander… ev sahibi bir futbol devi, ama onlar bile tek santrforla oynuyor, kagawa’yla orta sahayı beşliyor. galatasaray’sa orta sahadaki eksikliğini ancak (bkz: defansif santrfor) elmander girince kapatabiliyor. o dakikadan sonra g.saray, şampiyonlar ligi’nde bıraktığı yerden devam ediyor; ilk devrede toplam şutlarda 8’e 4, isabetlilerde de 5’e 2 üstünlük kuruyor. iki kez de gole çok yaklaşıp direği geçemiyor.

    ikinci devrede manu’nun kontrolü tekrar ele almasıysa ülke futbolunun özeti gibi: digitürk 79’uncu kanalda bir premier lig maçı izlerken 77’de bir süper lig maçına geçtiğimizde kumandada bir “hızlandır” tuşu aramamız da bu yüzden… türkiye ligi’nin temposuyla dört büyük ligin temposu arasındaki fark son 10 yılda arttı. dün de kendi liginde daha tempolu maçlar oynayan manu, bu tempoda müsabaka oynama alışkanlığı zayıf olan galatasaray’a karşı ikinci devrede daha fazla ayakta kaldı, hepsi bu…

    yine de dün gece old trafford’da tam üç kez direği geçemeyen galatasaray, biraz daha şanslı olsa… stark, umut’la aydın’a yapılan müdahalelerden birine penaltı çalsa… veya melo bütün bir yaz dönemini transfer hikâyesiyle değil, gerçek bir hazırlık kampı yaparak geçirmiş olsa ve manchester’a hazır gelse… galatasaray, ingiltere’den hak edilmiş 1 puanla dönüp grupta işini çok kolaylaştırabilirdi.

    olmadı. ama galatasaray dün gece oynadığı umut veren futbolla son 16’nın açık favorisi olduğunu gösterdi diyebiliriz rahatlıkla…
  • 287
    bilyoner de yapmış olduğu maç yorumları:

    (265) vallecano - mallorca
    yorumcu : uğur meleke tercihi : x-2 kupona ekle (oran :1.47 )
    yorumu : ligin en zayıf defansına sahip olan ve 29 golle en çok gol yiyen takımı olan vallecano,
    birkaç önemli eksiği olmasına rağmen tomer hemed gibi golcüye sahip olan mallorca karşısında evinde zorlanır.
    misafir takım puana yakın.

    (278) valladolid - granada
    yorumcu : uğur meleke tercihi : üstü kupona ekle (oran :1.75 )
    yorumu : granada'nın sezon başından bu yana sıkıntısı golcülerinin formsuzluğu ve defanstaki bireysel hatalar.
    romen torje ise en formda isim. valladolid evinde iyi takımlardan ve manucho etkili bir golcü. iki taraf da gollerle maçı üste taşır.

    (291) aston villa - arsenal
    yorumcu : uğur meleke tercihi : üstü kupona ekle (oran :1.35 )
    yorumu : aston villa'da geçen sezon en büyük sorun golcü bent'in sakatlık sorunu nedeniyle çok şans bulamaması idi.
    bu sezon oynuyor ancak agbonlahor ile birlikte henüz istenilen seviyede değiller.
    arsenal ise iyice form tuttu. forvet ve orta saha oyuncuları çok iyi organizasyonlarla bol pozisyon üretiyorlar. gollü bir maç olur.

    (319) malaga - valencia
    yorumcu : uğur meleke tercihi : var kupona ekle (oran :1.55 )
    yorumu : zenit deplasmanından 2-2 ile dönen ve avrupa'da yenilgi tatmayan malaga, ligde de çok iyi performansın ardından kayıplara başladı.
    özellikle iç sahadaki maçlarda mağlubiyetler yaşadı. valencia ise şampiyonlar ligi'nde evinde bayern ile 1-1 berabere kaldı.
    ligdeki futbolları da çok iyi ama golcü soldado kart cezalısı. iki takımın da en azından 1'er gol bulacağını düşünüyorum.

    (328) betis - real madrid
    yorumcu : uğur meleke tercihi : üstü kupona ekle (oran :1.2 )
    yorumu : betis geçen hafta kalecisinin maçın başındaki bireysel hatalarının cezasını sevilla karşısında 5 golle çekti.
    defans henüz iyi bir uyum yakalayamadı. benat ve ruben martin etkili golcüler. real madrid'de benzema golleriyle döndü.
    betis de etkili golcüleriyle gol bulur.
  • 288
    sizin takımınız hangisi?

    yirminci yüzyıl dünya futbol filminin neredeyse tamamında bir figüran olmaktan öteye gidemeyen türkiye’ye önemli yardımcı rollerden birini kazandıran nesil, 1993 akdeniz oyunları şampiyonlarıydı. emre aşık, alpay, abdullah, bülent, tugay, hakan, sergen, arif ve ergün’lü o altın jenerasyon, euro’96 katılımıyla ülke futbolunun kaderini değiştirdi. 6 sene içinde 500 sayfalık türk futbol tarihi kitabının 400 sayfasını elleriyle yazdılar.

    birinci altın neslimizin dip yaptığı letonya serüveni günlerinde türk futbolu meğer ikinci altın neslini buluyormuş. euro 2008 yarı finalisti ikinci altın oyuncu grubunun temelleri, 2004 avrupa ümitler şampiyonası elemelerinde atılmış. o elemelerde joe cole’lü ingiltere, ronaldo-quaresma’lı portekiz gibi devleri yenen jenerasyon, 7-8 yıl boyunca milli takımımızın temel taşlarıydılar: volkan, servet, tuncay, hamit-halil, sabri, toraman, selçuk ve arkadaşları…

    bir altın nesli dünya üçüncülüğü, ikinci altın nesli avrupa dördüncülüğü kazanan türk futbolu bu yıllarda yeni altın jenerasyonunu arıyor. 2005’te abdullah avcı ile avrupa şampiyonu ve dünya dördüncüsü olan gençlerden çok umutluyduk, ama caner-nuri-onur-aykut dışında bu çocukları tükettik, a milli takıma geçişlerini sağlayamadık. ama bir başka oyuncu grubu, 2008 u17 avrupa şampiyonası’nda dördüncü olan takım, bugünlerde bizi daha fazla umutlandırıyor sanki…

    birinci takım
    1991 ve 1992’lilerden oluşan o jenerasyon, 2008’de antalya’daki avrupa şampiyonası’nda yarı final, bir yıl sonra nijerya’daki dünya şampiyonası’nda da çeyrek final gördüler. o grupta daha sonra a milli takım forması giyen emre çolak, batuhan karadeniz, gökhan töre ve soner aydoğdu ile şu anda süper lig’de iyi işler yapan orhan gülle, muhammet demir, engin bekdemir, özgür çek ve abdülkadir kayalı var. seri kenar oyuncuları ömer ali şahiner ve eren albayrak, kaleci deniz mehmet, sağ bekler okan alkan ve kamil çörekçi ile stoper sezer özmen de halen çıkış yapabileceğine inandığımız genç isimler.

    herkes bana süper lig’de tuttuğum takımı soruyor, doğrusu ligde beni en çok heyecanlandıran ekip bu. bu takıma sizin de, türkiye’nin potansiyel 2018 dünya kupası takımı gözüyle bakmanızı öneririm doğrusu…

    ikinci takım
    bu araştırmayı yaparken denk geldiğim bir başka takımsa, yukarıdaki takımın panzehiri adeta! “sizin yetenekli gençleriniz süper lig’de şans bulamazsa kimler o formaları giyiyor” un yanıtı gibiler… mayıs-haziran 2006’da portekiz’de düzenlenen u21 avrupa şampiyonası’nı muhtemelen hiçbirimiz hatırlamıyoruz, ama az sonra sayacağım isimleri duyduğunuzda bu şampiyonanın bizim için hiç de sıradan olmadığını anlayacaksınız.
    hollanda’nın şampiyon, ukrayna’nın ikinci bitirdiği, klaas-jan huntelaar’ın gol krallığı tacını taktığı bu turnuvada bakın kimler oynamış: ev sahibi portekiz’in kaptanı portolu ricardo quaresma … ilerleyen günlerde inter ve chelsea forması giyen yıldız futbolcunun son durağı beşiktaş olmuştu. takımın santrforu portolu hugo almeida’nın yolu da bremen’den sonra dolmabahçe’ye düştü. 2006 avrupa ümitler şampiyonası ev sahibi portekiz orta sahasının iki yıldızından manuel fernandes, o sırada benfica’da. adını liverpool ve chelsea’de büyüten raul meireles’se o günlerde porto forması giyiyor.

    portekiz’le birlikte a grubu’nda mücadele eden fransa kadrosunda bugün sivasspor forması giyen jacques faty ile elazığsporlu julien faubert var. aynı gruptan çıkamayan alman jenerasyonundan bugünkü a milli takımlarına kimse gelememiş, ama süper lig yolunu tutanlar olmuş: herthalı malik fathi kayserispor’da, fürth’lü roberto hilbert beşiktaş’ta saygı görmüşler.

    2006 avrupa ümitler şampiyonası a grubu’nda almanya ve portekiz’i alt ederek yarı finale çıkan sırbistan-karadağ takımındaysa ivanovic, milijas, vucinic gibi yıldızlar var. onlar gibi üst düzey liglerde tutunamayan takım arkadaşlarından milos krasiç fenerbahçe’ye, dusko tosiç gençlerbirliği’ne, milan stepanov’sa mersin’e yerleşmiş durumdalar. turnuvanın diğer dikkat çekici isimleri arasında antalyalı ismail aissati ile antepli haris medunjanin de var!

    sanırım bu iki takımdan çıkarılacak bir küçük ders var: kulüpler düşük maliyetli yerli oyuncularına zamanında şans verirlerse, gençliğinde avrupa ve dünya şampiyonaları’nda çeyrek finaller/yarı finaller olan futbolcular bu başarılarını üst yapıya da taşıyabilirler.
    eğer türk kulüpleri bu gençlere o şansı vermekten imtina ederlerse, alt yaş turnuvalarında alt ettikleri rakipleri ilerleyen yıllarda daha fazla gelişiyor, onları geçiyor ve milyon eurolarla türkiye’ye transfer oluyorlar.

    süper lig’in son 20 yılının transfer hikâyesinin özeti de aşağı yukarı bu.

    sanırım önce hangisinin bizim takımımız olduğuna karar vermemiz gerek: 2005’te avrupa şampiyonu, 2008’de avrupa üçüncüsü olan, 2009’da dünya şampiyonası’nda çeyrek final oynayan türkler mi? yoksa 2006’da varlık gösteremeyen almanlar, sırplar ve portekizliler mi? sahi, sizin takımınız hangisi?

    uğur meleke
  • 290
    top oynamadığı, sahaların tozunu yutmadığı o kadar çok belli ki...
    tamam akil adam. oturmasını kalkmasını biliyor. eli ayağı düzgün. iett hareket amiri olabilirmiş. başka başka işler de yapabilirmiş. ama futbol bazen başka şeyler de istiyor. ve başka şeyler istediği zamanlarda da bu adam kendisini fazlasıyla ele veriyor. istediğin kadar futbola değişik açılardan bak, kuper oku. hiçbir zaman güngörenspor'un lise terk sağ beki erkan kavak(iyi topçu) kadar bu oyuna hakim olamazsın. bu oyunun böyle bir sadakati var. ve ben bu tarafını çok seviyorum.

    haftalardır fatih terim'in adaleti diye zırvalayıp durdu bu herif. hatta bunu sözlüğe taşıyıp, yazıları üzerinden imparator'u gören bazı kamiller de oldu. baros dediler, yekta dediler :(

    yekta-melo konusunda söyledikleri çok da mantıksız değil aslına bakılırsa. hani bir şeye oturtabilirsin. ama futbol onun sandığı, düşündüğü gibi değil işte. bu oyunda tüm doğruları yan yana yapınca görüntüyü elde edemeyebiliyorsun. bilinen doğrular yanlış yollara sokabiliyor seni. uğur meleke'nin kestiremediği ve kestiremeyeceği de tam olarak bu.

    yekta, melo'dan daha formda bir adam olabilir. ki doğrudur da. ama melo yekta'dan 4-5 gömlek daha iyi bir oyuncudur. hadi 4-5 gömlek daha iyi bir oyuncu da olmasın. kafa kafaya olsunlar. imparator tercihini gene melo'dan yana kullanır. çünkü geçen sezon şampiyon yapmış bu adam onu. futbolda bu tip şeyler önemlidir.

    yekta oynamayı hakediyor. doğru. ama melo oynamalı. melo oynar.

    maç içerisinde çok berbat oynayan bir oyuncu normalde oyundan çıkarılır di mi? doğrusu budur. ama imparator onu yapmaz işte. hiçbir zaman sahanın en kötü oynayan oyuncusunu çıkarmaz. hamit'i şimdiye kadar çoktan koşu kalitesi filan deyip kızağa çekmişti aykut. ama imparator en önemli maçlara hamit'le başladı. bundan sonra da öyle yapacak.

    matematikte 2+2=4 edebilir ama futbol böyle değil. bazen formayı en haketmeyen adama verirsin. kötü oynadığını bildiğin halde maç sonu performansından çok memnunum dersin. fark bu. o yüzden fenerlisinden beşiktaşlısına tüm futbolcular 'çalıştığın en iyi teknik direktör'' sorusuna ''fatih terim'' diyor.

    başka bir adam yok çünkü.

    tamam mı koçum?
  • 291
    ali ece ve mehmet demirkol ile beraber türkiye'nin en iyi futbol yazarıdır. işi teknik direktörlük yapmak olmadığı gibi, asla yanılmamak ya da yanlış cümle sarf etmemek de değil. her insan gibi, sarf eder. bir şey üzerine konuşmak için o konuda kusursuz olmak gibi imkansız bir gerekliliği, uğur meleke gibi değerli bir insana karşı argüman olarak sunanlar ancak komik olurlar.

    öte yandan, dediğim gibi, kendisi bir teknik direktör değildir. futbolu ve sistemi çok iyi bilir, kalemi kuvvetlidir, dürüsttür ve sahadaki oyunu da gayet iyi okur. sen burada eleştiriyorsun otu boku, e bırak da bunca çalışmaya ve emeğe bu adamcağız da eleştirsin, bir iki defa da 'sence' hatalı cümle söylesin değil mi?

    (melo-yekta konusunda fatih terim'e getirdiği eleştiride de bence haklıdır, sadece 'fatih terim'in adaleti yok' gereğinden sert bir cümle olmuştur.)
  • 294
    futbolu t a a r a b t kadar iyi bilmeyen yorumcu :( yorumlarını "tamam mı koçum?" gibi arabesk, dandik, çakma polat alemdaroğlu ifadeleriyle bitirememesi de başka bir eksiği :( zavallım :(

    can yücel der ki "kendini bi halt sanmaktan daha kötü bir şey varsa o da kendini iki halt sanmaktır." ne sanıyosunuz arkadaş siz kendinizi, anlamıyorum. bir boku da beğenin. küçük dağları siz yarattınız. he canım, he... hangi sirkte çalıştığınızı da söyleyin de gelip orada da seyredelim sizi.
  • 297
    kendisinin bugünkü yazısına baktığımda yazısısnın başlığının "meireles’in cezası düşmeli" olduğunu gördüm.

    http://skorer.milliyet.com.tr/.../1645671/default.htm

    22 aralık 2012 fenerbahçe karabükspor maçı ile ilgili neden yazmamış diye düşünürken aslında yazısının o maçla ilgili olduğunu şaşkınlıkla gördüm. ilk paragrafta fenerbahçe'nin ve aykut kocaman'ın oyun içi hatalarından üç cümleyle karabük'ün oyununundan ise yarım cümleyle bahseden meleke yazının geri kalanında tamamen meireles'in cezasının neden düşmesi gerektiğinden bahsediyor. sorun uğur meleke'nin meireles'in cezasını düşmesi gerektiğini savunması falan değil. benim asıl kafama takılan nasıl oluyor da uğur meleke gibi bir yazar futbol dışı bir meseleye bu kadar eğilebiliyor?

    benim buna verebildiğim cevap aşağı yukarı söyle. uğur meleke'nin bu sezon için yazdığı önceki yazılara baktığımızda da, sürekli olarak galatasaray ve fatih terim'e olan eleştiriler getirdiğini görüyoruz. fatih terim'in adaletinden tutun da galatasaray'ın saha içi sorunlarına kadar pek çok yazı yazdı meleke. buna karşılık fenerbahçe ve aykut kocaman için daha olumlu ifadeler kullandı. belli ki, galatasaray'ın bu seneki oynadığı oyunla bir yerlere gelemeyeceğini, buna karşılık fenerbahçe'nin form grafiğini arttırarak rakiplerinin önüne geçeceğini düşünüyordu. bunu fanatik bir bakış açısıyla yaptığını söyleyecek değilim. kafasında bu düşünceleri oluştururken meleke'nin haklı olduğu pek çok nokta elbette vardır. ama meleke ısrarla görmediği bazı gerçekler de vardı. mesela çok eleştirilen fatih terim'in özellikle kazanılması gereken kritik maçlarda oyuna nasıl etki ettiğini, kötü bir sezon geçirseler de galatasaray'daki bazı oyuncuların maçların kaderini nasıl değiştirdiğini sürekli görmezden geldi ya da bunların uzun vadede galatasaray'ı ayakta tutamayacağını düşündü. buna karşılık, oldukça formsuz sezon geçiren ve kendi evindeki maça tecrübesiz yedek kalecisiyle çıkan mönchengladbach gibi orta sıra alman takımına ve sakatlıklarla boğuşan marsilya'ya karşı fenerbahçe'nin aldığı galibiyetler sanırım uğur meleke'nin gözünü fazlasıyla boyadı.

    oysaki uğur meleke'nin bugünkü yazısında birkaç cümle ile anlattığı fenerbahçe'deki sorunlar sadece saha içiyle sınırlı değil. o meşhur 3 temmuz sürecinden beri fenerbahçe sürekli saha dışı olayların üzerine oynayarak, bunları kaşıyarak kendisine avantaj sağlamaya çalıştı. bunun sayesinde geçen sene ligden düşürülmemeyi başardılar, olmadık playoff uygulamasıyla şampiyonluk umutlarını sürdürdüler. bu sene de bunu devam ettirdiler ve özellikle aykut kocaman aracılığıyla sürekli mağdur ve mazlum edebiyatı yapıldı, bizzat fatih terim ve galatasaray sürekli hedef tahtasına oturtuldu. 17 kasım 2012 eskişehirspor fenerbahçe maçı ile bu siyaset daha da yukarı tırmandırıldı, açıklamaların dozajı arttırıldı, görsel ve sosyal medya aracılığıyla iş linç kampanyalarına kadar gitti. ve bu son meireles olayı da bu sürecin bir parçası oldu. ancak meireles olayı yüzünden armayı öpme gibi bir şovla başlayan karabük maçında fenerbahçe'nin acizliğini herkes gördü. ekstra motive olması beklenen maçta fenerbahçe yokları oynadı zira artık bell ki geçen sene başarılı olan gerginlik siyaseti ve mazlum edebiyatı fenerbahçenin oyuncularını motive etmek bir kenara artık ters tepip onları olumsuz etkiliyor.

    sonuç olarak, karabük maçıyla ortaya çıkan tablo meleke'nin kafasındaki şablona (galatasaray'ın geriye düşeceği ve fenerbahçe'nin öne çıkacağı) hiç uymuyor. galatasaray rakiplerinin önüne geçmişken fenerbaçe beşiktaşın da gerisinde kalmış durumda. meleke kafasında kurduğu şablonu sorgulamak ve neyi eksik ya da yanlış düşündüğünü anlamak yerine işin kolayına kaçıyor ve fenerbaçe'nin bilinçli bir biçimde yürüttüğü gerginlik siyasetine ve mazlum edebiyatına su taşıyor. hem de bunu yaparken "bugün sokakta herkes bu cezayı konuşurken, meireles öyküsü maçın önüne geçmişken bu gündemi görmezden gelmek de imkânsız tabii" gibi ucuz bir demagojiye başvuruyor ki, kendisinin sevilmesini sayılmasını sağlayan niteliklere, sahip olduğu o ufuk açıcı bakış açısına da ihanet ediyor. işin daha da acı tarafı meireles olayından bahsederken bile hiçbir özgün fikir ortaya koymuyor, kuru bir dille talimatnamedeki kurallardan bahsediyor.

    benim uğur meleke'den beklediğim "neden sokaktaki herkes meireles olayından bahsediyor" ya da "işin kuralı kitabı dışında meireles olayına daha farklı nasıl bakabiliriz" gibi soruları sormasıydı. ama belli ki kafasındaki şablonun aksine galatasaray'ın başarısı ve fenerbahçenin başarısızlığı objektifliğini etkilemiş durumda. umarım fatih terim'in adaletinden bu kadar çok bahsetmişken, kendi adilliğini de sorgulama ihtiyacı duyar.
  • 299
    amrabat, emre çolak ve melo hakkındaki yaptığı yorumlarla futbolu hiç bilmediğini göstermiştir.

    hayır uğur, amrabat çok umut verici oynadı, galatasarayı tek başına taşıyabileceğini gösterdi, melo tam bir yıldız gibiydi çatır çatır oynadı. herkes iyiydi uğur, eleştiriye gerek yok.

    herkes o kadar iyiydi ki milyon euroluk takımımız antalyaspora 3 puan fark atarak liderliği sürdürdü.

    edit: antalyaspordan 1 maç fazlasıyla lider olarak bitirdik.

    edit: ağır ironi içeren bu entry ciddiye alınmıştır. şaka gibi...
  • 300
    galatasarayla ilgili en objektif eleştirileri yapan şahıs. söylediklerinin çoğunda da haklı çıktı. emre çolak bu kadar ilk 11'i hak etmiyor dedi, sözlükte kendisiyle ilgili beyblade vs. gibi abuk sabuk benzetmeler yapılıyordu. 1-2 hafta sonra doğru olarak kesildi kadrodan tribünlerin tepkisi de azaldı. melo konusunda yüzde bi milyon haklı olduğunu düşünüyorum. bu sezon melo'nun iyi oynadığı maç sayısı 3'ten fazla değil. onun yerine yekta'nın oynadığı maçlarda çok daha iyi top oynadık. dolayısıyla burada da kendisinin haklı çıktığını söyleyebiliriz.

    ligtv'ye gitmesini yadırgasam da bence futbol bilgisini tartışmak abesle iştigaldir. hele türkiye gibi futbolu bilmeyen ya da yorumlayamayan insanların bu işten dünyaları kazandığı bir ülkede yaşamakta isen.
App Store'dan indirin Google Play'den alın