• 30
    çok da yanlış olduğunu düşünmediğim sanrı. bunu bir sanrı haline getiren, bu lig kapsamında oynanan şeyin modern futbolda karşılığının olmaması sebebi ile uluslararası maçlarda bu ligden çıkan takımlarımızın tokat manyağı olup dönmesidir.

    oysa türkiye ligi de kendi dinamikleriyle aslında zor ve kırıcı bir ligdir.

    en önemli zorluklardan biri standartlara sahip olmamasıdır. üç hafta sonraki maçın günü-saati garanti değildir. bir maçta faul çalınan pozisyona diğerinde çalınıp çalınmayacağı muammadır. her sezon yolu lige düşen birkaç anarşik hoca hariç futbol oynatma niyeti olan hoca yoktur. 15-20 metre derinlikte 11 kişiyle 90 dakika 95 dakika hiç sıkılmadan kazık gibi durarak bekleyebilen rakiplerle uğraşmak gerekebilir. bir takıma aşırı zorluk çıkaran bir takım diğerine buyur geç diyebilir. bütün bir hafta ideal 11'ine göre hazırlandığın rakipte aniden maç sabahı 3-4 oyuncu kadro dışı kalabilir. eylül-aralık arası sahaya sağlık için spor parolasıyla çıkan takımlar ocak-nisan arası efsane milan kadrosuna dönüp götü kurtarınca mayıs ayında tekrardan laylayloma dönebilir.

    bu örnekler uzar gider...

    diğer bir zorluk da elbette rekabettir. 7/24 mümkün olan tüm kaynaklardan pompalanıyor olması ve türk halkının hayatsızlığı sebebiyle karşılık bulması sebebi ile rekabetin kendisi artık sportif gerçeklikten hatta hayatın gerçekliğinden kopmuş bir noktadadır. günün herhangi saati atılan bir tweet haftanın maçlarını etkileyebilir. internete yüklenen ve gerçek bile olmayan bir video bir futbolcuya ceza aldırabilir. abuk sabuk futbolculara rekabet iklimi gereği manasız paralar ödenebilir. şampiyon takım federasyondan 5 milyon euro, yayıncı kuruluştan 17 milyon dolar alırken 75 milyon euro bonservis bedelli transfer yapabilir. yapılacak transferleri sosyal medya belirler. hatta bazen "karşı istihbarat" tarzı manipülasyonlarla transferlere yön verilebilir. gerçeklikten kopuk nefret ortamında özellikle galatasaray ve fenerbahçe için en önemli konunun diğerinin şampiyon olmaması olduğu gibi bir gerçek vardır. saha içinde iyi işler yapan ve yapma potansiyeli olan bir hoca eğer ezeli rakip şampiyon olmuşsa gözünün yaşına bakılmadan kovulur. üç değil otuz üç sene üst üste şampiyon olan hoca bir sene es verirse, hele de araya ezeli rakip girerse o koltukta duramaz. aynı şekilde hiçbir işe yaramayan bir futbolcu bir derbi maçında futbol dışı bir performansı sebebiyle yıllarca sözleşme almaya devam edebilir...

    bu örnekler de uzar gider...

    bu lig ayrı bir cehennemdir. ne kadar çaptan düşmüş dahi olsa mourinho'yu bile uçurtma yapıp uçurabilir. tıpkı ülkede her şeyin en kalitesizinin en pahalıya alınabiliyor olması gibi, yılın 12 ayı günde 7/24 bağır çağır kavga verilip karşılığında işte senede iki derbi galibiyeti üç beş gün de şampiyonluk sevinci yaşanır. ligi rekor serilerle domine eden takım üç tane avrupa maçı üst üste gelince hallaç pamuğu gibi dağılır. tek yaptığı topu rakibe verip üçüncü bölgede şok pres yapmak olan bir takımdan 10 dakikada 3 tane falan yiyebilir. üç senedir üst üste şampiyon olan takımın hala daha kadrosunda eksikleri falan olabilir...

    çünkü bu ligin dinamikleri bambaşkadır. bu lig deliliğin ta kendisidir. gerçekliğin ötesinde kendi gerçekliğinde boğulmuş bir batakhanedir. taraftarından yöneticisine, hakeminden malzemecisine herkesin suyunu sıkar ama ortaya çıkan şeyin futbolla alakası yoktur. muhtemelen her kura çekiminde "lokum gibi kura" dediğimiz ama güle oynaya dört beş atıp gönderen takımların taraftarını geçtim yöneticileri bile bizim sıradan bir taraftarın çektiği çilenin yirmide birini çekmiyordur.

    ortaya çıkardıkları şeyin sportif olarak farkını çok şükür her fırsatta görüyoruz...
App Store'dan indirin Google Play'den alın