ömer hayyam'ın güzel bir sözü ile başlayalım.
"deniz, deniz olduğu için dalgalanır; ama çöpe sor, hep onun içindir dalgalar."
kısaca koca devran döner, ama sen her şeyin senin için olduğunu zannedersin, her şeyi kendine yorarsın diyor hayyam.
"totem" terimi kuzey amerika yerlilerinden doğan bir kavram olmakla beraber birçok kabile ve medeniyette vardır. her kabilenin dini inanışına göre farklılık gösteren totemler genelde semboller ile ruhları temsil eder. çoğu kabile ruhlarının bu totemlerden geldiğine inanır. aşağıdaki şekilde olduğu gibi tahta gibi, kaya gibi nesneler üzerine semboller çizilerek yapılır.
http://gss.gs/W52.jpg toplumumuzda belli dilekleri, istekleri olan insanların dilekleri gerçekleşsin diye bir takım eylemlerin içerisinde bulunmasına totem yapmak diyoruz. geldiği köken itibariyle doğru bir tanımlama olsa gerek. müslümanlık kültüründe bunun karşılığı "adak". ancak işin içine dini karıştırmak istemeyenler için veya nispeten daha "önemsiz" olduğu düşünülen şeyler için daha informal olan eylemlerdir totem yapmak.
evren sonsuz bir gerçeklik. düşündükçe sizi yutan, aklınızla açıklayamadığınız ve izahatı çok zor olan bir olgu. hiçbir şeyin sizin kontrolünüzde olmadığını düşündükçe de mantık sınırlarımızın zorlandığı bir gerçek. oysaki insanın doğası gereği kendisini merkeze alması gerek. örneğin afrika'da açlıktan ölen çocukların umurumuzda olması derecesiyle kendi çocuğumuzun ölmesinin umurumuzda olması derecesini düşünün. insanın kendini ne kadar merkeze aldığına güzel bir örnektir bu. aslında herkesin kendi etrafında döner dünya. herkesin tuttuğu takımla bir bağı vardır örneğin. tinsel olarak güçlü bağlara sahip olanlar kendi ruh haline göre takımının durumunu değiştirebildiğini düşünebilir. bu tamamıyla kendini merkeze alma dürtüsünden kaynaklıdır.
işte bu nedenledir ki, taraftarı olduğumuz takımın başarılarına dahil olmak isteriz. oynanan oyuna dahil olmayı isteriz. bunun için bu sözlükte yazıyoruz, gidip storelardan alışveriş yapıyoruz, bilet alıp maça gidip dahil olmaya çalışıyoruz. işi ruhani boyutlara taşıyarak da totemler yapıyoruz ve sonucu bizim yaptığımız eylemlerle değiştirebileceğimize inanıyoruz.
çünkü bir kimlik yaratmaya ihtiyacımız var ve takım tutmak, taraftar olmak bu kimliğimizin bir parçası. taraftarlık kimliğimizi üst kimlik haline getirdiğimizde ise kendimizi işin göbeğine koymak istiyoruz. eğer doğamızda biraz ruhani ritüeller mevcut ise bu noktada totem yapmak devreye giriyor. totem yaparak müdahil olabildiğimizi düşünüyoruz. fanatik fenerli amcamın maç saatinde sürekli telefonunu kapatıp, telefonun yerini takımın atağına göre konumlandırması buna güzel bir örnek. üst kimliğini tuttuğu takımla o kadar bağdaştırmış ki kendi eylemlerinin takımın üzerinde etkisi olabileceğine içten içe inanıyor. işin garibi bunu yaparken utanıyor, kimseye belli etmek de istemiyor. çünkü içindeki realist kısım bunun gülünç olduğunu düşünüyor.
totem meselelerini kimi zaman çok eğlenceli bulsam da, aslında çok sağlıklı olmadığını düşünüyorum. kendimizi "bir şeyle" bu kadar özdeşleştirmek hiçbir zaman iyi sonuçlar doğurmaz.
evet dalgalar çöpü de temizler ama hiçbir zaman çöp özelinde değildir dalgalar...