• 7
    fatih terim'in oyun felsefesinin temeli olan cümle. özellikle her mevkinin sadece tek yönlü bir görevi ve kısıtlı bir sorumluluk alanı olan doksanlı yılların türkiye ligi'nde başarıyla uygulanınca büyük bir fark ve dominasyon yaratmıştır. 1998-2000 döneminde kadro kalitesi, kondüsyonu ve senkronizasyonundaki artışla aşama aşama o derece optimuma ulaşmıştır ki; o yıllarda yavaş yavaş birkaç mevkide görev alabilecek oyuncular yetiştirmeyi ve kullanmayı keşfederek fark yaratmaya başlayan avrupa takımlarını bile serseme çevirmeyi bilmiştir.

    zamanın reformist hocalarının takımdaki belli kalbur üstü adamlara bağlayarak parça parça ya da oyun içinde belli periyodlarda yapabildiği bir olaydı 1996-2000 kadrosunda fatih hocanın oturttuğu sistem. oyun içinde hem bek hem açık oynayabilen kanat oyuncularının, tam anlamıyla box to box denemese de onun atası sayılabilecek hem ofans hem defansta sıradan üstü orta sahaların falan yavaş yavaş kıymete bindiği yıllardı. bireysel oyuncu kalitesiyle zaten var olan büyük takımlar arasında bu tarz bir hücum/defans diziliminde oynama yapabilen takımların fark yarattığı yıllardı.

    fatih terim'in topun olduğu yer bizim için pozisyon diyerek başlattığı ve 11 oyuncuya yaydığı bu sistem o zamana göre önemli bir hamleydi. büyük oyuncularla büyüdüğü kadar uygulandıkça oyuncuları da büyüten bir sistemdi. topa doğru dalga dalga giden, üstelik hagi'nin varlığına rağmen doğru pozisyon almayla rakibini en rölanti anında bile boğabilen bir oyundu bu.

    bugün fanatizm denen bok sayesinde hakkını veremesek de, herşeye tepeden bakıp küçümsemeye alışkın olduğumuz için yeterince fark edemesek de, herhangi birşeyi biraz irdeleyip bir iki çıkarım yapmak yerine jenerik bir makarayı önemsediğimiz için anlamasak da fatih terim'i tarihin önemli teknik direktörleri arasında sokan nokta işte tam olarak budur.

    taktik maktik yok bam bam bam diye dalga konusu olan fatih terim'in 1996-2000 dönemi arasında çok kilit ve kalite isimlerle takviye edilmiş iyi bir oyuncu grubu ile yaptığı bu deneysel çalışma 10-15 yıl sonranın futbolundan izler taşımaktadır. ışık tuttu demek ne kadar doğru olur bilinmez ama ilham verdiği kesindir. son 15 yılda öne çıkan tiki taka futbolunu, onun daha da üst versiyonu olan günümüz guardiola ya da klopp futbolunu düşünmeyi mümkün kılan bir atılımdı topun olduğu yer pozisyon hamlesi...

    iyi kapanıp iyi kontra yapan takımlar vardı, hücum gücü çok güçlü takımlar vardı, her mevkide güçlü olan takımlar vardı, ve sonlara doğru oyunun belli bölümlerinde mevkilerle oynayıp kısıtlı bir şekilde rakibi afallatan takımlar vardı. ancak bunu doyumsuz bir şekilde 90 dakikaya yayan, kendisine maç kazandıracak olandan fazlasını kovalayacak kadar arsız ve doyumsuz olan, yan pası yasaklamak gibi belli kısıtlamaları ortaya koyabilen başka bir örnek yoktu.

    bugün canavar gibi top oynuyorlar, öyle bir tempo yapar ki sadece kovalamaya kalksan takımın yarısı sakatlanır dediğimiz canavar takımların ve hocaların hepsine ilham veren bir felsefedir topun olduğu yer pozisyon felsefesi...
  • 14
    hocanın oyun felsefesini ortaya koyan efsanevi söz öbeği. socrates dergi'de mevzuyla alakalı güzel bir yazı da mevcut.

    --- alıntı ---

    bir dünyanın seyredeceği

    17 mayıs'a dair en çok izlenen videolardan biri, belki de dönemin ilerisindeki bir futbol anlayışına işaret ediyordur.

    17 mayıs haftasında her yerde fatih terim’in meşhur konuşmasını bir kez daha dinleyeceksiniz, dinliyorsunuz, dinlediniz. bir kez daha paylaşılaşacak her yerde. bam bam bam kısmında coşacak herkes, “tehlikeli bölgede suat’ın adamı” dediğinde gülecek. bu paylaşımların temelinde büyük bir saygı ve gurur olabilir ama çiğnene çiğnene asıl kısmı da gözden kaçtı.

    fatih terim için ‘motivasyoncu hoca’ denir ve bunun en büyük örneği olarak bu konuşma gösterilir. oysa çok da içine girmeye gerek kalmadan, sadece o kısa konuşmaya bakınca dönemin galatasaray’ının oynadığı futbola ait emareleri görebiliriz. motivasyon kısmı sondadır. “rapid wien maçından başlayan” ile “allah yardımcınız olsun” arasındaki süreç gazdır, motivasyondur. fakat öncesi?

    ekşi sözlük’e girip gegenpressing yazınca ilk entry’yi 2013 yılından buluyorsunuz. o dönem yeni bir terim olarak tanıtılmış. gegenpressing, futbolu takip eden bir kesim için yeni olabilirdi, ama oynanan futbol yeni bir şey miydi? yoksa eskiden gelen bir mirasın daha ileri taşınmış hâli olabilir mi? futbol üstüne koyarak ilerleyen bir medeniyet. o nedenle ikinci seçenek daha uygun kaçıyor. peki eskiden kasıt ne kadar eski?

    gegenpressing’in sahibi olarak gösterilen jürgen klopp şu an liverpool’da. sezon ortasında geldiği ingiltere’nin futboluna ve ligine büyük bir heyecan getirdi. ingiliz spor yazarı jonathan wilson ise klopp’un oynattığı futbola saygı duymayı ihmal etmeden, övgüleri yumuşatmayı tercih etti. wilson’a göre gegenpressing, eski ve unutulmuş ingiliz futbolundan izler taşıyor. wilson, ”klopp, bize ingiliz futbolunun ne kadar eğlenceli olduğunu hatırlattı” diyor. haklı olabilir. wilson bir ingiliz ve ada futboluna çok daha hakim. o zaman biz de gözümüzü kendi ülkemize çevirelim ve iddiayı genişletelim; gegenpressing bu topraklarda, borussia dortmund’dan daha önce yaşamıştı. üstelik uygulanma aşamasında en büyük mağdurlarından biri de borussia dortmund olmuştu.

    2000 yılında uefa kupası’nı getiren takımın oynadığı futbolu sadece gegenpressing ile açıklamak haksızlık olur. zaten gegenpressing için ana sistem demek de mümkün değil. ama galatasaray’ın en önemli meziyeti, başlangıç noktası, gegenpressing tarzı presti. bunun kanıtı olarak 17 mayıs akşamı soyunma odasında yapılan konuşmadan faydalanabiliriz. ‘gaz veren hoca’ fatih terim’in dediklerini kısa kısa maddelerle anımsayalım.

    topun olduğu yer bizim için pozisyon
    bize vurulan topları defans, orta saha iyi takip…
    vurmaktan çekinmeyin, vurmalarına da müsaade etmeyin
    boş alan ve boş adam bırakmamak;
    bugün kaç dakika oynarsanız oynayın ama birinci dakikadan itibaren taffarel hariç, 10 kişi oynamamız çok önemli.
    top oynatmak yok.
    en iyi defans oyunu oynamaktır, oynamaktır.
    ileri gittiğimiz zaman da hep beraber topa vurur, bam bam bam bam gideceğiz ve oynayacağız.

    bu cümleleri fatih terim’in coşkulu konuşmasından sıyırıp, daha sakin bir düzleme oturtalım. ortaya şöyle bir sahne çıkıyor. topun olduğu her yere koşan, topu devamlı takip eden, beraber hareket eden, rakibe top oynatmamayı uygun gören ama topu aldığında da doğrudan kaleyi düşünen bir oyuncu grubu… gegenpressing denen oyun planı tam olarak böyle ifade edilmese de çıkış noktalarını buradan alabilir.

    fatih terim’e inanmıyorsanız, o zaman jürgen klopp’a kulak verelim; “topu geri kazanmak için en uygun zaman takımınızın topu kaybettiği andır. çünkü rakip hâlâ oyunu kurmak için nasıl pas yapacağını düşünüyordur.”

    gegenpressing bir hücum planı belki de; onu 90 dakikaya yayılan bir sitem olarak göremeyiz. zaten aynı planı 90 dakika boyunca uygulamanız için öncelikle topun rakipte olması gerekiyor. yani en azından oyunun yarısında bunu yapamıyorsunuz. geri kalan yarısında da devamlı bunu uygulamak için çok iyi bir fizik kaliteye sahip olmanız gerekiyor. terim’in yorulmak bilmeyen oyuncu grubu oluşturması bu başarısının en önemli noktalarından biri. klopp ve borussia dortmund’un antrenman metotları da bir dönem şaşkınlık ve hayranlıkla karşılanmıştı.

    bir nokta var, gegenpressing’in başarılı olması için aslında rakibinizin topla oynama mahareti olması gerekiyor. rakip topla rahat oynama alışkanlığına sahip olmalı ve siz onu bu planla bozmalısınız. yani aslında şöyle diyebiliriz; bu plan sizden daha üstün kalitedeki takımları bozmak için uygulanır.

    galatasaray’ın 2000’de avrupa’nın zirveye çıkması bu nedenle şaşırtıcı değil. topla çok iyi olan takımları bozmak için bir başka düşünce de topun arkasına geçip alanı daraltmak. 2010 yılındaki barcelona-ınter eşleşmesi gibi. biri kendi yarı sahasında oyunu kabul ederken, diğeri topun oraya gelmesine ihtimal vermeden önde rakibe basıyor. fakat sonuç olarak ikisi de kendi organizasyonda favori olmamasına rağmen finale çıkıyor.

    gegenpresing konusuna girince çıkamayız. yazının konusu da bu planın dünya futbolundaki yeri değil.

    17 mayıs 2000 günü yapılan konuşmanın, çok paylaşılan videonun ve fatih terim’in oyun tarzının, tamamen motivasyonla, amiyane tabirle ‘gaz verme’ olayıyla alakalı olmadığını kabul etmek gerekiyor. belki de oyuncularla iletişim kurarken akademik açıklamalar yapmak yerine “bam bam bam” demek daha etkili olabilir. ki o gecenin sonuna bakınca da etkili olduğu gözüküyor.

    esasında bu problem; türkiye’de yapılan işlere ve üretilenlere sırt çevirmek sorunu da değil. daha çok; burada olan bitenin çok fazla irdelenmemesi, ilgilenilmemesi ve magazinsel boyutuyla daha çok uğraşılmasının da kanıtıdır. muhakkak gegenpressing’i ilk icat eden fatih terim de değildi. şu anda klopp sayesinde, daha kusursuz hâle geldiği de bir gerçek. ama devamlı irdelenen bir olayın asıl detaydan nasıl koptuğunu bu soyunma odası videosundan ve aradan geçen 16 seneye rağmen yakından anlamak mümkün.

    17 mayıs 2000 günü uefa kupası’nı kazanan takımın oyun anlayışı hâlâ çok irdelenmeyecek ve ‘motivasyon ustalığı’ diye geçiştirilecek. bu oyunun planının detaylarını övmek isteyenler ise 18 mayıs 2016 günü aynı kupanın finaline bir kez daha bakacak. klopp’un oyun planı büyük bir icat olarak yeniden anlatılınca aslında 16 yıl öncesini yeniden hatırlamış olacağız. terim’in o konuşmanın ortasında dediği belki de öyle gerçekleşti; bi’ dünya o oyun planını seyrediyor şu an!

    --- alıntı ---

    kutay ersöz - socrates dergi

    https://www.socratesdergi.com/...unyanin-seyredecegi/
App Store'dan indirin Google Play'den alın