http://devrimderki.blogspot.com.tr/...omas-tuchel.html?m=1şu yazıyı okumayan varsa kendisi hakkında, bununla ilgili ben de vi karşılaştırma yapmak istiyorum.
ilk önce yemek konusu. biliyorsunuz bizde yani türk kültüründe akşam yemekleri birlikte yenir. herked hazır olur ki aile ortamı sağlansın. bu adam da ilk bu işle baüten mainz'ın başarısındaki en büyük etken takım olmaları. bu sezonla bi kıyaslayın bizim oyuncuları.
sonra diyor ki sahayı böldük antrenmanlarda. adam oyuncular dikine oynayabilmeye alışsın diye tam sahada hiç antrenman yaptırmamış. 30x75 gibi ikiye bölmüş. yani yan pası bitirmek için çabalamış adam. sahanın eni dar, boyu uzun. oyuncu mecbur dikine oynayacak. bu sene selçuk en çok yan pas yaptığı için eleştirildi. mancini bunu değiştirmek için ne yaptı? selçuk ilk yarıda da böyleydi son maçlara kadar da. selçuk dikine oynadığı için selçuk. mancini bunu çözemedi bi türlü.
bu sene diğer sorunumuz neydi? geriden gelip maç kazanamamak. son dakikalarda maçı çevirememek. e bu adam zaten en büyük özelliklerinden birisi. taktik deha lakabı aslında buradan geliyor. oyunu çok iyi okuyup, yerinde hamle yapıyor. yani ihtiyaç olduğunda büyük ihtimalle doğru hamleyi yapar.
sonra deplasmanda kaç maç üst üste kazanamadık. bu adam 3 maç kazanamadıktan sonra mancini gibi veysel yerine sabri'yi oynatıp her şeyin mükemmel olmasını beklemez. ilk önce veysel'le birebir ilgilenir. yine olmuyorsa belki ben yanlış oynatıyorum der. o yüzden elindekilerden max verimi alıyor. çünkü adam oyuncusunu geliştirmeye çalışıyor. mancini'nin elinde kabak, biber, yoğurt, yağ var. o menemen yapmaya uğraşıyordu. bu adamsa bunlarla türlü yaparım, yanına da ayran der. lucescu da aynısı değil mi? kalli de böyleydi. adam barış özbek'ten verim aldı. barış özbek'in tek artısı fizik gücüydü. kalli dedi sen dönen toplara baskı yap ceza sahası civarında. barış o sezon en parlak yılını geçirdi.
takımın çok eksiği var şu anda doğru. ama iskelet kadro bu adamın sistemine çok uygun. dikine oynayabilecek sneijder, selçuk, melo, burak, bruma var. bunlar aynı zamanda güçlü ve mücadeleci. pres futboluna da alışıklar. daha önce de yazdım galatasaray ve tuchel birbirine çok uyum sağlayacak durumdalar.
seksenli yıllarda izlanda'ya bile yenilen milli takım, galatasaray'ın derwall ile başlayan devrimiyle dünya üçüncülüğüne kadar uzanan bi süreç yaşamış.
galatasaray yeniden bi devrim ateşi yakmak istiyor. bunun için de referansı en sağlam olan tuchel ile yola çıkmak istiyor. taraftar diyorki yok medya yok yorumcular. o teknik direktörün değil kardeşim yönetim ve taraftarın işi. derwall zamanında antrenman basmış taraftar. yönetim ona boyun eğip gönderseydi adamı bugün anca azerbaycan futbolu kadar ilerlerdik. yönetim ve taraftar bu adamı her yerde savunacak. sahipsiz bırakmayacak ki bu boktan futbolu galatasaray devrimi yıkacak.
ben yönetimi tuchel tercihi konusunda yüzde 1 milyar destekliyorum. bu tercihe en ufak eleştiri getirirsem de ne olayım. bu tercihte yerden göğe kadar haklılar.