resim
Süleyman Luş
Takım:Çorum FK
Mevki:Sol Bek
Yaş:23
Boy:1.78
Uyruk:Türkiye
  • 111
    milli takımda kendisinin yedeği olan rıdvan, beşiktaş ile süper ligde 5-6 lig maçına çıkmış ve daha da çıkacağı neredeyse kesin gibiyken biz daha kendisinin futboluna vakıf bile değiliz. o yüzdendir ki tıpkı semih kaya, ozan kabak ve türevlerinde olduğu gibi mevkisindeki 3-4 oyuncu aynı anda cezalı veya sakat olmadan asla 11'de göremeyeceklerimizden.

    en potansiyelli altyapi oyuncusu olarak gorulen bi futbolcunun ömer bayram'ın felaket sol bek performanslarından daha korkunç işler başarabilmesi mümkünse, şu saatten sonra altyapıya 5 kuruş para harcamak dinen bile haram. kapatın, gidin o paralarla yetim metim doyurun.

    zaten oyuncu öğütmek için de bulmuşlar bi ''fiziksel olarak hazır değil'' bahanesi, yutubır ege fitness'i kondisyoner yapsalar 2 ayda hacim kazanacak çocukların üstüne 4-5 sene harcayıp, safinaz sikletinde a takıma çıkarıyorlar. yazık.
  • 115
    süleyman luş'u ilk gördüğümde ben, ergün penbe'ye çok benzetmiştim, sadece dış görünüş ve fiziksel intibası nedeniyle. -arda turan'a tipoloji olarak benzerliğini ise es geçiyorum.- o kemikli vücut yapısı ve hatta yanaklarının biraz içe göçük olması bana öyle hissettirmişti. açıkçası biraz da ön yargılıydım. aslında bu ön yargı kemikli sporculara karşı olan bir şey bende. kıramıyorum. mesela aynı şeyi andrei kirilenko için de düşünüyordum. veya şimdilerde milli beklerden biri olan nazım sangare için -ki o konuda pek haksız sayılmam- düşünüyorum. yani biraz kalas olduğunu, daha doğrusu yumuşak olmayacağını düşünmüştüm. neyse işte. aslında ön yargılarımı kırmam gerekti konusu ergün penbe'den aşikar ama...

    süleyman luş'a dönelim biz.

    öncelikle klasik birkaç bilgi verelim. mart 2001 doğumlu. sol ayaklı. 178 boyunda.

    karşılaştırma olsun diye yazıyorum. nagatomo 169, saracchi 172, mariano 176, marin linnes 177, zeki çelik 180 boyunda.

    devam.

    sert bir oyuncu. bam güm girebiliyor rakibe ve topa. fakat rakiple temas sırasında koordinasyonunu kaybedebiliyor. bu durum; vücut gelişiminin devam etmesinden, henüz gelişimini tamamlamamasından, vücudunun dengesini henüz bulamamasından, ayaklarının yere sağlam basmamasından veya güçsüzlükten kaynaklanıyor olabilir. yeterince izlemedim, yakın mesafede çalışma fırsatım olmadı haliyle. gerçi güçsüzlük diyorum ama işin rengi tam olarak öyle değil. alt yaş kategorilerinde öyle hemen göze çarpmıyor. mesela rakip futbolcuyla fiziksel olarak eş değilse altta kalıyorsa dağılabiliyor ki bu bam güm dalma meselesi de zaten genelde buralarda ortaya çıkıyor.

    yoksa hacimli değildi ama yaş grubuna görece kuvvetliydi. bu hacimsizlik ona hız, hızlanma ve çeviklik konusunda da avantaj sağlıyordu. süratle ileri çıkıyor, top sürüyor, topla ani durabiliyordu. bu ani durmalarda topun hakimiyetini de kaybetmiyor, aksine saha görüşünü de koruyabiliyor, bekletmeden pas opsiyonlarını bulabiliyordu. ki pas tekniğini ve temelini de ben açıkçası beğenmiştim. temizdi, topun süratini falan iyi ayarlıyordu.

    onun dışında pek bir şey söyleyemeyeceğim. çünkü defansif özellikler, özellikle pozisyon bilgisi karşınızdaki rakibinizle doğru orantılı analiz edilir. yani rakibiniz ne kadar geniş yelpazede hücum ediyorsa sizin savunma beceriniz de o kadar görülebilir.

    söz gelimi:
    - stoperinin kademesine giriyor mu? ters kademesi var mı? stoperinin açıklarını kollayabiliyor mu?
    - yerleşik savunmada uyuyor mu, uyumuyor mu?
    - doğru adamı marke edebiliyor mu?
    - kontralarda pozisyonu süzebiliyor mu?
    - half-space'lere atılan toplarda nasıl?
    - ters kanattan atılan diyagonallerde, veya cepheden yüksek ve alçak toplarda nasıldır?
    - karnına atak yapan futbolculara karşı, dışa çalım atanlara, içe çalım atanlara, bekinden yardım alanlara karşı nasıldır?
    vesaire vesaire...

    haliyle alt kategorilerde ve özellikle çok az maçını izlemişseniz çok bir şey ifade etmiyor bu durum. zaten çoğu şeyi göremiyorsunuz ya da çok fazla dalgalanma oluyor. yani veri hem az oluyor hem de güvenilir olmuyor. fakat bunlar genellikle -sezgiseller hariç- öğretilebilir şeyler. keşke öğretsek...

    ha mesela hakkında konuşanlara bakarsanız uzun taç, kısa taç kullanabiliyor falan derler. çok da önemli bir meziyet değil. önemli olması için organizasyon lazım. hele korner organizasyonunu bile bir kurguya oturtamamış bir takım olarak galatasaray'a bakarsak.

    kısacası süleyman luş'ta bir şeyler var. ama öyle sahaya atalım, arkamıza bir daha bakmayalım diyecek kadar değil. 11 kişiden 1'i veya 2'si olabilir belki. oturmuş bir takımda zorlarsak 3.

    takım arkadaşlarının süleyman luş'u -isim önemli değil aslında, her genç daha doğrusu tecrübesiz futbolcu için geçerli bu- saha içinde idare edebilmesi lazım. illaki hata yapar. gerçi her futbolcu yapar ama o hataları kaç futbolcu için kotarabileceğimiz önemli.

    takım 1 futbolcuyu kotarabilse ve o 1 futbolcu yavaş yavaş hatalarını minimum seviyeye indirip başkalarının hatalarını kapatmaya başlasa ikinci bir futbolcu sahaya atılabilir ancak.

    bak aklıma geldi. bu hazırlık maçlarındaki hürra takımın yarısını veya tamamını değiştirme olayını da anlamıyorum bu yüzden. mesela süleyman luş'u görmek istiyoruz, hazırlık maçında oynasın. oynasın da ideal bir takımla oynasın ki takımdaki yerini bir görelim. neler yapabiliyor, neler yapamıyor? bir giriyorlar sahaya, bir daha 1000'de 1 ihtimalle bir arada oynayamayacak bir takımla bir şeyler görmeye çalışıyoruz.

    son söz olarak bir temenniden bahsedeyim. özellikle artık geleceği kesinleşen yabancı sınırı garabetinden sonra, galatasaray'ın mevcut finansal problemleri ve daha birçok neden göz önüne alınırsa süleyman luş'un ve daha nicesinin 2020/21 sezonunda bol bol zaman bulmasını umuyorum.

    olursa çok şey kazanırız. olmazsa olmaz der, başka alternatiflere bakarız. vakit kaybetmemiş oluruz. her iki durum da bizim kazancımıza olur anlayacağınız. bu sadece süleyman luş için geçerli de değil. adı ahmet mehmet olur. fikrim bu yönde.
App Store'dan indirin Google Play'den alın