1
branş fark etmeksizin, vicdanların rahat etmediği ve adaletin yerini bulmadığı toplumlarda sıklıkla görülen durum, olay.
öncelikle, spor gibi insani, barışçıl ve felsefi bir aktivitede şiddet neden olur?
halı sahada, birbirimizin ayağına yanlışlıkla tekme atsak, özür diler barışırdık.
tekme gelen arkadaş faulünü kullanırdı.
profesyonel futbolda, yine kasti olmayan bu tip sertliklerde, gerilim yaşanmadan ve niyeti yorumlayarak olaylar büyümeden bitiyor.
şiddet ise şurada başlıyor;
rakip takımın asi takılan çirkef topçusu, karşısındaki meslektaşının ayağını kırar nitelikte tekmeler savuruyor arkadan.
hakem dediğimiz düdüklü, bu tip bir pozisyonu kartla değil de uyarıyla geçiştiriyorsa, işte gerilim ve tansiyon orada yükseliyor.
bir sonraki pozisyonda, çaktırmadan yapılmaya çalışılan fauller, giderek mahalle kavgası tadındaki yumruklaşmalara dönüşüyor.
ardından olay tünele sıçrıyor.
yedekler küfürleşiyor.
maç sonu, idareci denen tipler, olayları daha da gerici açıklamalar yapıyor.
resmi siteler ithamlara başlıyor.
futbolcugece kaçamağı yapıp, düdükleyeceği mankeni seçerken,
idareci elinde purosu ve viskisiyle evinde kedisini okşarken,
bir taraftar başka bir taraftarı dövüyor.
cebinde 10 lirası, boynunda lisanslı atkısı...
bazen daha fecisi oluyor,
sırf o hakem eyyamyaptığı için, bir taraftar, başka bir taraftarı öldürüyor...
bir kart çıkmadığı için, kartopu misali, olaylar çığa dönüşüyor.
bir galatasaray - fenerbahçe maçında*, lugano denen kasabın, emre aşık'a arkadan attığı kafa ve tekmeyi es geçen hakem bozuntusu yüzünden, sahada dakikalarca kavga çıkmıştı.
milli takımdan arkadaşlar olan oyuncular, birbirlerine yumruklar atmışlardı.
sonuç olarak, yumruklaşanların dışında, resmen dayak yiyen emre aşık bile kırmızı kartla atılmıştı.
size tekme atsalar, kafa atsalar ve bunları arkadan yapsalar, sessiz kalamazsınız.
adaletararsınız...
eğer adalet yoksa, bunu kendiniz sağlamaya çalışırsınız.
ve aradan geçen yıllar sonra, koskoca maçtaki futbolu değil, kavgaları hatırlarsınız.
tarihi bile silinir hafızadan.
yine bir başka rekabet,trabzonspor - fenerbahçe karşılaşmaları.
geçmişte büyük sıkıntıları olmayan iki kulüp, biri diğerinin hakkını gasp ettiği için azılı düşman oldular.
adam stadın direklerini söküp sahaya dalacak kadar öfkeli.
ya da futbolculardan gidelim bu rekabetteki.
zokora'nın herhangi bir futbolcunun seremoni sırasında elini sıkmadığını, maçta da rakip oyuncunun taşaklarına tekme attığını gördünüz mü?
ancak bu duruma hepimiz şahit olduk, emre belözoğlu ile olan münasebetinde.
çünkü yapılanırkçılık, ve edilmiş küfürler, karşılıksız kalmıştı trabzon nezdinde.
özellikle de zokora ve ailesinde.
zokora, kendi adaletini sağlamaya çalıştı o dakika itibariyle.
tüm şiddet eylemleri elbette haklı bir zemine oturtulamaz.
örneğin, yine trabzon taraftarı tarafından burak yılmaz'a atılan ses bombaları, çakılar ve şişelerin hiç bir açıklaması olamaz.
mallıktır bu.
ki yaralamaya ve belki de öldürmeye teşebbüs ettikleri burak, 2012 - 2013 sezonu şampiyonluk kupası için "bu kupayı aynı zamanda trabzonspor için kaldırıyorum" dememiş miydi?
bunu söyleyen vefalı bir adama, çakı atmak, orospu çocukluğudur.
ötesi değil.
toplumda bastırılmış duygular, malesef ki tek ego kaynağı takımının başarısı olan zavallı bireyleri spor alanlarında canavarlaştırıyor.
çünkü, takım o maçı kazanamazsa, bu arkadaşlar komşusuna "size nasıl koyduk" şeklinde konuşamayacaklar.
bir elini dik şekilde yumruk yapıp, diğer elini yere paralel olarak öteki yumruğunun tepesine şaaaaak diye indiremeyecek.
bu kişilik bozukluğu dışındaki diğer olayların, adalet eksikliği ve yöneticilerin bilinçli olarak ortamı germesi temelli olduğunu düşünüyorum.
bahsedilen alandaki son örnek, 5 mayıs 2014 galatasaray fenerbahçe maçında*, taraftarlarımızdan birinin, mahmut uslu'ya attığı tokat.
açıkça söylüyorum, üzülmedim.
hatta izlerken, tebessüm ettim.
bakın, o yumruk ali koç'a atılmadı, oradaki başka bir yöneticiye de inmedi.
her nedense, mahmut uslu hedef seçilmişti.
acaba, mahmut uslu'nun maç önceleri anlamsız ve mesnetsiz konuşmaları, taraftarı germeye yetmez miydi?
ya da geçmişte, kendisi de bir basketbol antrenörünü dövmek maksatlı koridorlarda koşturmamış mıydı?
bizim gibi 3. dünya ülkelerinde, hele hele "ne bakıyorsun ulan" diye başlayan onlarca cinayetin işlendiği,
kadına şiddette zirve yapmış,
çocuk ölümlerinin sık yaşandığı bir ülkede,
yöneticiler adam gibi konuşacak.
toplum boşuna gerilmeyecek.
adaleti sağlayanlar, hırsızlara ve darpçılara gerekli cezaları verecek.
sahada tekme atan adam, gerekli cezayı alacak.
ırkçılık yapan, sahalardan men edilecek.
şikeyapan, siktir olup hapis yatacak.
bunlar olmadıkça, biz daha çoooook görürüz bu yumrukları, tekmeleri.
çünkü adaletin olmadığı yerde, anarşi baş gösterir...
öncelikle, spor gibi insani, barışçıl ve felsefi bir aktivitede şiddet neden olur?
halı sahada, birbirimizin ayağına yanlışlıkla tekme atsak, özür diler barışırdık.
tekme gelen arkadaş faulünü kullanırdı.
profesyonel futbolda, yine kasti olmayan bu tip sertliklerde, gerilim yaşanmadan ve niyeti yorumlayarak olaylar büyümeden bitiyor.
şiddet ise şurada başlıyor;
rakip takımın asi takılan çirkef topçusu, karşısındaki meslektaşının ayağını kırar nitelikte tekmeler savuruyor arkadan.
hakem dediğimiz düdüklü, bu tip bir pozisyonu kartla değil de uyarıyla geçiştiriyorsa, işte gerilim ve tansiyon orada yükseliyor.
bir sonraki pozisyonda, çaktırmadan yapılmaya çalışılan fauller, giderek mahalle kavgası tadındaki yumruklaşmalara dönüşüyor.
ardından olay tünele sıçrıyor.
yedekler küfürleşiyor.
maç sonu, idareci denen tipler, olayları daha da gerici açıklamalar yapıyor.
resmi siteler ithamlara başlıyor.
futbolcugece kaçamağı yapıp, düdükleyeceği mankeni seçerken,
idareci elinde purosu ve viskisiyle evinde kedisini okşarken,
bir taraftar başka bir taraftarı dövüyor.
cebinde 10 lirası, boynunda lisanslı atkısı...
bazen daha fecisi oluyor,
sırf o hakem eyyamyaptığı için, bir taraftar, başka bir taraftarı öldürüyor...
bir kart çıkmadığı için, kartopu misali, olaylar çığa dönüşüyor.
bir galatasaray - fenerbahçe maçında*, lugano denen kasabın, emre aşık'a arkadan attığı kafa ve tekmeyi es geçen hakem bozuntusu yüzünden, sahada dakikalarca kavga çıkmıştı.
milli takımdan arkadaşlar olan oyuncular, birbirlerine yumruklar atmışlardı.
sonuç olarak, yumruklaşanların dışında, resmen dayak yiyen emre aşık bile kırmızı kartla atılmıştı.
size tekme atsalar, kafa atsalar ve bunları arkadan yapsalar, sessiz kalamazsınız.
adaletararsınız...
eğer adalet yoksa, bunu kendiniz sağlamaya çalışırsınız.
ve aradan geçen yıllar sonra, koskoca maçtaki futbolu değil, kavgaları hatırlarsınız.
tarihi bile silinir hafızadan.
yine bir başka rekabet,trabzonspor - fenerbahçe karşılaşmaları.
geçmişte büyük sıkıntıları olmayan iki kulüp, biri diğerinin hakkını gasp ettiği için azılı düşman oldular.
adam stadın direklerini söküp sahaya dalacak kadar öfkeli.
ya da futbolculardan gidelim bu rekabetteki.
zokora'nın herhangi bir futbolcunun seremoni sırasında elini sıkmadığını, maçta da rakip oyuncunun taşaklarına tekme attığını gördünüz mü?
ancak bu duruma hepimiz şahit olduk, emre belözoğlu ile olan münasebetinde.
çünkü yapılanırkçılık, ve edilmiş küfürler, karşılıksız kalmıştı trabzon nezdinde.
özellikle de zokora ve ailesinde.
zokora, kendi adaletini sağlamaya çalıştı o dakika itibariyle.
tüm şiddet eylemleri elbette haklı bir zemine oturtulamaz.
örneğin, yine trabzon taraftarı tarafından burak yılmaz'a atılan ses bombaları, çakılar ve şişelerin hiç bir açıklaması olamaz.
mallıktır bu.
ki yaralamaya ve belki de öldürmeye teşebbüs ettikleri burak, 2012 - 2013 sezonu şampiyonluk kupası için "bu kupayı aynı zamanda trabzonspor için kaldırıyorum" dememiş miydi?
bunu söyleyen vefalı bir adama, çakı atmak, orospu çocukluğudur.
ötesi değil.
toplumda bastırılmış duygular, malesef ki tek ego kaynağı takımının başarısı olan zavallı bireyleri spor alanlarında canavarlaştırıyor.
çünkü, takım o maçı kazanamazsa, bu arkadaşlar komşusuna "size nasıl koyduk" şeklinde konuşamayacaklar.
bir elini dik şekilde yumruk yapıp, diğer elini yere paralel olarak öteki yumruğunun tepesine şaaaaak diye indiremeyecek.
bu kişilik bozukluğu dışındaki diğer olayların, adalet eksikliği ve yöneticilerin bilinçli olarak ortamı germesi temelli olduğunu düşünüyorum.
bahsedilen alandaki son örnek, 5 mayıs 2014 galatasaray fenerbahçe maçında*, taraftarlarımızdan birinin, mahmut uslu'ya attığı tokat.
açıkça söylüyorum, üzülmedim.
hatta izlerken, tebessüm ettim.
bakın, o yumruk ali koç'a atılmadı, oradaki başka bir yöneticiye de inmedi.
her nedense, mahmut uslu hedef seçilmişti.
acaba, mahmut uslu'nun maç önceleri anlamsız ve mesnetsiz konuşmaları, taraftarı germeye yetmez miydi?
ya da geçmişte, kendisi de bir basketbol antrenörünü dövmek maksatlı koridorlarda koşturmamış mıydı?
bizim gibi 3. dünya ülkelerinde, hele hele "ne bakıyorsun ulan" diye başlayan onlarca cinayetin işlendiği,
kadına şiddette zirve yapmış,
çocuk ölümlerinin sık yaşandığı bir ülkede,
yöneticiler adam gibi konuşacak.
toplum boşuna gerilmeyecek.
adaleti sağlayanlar, hırsızlara ve darpçılara gerekli cezaları verecek.
sahada tekme atan adam, gerekli cezayı alacak.
ırkçılık yapan, sahalardan men edilecek.
şikeyapan, siktir olup hapis yatacak.
bunlar olmadıkça, biz daha çoooook görürüz bu yumrukları, tekmeleri.
çünkü adaletin olmadığı yerde, anarşi baş gösterir...