dün
* puan kaybedince bir şey farkettim sözlük.
4 yıllık ilişkim bitti 5-6 ay önce, 26 yıllık hayatımda ilk defa evliliği ciddi ciddi düşündüğüm insandı. ne alakası var deme, dinle sözlük. birbirimizin aileleriyle tanışmıştık. araya giren mesafeler, şartların zorluğu, üstesinden gelinemedikçe biriken sorunlar bizi yolun sonuna getirdi. maalesef bu gidişi ikimiz de görmemize rağmen uzaktan uzağa birbirimizi telkin etmeye çalışmaktan başka bir şey yapamadık. nitekim yaşayanlar beni anlayacaktır, o telkinler de bir işe yaramadı ve ayrıldık. çok duygusal bir insan değilimdir ama; ilişkinin bitiminden beri daha önce defalarca yaşadığım süreci sil baştan yaşıyorum. kısa aralıklarla onu düşünüyorum, istemesem de sürekli yaşantılar zihnimde uçuşuyor, ilk bir ay yalnız kaldığımda çevremi cam fanusun içinden izliyormuşum hissi yaşadım falan.
haliyle bu durumu çabuk atlatabilmek için çareler arıyor insan bu dönemde. 'o'nu düşünmeni engelleyecek ne varsa onlara saldırıyorsun. oturduğun sandalyeyi bile sana unutturacak aktiviteler arıyorsun. sigara tüketimin artıyor, alkol kullanma sıklığın, ve sarhoş olma eşiğin çok yukarılara fırlıyor. tek derdin düşünmemek oluyor, bir ay önce burun kıvırdığın saçma sapan vurdulu kırdılı aksiyon filmleri düşünmeni gerektirmediği için 2 saatlik kral arkadaşın oluyor. hiç bir şeyi hatırlatmayacak bir renge boyanmış -varsa öyle bir renk- boş bir odada uyuyup kalmak istiyorsun. el ele gördüğün çiftlerin erkek olanına bağırasın geliyor; "ayraılacaksınız ve senin canın çok acıyacak, kaç!" diye. işin açıkçası bir garip değişim geçiriyor insan sözlük, ne yaptığını şaşırıyor, ne yapacağını şaşırıyor, "iyisiyle kötüsüyle 4 yıl senin için en önemli insan olmuş birinin, bir saatte hiç olması" diye bir senaryo oynanıyor, başrol de tabiki senin oluyor. hayal kırıklığı en mantıklı ad tamlaması örneği oluveriyor 6. sınıf müfredatı için. güzel manzara görmek, hoş bir müzik dinlemek, ya da onun arkadaşlarıyla karşılaşmak zulüm oluyor insana. durumunu bilen 2-3 kişinin; "ara, konuşun, barışın," tavsiyelerine uyamıyorsun. ayrıldıktan sonra; 'o'nun arayıp da, senin nedensiz yere defalarca açmadığın telefonlara dair bir açıklaman da yok. kısacası sözlük, herkes bir ucundan tutmuştur bu örtünün, bir kıyısında herkes yüzmüştür, ne demek istediğimi anltabildim bence.
dün
* maçı kampüs tarafında bir arkadaşımla izledim sözlük, maçın ilk devresi bittiğinde gayet moralim yerindeydi, ne zaman golü yedik, ne zaman maç berabere bitti, o futbolcuların sahadan çıkarkenki başı önlerinde hallerini gördüm, hamza hoca'nın haftalardır ışıldayan gözlerine hüznün, mahcubiyetin gölgesinin iliştiğini gördüm, işte orada darmadağın oldum be sözlük. yukarıda ne anlattıysam, ne kadar kötü duygudan, insanın ağzına sıçan histen bahsettiysem hepsi en baştan çullandı içime sözlük. sanki sevgilimden ayrılmışım gibi, sanki büyük bir hayal kırıklığı yaşamışım gibi, sanki ali sami yen'e veda ettiğimiz o soğuk istanbul gecesi gibi. sonra farkettim ki, neredeyse her puan kaybından, her mağlubiyetten, galatasarayımla ilgili her kötü olaydan sonra ben böyle oluyorum be sözlük. sevgilimden yeni ayrılmış gibi oluyorum, chrome'un sözlük kısayoluna tıklayamıyorum, tv'yi açamıyorum, yatağımın sol tarafına dönüp formalarıma bakamıyorum, futbol muhabbeti yapamıyorum. yanlış anlama sözlük, skor taraftarı olduğumdan değil, üzülüyorum, sözlüğe girip galatasaraylıların üzüldüğünü gördükçe ben bin beter oluyorum. formalarıma baktıkça galatasarayımın büyüklüğü hatırıma geliyor, nasıl bu hallere düştük diyorum, tv'yi her açtığımda üç-beş haysiyetsizin galatasaray'a sallamakta olduğunu görüp kahroluyorum. istiyorum ki galatasaray başını yere eğmesin, kaybetmesin demiyorum sözlük, galatasaray gibi oynasın, hakeme - zemine - şansa - kaliteye kaybetsin. yeter ki kendi gibi oynasın. ne bileyim be sözlük, belki galatasaray'ı da biraz kendime benzetiyorum; hep en kalitelisi için uğraşıyoruz ikimizde, ancak hep şanssızlıklara yeniliyoruz. hayatımızın golünü atabileceğimiz maçlarda top çamura saplanıp kalıyor, en kritik anlarda virajları iyi dönüyoruz genelde ama, her döndüğümüz viraj da bizden bir şeyler götürüyor. parça parça eksiliyoruz sanki galatasaray da, ben de...
bilemiyorum sözlük, belki ben çok abartıyorum, belki bu olayların normal seyri bu.. ama kendimi bildim bileli galatasaray'ın her utancı benim de başımı eğdi be sözlük, 10-11 sezonunda; sinirden, üzüntüden, acziyetten ekran başında ağladığım çok maç oldu. bunları anlatmam gerektiğinin dün akşam farkına vardım, şimdi yazıp göndermeden önce bile iyi ki yazmışım diyorum sözlük. galatasaray utanmasın, onun başı eğilmesin, galatasaraylılar üzülmesin, "hiç bir koşul bir insanı; “seni hep sevdim” deyip, gitmek zorunda bırakacak kadar orospu çocuğu olmasın"
* * be sözlük...
cansın sözlük.