• 1927
    arkadaş şu son zamanlarda üzerimde öyle bir cenabetlik var ki bana kafayı yedirtecek artık.
    en son galatasaraydan vurdu beni .
    yılbaşına kadar çalışacağım bir iş var cuma ve cumartesi saat 19.00-23.00 arası . dedim ki bari pzar günü olan maçları izlerim.
    işin tersliğine bak ki pazar günü olan ilk maç 4 ocak beşiktaş galatasaray maçı. e zaten ben işten çıkmış olacam.
    daha da ibneliği şurda ki ben çalışırken hep c.etesi ve cuma olan maçlar ben işte çıkınca 2 gün üst üste pazar oynanıyor.
    ulan nasıl bir tezgahın içindeyim ben yaaa :((
  • 1930
    ağlıyorum be sözlük. evet bildiğin 26 yaşında koskoca herifim ve ağlıyorum. sebebine gelince :

    http://www.dailymotion.com/...-2-real-madrid_sport

    03:47
    özlemişim seni be kara oğlan. çok laf ederdim sana maç siniriyle, pek de haksız sayılmazdım hani. çok yatardın, kalkmaz tempomuzu düşürürdün... ama özledim seni yine de. çok sempatiktin, sağ bek gibi sağ bektin. ne de güzel astın çivi gibi 90'a. maç seçerdin evet. ligdeki tavırlarını hatırlıyorum, bir de şampiyonlar ligindeki şu maçta attığın golden sonraki direk cool tavrın, top eline alıp 'hadi amk hadi bırakın sevinci dönün geri' ifadenle geri geri koşman. özlemişim seni...

    05:36
    o nasıl bir first touch ? o nasıl bir adam eksiltme ? o nasıl bir son vuruş ? ah bıraksalar neler söyleyeceksin o an içinden ama sakin görünmeye çalışıp bir o kadar da kazanma azminin dönüştüğü hırs oluk oluk akıyor yüzünden wesley. biz böyle bir ülkeyiz işte be. incir reçeli filminde diyor ki melike güner : 'bana nefes alan hiçbir şeyi sevme hakkı vermediler, ben de incir reçelini sevdim.' ben de diyorum ki : 'bize bu ülkede hiçbir futbolcuyu doya doya izleme fırsatını vermediler.' bıraksak seni bile izlettirmeyecekler, gönderecekler. kimi sevdiysek gitti ama sen gitme olur mu wesley ? çok günler göreceğiz daha seninle, güzel günler...

    06:11
    burada tutamadım gözyaşımı işte. öncelikle amrabat. seni de özlemişim be fikirsiz. umarım yeteneğinle oyun içi fikirlerin dengelenmiştir ve bize katkı sağlarsın. en azından bu takım için fedakarlık yaptın. kimileri gibi babanın çiftliği olarak görmedin, formunu düşürmedin. en azından sabit kaldın.
    drog-baba. ne çok şey katmışsın meğer bize kısacık zaman diliminde. geldiğinde sen daha sahaya çıkmadan eleştirenler mi dersin, yaşını konuşanlar mı dersin... olsun sen verdin cevabını hepsine. burak yılmazı bile oynatmışsın sen, yokken anlıyoruz işte neler yaptığını. aman allah'ım o nasıl bir tek vuruş. topa etmretmişsin sanki 'tam köşeye git' dercesine... sen de şu an chelsea ile gelecek planları yapıyorsun ama unutma ki insan geleceğe dair plan yaparken kader arkadan kıs kıs gülermiş. umarım yollarımız tekrar kesişir.

    06:27
    videoyu izlerken tam bu saniyede golün tekrarında arkadaki güvenlik görevlilerinin, top toplayıcıların, basın mensuplarının sevincine bakın. yanyana 4 güvenlik görevlisinden kameraya en yakın olanı geçiyor kendinden. ne kadar şanslı adam be... neredeyse gol anına en yakın insanlardan biri. ileride torunlarına anlatacak belki o videoyu durdurup. 'işte bu kendinden geçerek sevinen benim' diyerek.

    06:42
    jose mourinhonun yüz ifadesi. yanlış hatırlamıyorsam oyuna defans oyuncusu sokması. ne kadar büyük bir kulübüz biz dedirtiyor insana.

    08:30
    cristiano ronaldonun skoru 3-2 ye getiren golü attıktan sonra verdiği tepkiye bakın. sanki final golünü attı. öyle çekinmişler demek ki 3-1 den sonra.

    maçla ilgili hatırladığım tek kötü an ise ; yanlış hatırlamıyorsam dakika 85, pegasus altta bir pankart açılmış. (bkz: şampiyonluk şarkısı böyle yarım kalmayacak, o kupa bir gün ellerinizde kalkacak) yazacak. yahu arkadaş eline koluna sağlık tamam bir pankart hazırlamışsın da, bu takım 3 dakikada iki gol atmış. uzatmalarla birlikte 8-9 dakika var daha. neden açıyorsun neden ? maç sonunda aç. ne de güzel şeyler yazıyor halbuki üzerinde... işte sorun da bu. fikir güzel, uygulama sıfır. olsun ne diyelim, inşallah pankartta yazanlar gerçek olsun...

    girişi gelişmeyi yaptık sıra sonuçta. çok uzak değil bu izlediklerimiz be arkadaş. ne sorununuz ne rantınız var da hayattaki en büyük zevkimizden bizi mahrum ediyorsunuz ? passolig, nerden tutsan elinde kalan tutumsuz bir karar olan yabancı oyuncu sayısı...
    verilmeyen cezalar, kollanan futbolcular, omurgasız basın, delirmiş spor yorumcuları... neden dört koldan geliyorsunuz önce türk futbolunun sonra galatasaray'ın üzerine. adil bir mücadele izlemek hakkımız değil mi bizim ?

    izlediğim görüntüler çok eski değil. ne olur şu sevinci geri verin bize. hayattaki hiçbirşey o içimizi ısıtan sevinçten daha önemli değil.
  • 1932
    biz ağlamayalım da kim ağlasın?

    bir yanda; "çalışan kadınların erkekleri doyumsuz hale getirdiğini ve ümmete zarar verdiğini" söyleyen bir protez beyinlinin yaşadığı ülke; diğer yanda mars'a mekik gönderen fizikçi, astronot kadınların bulunduğu ülke, ülkeler...

    her şey çok hızlı bir şekilde geri gidiyor.

    sahip olduğum her şeyi gittigidiyor'a koyup ülkeyi terk etmek istiyorum.

    son olarak; tüm yobazlardan iğreniyorum.
  • 1933
    merhaba renkdaşlarım, kardeşlerim. 2014'ün bir eylül gecesinde bana galatasaraylılığı aşılayan, canı gibi seven, her şampiyonlukta ve derbi galibiyetinde aradığım bülent ( erdoğan ) eniştemi kaybettim.gece misafirlerini uğurlamak için ( abisini ve ailesini ) aşağı indiğinde, sarhoşun biri ankara sokullu'da zig zag çizerek gelip vurdu ve metrelerce havaya fırlattı o güzel eniştemi. eniştem vefat etti, eleman tutuklandı. geçtiğimiz günlerde hakim elemanı serbest bıraktı ve aranızda anlaşın dedi. bu ülkenin adeleti yok. evimize incir ağacı dikildi,kuzenlerimin biri askerden yeni geldi, biri daha lise 2 de. bana fener i.ne olmuştu bestesini nasıl tutkuyla söylediklerini anlatırdı. maç anılarını anlatırdı, çocukken eve geldiğinde bize çikolata alırdı, yüzü her daim gülerdi eniştemin. içim çok yanıyor sözlük.
  • 1937
    13 aralık 1980...

    25 eylül 1964 doğumlu olan erdal eren, faşist zihniyetin türlü oyunlarıyla 13 aralık 1980 yılında idam edildi.

    12 eylül cuntasının karanlığında yaşı 17'den 18'e mahkeme kararıyla büyütülerek haince idam edilen bir liseli gençtir erdal eren.

    erdal eren'in ailesine yazdığı son mektubu.

    sevgili annem, babam ve kardeşlerim;

    sizlere bugüne kadar pek sağlıklı mektup yazamadım. ayrıca konuşma olanağımız ve görüşmemizde olmadı. zaten dışarıdayken de birbirimizi anlayacak şekilde konuşamadık. bu konuda sizlere karşı büyük oranda hatalı davrandım. ancak bunu size karşı saygı duymadığım, bu nedenle böyle davrandığım şeklinde yorumlamamanızı dilerim. bu nedenle sizlere anlatacağım, konuşacağım çok şey var. ancak olanak yok.

    düşüncelerimi bu mektupla anlatmaya çalışacağım. şu anda ne durumda olacağınızı tahmin ediyorum. ama çok açıklıkla söylüyorum ki benim moralim çok iyi ve ölümden de korkum yok. çok büyük bir ihtimalle bu işin ölümle sonuçlanacağını çok iyi biliyorum. buna rağmen korkuya, yılgınlığa, karamsarlığa kapılmıyorum ve devrimci olduğum, mücadeleye katıldığım için onur duyuyorum. böyle düşünmem, böyle davranmam, halka ve devrime olan inancımdan gelmektedir. ölümden korkmadığımı söylemem, yaşamak istemediğim, yaşamaktan bıktığım şeklinde anlaşılmamalı. elbette ki hayatta olmayı ve mücadele etmeyi arzularım. ancak karşıma ölüm çıkmışsa, bundan korkmamam, cesaretle karşılamam gerekir. biliyorsunuz ki bu ceza işlediğim iddia edilen suçtan verilmedi. asıl amaçlanan böyle bir olayla gözdağı vermek ve mücadeleyi engellemek hedefine dayalıdır. bu nedenle sizinde bildiğiniz gibi, kendi hukuk kurallarını çiğneyerek bu cezayı verdiler. 

    cezaevinde yapılan (neler olduğunu ayrıntılı bir biçimde öğrenirsiniz sanırım) insanlık dışı zulüm altında inletildik. o kadar aşağılık, o kadar canice şeyler gördüm ki, bugünlerde yaşamak bir işkence haline geldi. işte bu durumda ölüm korkulacak bir şey değil, şiddetle arzulanan bir olay, bir kurtuluş haline geldi. böyle bir durumda insanın intihar ederek yaşamına son vermesi işten bile değildir. ancak ben bu durumda irademi kullanarak, ne pahasına olursa olsun yaşamımı sürdürdüm. hem de ileride bir gün öldürüleceğimi bile bile. sizlere bunları anlatmamın nedeni yaşamaktan bıktığım yada meselenin önemini, ciddiyetini kavramadığım gibi yanlış bir düşünceye kapılmamanız içindir. bütün bu yapılanlar,başımdan geçenler, kinimi binlerce kez daha arttırdı ve mücadele azmimi körükledi. halka ve devrime olan inancımı yok edemedi. mücadeleyi sonuna kadar, en iyi bir şekilde yürütmek ve yükseltmekten başka amacım yoktur. mesele benim açımdan kısaca böyle. ancak sizin açınızdan daha farklı, daha zor olduğunu biliyorum. 

    anne, baba ve evlat arasındaki sevgi çok güçlüdür, kolay kolay kaybolmaz. ve evlat acısının da sizin için ne derece etkili olacağını biliyorum. ama ne kadar zor da olsa bu tür duygusal yönleri bir kenara bırakmanızı istiyorum. şunu bilmenizi ve kabul etmenizi isterim ki, sizin binlerce evladınız var. bunlardan daha niceleri katledilecek, yaşamlarını yitirecek, ama yok olmayacaklar. mücadele devam edecek ve onlar mücadele alanlarında yaşayacaklar. sizlerden istediğim bunu böyle bilmeniz, daha iyi kavramaya çaba göstermenizdir. zavallı ve çaresiz biriymiş gibi ardımdan ağlamanız beni yaralar. bu konuda ne kadar güçlü, ne kadar cesur olursanız, beni o kadar mutlu edersiniz. hepinize özgür ve mutlu yaşam dilerim. 

    devrimci selamlar 
    oğlunuz erdal 

    http://www.oncehalk.com/...dal_eren_3565465.jpg

    http://siyasihaber.org/...14/09/Erdal-Eren.jpg

    http://img6.mynet.com/ha7/e/erdal-eren.jpg
  • 1939
    4. sınıfa giden öğrencilerden birinin annesi cam silerken düşüp vefat ediyor. durumu zaten olmayan aileye; öğrenciye destek olmak için bir kampanya başlatabilir miyiz diye sormaya müdürün odasına giden 26 yıllık öğretmen, üzerindeki kıyafetler sebebiyle o sırada müdürün odasında bulunan kaymakam tarafından hakarate uğruyor, ardından korumaları tarafından tartaklanıyor. yetmiyor, ders verdiği sırada iki polis tarafından sınıftan alınıp götürülüyor.

    ettiğim küfürün, bedduanın haddi hesabı yok bu mahluklara. umarım hepsi türlü işkencelere maruz kalarak ölür, ve umarım asla huzur bulamazlar.

    yeter artık yeter, parası olana adam muamelesi yapanlardan gına geldi. toptan siktir olup gitsinler şu dünyadan.

    edit: kaynak http://www.radikal.com.tr/...afet_fircasi-1254510
  • 1941
    dün * puan kaybedince bir şey farkettim sözlük.

    4 yıllık ilişkim bitti 5-6 ay önce, 26 yıllık hayatımda ilk defa evliliği ciddi ciddi düşündüğüm insandı. ne alakası var deme, dinle sözlük. birbirimizin aileleriyle tanışmıştık. araya giren mesafeler, şartların zorluğu, üstesinden gelinemedikçe biriken sorunlar bizi yolun sonuna getirdi. maalesef bu gidişi ikimiz de görmemize rağmen uzaktan uzağa birbirimizi telkin etmeye çalışmaktan başka bir şey yapamadık. nitekim yaşayanlar beni anlayacaktır, o telkinler de bir işe yaramadı ve ayrıldık. çok duygusal bir insan değilimdir ama; ilişkinin bitiminden beri daha önce defalarca yaşadığım süreci sil baştan yaşıyorum. kısa aralıklarla onu düşünüyorum, istemesem de sürekli yaşantılar zihnimde uçuşuyor, ilk bir ay yalnız kaldığımda çevremi cam fanusun içinden izliyormuşum hissi yaşadım falan.

    haliyle bu durumu çabuk atlatabilmek için çareler arıyor insan bu dönemde. 'o'nu düşünmeni engelleyecek ne varsa onlara saldırıyorsun. oturduğun sandalyeyi bile sana unutturacak aktiviteler arıyorsun. sigara tüketimin artıyor, alkol kullanma sıklığın, ve sarhoş olma eşiğin çok yukarılara fırlıyor. tek derdin düşünmemek oluyor, bir ay önce burun kıvırdığın saçma sapan vurdulu kırdılı aksiyon filmleri düşünmeni gerektirmediği için 2 saatlik kral arkadaşın oluyor. hiç bir şeyi hatırlatmayacak bir renge boyanmış -varsa öyle bir renk- boş bir odada uyuyup kalmak istiyorsun. el ele gördüğün çiftlerin erkek olanına bağırasın geliyor; "ayraılacaksınız ve senin canın çok acıyacak, kaç!" diye. işin açıkçası bir garip değişim geçiriyor insan sözlük, ne yaptığını şaşırıyor, ne yapacağını şaşırıyor, "iyisiyle kötüsüyle 4 yıl senin için en önemli insan olmuş birinin, bir saatte hiç olması" diye bir senaryo oynanıyor, başrol de tabiki senin oluyor. hayal kırıklığı en mantıklı ad tamlaması örneği oluveriyor 6. sınıf müfredatı için. güzel manzara görmek, hoş bir müzik dinlemek, ya da onun arkadaşlarıyla karşılaşmak zulüm oluyor insana. durumunu bilen 2-3 kişinin; "ara, konuşun, barışın," tavsiyelerine uyamıyorsun. ayrıldıktan sonra; 'o'nun arayıp da, senin nedensiz yere defalarca açmadığın telefonlara dair bir açıklaman da yok. kısacası sözlük, herkes bir ucundan tutmuştur bu örtünün, bir kıyısında herkes yüzmüştür, ne demek istediğimi anltabildim bence.

    dün * maçı kampüs tarafında bir arkadaşımla izledim sözlük, maçın ilk devresi bittiğinde gayet moralim yerindeydi, ne zaman golü yedik, ne zaman maç berabere bitti, o futbolcuların sahadan çıkarkenki başı önlerinde hallerini gördüm, hamza hoca'nın haftalardır ışıldayan gözlerine hüznün, mahcubiyetin gölgesinin iliştiğini gördüm, işte orada darmadağın oldum be sözlük. yukarıda ne anlattıysam, ne kadar kötü duygudan, insanın ağzına sıçan histen bahsettiysem hepsi en baştan çullandı içime sözlük. sanki sevgilimden ayrılmışım gibi, sanki büyük bir hayal kırıklığı yaşamışım gibi, sanki ali sami yen'e veda ettiğimiz o soğuk istanbul gecesi gibi. sonra farkettim ki, neredeyse her puan kaybından, her mağlubiyetten, galatasarayımla ilgili her kötü olaydan sonra ben böyle oluyorum be sözlük. sevgilimden yeni ayrılmış gibi oluyorum, chrome'un sözlük kısayoluna tıklayamıyorum, tv'yi açamıyorum, yatağımın sol tarafına dönüp formalarıma bakamıyorum, futbol muhabbeti yapamıyorum. yanlış anlama sözlük, skor taraftarı olduğumdan değil, üzülüyorum, sözlüğe girip galatasaraylıların üzüldüğünü gördükçe ben bin beter oluyorum. formalarıma baktıkça galatasarayımın büyüklüğü hatırıma geliyor, nasıl bu hallere düştük diyorum, tv'yi her açtığımda üç-beş haysiyetsizin galatasaray'a sallamakta olduğunu görüp kahroluyorum. istiyorum ki galatasaray başını yere eğmesin, kaybetmesin demiyorum sözlük, galatasaray gibi oynasın, hakeme - zemine - şansa - kaliteye kaybetsin. yeter ki kendi gibi oynasın. ne bileyim be sözlük, belki galatasaray'ı da biraz kendime benzetiyorum; hep en kalitelisi için uğraşıyoruz ikimizde, ancak hep şanssızlıklara yeniliyoruz. hayatımızın golünü atabileceğimiz maçlarda top çamura saplanıp kalıyor, en kritik anlarda virajları iyi dönüyoruz genelde ama, her döndüğümüz viraj da bizden bir şeyler götürüyor. parça parça eksiliyoruz sanki galatasaray da, ben de...

    bilemiyorum sözlük, belki ben çok abartıyorum, belki bu olayların normal seyri bu.. ama kendimi bildim bileli galatasaray'ın her utancı benim de başımı eğdi be sözlük, 10-11 sezonunda; sinirden, üzüntüden, acziyetten ekran başında ağladığım çok maç oldu. bunları anlatmam gerektiğinin dün akşam farkına vardım, şimdi yazıp göndermeden önce bile iyi ki yazmışım diyorum sözlük. galatasaray utanmasın, onun başı eğilmesin, galatasaraylılar üzülmesin, "hiç bir koşul bir insanı; “seni hep sevdim” deyip, gitmek zorunda bırakacak kadar orospu çocuğu olmasın" * * be sözlük...

    cansın sözlük.
  • 1942
    sabahtan beri canım çok sıkkın sözlük. çok çok kötü bir haber aldım.

    dün yani 28 aralık 2014 tarihinde bildiğimiz üzere italya açıklarında bir yolcu gemisi yandı. bu konuşulurken aslında bir yük gemimiz daha belize bandrollü bir başka geminin çarpmasıyla 20 dakika içinde battı. gemide 11 mürettebat vardı. 2 mürettebatımızın maalesef cansız bedenlerine ulaşıldı, 5 mürettebatımız kurtarıldı ve 4 mürettebatımız ise hala kayıp. işte burası şu an canımı çok yakıyor sözlük. kayıp...

    kayıp mürettebatlardan birisi yiğit küçükbıyık ve benim annemin kuzeni... çok seviyorum bu adamı sözlük. çocukluğumdan beri ona dayı derim. o da beni yeğenlerinden farklı görmez sağ olsun. hala kayıp, aile desen perişan... çok şükür sağ salim kurtuldu haberini bir alsak, ah bir alsak...

    aslında önce emekli olmuştu... daha sonra yine çalışmaya devam etti. tam sebebini bilmiyorum. belki maddi ihtiyaç, belki de deniz tutkusu. ancak bu sefer gitmeden önce eşine bu kez son demişti. artık işi bırakıp, evli olduğu zamandan beri tam vakit ayıramadığı eşi ve 8 yaşındaki minik kızına verecekti tüm zamanını... öyle olsun be sözlük. bu adam vaktini, her şeyini ailesine verebilsin. böyle gitmesin. sokakta görsen bu adamı 10 kurşun yıkmaz be kardeşim diyeceğin güçlü kuvvetli adam, tutkunu olduğu denize gitmesin. 36 yaşında olmasın bu...

    ailen için be dayı. dayan be dayım...

    konuşamıyorum sözlük. yazmak istedim. belki de üzdüm sizleri. şimdiden dua eden ve edecek olanlardan da allah razı olsun...
  • 1943
    geçenlerde bir kızla flört ediyoruz.kız karadenizli ve resul dindar fanıymış. dediki benimle resul dindar konserine gelir misin. resul dindar kim lan falan yaptım kendi kendime. doğma büyüme ç.kaleliyim resul dindar kim bilmem, karadeniz müziği dinlemem. kocaelide üni okuyoruz zaten buradaki çoğu kişi resul dindarı biliyor bir ben malım bir ben bilmiyorum.
    neyse tamam dedim gidelim. biletler 40 lira haşırt(u: :( ) iki gün önceden başladım resul dindar dinlemeye tabi. konser günü geldi girdik konsere her taraf laz kaynıyor. kız acayip mutlu falan konser 3 saat sürdü 2 saat boyunca konserdekiler horon tepti allahtan kız bende horon tepicem demedi. 2 saat boyunca horon tepenlere alkışladım.1 saat boyunca şarkıları dinledim falan güzeldi. konser bitti tabi saat 11 oldu. çarşıda yemek yedik. artistlik falan yapıcam ya ben bırakırım seni eve falan otobüse binme diyerek kandırdım kızı. evinin mahalleside serseri kaynıyormuş ben ne bileyim. yolun ortasında 5 kişi içmiş bağırıyor. kız bi durak kaldı ben otobüse binerim falan bende artstlik diz boyu. ben bırakırım kavga ederim bir şey yapamazlar falan kız tamam gidelim dedi ben içimden başladım duaya. hızlı hızlı eve kadar götürdüm kızı. bıraktım kızı eve. saaate baktım saat 1 ve otobüs yok dedim bittim ben eve taksile gitsem 40 lira yazar. hayatımın en güzel gecesini geçiricem diye gittim , en kötü gecemi yaşadım. yürüyerek başladım gitmeye ama kendime sövüyorum üşüyorum falan ne işim var benim konserde 5 dk sonra bir otobüs korna çalıyor bir baktım bizim eve gidiyor atladım arabaya şoför ak sakallı bir hacı. allah razı olsun hacı amca dedim bindim ve eve geldim sonunda. ama gidiceğime gitmişime pişman oldum. o gün bugündür resul dindar dinlemeye başladım saolasın karadenizlim :d
  • 1948
    geçen hafta köpeğe tecavüz davası sonucu sanık beraat etmişti; hayvanın değerini düşürme suçundan yargılanıyordu. lanet etmiştim bu ülkeye bir kez daha.

    bugün, başka bir köpek tecavüze uğramış, ağlıyor, izleyemedim vidyosunun tamamını. içim parçalandı. umarım bu milletin burnu boktan kurtulmaz. artık hiç umudum yok ve bir tanrıya bile inanmadığım halde elimden sadece beddua etmek geliyor. bunu yapana, yapana göz yumana, ceza vermeyene, çanak tutana, alkışlayana, gülüp geçene ve bütün bu insanları yetiştirenlere. hepsine.
App Store'dan indirin Google Play'den alın