49
ağzım açık takip edip, inanılmaz derecede gıpta ettiğim takım.
daha önce kendileri üzerine uzun entry'lerim olmuştu, bu seferki onlar kadar uzun olmayacak sadece transfer politikaları hakkında bir kaç kelam edeceğim.
öncelikle söze şunu söyleyerek başlayalım; premier ligin 10 haftası geride kaldı ve bu takım 26 puanla lider chelsea'nin arkasında 22 puanda ikinci sırada. 10 haftada 21 gol attılar ve kalelerinde sadece 5 gol gördüler. ligin en az gol yiyen takımı olmalarını geçtim, ligin tek haneli gol yiyen tek takımı durumundalar.
bu takım dünyanın en zor liginde, inanılmaz çalkantılı bir yaz dönemi geçirmesine rağmen şu an bu pozisyonda. çalkantılı transfer döneminden kastım nedir diye soracak olursanız size kısaca şöyle açıklayayım: geçtiğimiz sezon southampton kendilerinden beklenenin çok üzerinde bir performans sergileyerek ligi 8. sırada bitirdi ve bir çok oyuncusu sezon boyunca çok üstün performanslar sergilediler. hal böyle olunca da transfer döneminin başlamasıyla birlikte büyük takımlar southampton'a hücum ettiler.
takımın sol beki luke shaw manchester'a,
takımın savunmadaki jokeri chambers arsenal'a,
takımın değişilmez ve en kaliteli stoperi lovren liverpool'a,
takımın veteran forveti ricky lambert liverpool'a,
takımda fazla şans bulamasa da sağlam rotasyon oyuncularından biri olan ve adı bir ara bizimle de anılan gaston ramirez hull city'e,
ve tabii ki takımın kalbi, hücumdaki beyni adam lallana liverpool'a transfer oldu.
tüm bunlar yetmezmiş gibi hocası pochettino da tottenham'a gitti.
kısacası takım zenginler tarafından yerle bir edildi.
southampton gelen bu paralarla ingiltere'de belki ikinci bir kraliyet kurabilir, kulüp binasını ak saray'a çevirebilirdi. ya da tottenham'ın bale'den, liverpool'un suarez'den kazandığı parayı çarçur ettiği gibi 10 12 adamı kulübe getirebilirdi.
ancak onlar böyle yapmadılar, her giden oyuncunun yerine ince eleyip sık dokuyaraktan nokta transferler yaptılar.*
sol beke ilk iş chelsea'de bir türlü şans bulamayan bertrand kiralandı,
stopere biraz gecikse de transferin son günlerinde toby alderweireld alındı,
forvete kaybedilen ricky lambert yerine feyenoord'da çılgın atan graziano pellè alındı,
geçtiğimiz sezonun sonunda çok talihsiz şekilde sakatlanan jay rodriguez'i ve forveti yedeklemesi adına shane long satın alındı,
geçtiğimiz sezon hücumda alternatifsiz olan ve satılan lallana yerine iki çok çok önemli hücum silahı takıma kazandırıldı: dusan tadic ve sadio mane
artık 34'üne dayanan arthur boruc yerine daha genç forster'a kale emanet edildi.
tüm bu akıllı transferlere eldeki clyne, fonte, yoshida, schneiderlin, wanyama, cork gibi isimler de eklenince taş gibi bir takım ortaya çıkıverdi. ve bu taş takım yine çok akıllı bir hamleyle koeman kardeşlere emanet edildi.
geride kalan 10 haftada inanılması güç bir başarıya imza atan benim gözümde bu büyük kulüp, bu sene muhakkak avrupa'ya gider.
son söz: bu kulübün transferleri ve yönetiliş biçimi ders diye okutulmalı. yukarıda bir yerlerde bir de bir taraftarının transfer sezonu başında aldığı ve sonunda yolladığı taider forması ile ilgili bir anısı var. üşenmeyip yazımın burasına kadar geldiyseniz bir zahmet çıkıp onu da bir okuyunuz. tebessüm edip vay amk diyeceksiniz.
yine kısa kesemedik ya la.
daha önce kendileri üzerine uzun entry'lerim olmuştu, bu seferki onlar kadar uzun olmayacak sadece transfer politikaları hakkında bir kaç kelam edeceğim.
öncelikle söze şunu söyleyerek başlayalım; premier ligin 10 haftası geride kaldı ve bu takım 26 puanla lider chelsea'nin arkasında 22 puanda ikinci sırada. 10 haftada 21 gol attılar ve kalelerinde sadece 5 gol gördüler. ligin en az gol yiyen takımı olmalarını geçtim, ligin tek haneli gol yiyen tek takımı durumundalar.
bu takım dünyanın en zor liginde, inanılmaz çalkantılı bir yaz dönemi geçirmesine rağmen şu an bu pozisyonda. çalkantılı transfer döneminden kastım nedir diye soracak olursanız size kısaca şöyle açıklayayım: geçtiğimiz sezon southampton kendilerinden beklenenin çok üzerinde bir performans sergileyerek ligi 8. sırada bitirdi ve bir çok oyuncusu sezon boyunca çok üstün performanslar sergilediler. hal böyle olunca da transfer döneminin başlamasıyla birlikte büyük takımlar southampton'a hücum ettiler.
takımın sol beki luke shaw manchester'a,
takımın savunmadaki jokeri chambers arsenal'a,
takımın değişilmez ve en kaliteli stoperi lovren liverpool'a,
takımın veteran forveti ricky lambert liverpool'a,
takımda fazla şans bulamasa da sağlam rotasyon oyuncularından biri olan ve adı bir ara bizimle de anılan gaston ramirez hull city'e,
ve tabii ki takımın kalbi, hücumdaki beyni adam lallana liverpool'a transfer oldu.
tüm bunlar yetmezmiş gibi hocası pochettino da tottenham'a gitti.
kısacası takım zenginler tarafından yerle bir edildi.
southampton gelen bu paralarla ingiltere'de belki ikinci bir kraliyet kurabilir, kulüp binasını ak saray'a çevirebilirdi. ya da tottenham'ın bale'den, liverpool'un suarez'den kazandığı parayı çarçur ettiği gibi 10 12 adamı kulübe getirebilirdi.
ancak onlar böyle yapmadılar, her giden oyuncunun yerine ince eleyip sık dokuyaraktan nokta transferler yaptılar.*
sol beke ilk iş chelsea'de bir türlü şans bulamayan bertrand kiralandı,
stopere biraz gecikse de transferin son günlerinde toby alderweireld alındı,
forvete kaybedilen ricky lambert yerine feyenoord'da çılgın atan graziano pellè alındı,
geçtiğimiz sezonun sonunda çok talihsiz şekilde sakatlanan jay rodriguez'i ve forveti yedeklemesi adına shane long satın alındı,
geçtiğimiz sezon hücumda alternatifsiz olan ve satılan lallana yerine iki çok çok önemli hücum silahı takıma kazandırıldı: dusan tadic ve sadio mane
artık 34'üne dayanan arthur boruc yerine daha genç forster'a kale emanet edildi.
tüm bu akıllı transferlere eldeki clyne, fonte, yoshida, schneiderlin, wanyama, cork gibi isimler de eklenince taş gibi bir takım ortaya çıkıverdi. ve bu taş takım yine çok akıllı bir hamleyle koeman kardeşlere emanet edildi.
geride kalan 10 haftada inanılması güç bir başarıya imza atan benim gözümde bu büyük kulüp, bu sene muhakkak avrupa'ya gider.
son söz: bu kulübün transferleri ve yönetiliş biçimi ders diye okutulmalı. yukarıda bir yerlerde bir de bir taraftarının transfer sezonu başında aldığı ve sonunda yolladığı taider forması ile ilgili bir anısı var. üşenmeyip yazımın burasına kadar geldiyseniz bir zahmet çıkıp onu da bir okuyunuz. tebessüm edip vay amk diyeceksiniz.
yine kısa kesemedik ya la.