• 179
    kendi ağzından hayatını anlattığı bir röportajını izlemiştim. abisi murat can güler ve kendi hakkında birçok şey anlatmıştı. ayrıca sözlükleri okuduğunu hatta ekşi sözlük'te yazar olduğunu söylemişti.

    muhtemelen galatasaray sözlük'ü de okuyordur. ayrıca bilgili kültürlü aklı başında ve eğlenceli bir insan görünümündeydi. babası da basketbolcuydu yanlış hatırlamıyorsam.
  • 182
    21 kasım 2014 galatasaray kızılyıldız basketbol maçında da olduğu gibi, 23 kasım 2014 galatasaray beşiktaş basketbol maçında da yine harika bir performans göstermiş olan allrounder basketbolcumuz.

    bu adam 21 kasım 2014 galatasaray kızılyıldız basketbol maçında kendisini adeta yerlerden yerlere attı. nerdeyse aşırı doz mücadeleden parkede can verecekti. ki bu mücadele iştahını her maçta gösteriyor. öylesine bir karakterden bahsediyoruz. savunma anlamında zaten oldum olası kalburüstü bir oyuncuydu sinan. ama hücumda genelde pek verimli olamıyordu. ta ki galatasaray'a gelene kadar...

    galatasaray'da gün geçtikçe özgüven kazandı ve hücumda da harika işler yapmaya başladı. en zorlu maçların, en kritik anlarında bile sorumluluk alan bir oyuncu profiline dönüştü. yenilmez armada'nın vazgeçilmez bir parçası oldu.

    özetle; hem galatasaray kendisine, hem de kendisi galatasaray'a çok iyi geldi.
  • 184
    türkiye basketbol ligi sitesine özel röportaj vermiş aslan parçası.

    "özet geç" diyecek renktaşlar için röportajın ana başlıklarını yazayım: ailesi, nba, euroleague, beğendiği oyuncular, unutamadıkları, takım arkadaşlıkları, ergin ataman, galatasaray taraftarı, sosyal medya...

    --- alıntı ---

    hem babanız hem de ağabeyiniz dolayısıyla basketbol geçmişi olan bir aileden geliyorsunuz, bunun etkisinde nasıl başladı basketbol yaşantınız?
    zaten babam aktif basketbol hayatına devam ederken doğmuştum ve ben de ağabeyim de sahalarda büyüdük. spor sergi sarayı’nın kokusunu çekmiş olmanın verdiği heyecanın avantajını yaşadığımızı söyleyebilirim. daha sonra da ağabeyim oynamaya başladığı zaman ben de antrenmanlara giderek bir şekilde basketbolun içinde aktif olmaya başladım. sonuçta da bu günlere geldik.

    peki, bu durum sizi nasıl etkiledi? herhangi bir kıyaslama ile karşı karşıya kaldınız mı?
    . kıyaslama, kendi aramızdaki ufak rekabet ve samimi ortam içerisinde yer aldı her zaman. çocukluğumda biraz daha ciddiydi bu kıyas ama hep benim için en büyük avantaj önümde babam ve ağabeyim gibi iki örneğin olması ve onların çizdiği yolu öyle ya da böyle takip ederek hareket etmemdi. sonrasında da onların izinde ilerlemek benim için çok büyük bir avantaj oldu... özellikle profesyonel hayata geçtiğimde ağabeyimin gördüklerinin benim için az çok önsezi halini alması, onun yaşadıklarından örnekler alarak biraz daha ilerlemek ve ona göre kendime şanslar yaratmak kariyerimde büyük etkisi olan durumlar.

    başarılı olabileceğinizi düşündüğünüz başka bir meslek var mı? bunu da yapabilirdim diye düşündüğünüz ya da içimde kaldı diyebileceğiniz bir şey…
    . şuan için bugün bu noktada içimde kalan bir şey yok ama altyapı zamanlarında bir dönem basketbolu bırakma noktasına geldiğim anlar olmuştu.
    . yaşım gereği de ne yaparım diye de hiçbir zaman düşünmedim ama bugün baktığımda zaten sevdiğim bir şeyi iş olarak yapabiliyorum. bence bu çok büyük bir şans.

    avrupa ya da nba’de oynama düşünceniz oldu mu? sonuçta amerika deneyiminiz de var…
    . yani… amerika’da okurken belki de oradaki ilk iki senem içerisinde biraz daha o heyecanı yaşıyordum, acaba olur mu, deneyeyim mi yoksa denemeyeyim mi şeklinde. .
    . hiçbir zaman onu gerçekleştirecek hem başarıyı göstermedim hem de şansı yakalayamadım. o ortamlara giremedim. daha sonrasında da haliyle nba her geçen gün kapanan bir kapı olduğu için gerçekleşmedi. .
    . avrupa’ya gelince de bu yıl euroleague’deki yedinci senem ve istanbul bence avrupa’da en güzel basketbol oynanabilecek şehirlerden biri. bunu bu şekilde devam ettirebilmek güzel. .
    . bunun yanında daha önceki yabancı sınırlamasıyla beraber buradaki fırsatların her zaman daha avantajlı olduğunu düşündüm ve bu şansı değerlendirmiş olmak tabii ki artılarını da beraberinde getirdi. .
    . şuanda bakındığımı söyleyemem ama eğer kariyerimin ilerleyen zamanlarında avrupa’da oynamam için bir şans gelirse değerlendirebilirim. .

    kendinize örnek aldığınız oyuncular var mı? ya da çok beğendiğinizi söyleyebileceğiniz…
    . hem amerika’da hem avrupa’da örnek almaya çalıştığım ve bir şeyler kapmaya çalıştığım oyuncular var. .
    . çocukluğumdan itibaren zaten michael jordan, basketbolun merkezi oldu benim için. daha sonra da özellikle profesyonel olarak oynamaya başlayınca daha farklı şeyler de edinmem gerektiğini ve bazı insanlardan ufak tefek örnekler almam gerektiğini öğrenmeye başladım. .
    şuan aktif olarak diamantidis ve spanoulis avrupa’da en beğendiğim iki oyuncu. sergio rodriguez, yine en iyi oyunculardan biri avrupa’da…
    nba’de zaten hep san antonio spurs’e karşı bir sevgim olmuştur. bunun beraberinde de ginobili ve tony parker en beğendiğim oyunculardır.

    takımdaki arkadaşlık ortamı nasıl? şuana kadar oynadığınız kulüplerde veya milli takımda en yakın arkadaşım diyebileceğiniz bir takım arkadaşınız var mı?
    zaten ender’le 2008 yazından beri her senemiz beraber geçiyor neredeyse.
    belki araya, onun galatasaray’a geçip benim anadolu efes’te kaldığım bir sene girdi sadece ama onun dışında hep beraber oynadık diyebilirim. zaten çocukluğumuzdan beri de karşılıklı da oynadığımız için tanıdık olmanın etkisi de vardı.
    şuan aktif olarak herhalde saha içerisindeki en yakın arkadaşım ender.
    aslında genele vurduğumuzda zaten sporun içinde oldukça farklı insanları farklı şekillerde tanıyabiliyorsunuz.
    benim bu olaya bakış açımı ortaya koyabilirse, şuanda amerika’daki eski takım arkadaşlarımla halen konuşuyor olduğumu söyleyebilirim mesela. çok uzak oldukları için görüşemiyoruz ama onun dışında rakip olarak oynadığımız takımlar arasındaki bazı oyuncularla da ufak tefek her zaman sohbetlerimiz olabiliyor. bence basketbolun bu özel yanı her zaman güzel bir ortam yaratıyor.

    peki, oynadığınız takımdan ayrılışına üzüldüğünüz, kopmak istemezdim dediğiniz bir arkadaşınız var mı?
    efes’te şampiyon olduğumuz seneki takım… daha sonrasında tekrar aynı havayı yakalayamadık.
    orada charles smith , bootsy thornton ikilisi bana, oyunun iki tarafında da öğrendiğim birçok şeyi katan oyunculardı. bence onlarla sonrasında da iyi iletişim kurabilirdik.
    bunun dışında öyle keşke dediğim bir durum gelmiyor aklıma.

    hem kulüp hem de milli takım bazında en unutamadığınız kadro ve turnuva hangisiydi?
    o konuda 2010 her şeyin üstündedir. yani buradaki dünya şampiyonası her şeyi geçiyor gerçekten çünkü orada 2008’den 2010’a kadar çekirdekleşmiş bir kadro var benim dahil olduğum haliyle. onun etkileri, oradaki atmosfer ve rüya gibi geçen on beş yirmi günlük sürecin gerçekten tartışılmaz ve ayrı bir yeri vardır benim için.

    sosyal medyayı sık kullanan oyunculardan birisiniz, nasıl tepkiler alıyorsunuz taraftardan? sizce sosyal medya nasıl etkiliyor sporcuları?
    aslında sosyal medya iki ucu keskin bıçak kafasında bir yer. eğer kişiye yazılan şeylerden çabuk etkilenebiliyorsanız çok tehlikeli olabiliyor çünkü onun etkisinde düşünce yapısı, oyununu bile etkileyebiliyor.
    ben açıkçası sosyal medyanın, basketbolseverle oyuncu arasında çok büyük bir köprü olduğunu düşünüyorum ve böyle bir ihtiyaç olduğunu görüyorum.
    bunun içerisinde, ne kadar iyi ya da kötü anekdot çıkarsa çıksın, kullanımın değişmemesi gerekiyor. mesela bazı maçlardan sonra övgüler alabiliyorum ya da çıkan olaylar ile ilgili yapılan yorumlar kötü olabiliyor. iki tarafını da iyi tartmak gerekiyor sonuç olarak.
    tabii ki insan bazı yorumlarda çok böbürlenip bir anda havaya da girebiliyor veya çok aşağı da inebiliyor mod olarak. insanlık hali… ben olabildiğince yazılanları ciddiye almamaya çalışıyorum çünkü bunun iki ucunun da keskin bıçak olduğunu düşündüğüm için yanlış etkilenmek istemiyorum.
    ben kendi işimi iyi yaptığım sürece, insanlar düşüncelerini paylaşsınlar, onlara her türlü şekilde saygı duyuyorum. buradaki en önemli olan nokta benim işimi hiçbir şekilde değiştirmemesi.

    galatasaray taraftarıyla iletişiminiz nasıl? saha dışındaki yaşantınızda, mesela bir yerde yemek yerken sizi gören taraftarlardan nasıl tepkiler alıyorsunuz?
    keyifli oluyor her seferinde. bir de işimi doğru yaptığım zaman o da farklı bir etken yaratıyor. sadece galatasaray taraftarı değil türkiye’de basketbolu az çok izleyen biri, karşılaştığında ona göre bir tepki veriyor.
    son zamanlarda abdi ipekçi’nin lokasyonundan dolayı metroyu çok fazla kullanıyorum. orada çok fazla insanla karşılaşıp sohbet etme şansı yakalıyorum. bazen maçlarla ilgili konuşuyoruz, bazen de genel hayatla ilgili konuşuyoruz, fotoğraf çekiliyoruz…
    biz sporcuların nedense hep böyle uzakta kalması gerektiği ve bazen ne yazık ki sporun belli getirilerinden dolayı magazinsel bir ortam oluşabildiği için ki benim hiçbir zaman benim böyle bir durumum olmadı, böyle bir şekilde insanlara ulaşabiliyor ve karşılaşabiliyor olmak güzel oluyor.

    ergin ataman’la daha önce de çalıştınız, bu sefer galatasaray çatısı altında yine berabersiniz. nasıldır ergin ataman’la çalışmak?
    ergin ağabey ile benim beşiktaş’taki bir, efes ve buradaki ikişer seneyi de sayarsak beraber çalıştığımız beşinci senemiz olacak.
    benim ilk günden itibaren benim aldığım his, sahada işini yapıyorsan, oynamak için en iyi şey bu. ben de bugüne kadar hep bunun karşılığını aldım bence.
    beşiktaş’tan itibaren ergin ağabeyin o standart, çekirdek insanları arasına girebilmiş olmak ve öyle bir şekilde kariyerimi onun yardımıyla, onun desteğiyle beraber bir yerlere getirebilmiş olmak güzel bir şey.
    tabii ki de saha içerisinde genel olarak, ufak tefek şeyler olabiliyor ki maçın getirdiği ve basketbolun içinde olan şeyler bunlar. ben açıkçası onun verdiği desteği, güveni bir şekilde her şeyiyle sahaya yansıtabildiğim için mutluyum.

    --- alıntı ---
  • 192
    nazar değmesin ama uzun süredir çok beğenerek takip ettiğim bir sporcu ve insandır kendisi. beşiktaş'ta oynadığı yıllardan beri seviyorum bu adamı. çok düzgün bir karakter, çalışkan, istikrarlı da bir sporcu. türk sporcularında, futbolcu, basketbolcu olsun, yetenek-oyun zekası-ahlak üçlüsünden aynı anda 2 tanesini bile sağlayan fazla örnek gelmiyor aklıma, ama sinan'ı bu konuda örnek gösterebilirim. yeteneği elbette üst düzey değil fakat kesinlikle fark yaratan özellikleri de var. ülkede sinan gibi çok değil 3-4 sporcu daha olsa, hatta her alanda olsa, güzel şeyler olabilirdi. 2014 dünya basketbol şampiyonasında kötü oynayıp kazandığımız bir milli maç sonrası, twitter üzerinden türk halkından özür dileyebilecek kadar alçak gönüllü, kendini bilen, taraftarları anlayabilen bir adamdır, yürüyedursun.
  • 194
    furkan aldemir ile birlikte herhangi bir bir spor dalında yabancı sınırlamasının ne kadar saçma sapan bir şey olduğunu kanıtlayan basketbolcudur. bir sürü yabancımız var onun yerine oynayabilecek ama öyle bir performans gösteriyor ki kimse şu anda onu kesemez. sebebi de gayet basit; performansı, basketbol becerisi. milli takımlar da bu tip yüksek performanslı, yüksek becerili sporcularla başarılı olur. kaytarılmayla, ayrıcalık tanınmasıyla forma şansı bulan sporcularla değil.
  • 198
    yetenek konusunda kendisine haksızlık yapıldığı kanısındayım. istikrarlı bir şutu yok eyvallah, ama potaya giden, özellikle ters turnikelerde şapkadan tavşan çıkaran bir oyuncu sinan. bu özellik türk basketbolcusunda pek de bulunan bir özellik değil. bu da mücadelesinin yanı sıra hem milli takımda hem de galatasaray'da onu vazgeçilmez kılıyor. türk basketbolunda onun kadar şaşırtıcı, underrated ikinci bir isim bulamazsınız.
App Store'dan indirin Google Play'den alın