galatasaraylı semih yemeğini
fatih terim evlatçılığı sosu ile ısıtıp önümüze koyan aslan parçası. galatasaraylılığına, adamlığına falan söylenecek laf yok elbette. pırıl pırıl, daha yaş gruplarındayken kafasını gözünü tekmeye sokup beyin travması falan geçiren bir çocuktu. hatta beyin travması geçirmiş olmasa guerrero'lu meşhur hamburg maçında belki de kewell ile birlikte stoperde oynayıp 2011-2012'deki patlamayı iki yıl önce yapmış olacaktı.
oraları tabi ayrı bir hikaye. ancak galatasaray'dan ayrılırken tek gözü net gören, fiziken rüzgardan yıkılan, saha-hava ayırt etmeksizin her maç birkaç kere kayıp kendini yerde bulan bir adam haline gelmişti. bu sezon hemen her takım defans ile orta saha hattımızın arasında biraz canlı oynayıp çok kolay pozisyon yakalıyor. 6-0 biten
20 ocak 2019 galatasaray ankaragücü maçında bile kenan özer tek başına driplingleriyle bir dolu pozisyona girdi. eğer kaleyi cepheden gören bir yere geldiğinde kendini yere atmak yerine kaleye gitmeyi düşünseydi muhtemelen gol ya da goller de bulabilirlerdi.
semih tek hamlelik bir oyuncu. sermayesi de cesareti ve görece(!) çevikliği. toplu ya da topa doğru yardıran rakip oyuncunun koşu yolu üzerinde bir noktaya doğru yardırır, semih-rakip-top üçlüsü aynı noktada buluşursa sakatlanıp sakatlanmayacağına aldırmadan bir uzvunu araya sokup topu dışarı vurur.
semih altyapıda da buydu, altyapıdayken de buydu, en istim üzerinde olduğu zamanlarda da böyleydi, taraftarın artık gitsin diye tempo tuttuğu dönemlerde de böyleydi. yıllar geçtikçe hep güzel şeylerin hatırlanması gibi, 2011-2013 döneminde sanki hiç arkasına adam kaçırmıyormuş gibi hatırlanıyor şimdiki zamanda yapılan analizlerde. oysa o dönemde de diğer sezonlardakinden çok çok iyi değildi performansı. yine çiroz fiziğiyle ha düştü ha düşecek bir oyuncuydu. yine tek hamleyi tutturamadığında rakip oyuncu geçip gidiyordu, yine zaman zaman olmadık yerlerde kayıp düşüyordu.
tabi o dönemde işini kolaylaştıran demeyelim hatalarını ölümcül olmaktan çıkarabilecek bir sistemimiz vardı. en önemlisi yanında tomas ujfalusi gibi dosta güven düşmana korku veren bir adamın varlığıydı. bunun yanında rakip takımların hücum varyasyonlarını kısıtlayabilen bir sistemimiz vardı. maç boyunca deli gibi bindiren, defans yapamasa da rakip kanat oyuncusunun yerini terkedip öne çıkmasını engelleyen kenar adamlarımız vardı. ek olarak önde elmander ile başlayan, arkasından melo-selçuk hatta engin baytarla falan rakibi boğan meşhur "göbek" savunmamız vardı. bu da rakiplerin hem hücum opsiyonlarını kısıtlıyor, hem de hücumcuların bizim yarı sahanın ortalarına yanaştığında zaten yorulmuş olmasını sağlıyordu.
2011-2013 arası dönemdeki semih'in iyi anılmasının, hatta şimdilerde hala daha o günlerin hatırının tutulmasının nedeni buydu. aslında performans olarak çok gerilemiş gibi görünse de aslında olduğu yerde sayan bir semih vardı 2013-2017 arası dönemde. ancak bu rakibi bayıltan takım oyunu yerini daha sıradan bir sisteme bırakınca, rakipler hem kanat hem de göbekten istediği gibi hücuma kalkabilir hale geldikçe, hatta popüler tabirle ikinci bölge-üçüncü bölge arasındaki bölgeye diri şekilde gelip patlayıcı kuvvetini oralarda kullanabilmeye başlayınca semih ciddi anlamda bocalamaya başladı. çünkü karşılayacağı rakibin nereden geleceğini kestiremiyordu, karşısına çok daha güçlü şekilde geliyordu ve de yanındaki oyuncunun durumu toparlamasına imkan verecek kadar yavaşlatamıyordu takım savunması rakip hücumları. bunun üzerine bir de mangalda gözünü yakmasıyla yaşadığı en azından iddia edilen görme kaybı da eklenince en son adebayor kafayı vurup golü atarken yarım metre ilerisinde havaya kafa atan bir adam olup çıkmıştı.
hatta zaman zaman sol bekte denenmesi ve orada kısmen beğenilmesinin temel sebebi de sorumluluk alanının daralması ve adam kaçırsa bile en azından stoperlerin ikinci bir müdahale şansının olmasıydı...
2018-2019 sezonunun ikinci yarısında galatasaray forması giyecekmiş. yıllardır fiziken aynı yerde sayıyor, üzerine iyi ya da kötü yaş da aldı biraz. geçtiğimiz sezon sadece deplasmanlarda yaşadığımız kendi yarı sahamızın ortasında rakip takım presiyle bocalama problemi iç saha maçlarında da yaşanır oldu. bu şartlarda kendisinden ne beklenebilir merak konusu. tek bir ihtimal marcao ya da maicon ile süpriz şekilde yakalayabilecekleri bir uyum ki onun da ne kadar işe yarayabileceği muamma...
yine de severiz böyle hikayeleri yemeyi. bugün güzel de bir klip patlatır eski
yürüyedurcu abimizin prodüksiyon şirketi, baktın işler çok boka sardı kafanı sokarsın bir tekmenin önüne kaşın gözün patlar kanlı formana destanlar yazılır...
hadi geçmiş olsun. pardon yuvana hoşgeldin galatasaraylı semih...