sabri dendiğinde aklıma gelen iki şey var. birincisi "adam", ikincisi "hasta galatasaraylı" oluşu.
kimseye benzemez sabri. taraftara küsmez, kötüyse bile mücadeleden kaçmaz, berbat performans gösterdiği maçta 90. dakika rakip kaleciye pres yaparken görebilirsiniz, hiç durmaz, yorulmaz. taraftar, sabri en iyi olduğu dönemde bile dalga geçer, yüzlerce video dolaşır kendisiyle dalga maksatlı, ama sabri hiç bir zaman küsmez, sırtını dönmez, her zaman takımı için en iyisini vermeye çalışır. çıkıp konuşmaz, teknik direktörüne tek laf etmez, disiplinsiz tek hareketini göremezsiniz bu adamın.
futboluna gelirsek, her sene üstüne koyan, kendini inanılmaz geliştiren bir adam görüyoruz. bu adam o komik videolardaki topa vurmayı bilmeyen adam değil artık. kendini geliştirerek, galatasaray futbol takımı için vazgeçilmez olduğunu gösterdi. ve her geçen maç göstermeye devam ediyor.
çoğu kişi tarafından beğenilmiyor sabri. kendisiyle dalga geçmeye çalışanlar işin öyle bokunu çıkardılar ki, bu adamın ; her şutu taca atan, abanmaktan, koşmaktan başka birşey bilmeyen bir adam olduğuna o kadar alıştırıldı ki taraftar, 20 efsane maç çıkarsa üst üste, ertesi maç tek hatasıyla gol yedirse "bundan topçu olmaz, değişmez bu adam" demeye başlayacaklardır.
fakat artık bu ergen videolarını kenara bırakıp, "sahadaki biz" olan bu adamın kendini inanılmaz geliştirerek takımın çok önemli bir parçası haline geldiğini görelim.
galatasaray armasına aşık olan bu adamı, bağrımıza basalım.
iyi ki doğdun sabri.
* http://1.bp.blogspot.com/...0/sabri_26102010.jpg