"istatistik mini etek gibidir, çoğu şeyi gösterir ama asıl istenen şeyi göstermez" sözünü bir kere daha doğrulayan istatistiklere sahip olduğu bir maç geçirmiş oyuncu. gelin detaylarına inelim şu istatistiklerin.
pas istatistiği:
43 pas yapmış maç boyunca babel. ve bunun sadece 8'i ileri pas. hücum oyuncusu için hiç de iyi bir istatistik değil aslında. 8/43 baya kötü bir rakam. bu ileri pasların 7'si ise 3.bölgeye pas. yani 43 pasın sadece 7 tanesi 3.bölgeye yapılan, rakibin kalabalık savunmasını açmak için yapılmış pas olarak karşımıza çıkmış. 43 pas yapıp 7 kere bunu denemek...bilemiyorum sayın okuyucular.
ikili mücadele kazanma:
babel'in artık bu seviyelerde oynayabilmesini sağlayan (bana göre kendisinin bu seviyede işi yok) iki özelliğinden bir tanesi güçlü fizik yapısıdır. böyle bir oyuncudan haliyle çok fazla ikili mücadele kazanmasını beklemek tutarsız bir beklenti değildir. bir de dün karşısında tyler boyd gibi asıl mevkisi bek olmayan bir oyuncunun oynadığını düşünürsek babel'i bu kadar ikili mücadele kazandığı için övmek bana göre yanlıştır.
dripling:
babel için istatistiklerde iyi denilebilecek tek nokta belki de. karşısında boyd'un oynadığını tekrar belirtmek istiyorum burada. baiano gibi bir savunmacı ile sahada olabilseydi rize bu istatistiklerin çok aşağıda olacağına eminim ama kanıtlayamam. yine de tebrik.
sahipsiz top kazanma:
benim için bu topların nasıl kazanıldığı daha önemli. bir hava topu mücadelesinden sonra ortaya düşen topu mu aldı yoksa ribaund olarak mı topladı yoksa bir kargaşanın içerisinden dışarı fırlayan topu mu aldı kendisi bu muallak. onun için pek bir yorum yapmayacağım bu veri hakkında.
şut:
gelelim babel'i var eden asıl konunun babel tarafından hiç tercih edilmemesine. kendisinden dolayı sürekli yerleşik savunmaya karşı hücum etmek zorunda kaldı takım. bütün bir 96 dakika boyunca bir kere bile şut denememesi aslında babel'in hücum tarafında yeterince iyi olmadığının göstergesi. hem takımı yerleşik savunmaya karşı hücum etmek zorunda bırakacaksın hem de 25-30 civarından da olsa dahi bir tane şutun olmayacak. yahu o zaman biz seni neden tercih edelim. sırf ikili mücadele kazanıyorsun ve daha az top kaybı yapıyorsun diye yerleşik savunmaya karşı hücum etmeyi neden isteyelim ?
istatistiklerin dışında bir de benim, bir futbol izleyicisinin gördükleri var. babel'in olduğu her maçı analiz edelim bir de olmadığı her maça bakalım. galatasaray bu maçların kaçında yerleşik savunmaya karşı kaç hücum yapmış bunun istatistiğini çıkarıp babel ile korelasyonel bir ilişki var mı yok mu biri çıkarsın koysun ortaya ya. adamın önünde 25-30 metre birebir gidebileceği bir alan olsa dahi topa basıyor kendisi. bir sağa çekiyor bir sola çekiyor ve sonra geri dönüyor. haliyle rakip savunma da yerleşmiş oluyor. bunu görememek bana o kadar mantıksız geliyor ki. yani topu tutmak ve daha az top kaybı yapmak bize eğer böyle bir oyun stilini getirecekse ben topun tutulmasına karşıyım. varsın hızlı bir oyun oynayalım ama top kaybımız biraz daha fazla olsun. hocam sen demedin mi yaşamak cesurların hakkı diye. bırak da top sürmeye, risk almaya cesaret edenler yaşamaya çalışsın. korkaklar, risk almaktan kaçınanlar değil.
(bkz:
3 ekim 2021 çaykur rizespor galatasaray maçı)