• 32
    philadelphia sokaklarında tefeciler için çalışıp geçimini sağlarken, içinde yaşayan dövüşçü onu küçük maçlar için de olsa boksta tutardı.
    30 yaşına gelmişti ve küçük bir hayatı vardı.
    mahallenin gym'inde eski boksör yaşlı antrenör mickey'den onu çalıştırmasını istemişti ancak, mickey iyi bir solak olduğunu ancak tembel bir serseri olduğunu düşündüğü için bu isteğini kabul etmemişti.
    doktorlar da gözünden dolayı boks yapmasını tavsiye etmiyordu...
    rocky genel olarak loser bir hayat yaşıyor olmasına rağmen moralini hep yüksek tutardı.
    esprili ve dindar bir kişiliği vardı.
    derken, mahalleden arkadaşı paulie, pet shopda çalışan kız kardeşi adrian ile rocky'i tanıştırdı.
    bu onun hayatındaki en önemli şeylerden biri oluyordu.
    adrian, utangaç bir kişilikti ve hiç flörtü olmamıştı daha önce.
    o sıralar rocky şanslı bir dönem geçiriyordu, gerçekten herkesin karşısına çıkmayacak bir fırsat geçiyordu eline...
    dönemin en iyi boksörü, ağır siklet kemer sahibi apollo creed, menajerinin de yönlendirmesiyle fırsatlar ülkesi amerika'da " amerikan rüyası" vadedecekti ve sıradan bir boksörle maça çıkacaktı...
    bu boksör rocky'di...
    sokak köşelerinde tefeciler için adam sıkıştıran
    ucuz maçlarda yumruk yiyen rock, dünyanın en iyi boksörüyle maça çıkacaktı...
    kaybedecek bir şeyi yoktu o güne dek
    kimse şans tanımıyordu ona
    ancak bu fırsatı bir daha yakalayamacağını da biliyordu
    daha önce onu reddeden antrenör mickey, bu kez rock'un ayağına gitmişti onu çalıştırmak için...
    ne de olsa bu fırsat onun da göz önüne çıkmak için son şansıydı...
    rocko ilk başta gurur yapıp reddetse de, bu birliktelik ikisi için de en iyisi olacaktı...
    derken mickey ile o ölene dek sürecek bir dostluk başladı...
    rocky, kimse ona şans tanımazken, dünya şampiyonu apollo creed karşısında son raunda kadar direndi.
    öyle çok dövüşmüşlerdi ki, ikisinin de ayakta duracak halı kalmamıştı artık...
    hakemler apollo'nun itibarını daha fazla düşürmemek için maçı puanla şampiyona verdi
    ancak halk rocky'nin arkasına geçmişti artık...
    ve rock aşkına sesleniyordu ringten her yeri kırık bir vaziyette...
    adrriaaaaaaan!
    rocko'nun bu maçtan sonra tüm hayatı değişiyordu
    öyle ki, şampiyon apollo bir maç daha istiyordu ve bu kez işi şansa bırakmamak için her şeyini ortaya koyacaktı
    ancak italyan aygırı bu kez onu nakavt etti ve kemeri beline taktı.
    rocko kariyeri boyunca öyle şeyler yaşıyordu ki, bu destansı bir hikâyeyi oluşturuyordu...
    mickey'i ve sonradan dost oldukları eski şampiyon apollo'yu ringte kaybetti.
    dönemin soğuk savaşı sırasında rus boksör ivan drago ile sovyetler birliğinde maça çıkıyor ve tüm salonu arkasına alıyordu maçın bitiminde...
    drago'ya "beni yenmen için beni öldürmen gerekiyor ve bunun için ölmeyi göze alman gerekiyor" demişti.
    onda gerçek bir savaşçı iç güdüleri vardı...
    bunun için her şeyi riske atabiliyordu.
    gözü karaydı...
    onu üç kavramla özetleyebilirdiniz:
    umutlu ol
    vazgeçme
    yap...
    işte rocky bu üç dinamik üzerine var oluyordu...
    eski ağır siklet boks şampiyonu 'italyan aygırı" rocky balboa...
  • 34
    en başta arasının açık olduğu kişilerle ve rakipleriyle sonradan dost olabilme özelliği olan efsane boksör.
    öyle ki en başta mickey ile arası oldukça açık iken apollo ile çıkacağı maçlarda coachluğu mickey' e verdi. ardından clubber lang' e yenildiği macta mickey' i kaybetti. sonra apollo ile çalıştı ve onunla sıkı dost oldu ta ki apollo drago' ya yenilip ölene kadar. son raddede creed 2 filminde ivan drago' nun rocky' ye yenildikten sonra yasadığı felaketler silsilesine tanık oluyoruz. ve adonis'in ivan' ın oğlunu yendiği maçın hemen ardından bu kez rocky balboa ile ivan drago arasında başlayacak olan dostluğun temellerinin atıldığı bir sahne çıkıyor karsımıza.
  • 36
    aynı zamanda serinin 6. filminin adıdır ve benim için tüm serisi olduğu kadar bu filmin sadece kendisi bile çok önemli bir hayat dersidir.
    bu film çıkacak diye nasıl heyecanlandığımı hatırlıyorum da... 5 filmi de ezbere biliyordum ve stallone bana bir filmi sinemada izleyebilme şansı sunuyordu. tabi daha sonradan creed ile 2 devam filmi daha olacaktı bunları da sinemada izleyecektim ama o an için bu tarif edilemez birşeydi. ne olursa olsun bu filmi sinemada izleyeceğim dedim... hayatta hiçbir şey buna engel olamaz dedim...
    peki ne mi oldu? büyük konuşmama alışkanlığını "allah nasip ederse,kısmet olursa" gibi kalıpları 18 yaşında da olsa her durumda kullanmam gerektiğini öğrendim. ms hastası olmuştum ve baş dönmesinden dolayı iki kişi koluma girmeden yürüyemiyordum falan filan. degil sinema televizyon önümdeki insanları izleyemez olmuştum. bir isyan halindeydim hastalık bulaşıcı değil sebebi belli değil ve tedavisi yok. ancak baskılayarak belirtiler geriletilebiliyor o kadar. neden ben diye üzülüyorum.
    benim gibi fanatik stallone'ci bir arkadaşım ben biraz toparlayınca filmin nasıl olduysa kaliteli bir kopyasının dvd sini getirmişti bana süpriz diye. ben zaten üzgünüm dedim izlemiycem zaten sinemada izleyemedim. hiç unutmam senin dedi bu filmi esas şimdi izlemen lazım. kahramanımızın oğluyla olan diyaloğunda anlamıştım neden böyle dediğini.
    --- alıntı ---
    islerin yolunda gitmediğinde büyük bir gölge gibi suçlayacak yerler aradın. dünya her zaman güllük gülistanlık değildir. acımasız ve kötü bir yerdir. ne kadar güçlü olduğun önemli değil. eğer dünyaya izin verirsen, seni dizlerinin üzerine çökertir ve sonsuza kadar öyle kalmana sebep olur.
    sen, ben, hiç kimse hayat kadar güçlü darbe vuramayız. ama önemli olan ne kadar güçlü vurabildiğin değil. önemli olan o darbeyi yedikten sonra ileriye doğru devam edip etmediğindir. kaç darbe alıp hayatta yoluna devam edebiliyorsun. iste kazanmak böyle bir şey.
    simdi ne hak ettiğini biliyorsan hak ettiğin şeyi al. ama o darbeleri almaya hazır olmalısın ve birilerini suçlayıp istediğim yere gelemedim. sebebi oydu veya buydu ya da her hangi bir şeydi diyemezsin. bunu korkaklar yapar ve bu sen değilsin. sen bundan daha iyisin.
    kendine inanmaya başlayana kadar kendine ait bir hayatın olmayacak.
    önemli olan ne kadar güçlü vurabildiğin değildir. önemli olan darbeyi yedikten sonra, ileriye doğru gidip gitmediğindir. kaç darbe alıp hayatta yoluna devam edebiliyorsun. iste kazanmak böyle bir şey.
    başarı, ulaşılabilecek liman, son durak veya varış noktası değil; sürekli olarak mücadele etmek , ayakta kalıp yoluna devam etmektir…
    --- alıntı ---
    hasta yatağında bile adamı ayağa tekrar kalkması için gerekli motivasyonu sağlayan adamdır rocky.
App Store'dan indirin Google Play'den alın