geldiğinden beri oynadığı hemen her maçta rakiplerle dalaşan, hakemlere sürekli fiziki temasta bulunan ama ne hikmetse kırmızıyı geçtim, sarı kart bile görmeden maçları tamamlayabilen beceride olan bir arkadaşımız.
ha bir de eskiden gol atardı bu arkadaş, emekli olmadan önce. sonra fener'e geldi emeklilik ikramiyesi olarak.
bu arada şunu iddia ediyorum, geçen yılki kadıköyde oynadığımız maçta (bkz:
17 mart 2018 fenerbahçe galatasaray maçı), serdar aziz ile itişip kakıştığı pozisyonlarda gerçi bülent yıldırım pek itibar etmedi bu malın yaptıklarına ama, o dönem "var" olsaydı içeriden barış şimsek falan uyarır, bir iki penaltı atarlar, serdar'ı da kırmızı ile attırırlardı.
isyan ettiğimiz konuların başında da bu geliyor zaten.
içerideki maçlarımızda aman ortadan yöneteyim diye zorlayan ama nerdeyse bize deplasmanı hisssettiren hakemler, kadıköyde nefes almamıza bile izin vermiyorlar.
tam soldado ve o zihniyetteki oyuncuların cirit atabileceği bir ortam, gerektiğinde kes kabloyu, yetmedi boz "var" ı,
oh ne ala memleket...