sarkazm ve rasyonalitenin farkını açıklamak için en az 10 defa girişimde bulundum ama, hepsini sildim. çünkü her seferinde dünyanın en salakça şeyini yapıyormuşum gibi geldi. ulan insan bu ayrımın farkında değilse, nasıl yaşıyor olabilir? bu farkındalık olmadan, sokağa çıktıktan en geç yarım saat sonra falan ölürsün herhalde...
real madrid "büyük takım" , "küçük takım" , "rezil takım" , "asil takım" diye tanımlanabilir ve en iyi tarafı da; sebebini açıklamak gerekmez...
kulüp - (sportif başarı tarihi + yönetim + maddi kaynak + taraftar + stad + kadro ve kadronun o anki durumu vs.) = x
o x'i tanımlayamazsın işte; her açıdan birbirine denk iki takım sahaya çıktığında, hatta aralarında dağlar olan takımlar bile rakip olsa kimin iyi oynayacağını o x belirliyor ve bırak sezonları, on yılları falan "aynı maç içinde" bile azalıp artabiliyor. ilk yarı paspas olan bir takıma soyunma odasında, taşıdığı armanın değeri hatırlatıldığında aslan kesilebiliyor.
kim bir kulübün "büyüklüğü" gibi soyut ötesi bir kavramı sportif başarı geçmişi ile ölçer ki? kupayı alan kaldırır ve "görün ulan; en büyük benim!" der. hangi takımın ve taraftarının, eldeki maddi kaynak ile yaratılan kadro + imkanlar arasında orantı kurmaya cesareti var? ya da yaratılan kadro ile kazanılan başarıyı oranlamaya? "elindeki kupayı gökyüzüne kaldıran adam" gibi açık bir imajı en ilkel biçimde, yani sadece duyu organlarıyla yorumlayıp "evet, büyük takımmış bunlar..." diyenler milyonlarca... neden mi?
belki fark edilmemiştir, özet geçeyim: futbol, 20. yüzyılın 2. yarısında at ve silahı dahi sollayarak tarihin en büyük maço fenomenlerinden biri haline gelmiştir. yüksek testesteron salgısı yüzünden rekabet, olabilecek en geri zekalı seviyede ilerlemekte ve insanoğlunu başka bir yaratığa dönüştürmektedir. geçtiğimiz çağlardaki yaylalarda, ovalarda cesur silahşörlerin at üstündeki centilmen dövüşlerinin yerini, lümpen proleteryanın haysiyete, benliğe, onura silah doğrultarak sürdürdüğü kaos almıştır. yani senin anlayacağın: "asalet, büyüklük, duruş" gibi muğlak kavramları ortak bir tanıma bağlamak için pek uygun bir ortamda değiliz.
dünyadaki herhangi bir kulübün asil ya da bilmem ne olduğuna dair söylenecek hiç bir şey yok. yönetimin karar alıp eski futbolcusuna vefa vs. gibi bir konuda yaptığı klas bir harekete karşılık, 2'şer 3'er tane utanç vesikası bulunabilir; google bir tık uzakta...
bu durumda, ne olduğu bilinmeyen ve bu yüzden denklemde "x" olarak yer bulan o "büyüklük" için baz aldığım kriteri istediğim şekilde tanımlayabilirim ve bir başkasının tanımına göre tutarlılık göstermek zorunda değildir. belki 2. lig takımı taraftarının 1500 kişiyle 200 km ötedeki deplasmana gitmesidir, ne maçı kazanma ne de play off'a kalma umudu olmadan. belki barça'nın garantici futboldan taviz vererek, takımdaki 11 futbolcunun da katılımıyla, herkesin "kendini gerçekleştirmesine" fırsat tanımakta ısrar etmesidir o "x" !
dünyanın en geniş maddi olanaklarına sahip kulüp bile, ne kadar iyi yönetiliyor olursa olsun; taraftarı olmadan devam edemez. staddaki destekten vs. bahsetmiyorum. o büyük sponsorluk anlaşmaları, yayın ihaleleri taraftar için yapılıyor; "bizim taraftar maçı kaçırmaz, orijinal ürünü de alır nasılsa..." denilebilecek güven olduğu için yapılabiliyor. o takımı delice seven ve bu yüzden parası neyse verip evine dekoderi, sırtına formayı, boynuna atkıyı alacak taraftar olmadan; kimse senin
marka değerini de 5 kuruş paraya değer bulup yatırım yapmaz, aldığın krediyi ödeyebileceğine inanmaz. elinde devasa çekle pişkin pişkin sırıtıp "e tabi spora katkı önemli, hem böyle büyük bi camiayla çalışmak bizim için şeref..." diye kulüp başkanıyla el sıkışarak kameraya poz veren dallama; o sırada içinden "1 top peşinde koşan 22 adamı izleyen milyonlarca geri zekalı; siz varken daha ne kredileri faiziyle misli misli kazanırım ben be!" diyor.
yüksek bilet fiyatına rağmen barnabeu'ya girip takımını izlemek isteyen adama, 2-0 öndesin diye milyon dolar paraya getirilmiş adamların, hem de belki de dünyanın en iyi futbolcularının, darbe marbe almadığı halde yerde dakikalarca kıvranışını izletemezsin. c.ronaldo'nun sixpack'ini görmeye gelmedi adam ve o 90 dakikayı 1 hafta bekledi; 5 dakika evvel ne kadar şık bir frikik golü atmış olursan ol, o maçın tek saniyesini bile çalamazsın ondan.
------
ve son olarak; bu devirde niye hala franco diyemeyeceğimi de anlayamadım. daha doğrusu, "franco demek" ile ne kastedildiğini ve "bu devir" dahilinde o kastedilen eylemin(her neyse işte o) neden gerçekleştirilemeyeceğini... real madrid'in devlet terörü yıllarındaki haksız rekabet şartları sebebiyle gıcık olmamın sadece beni bağladığını açıkça yazdım; bu kimi neden rahatsız etsin? "devir" değişince geçmiş yeniden mi yazılıyor? sarkazm diyorum; zaten rasyonel sebeplerimden dolayı sevmediğim bir kulüp olan real madrid'in franco ile olan geçmişi, buna ancak kenar süsüdür, asli sebep değil. birinin çıkıp sebep göstermeden "büyük kulüptür" demesini yadırgamam, aynı tavırla "küçük kulüptür" de yazabilirim istesem. ama bunu yaparken biraz da eğlenmek isterim, ya da belki "küçük kulüptür" yazmamı birilerinin ciddiye alacağını bildiğimden; sarkazmı belirginleştiririm. "franco'nun kucağı" demişim ulan?! aragones duysa "oha?! o kadar da değil?!" der... "mal fenerli ercik" videosunu görüp, "angut" dediğin kulübün forması içinde kanlı canlı, gerçek bir angutun varlığına şahit olunca gülüp geçmekle aynı şey bu; rasyonel bir argüman değil, sarkazm...
yine de "bu devir" ile franco'nun ilişkisini anlayamıyorum. verilen link ise futbolla ilgili bir argüman ortaya koymak yerine, sadece bir dünya görüşüne saldırıp kenara çekiliyor...
haaa, bi dakka... yoksa o eski trajedilerin yeryüzünden silindiği ve sadece biz "kötümser bozguncular" tarafından sırf otorite ile inatlaşmak için hatırlatıldığı bu post-modern, altın refah çağı'nda olduğumuz için mi bu "franco deyip duran demodeler işte!" tavrı oluştu? işte yine o toz pembe genç kız rüyaları...
eğer argümanı doğru anlayabildiysem(takdir edileceği gibi, "argüman" diyebilmek için üstü fazla kapalı); "franco demek" için hakikaten biraz geç kaldığımı itiraf edebilirim: dünya artık franco'nun zamanındakinden çok daha boktan...
------
real madrid'in günahıyla, sevabıyla başardıkları; başkalarının "büyük takım" kriterlerine cuk oturuyor olabilir, eyvallah. zaten real madrid'in büyüklüğünü sorguladığım kısmın "sadece beni" bağladığını anlatmaktan dilimde tüy bitti. tekrar ediyorum ki, rahatsızlığımın, daha doğrusu kafa karışıklığımın sebebi; ultraslan'ın, ultras fraksiyonu ultraslan'ın real madrid'e farkında olarak ya da olmayarak çaktığı selamdır. tribünü ve yarattığı o anklav kültürü seviyorum, belki de futbolu sevdiğim kadar. benim hastası olduğum o tribün de, basit bir laf dalaşı için bu çelişkiyi oluşturmayı göze almazdı...
saygıyla; zira elimde kalan son şey bu...