• 453
    https://twitter.com/...s/732512988024832001

    bu adamı hiç sevmiyorum ama söylediklerinde a dan z ye haklı.

    seneler önce arap milyarderler galatasaray'ı almaya niyetlenmişti. türk basınında kıyamet kopmuştu. sanki adamlar galatasaray'ı alacak da kendi ülkelerine götürecekmiş gibi. peki sonra ne mi oldu? o arap milyarderleri manchester city, psg gibi takımları satın almaya başladılar.
  • 454
    https://twitter.com/...s/732512988024832001

    söylediklerinde yalnızca takımın yurtdışı kaynaklı bir yapıya satılması kısmını doğru bulmadım. tamam troll mroll* ama adam söylediklerinin %99'unda haklı.

    satış konusuna gelirsek, serbest piyasanın gerekleri yalnızca takımı satmakla sağlanmaz. galatasaray'ın yapısını herkese açarak da serbest piyasa koşullarını sağlayabilirler. böylece yönetimsel anlamda rekabet piyasası gelişir, yalnızca ufak bir grup arasından yönetim oluşturmak zorunda kalınmaz. şüphe yok ki galatasaray aristokrasisi 2000'lere kadar her açıdan türk milletinden üstündü, öndeydi. ama bugün bırakın eşitliği, galatasaray aristokrasisi resmen milletin gerisinde. çok açık söylüyorum, twitter'daki galatasaray taraftarlarından bir yönetim oluştursak daha başarılı ve ileri görüşlü bir yönetim olur. bu yüzden eğer bu aristokrasi içerisinde hala galatasaray'ı gerçekten seven, galatasaray'ı sadece küçük bir zümrenin sahip olduğu bir oyuncak olarak görmeyen kişilerin artık kulübü herkese açması lazım. yoksa bu çöküş ya da bu kısır döngü sürer gider.
  • 455
    kıvırmadan, dolandırmadan galatasaray'ın esas kanseri olan monşerlerle alakalı ağzını açan tek adam koca medyada.

    satılma konusuna gelince, galatasaray zaten şu anda - acı ama gerçek - bize ait değil, bir adet okulun duvarları içinde yaşayan bir kulüp. hatta aile şirketi formatında yönetiliyor. taraftar sadece para kaynağı olarak var. onun ötesinde aile dışında duran ''fanlar''. öyle çarpık ki, bu aile şirketi içinde kimin ne yaptığı, bu kadar ekonomik krizin peş peşe nasıl çıktığı, nelerin döndüğü vs. meçhul. gerekirse dursun yönetsin yeter ki aile dışından kalifiye de olsa birileri gelmesin kafası.

    bu kulüp, yabancı bir fona satılsa ne kadar taraftar olarak bizden kopabilir allah aşkına? hatta daha profesyonel bir çerçevede taraftar daha aktif rol alabilir bugüne göre. yani bir fon alsa galatasaray'ı, bugünün liselilerden daha fazla oyun sahası açar taraftara.

    adam yüzde yüz haklı. galatasaray acilen bir fona falan satılmalı, bir şekilde o lisenin elinden kurtarılmalı. 20.000.000 taraftarlı bir camia bir lisenin kütüphanesindeki genel kurullarla yönetilmeye devam ederse böyle iniş - çıkış çok yaşarız daha.
  • 457
    lan bırakın be rok güzellemelerini... bir o kalmıştı yalanmayan.
    herifin amacı galatasaray falan değil, siyasi terminolojiden biraz anlayan herkes anlar ki rok'un kastı kulüpteki muhalifler, yani çoğunluktur.

    monşer falan diye kim atıp tutuyor bu memlekette?
    biraz kopya vereyim, boyu uzun bir badem.

    sanıyor musunuz ki bu adamlar ilk fırsatta kulübü de işgal etmesin?
    alakasız adamların kadrolarla, hamili kartlarla, sırf bıyıklarının hav uzunluklarından dolayı yönetimde olduklarını düşünün.

    kısacası,

    liseye sen kız,
    ben kızayım.

    ama bunlara yedirmeyin kardeşim...
  • 458
    https://twitter.com/...s/732512988024832001

    rasim ozan kütahyalı esasında başka bir neden olmaksızın, sadece rasim ozan kütahyalı olduğu için haksızdır ama yine de vaktimiz bol olduğundan konuyu açalım.

    dikkat ederseniz konuşmanın başında allah kahretsin'ler, adam değilsiniz'ler, ulan'lar havada uçuşuyor. bunlar alt kültüre mesaj ulaştırmada rok'un içlerinden biri olarak orada olduğunu göstermesi bakımından işe yarıyor. ayrıca değişen siyasi jargonun da etkisiyle bu tip mahalle ağzı ifadeler usturuplu, amaçlı eleştirilere göre dobra kabul ediliyor.

    yılanlı mılanlı espriler geçtikten sonra ciddiye alınabilecek tek bölüm olan "bakın galatasaray yönetimi , onurunuzla istifa edin." geliyor. bu kısma ben de katılırım. bu yönetimle bir geleceğimiz olmadığı açık. fakat bunun sonrasında anlattıklarının ne doğruluk payı ne de ciddi temellendirmesi var.

    istifa isteğinden sonra rasim'in asıl derdi yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlıyor. kulüp bir rus ya da arap milyardere satılmalıymış. hatta neymiş, malcolm gladwell miymiş, manchester united'ın sahibi. ona satılmalıymış. muhtemelen bu isim verme işini de entelektüel görünme çabasından dolayı gerçekleştirdi. öncelikle manchester'ın sahibi gladwell falan değil. malcolm gladwell, ülkemizde de satılan outliers ismindeki çok başarılı bir psikoloji kitabının yazarı. manchester united'ın şu anki sahibi glazer ailesi. ailenin 2014'te ölen babası malcolm glazer ise rasim'in gazeteci, bahsettiğim outliers isimli kitabın yazarı, malcolm gladwell ile karıştırdığı isim.

    bu noktada az da olsa manchester united tarihinden söz etmek lazım. kulüp on dokuzuncu yüzyılın son çeyreğinde newton heath lyr football club adıyla lancashire and yorkshire railway şirketinin taşıma departmanınca kuruluyor ve ilk maçlarını diğer departmanların ve demiryolu şirrketlerinin kurduğu takımlarla yapıyor. ingiltere'de kurulan ilk liglere bu şekilde katılan kulüp, kuruluşundan on beş yıl geçmeden demiryolu şirketinden bağımsız hale geliyor ve yirminci yüzyılın başında, daha galatasaray kurulmamışken, yerel iş adamlarınca sahipleniliyor. bu iş adamlarından biri olan john henry davies kulübün başkanı oluyor. kulübün adı da bu sıralarda manchester united yapılıyor. takip eden yıllarda defalarca iflasın eşiğine gelen kulüp, kendisini satın alan iş adamlarınca bu durumdan kurtarılıyor ve bu iş adamları kulübün başkanı yapılıyor. ünlü menajer busby'nin bir arkadaşı olan louis edwards'ın 60'lardan kulübün borsaya açıldığı 1991 yılına kadar birkaç satış girişimine rağmen elinde tuttuğu kulüp bu tarihten itibaren hissedarlar arasında yaşanan güç çekişmesine sahne oluyor ve %75'in üzerindeki çoğunluk hissesi 2005'te glazer tarafından ele geçiriliyor. tüm bunlara rağmen kulübün hala hatrı sayılır miktarda borcu bulunuyor ve glazer yönetimi bu borcu cebinden para çıkararak ödeyemiyor.

    bunların haricinde manchester united bir başkan takımı değil menajer takımı. kulübün çok erken yıllardan sonra ilk defa adını ciddi anlamda duyurup uluslararası başarı kazandığı sezonlar 1950'li yıllara denk geliyor ve dönemin menajeri matt busby. busby'nim yarattığı jenerasyonun münih'e çakılmasını takiben kulüp birkaç yıl daha başarılı oluyor ama busby'nin temelli bırakışıyla eski istikrarsız günlerine geri dönüyor. 70'lerde küme bile düşmüşlüğü olan kulüp sexton ve atkinson dönemlerinde aldığı kısmi başarılı sonuçların ardından ancak ferguson'un takımın başına gelişiyle bildiğimiz haline bürünüyor.

    galatasaray örneği ise ne yukarıda anlattığım başkanlık durumuna ne de menajerlik durumuna uyuyor. galatasaray'ı kuruluşundan itibaren en başarılı türk kulübü haline getiren unsur aniden zenginleşen anadolulu tüccarlarca değil yüz yılı aşkın süredir işin başında olan lise kültürünce yönetiliyor olması. kolojvar'a yapılan ilk yurt dışı seyahatinin galatasaraylılarca yapılmış olması da derwall'e ilk sene aldığı başarısız sonuçlara rağmen sabredilmiş olması da derwall'in istanbul'da kalması için gerekli sözlerin verilmiş olması da bu kültürün ortaya çıkardığı gelişmeler. galatasaray bu kültür sayesinde aziz yıldırım benzeri bir zengin iş adamının elinde oyuncak olup şike benzeri suçlara karışmaktan kurtuluyor. galatasaray bu sayede tarihinin en başarılı hocası kendini kulüpten ve kulüp kültüründen yukarıda görmeye başlayınca hocasını gönderebiliyor. galatasaray bu yüzden hollmann gibi hamzaoğlu gibi teknik direktörlerle şampiyon olabiliyor. taraftar profili boğazın karşı yakasındaki rakibiyle aynı olmasına rağmen galatasaray lise kültürü nedeniyle avrupa'da rakibinin düşleyemeyeceği başarıları ilkin elde edebiliyor.

    galatasaray'ı oluşturan unsurlar manchester united'ı ve başka kulüpleri oluşturanlardan çok farklı. arap ve rus milyarderle tarafından satın alınan kulüplerin hiçbiri ülkenin en başarılı eğitim veren okullarının birinin öğrencileri tarafından kurulmuş ve yıllarca yönetilmiş değiller. bu kulüplerin hepsi yıllardır zaten ticari mal gibi işlem gören, zengin iş adamlarınca yönetilen yapılar. glazer'ın united'ı almasına yapılan eleştirilerin temelinde bu adamın ve ailenin zengin olup kulübü istediği gibi yönetebilecek olması değil yahudi olmaları vardı. abromoviç konusunda benzer bir eleştiri kulüp içinden değil dışarıdan, zengin bir "rus" iş adamının ingiliz futbolunu ele geçireceği yönünde geldi. arapların city'i alması da benzer ırk üzerinden tepkilerle karşılandı. bunun nedeni bu kulüplerin taraftarlarının zaten kulüplerin zengin iş adamlarınca yönetilmesine alışık olmaları, başka milliyetten zengin iş adamlarınca yönetilmesine alışık olmamalarıydı ki city ve chelsea gibi tarihinde başarı olmayan kulüplerin taraftarı başarı geldikçe zaten tek tük olan bu sesleri tamamen kestiler.

    galatasaray "monşerler" tarafından değil anadolu kaplanları tarafından yönetilse şu ana kadar kazandığı avrupa başarılarının, judo mudo hariç, çoğunun gerçekleşmeyeceği bir yana, türkiye gibi siyasi istikrarsızlığın pençesinde bir o yana bir bu yana sallanan bir ülkede galatasaray lisesi gibi statik bir güç tarafından yönetilmenin bir emniyet supabı olduğu su götürmez bir gerçek. galatasaray lisesi; varsın robin van persie'nin galatasaray'a gelmesini sağlayamasın, varsın dursun özbek gibi gerçek bir vizyonsuzu takımın başına getirsin cemaat gibi bir yapının bile içine girmeye çalışamayacağı kadar kapalı, iktidar kavgası nedeniyle herhangi bir yönden sarsılmayan, her türden iktidarla arası mesafeli olmak kaydıyla saygılı, türkiye gibi üniter devlet mekanizmasının içilen içki saatini kontrol etmeye çalıştığı bir ülkede olabilecek en özerk yönetimlerden birinin oluşmasının ana nedeni konumundaki bir güç.

    rasim'den gitmeye devam edelim. inan kıraç'a "yaşın seksen, öleceksin zaten" gibi nezaketten uzak, siyasi iktidarın yandaşı olmanın verdiği pervasızlıkla galatasaray'ı uluslararası konsorsiyuma vermesini öğütleyen rasim "imtiyaz" benzeri sözcüklerle reis'inin dilinden konuşmaya devam ediyor. bir kere konsorsiyum rasim'in sandığı şey demek değil. yine gavurca terim kullanmanın dayanılmaz hafifliğine kurban giden rasim bir de buradan yola çıkıp galatasaray'a akıl vermeye kalkıyor. verilen man u, chelsea örneklerinde şirketler kulüp başkanlarının sahibi olduğu holdingler tarafından yönetiliyor, konsorsiyumlar tarafından değil. galatasaray adası meselesinde de popülizm yapıyor ama bu konuda haksız değil. bu kulübü boğmamasını söylediği galatasaray lisesi, galatasaray'ın bugün sahip olduğunu söylediği marka değerini oluşturan etmenlerin başında gelir. hatta etmen değil etken bile diyebiliriz çünkü galatasaray'ın taraftarının çokluğu, iyi menajer ve oyuncular tarafından tercih edilmesi bile galatasaray lisesi tarafından kazandırılan vizyonun sonucu olarak sayılabilir.

    rasim'in sonlara doğru verdiği güney afrika örneği aslında tüm konuşmasının özeti niteliğinde. bu örneğe göre galatasaray yönetimi güney afrika'da hala iktidarı bırakmayan faşistlere benziyormuş. kim abi bu faşistler? yani; ortaya bir laf atıp, bu lafı alakasız verilerle destekleyip alkış almak bu kadar kolay olmamalı. apartheid denilen, rasim'in "güney afrikalı faşistler" olarak tanımladığı dönem 90'larda zaten tamamen sona erdi. de klerk ise nobel barış ödülü'nü yine 90'larda aldı. sonrasında bizim ülkemizin beyaz faşistleri tarafından tişörtle anıldığı için futbolcularımıza ceza verilen mandela falan geçti yönetime. şu anda da mandela'nın partisi güney afrika'da iktidarda. kim hangi iktidarı hala bırakmıyormuş yahu? inan kıraç'ın bu durumda, bu gereksiz ve yanlış örnekten alması gereken ders ne?

    galatasaray lisesi'nin bazen canaydın gibi, özbek gibi kötü başkanlar getirebildiğini hatta gereksiz bir muhafazakarlıkla aysal'ın yapmaya çalıştığı gibi ilerici hamlelere engel olabildiğini kabul ediyorum. dursun özbek yönetimi gerçekten de istifa etmeli. inan kıraç'ın kuküp içindeki etkinliğinin söylendiği boyutta olduğuna inanmasam da bu etki azaltılmalı. galatasaray sponsorlar konusunda özellikle amatör branşlarda daha esnek bir yapıya bürünmeli. fakat tüm bunları rasim'in çözümü gibi kulübü, türkiye gibi mutlak olmayan gücün bile mutlaka yoldan çıkardığı bir ülkede zengin bir anadolu kaplanına ya da yabancı iş adamına vererek değil lise gibi bir değeri yitirmeden gerçekleştirmeli.

    düzeltme: hızlı yazdığımdan olacak, yazım hataları çıkıyor. fark ettikçe düzeltiyorum.
  • 459
    https://twitter.com/...s/732512988024832001

    doğru demiş gazeteci. uzun uzun paragraf kasarak galatasaray'ın ''monşer'' güruhunu aklayan tipler tarafından eleştiriliyor. kardeşim ne çok seviyormuşsunuz şu divan kurullarında el kaldırıp, el indirmekten başka iş yapmayan dedeleri. fatih terim'i beğenmeyenler bunlar, abdurrahim albayrak'ı (duygun yarsuvat hariç) aralarına almak istemeyenler bunlar, hamza hamzaoğlu'nu kovup galatasaray'ın bu duruma düşmesine sebep olanlar bunlar. hem bu ''monşer'' yönetimden şikayet edip hem de galatasaray lisesi teşkilatına toz kondurmamak tutarsızlık değil de nedir?

    galatasaray halkın takımı değildir. evet türkiye halkı bu takımı benimsemiştir. ama maalesef bu kulüp bir grup lise teşkilatı tarafından yönetilmektedir. bunu bir kabul edelim. bunların da kendi çıkarlarından başka kimseyi düşündüğü yoktur. halkla, galatasaray taraftarlarıyla ilgileri yoktur. siz gece gündüz kar, yağmur, çamur demeden takımınızı destekleyip sinüzit olurken onlar lüks şatolarında viskilerini yudumlayıp eğlencelerine devam ederler.

    bu liseli kitleden aklı başında iyi başkanlar çıkmış mıdır? evet çıkmıştır. ama bunlar sadece istisnadır. yani 1000'de 1'dir. şu kitleden hayır beklemek doğru mu olur yanlış mı olur, sizin takdirinize bırakıyorum;

    http://i.hizliresim.com/VaoZYy.png
  • 462
    sokak ortasında adam öldürse ve buna hepimiz şahit olsak da hapse girmesi mümkün olmayan şahıstır kendisi. konu fatih terim ile alakalı olduğu için yazma gereği duydum yoksa yazmayacaktım ama geçenlerde genelkurmay başkanına ayar vermeye kalkmış yandaş yazarlardan bu adam. şu anki siyasi iklimde kimse dokunamaz bunun gibilere. he bunun dışında beyaz futboldaki trollükleri de olmasa gülecek şey bulamıyorum son zamanlarda. her iki zıt kutbu bir araya getirdi benim nezdimde. bu kadar yandaş olup da katlanabildiğim başka bir insan yok zira.
  • 464
    haşmetli cumhurbaşkanımıza hakaret ettiği gerekçesi ile gözaltına alınmış olan zat-ı armut.

    --- alıntı ---
    erdoğan'a yakınlığı ile bilinen sabah'ın yazarı rasim ozan kütahyalı’nın geçtiğimiz hafta konya havalimanında polis tarafından gözaltına alındığı ortaya çıktı.

    kütahyalı 18 haziran cumartesi günü gözaltına alındı. uçuş için konya havalimanına gelen kütahyalı’ya kimliğini soran polis olumsuz yanıt aldı.

    kimliğini kaybettiğini söyleyen kütahyalı’nın gbt sorgusunda 2014 yılında cumhurbaşkanı’na hakaret suçundan arandığı tespit edilince hemen gözaltı işlemi uygulandı.

    polisler tarafından gözaltına alınan kütahyalı'nın bu duruma sinirlenerek polislere "beni nasıl gözaltına alırsınız” diye bağırdığı ifade edildi. rasim ozan kütahyalı'nın gözaltına alındığı sırada kendisini bu durumdan kurtarması için adalet bakanı bekir bozdağ’ı aradığı iddia edildi.

    --- alıntı ---
App Store'dan indirin Google Play'den alın