1
sürekli bir aralar premier lig'te de gördüğümüz ingiliz queens park rangers fc ile karıştırılan iskoç takımı. mazisi 1867'ye dayanır ve glasgow rangers ile celtic daha portakalda vitaminken iskoç futbolunun temellerini attığı rivayet edilir. öyle ki bir zamanların grande torino'su gibi milli takımın tamamını şekillendirmiş, 11 futbolcusu da dünyanın ilk milli maçında ingiltere'ye karşı ter dökmüştür. 1874-93 yılları arasında iskoçya kupasını tam 10 kez müzesine götürmeyi başarmıştır. buna karşın 20. yüzyılın gelip çatmasıyla beraber önü alınamaz bir düşüş yaşanmış ve kulüp çok uzun bir süre zaten hiç mutlu sona erişemediği iskoç premier ligine hasret kalmıştır. kulübün tek sansasyonel yanı bu geçmiş başarıları değildir tabi.
fm tutkunları arasında lower league managers denilen bir grup vardır ya, işte burası en çok da onlara hitap ediyor aslında. kulübün sloganı ludere ca usa ludendi, yani oyunu hakkı için, oyun için oynayın gibisinden tercüme edilebilir. mottosuna bu denli bağlı kalabilen bir başka oluşum yoktur belki de dünya üzerinde. kurulduğu günden bu yana daima amatör kalmış, oyuncuları futbolu asla ve asla düzenli bir maaş ve kontrat için oynamamışlardır. dört profesyonel iskoç ligi içerisinde mücadele eden amatör statüdeki tek takım da kendileridir zaten. daha iyi anlamak isteyenler, fm'de scottish league one'da kendilerini bulup seçerek dipten zirveye mevzusunu dibine kadar yaşayabilirler. zaten bu arkadaşlarla kariyer yapmamış olanın lower league manager'liği de hep bir yarım, bir noksan kalmaya mahkumdur.
peki potansiyel bir fm kariyerinde sizi neler mi bekliyor, kısaca bir iki ipucu verelim.
*takımınzda personeller dahil kimsenin profesyoneli bırakın, part-time kontratı bile yok. yani kimse maaş almıyor, kulüp de zaten olmayan bütçesini kullanmak zorunda değil. öyle maaş bütçesiyle, oyuncu satmayla uğraşmıyorsunuz. ancaaakk,
*hiç kimse bir belgeyle size bağlı olmadığı için herhangi bir transfer döneminde herhangi bir oyuncunuz şıp diye elinizden kayabilir, kapılabilir. bu parlatmaya hazırlandığınız bir genç yeteğiniz olabileceği gibi yardıran forvetiniz de olabilir. siz de haliyle boşa düşen ya da kulüplerinin pro kontrat vermediği oyuncuları boş mukaveleye imza attırıp takımınıza kazandırabilirsiniz. oyuncu kiralayabilirsiniz ama bir sezon içerisinde dört kişiyi aşamaz. onlara bel bağlayıp bir sene de olsa rahat etme şansınız da yok hani.
*genç oyuncu demişken, hemen dikkatinizi çekecektir zaten, kulüp 50.000+ kapasiteli on numara beş yıldız hampden park'ta takılıyor. antrenman ve altyapı tesislerinizin kalitesi bazı iskoç premier lig takımlarında bile yok. takım da zaten genç oyuncu yetiştirip onları celtic gibi kulüplere, iskoç futboluna kazandırmayı misyon edinmiş. haftada bir gün de olsa antrenmana gelen oyuncularınız bu tesislerin tadını çıkarma fırsatına da sahip tabi. bu stadta dört haneli seyirciler görmeniz ise bir hayli zor. avrupa standartlarının üzerindeki böyle bir stadyumun bir alt lig takımına tahsis edilmesi garip gelecektir, bu biraz da queens park'a duyulan saygıyla alakalı.
*ben henüz premier lig'e kadar ilerleyemedim, ancak yönetimin ne olursa olsun kulübü profesyonel yapmak gibi bir tutumu yok. bu bilbao'nun transfer politikası gibi bir olgu yani. haliyle tüm mucizeler gerçekleşse bile avrupa kupalarına katılım hakkınız olur mu meçhul.
renkleri siyah-beyaz, lakapları örümcekler. 9 temmuzda 150. yıllarını kutlayacaklar. geçen sene bu zamanlar play-off'ları aşarak lig 1'e çıkmışlardı (4 pro lig arasında 3. klasman oluyor), bu sene de güç bela tutunmaları hatta düşmeleri beklenirken yine play-off mücadelesi verip kana kan dişe diş geçen ligde (ilk iki sıra hariç) 6. oldular 10 takım arasında. bakalım bu koca çınarı 150. yıl kutlamalarını mayısa taşırken görebilecek miyiz? [en azından fm'de*]
fm tutkunları arasında lower league managers denilen bir grup vardır ya, işte burası en çok da onlara hitap ediyor aslında. kulübün sloganı ludere ca usa ludendi, yani oyunu hakkı için, oyun için oynayın gibisinden tercüme edilebilir. mottosuna bu denli bağlı kalabilen bir başka oluşum yoktur belki de dünya üzerinde. kurulduğu günden bu yana daima amatör kalmış, oyuncuları futbolu asla ve asla düzenli bir maaş ve kontrat için oynamamışlardır. dört profesyonel iskoç ligi içerisinde mücadele eden amatör statüdeki tek takım da kendileridir zaten. daha iyi anlamak isteyenler, fm'de scottish league one'da kendilerini bulup seçerek dipten zirveye mevzusunu dibine kadar yaşayabilirler. zaten bu arkadaşlarla kariyer yapmamış olanın lower league manager'liği de hep bir yarım, bir noksan kalmaya mahkumdur.
peki potansiyel bir fm kariyerinde sizi neler mi bekliyor, kısaca bir iki ipucu verelim.
*takımınzda personeller dahil kimsenin profesyoneli bırakın, part-time kontratı bile yok. yani kimse maaş almıyor, kulüp de zaten olmayan bütçesini kullanmak zorunda değil. öyle maaş bütçesiyle, oyuncu satmayla uğraşmıyorsunuz. ancaaakk,
*hiç kimse bir belgeyle size bağlı olmadığı için herhangi bir transfer döneminde herhangi bir oyuncunuz şıp diye elinizden kayabilir, kapılabilir. bu parlatmaya hazırlandığınız bir genç yeteğiniz olabileceği gibi yardıran forvetiniz de olabilir. siz de haliyle boşa düşen ya da kulüplerinin pro kontrat vermediği oyuncuları boş mukaveleye imza attırıp takımınıza kazandırabilirsiniz. oyuncu kiralayabilirsiniz ama bir sezon içerisinde dört kişiyi aşamaz. onlara bel bağlayıp bir sene de olsa rahat etme şansınız da yok hani.
*genç oyuncu demişken, hemen dikkatinizi çekecektir zaten, kulüp 50.000+ kapasiteli on numara beş yıldız hampden park'ta takılıyor. antrenman ve altyapı tesislerinizin kalitesi bazı iskoç premier lig takımlarında bile yok. takım da zaten genç oyuncu yetiştirip onları celtic gibi kulüplere, iskoç futboluna kazandırmayı misyon edinmiş. haftada bir gün de olsa antrenmana gelen oyuncularınız bu tesislerin tadını çıkarma fırsatına da sahip tabi. bu stadta dört haneli seyirciler görmeniz ise bir hayli zor. avrupa standartlarının üzerindeki böyle bir stadyumun bir alt lig takımına tahsis edilmesi garip gelecektir, bu biraz da queens park'a duyulan saygıyla alakalı.
*ben henüz premier lig'e kadar ilerleyemedim, ancak yönetimin ne olursa olsun kulübü profesyonel yapmak gibi bir tutumu yok. bu bilbao'nun transfer politikası gibi bir olgu yani. haliyle tüm mucizeler gerçekleşse bile avrupa kupalarına katılım hakkınız olur mu meçhul.
renkleri siyah-beyaz, lakapları örümcekler. 9 temmuzda 150. yıllarını kutlayacaklar. geçen sene bu zamanlar play-off'ları aşarak lig 1'e çıkmışlardı (4 pro lig arasında 3. klasman oluyor), bu sene de güç bela tutunmaları hatta düşmeleri beklenirken yine play-off mücadelesi verip kana kan dişe diş geçen ligde (ilk iki sıra hariç) 6. oldular 10 takım arasında. bakalım bu koca çınarı 150. yıl kutlamalarını mayısa taşırken görebilecek miyiz? [en azından fm'de*]

