türk futbolcuların kariyer planlamalarında ilk sırayı almasını istediğim lig.
inanın burada oynanan futbol başka bir seviyede. havasından mıdır suyundan mıdır bilmiyorum ama burada oynayan oyuncunun topa vurmadan önceki aldığı fiziksel duruş bile başka. öğreniyorlar, öğretiyorlar. bir de bu lig dünyanın bütün liglerinden daha iyi, daha sıkı. tempo inanılmaz yüksek seviyelerde, oynanan futbol kalitesi dünyanın en iyisi. sadece bizle kıyaslandığında da değil, serie a ile, la liga ile, bundesliga ile bile kıyasladığınızda da bu sonuç ortaya çıkıyor. gerçi zaten bizim lig hangi ligden iyi orası da ayrı bir sual.
salih uçan, ozan tufan, batuhan altıntaş, okay yokuşlu, hakan çalhanoğlu, sinan gümüş, semih kaya aklıma ilk gelen oyuncular mesela. burada düşmeme mücadelesi veren, medya tahmininde sonuncu olması beklenen bir takımda bile oynasalar gözle görülür bir gelişme yaşayacaklar. yetenek olarak eksikleri yok, tek problem fundamental ve fiziksel noksanlıkları. bunun üzerinde herhangi bir takımda oynasalar, ne kadar kaliteli bir hoca ve teknik ekibi ile çalışsalar o kadar da üzerine koyarlar. burada kalarak pek ileri gidemiyorlar malesef.
enes mesela. inanın muazzam bir çocuk. bursalı olduğum için yakından takip etmeye çalışıyorum. onun için bundesliga'da oynamasını, hatta dortmund'da klöpp'ün kendisinden muhteşem bir futbolcu çıkartabileceğine inanıyorum. ama tabi bu benim ona yakıştırdığım takım. dortmund bu seviyede çok ağır kalabilir. veya bunun yerine stoke city'de leicester city'de, crystal palace'da ya da ne bileyim newcastle'da forvet olduğunu düşünsenize. ne büyük bir onur. alan pardew ile, mark hughes ile, neil warnock'la çalışıyorsun. hepsi buraların tozunu yutmuş, premier lig'de feleğin çemberinden geçmiş hocalar.
arda için de aynı şeyleri söyleyebiliriz, fakat onun durumu daha farklı. premier lig'den bir sonra gelen ligde, la liga'da ve geçen sezon şampiyon olmuş bir takımda oynuyor. işi kotardı biraz da olsa. bu saatten sonra da ne atletico satmak ister, ne de premier lig takımları onu almak için yüksek bir meblağ öder. sakatlık veya ciddi form düşüklüğü harici 2-3 sene daha yolu var arda'nın ispanya'da. o da en az.
ha tabi çoğu hem burada daha yüksek maaşlara oynamayı ve biraz da yabancı sınırlamasının verdiği rehaveti tercih ederek bombok bir kariyer yapacaklar.
bir gün mutlaka premier lig'de en az bir sezon bile oynamayı tercih etmeyen oyuncu idealleri olmayan futbolcudur. ben olaya böyle bakıyorum.
düşünsene şöyle bir kariyerin var;
altyapıdan x bir anadolu takımında çıkmışsın (bursaspor, kayserispor, eskişehirspor)
veya 3 büyük takım da olur, ne farkeder?
22 yaşındasın ve seni newcastle united transfer etmek istiyor.
gidiyorsun genç bir futbolcu olarak. ilk sezon hem kültür farklılığı, hem de yetersizliğin dolayısıyla devre arası championship'e, bournemouth'a, veya watford'a kiralanıyorsun.
yarım sezonda 15 karşılaşmada forma giyiyorsun ve ülkede lokal seviyede bir tanınmışlığın oluyor.
ikinci sezon yaz kampında kendini gösteriyorsun ve kadronun as oyuncusu oluyorsun. o sezon ligde 30 maçta, toplamda da lig kupalarını dahil ederek 40 maça çıkıyorsun.
3. sezon hoca senin yanında, senin arkanı toplayacak, senden daha fazla ofansif katkı vermeni sağlayacak bir defansif oyuncu alıyor defansif orta sahaya. böylece daha fazla kendimi gösteriyorsun ve ligde gol ve asist bazında çift haneleri görüyorsun.
4. sezon başında everton menajeri roberto martinez senin için 10.5 milyon pound'luk bir teklif ile geliyor newcastle'a. everton daha iyi oyunculara ve avrupa kupalarında oynama hakkına sahip. hocan martinez, takımın uefa avrupa ligi'nde yarı final-final oynaması beklenen everton. lukaku, mcgeady ve barkley senin takım arkadaşların. hedefleri olan bu takımda 3 sezon düzenli oynuyorsun ve 3 başarılı sezon sonunda artık 29-30 yaşında uluslararası tanınmışlığı olan bir futbolcu olarak memleketine, altyapısından çıktığın takıma kaptan olarak dönüyorsun.
***