1
galatasaraylılardan spor kamuoyuna bir çağrı:
26 aralık 2010 tarihinde florya metin oktay tesislerinde oynanan u17 galatasaray-fenerbahçe maçının devre arasında yaşanan nahoş olaylar kamuoyunu üzmüş ve korkutmuştur. profesyonel sporun eşiğinde bulunan çocuk yaştaki gençlerin her ne sebeple olursa olsun şiddete maruz kalmalarının mazur görülecek hiç bir yanı yoktur.
kınama, üzüntüleri dile getirme, ihmalden dolayı özür dileme ile sınırlı tepkilerin ve ilgili federasyonlar tarafından kulüplere yönelik verilen muhtelif cezaların bugüne kadar şiddetle mücadeleye dişe dokunur bir katkısı olmadığı aşikardır. bu boşluğu doldurma iddiasıyla hazırlanan sporda şiddetle mücadele yasa tasarısı'nın ana amacı da şiddeti tetikleyen, körükleyen, şiddet olaylarının önüne geçilemez düzeyde kitleselleşmesine yol açan bütün unsurların bilaistisna tespiti, cezalandırılması ve spor müsabakalarının dışına atılmasıdır.
dehşet ve ibretle izlemekteyiz ki, 26 aralık 2010 tarihinden bugüne kadar galatasaray - fenerbahçe u17 maçında çıkan olaylarla ilgili süreç, gerek medya gerekse her iki kulübün yöneticileri tarafından, öngörülebilecek en vahim şekilde ele alınmaktadır.
yazılı ve görsel medyaya yansıyan ve kamuoyuna sunulan bilgi ve yorumlar, olayı aydınlatma ve benzer olayların tekerrürüne mani olma isteğinden çok, insanların özel hayatlarını ve bilgilerini deşifre etmeye varan bir dezenformasyon bombardımanı şeklinde sürdürülmektedir. öncelikle bütün bu süreçte yayınlanan görüntüler eksiktir. kamuoyuna sunulan bilgiler, olayların tamamının sağlıklı ve rasyonel algılanmasını sağlamaktan uzaktır. bu şekliyle de kolayca saha içinde kalması sağlanabilecek bir tartışmanın, seyircilerin müdahil olduğu bir şiddet eylemine dönüşmesine nelerin yol açtığı gündem dışı bırakılmaktadır.
üstüne üstlük bu eksik ve yanıltıcı teşhis, giderek, insanların özel hayatını görsel ve sesli ifşa eden gerçek ve tüzel kişiler hakkında çeşitli hapis ve para cezası öngörmekte olan tck'nun 134. maddesi hilafına açıkça suç unsuru içeren bir linç kampanyasına dönüşmüştür.
pazar gününden beri fbtv'den aldığı görüntülerle eksik ve yanlı haber yapan ntv ve ntvspor kanalı ile, saat başı olayla ilgili gözaltına alınan kişilerin isimlerini ve ne iş yaptıklarını ifşa eden fbtv yasayı alenen ihlal etmektedirler. bu yayınlar, sosyal paylaşım alanlarında ve taraftar sitelerinde çeşitli kullanıcı isimleriyle tehdit girişimlerine de yol açmaktadır.
uygulanan şiddet ve yapılan hataların karşılıklı olduğu açıktır. adalet eşit dağıtılmalıdır. bir şiddet olayından ders çıkartmak, gerçeklikten kopmak ve yargı sürecine girmiş olan failleri, yasaları hiçe sayarak bir linç kampanyasının hedefi haline getirmek değildir. tam aksine, adaletin bu suretle eksik tecellisi, yasal sorumluların görevlerinin gereğini yerine getirmemeleri ve linç kültürü vicdanlarda daha vahim yaraların açılmasına neden olur.
bu çerçevede:
1 - 26 aralık 2010 tarihinde florya metin oktay tesislerinde oynanan u17 galatasaray-fenerbahçe maçı devre arasında yaşanan olayların seyirciyi de kapsayacak şekilde büyümesinde ağır sorumluluğu bulunan ve görgü tanıklarınca biri fenerbahçe takımı görevlisi, digeri üzerinde kahverengi deri mont olan en az iki kişinin soruşturma kapsamına alınması en azından hukuki bir zorunluluktur. ayrıca, bu insanların yayınlanan görüntülerde de galatasaraylı oyuncuları yumrukladıkları net olarak görülmektedir.
2 - sorumsuz ve medya etiğine uymayan yayınları yapan kanallar ile sosyal paylaşım alanlarında gözaltına alınan kişileri ve ailelerini tehdit edenlerin internet üzerinden işlenen suçlar kapsamında, haklarında gerekli işlemlerin yapılması; ayrıca bu tür yayınların "devam eden bir dava ile ilgili" olmaları hasebiyle acilen durdurulması hukuk ve adalet adına diğer bir sorumluluktur.
bütün bu fotoğrafta, asıl ibret verici olan, galatasaray ve fenerbahçe yönetimlerinin sergiledikleri tutumdur.
tff'nin ifadesiyle, sporda şiddet yasası ve bu yasa çerçevesinde beklenen tavır değişiklikleri içinde en önemlisi, kulüp yöneticilerinin kendi kulüplerinin en önemli çıkarının şiddetin önlenmesi olduğunda birleşmeleridir.
26 aralık 2010 u17 maçı sonrası fenerbahçe yönetiminin tutumu hiç de şaşırtıcı değildir. gerek kendi televizyon kanalları, gerekse medya uzantıları vasıtasıyla süratle bir mağdur/saldırgan temeli oluşturulmuş, yukarıda belirtilen yasadışılığa aldırılmaksızın bu temelde bir kampanya açılmış durumdadır. böylesi sağlam bir kurguyu bu kadar hızlı sahneye koyanlardan, olayların başlamasına yol açan oyuncularını ve görevlilerini sportif olarak cezalandırma yoluna gitmelerini ve kendi müdahale alanları dahilindeki diğer tahrikçileri yargı sürecine katmalarını beklemek büyük saflık olacaktır.
şaşırtıcı olan, görünürde şiddetle mücadele uğruna kendi kulüplerinin mağduriyetine aldırmayan galatasaray spor kulübü yöneticilerinin tutumudur.
tavırları şiddetle mücadelenin ruhuna uygun görünmekle birlikte, olayların bütünüyle aydınlatılmasına; eksik görüntü ve tanıklıkların yargıya iletilmesine; halen yargıya intikal etmiş olanlar dışında başka sorumluların da yargılanmasına katkıda bulunmamak, fiilen şiddete çanak tutmaktır.
gsk yönetim kurulu olaylar karşısındaki mevcut duruşuyla, son derece geniş bir taraftar kitlesi tarafından "kritik bir olayda rakip takımın üzüntüsünü paylaşan akl-ı selim yöneticiler" olarak değil, fenerbahçe spor kulübü'nün geçmiş pek çok olayda olduğu gibi bu olayda da kendisine çıkar sağlamaya çalışan geleneksel politikalarının destekçileri olarak algılanacaktır.
26 aralık 2010 tarihinden bugüne kadar yaşanan süreç, bugüne kadarki şekliyle tüm spor kamuoyuna sporda şiddet yasası'nın ne kadar elzem olduğunu değil, hangi düzeyde tedbir ve müeyyide içerirse içersin hiç bir yasanın, uygulamada adalet hiçe sayıldığı, günlük çıkar ve düşmanlıklar alenen körüklenmeye devam edildiği müddetçe hiç bir faydası olamayacağını ispat etmektedir.
spor müsabakalarında şiddeti bitirmek için adil uygulamaların yeni yasal düzenlemelerden daha önemli olduğunun bilinciyle, 26 aralık 2010 tarihinde yarım kalan galatasaray - fenerbahçe arasındaki maç dahil olmak üzere geçmiş bütün spor müsabakalarında vuku bulmuş şiddetin her türlüsünü bütün kalbimizle bir kez daha kınıyoruz.
galatasaraylilar
26 aralık 2010 tarihinde florya metin oktay tesislerinde oynanan u17 galatasaray-fenerbahçe maçının devre arasında yaşanan nahoş olaylar kamuoyunu üzmüş ve korkutmuştur. profesyonel sporun eşiğinde bulunan çocuk yaştaki gençlerin her ne sebeple olursa olsun şiddete maruz kalmalarının mazur görülecek hiç bir yanı yoktur.
kınama, üzüntüleri dile getirme, ihmalden dolayı özür dileme ile sınırlı tepkilerin ve ilgili federasyonlar tarafından kulüplere yönelik verilen muhtelif cezaların bugüne kadar şiddetle mücadeleye dişe dokunur bir katkısı olmadığı aşikardır. bu boşluğu doldurma iddiasıyla hazırlanan sporda şiddetle mücadele yasa tasarısı'nın ana amacı da şiddeti tetikleyen, körükleyen, şiddet olaylarının önüne geçilemez düzeyde kitleselleşmesine yol açan bütün unsurların bilaistisna tespiti, cezalandırılması ve spor müsabakalarının dışına atılmasıdır.
dehşet ve ibretle izlemekteyiz ki, 26 aralık 2010 tarihinden bugüne kadar galatasaray - fenerbahçe u17 maçında çıkan olaylarla ilgili süreç, gerek medya gerekse her iki kulübün yöneticileri tarafından, öngörülebilecek en vahim şekilde ele alınmaktadır.
yazılı ve görsel medyaya yansıyan ve kamuoyuna sunulan bilgi ve yorumlar, olayı aydınlatma ve benzer olayların tekerrürüne mani olma isteğinden çok, insanların özel hayatlarını ve bilgilerini deşifre etmeye varan bir dezenformasyon bombardımanı şeklinde sürdürülmektedir. öncelikle bütün bu süreçte yayınlanan görüntüler eksiktir. kamuoyuna sunulan bilgiler, olayların tamamının sağlıklı ve rasyonel algılanmasını sağlamaktan uzaktır. bu şekliyle de kolayca saha içinde kalması sağlanabilecek bir tartışmanın, seyircilerin müdahil olduğu bir şiddet eylemine dönüşmesine nelerin yol açtığı gündem dışı bırakılmaktadır.
üstüne üstlük bu eksik ve yanıltıcı teşhis, giderek, insanların özel hayatını görsel ve sesli ifşa eden gerçek ve tüzel kişiler hakkında çeşitli hapis ve para cezası öngörmekte olan tck'nun 134. maddesi hilafına açıkça suç unsuru içeren bir linç kampanyasına dönüşmüştür.
pazar gününden beri fbtv'den aldığı görüntülerle eksik ve yanlı haber yapan ntv ve ntvspor kanalı ile, saat başı olayla ilgili gözaltına alınan kişilerin isimlerini ve ne iş yaptıklarını ifşa eden fbtv yasayı alenen ihlal etmektedirler. bu yayınlar, sosyal paylaşım alanlarında ve taraftar sitelerinde çeşitli kullanıcı isimleriyle tehdit girişimlerine de yol açmaktadır.
uygulanan şiddet ve yapılan hataların karşılıklı olduğu açıktır. adalet eşit dağıtılmalıdır. bir şiddet olayından ders çıkartmak, gerçeklikten kopmak ve yargı sürecine girmiş olan failleri, yasaları hiçe sayarak bir linç kampanyasının hedefi haline getirmek değildir. tam aksine, adaletin bu suretle eksik tecellisi, yasal sorumluların görevlerinin gereğini yerine getirmemeleri ve linç kültürü vicdanlarda daha vahim yaraların açılmasına neden olur.
bu çerçevede:
1 - 26 aralık 2010 tarihinde florya metin oktay tesislerinde oynanan u17 galatasaray-fenerbahçe maçı devre arasında yaşanan olayların seyirciyi de kapsayacak şekilde büyümesinde ağır sorumluluğu bulunan ve görgü tanıklarınca biri fenerbahçe takımı görevlisi, digeri üzerinde kahverengi deri mont olan en az iki kişinin soruşturma kapsamına alınması en azından hukuki bir zorunluluktur. ayrıca, bu insanların yayınlanan görüntülerde de galatasaraylı oyuncuları yumrukladıkları net olarak görülmektedir.
2 - sorumsuz ve medya etiğine uymayan yayınları yapan kanallar ile sosyal paylaşım alanlarında gözaltına alınan kişileri ve ailelerini tehdit edenlerin internet üzerinden işlenen suçlar kapsamında, haklarında gerekli işlemlerin yapılması; ayrıca bu tür yayınların "devam eden bir dava ile ilgili" olmaları hasebiyle acilen durdurulması hukuk ve adalet adına diğer bir sorumluluktur.
bütün bu fotoğrafta, asıl ibret verici olan, galatasaray ve fenerbahçe yönetimlerinin sergiledikleri tutumdur.
tff'nin ifadesiyle, sporda şiddet yasası ve bu yasa çerçevesinde beklenen tavır değişiklikleri içinde en önemlisi, kulüp yöneticilerinin kendi kulüplerinin en önemli çıkarının şiddetin önlenmesi olduğunda birleşmeleridir.
26 aralık 2010 u17 maçı sonrası fenerbahçe yönetiminin tutumu hiç de şaşırtıcı değildir. gerek kendi televizyon kanalları, gerekse medya uzantıları vasıtasıyla süratle bir mağdur/saldırgan temeli oluşturulmuş, yukarıda belirtilen yasadışılığa aldırılmaksızın bu temelde bir kampanya açılmış durumdadır. böylesi sağlam bir kurguyu bu kadar hızlı sahneye koyanlardan, olayların başlamasına yol açan oyuncularını ve görevlilerini sportif olarak cezalandırma yoluna gitmelerini ve kendi müdahale alanları dahilindeki diğer tahrikçileri yargı sürecine katmalarını beklemek büyük saflık olacaktır.
şaşırtıcı olan, görünürde şiddetle mücadele uğruna kendi kulüplerinin mağduriyetine aldırmayan galatasaray spor kulübü yöneticilerinin tutumudur.
tavırları şiddetle mücadelenin ruhuna uygun görünmekle birlikte, olayların bütünüyle aydınlatılmasına; eksik görüntü ve tanıklıkların yargıya iletilmesine; halen yargıya intikal etmiş olanlar dışında başka sorumluların da yargılanmasına katkıda bulunmamak, fiilen şiddete çanak tutmaktır.
gsk yönetim kurulu olaylar karşısındaki mevcut duruşuyla, son derece geniş bir taraftar kitlesi tarafından "kritik bir olayda rakip takımın üzüntüsünü paylaşan akl-ı selim yöneticiler" olarak değil, fenerbahçe spor kulübü'nün geçmiş pek çok olayda olduğu gibi bu olayda da kendisine çıkar sağlamaya çalışan geleneksel politikalarının destekçileri olarak algılanacaktır.
26 aralık 2010 tarihinden bugüne kadar yaşanan süreç, bugüne kadarki şekliyle tüm spor kamuoyuna sporda şiddet yasası'nın ne kadar elzem olduğunu değil, hangi düzeyde tedbir ve müeyyide içerirse içersin hiç bir yasanın, uygulamada adalet hiçe sayıldığı, günlük çıkar ve düşmanlıklar alenen körüklenmeye devam edildiği müddetçe hiç bir faydası olamayacağını ispat etmektedir.
spor müsabakalarında şiddeti bitirmek için adil uygulamaların yeni yasal düzenlemelerden daha önemli olduğunun bilinciyle, 26 aralık 2010 tarihinde yarım kalan galatasaray - fenerbahçe arasındaki maç dahil olmak üzere geçmiş bütün spor müsabakalarında vuku bulmuş şiddetin her türlüsünü bütün kalbimizle bir kez daha kınıyoruz.
galatasaraylilar