"o telegol'de filan işte yok bilmem horon oynuyorlar filan ne demek yani? soyunma odasında horon oynuyorum. baktığın zaman yurt dışında bazı soyunma odalarında adamlar misket de oynuyor, yabancı müzikte dans da ediyor. biz horon oynayınca şey olur ya nedense. bu horunu melo oynasaydı 'vay be melo türk adetlerini, türk yöresel oyunlarını öğrenmeye başladı' diyeceklerdi."
"gerçekten çok istedim. halen de çok istiyorum affedilmeyi ama hani döneyim oynayayım. sonuçta benim de oynamaya ihtiyacım var. hem de galatasaray sevdiğim bir kulüp. sonuçta 4 yılım geçmiş, şampiyonluklar yaşamışım. güzel günler geçirmişim. ayrılacaksam da kötü ayrılmak istemiyorum. açıkçası bekledim, bekliyorum affedilmeyi ama ne diyeyim?"
tugay hocayı aradım.'senden özür diliyorum. bazı şeyleri duyup öğrendikten sonra ne kadar haksızlık yaptığımı, yanlış yaptığını öğrendim' dedim. o da bana,'keşke bana sorsaydın' dedi. evet çok pişmanım, keşke konuşsaydım. kadro dışı olup da takım kötü gitsin isteyenler de var.
prandelli'yi hiç görmedim. erciyes maçıydı galiba yardımcısı geldi. "sen çok yeteneklisin, videodan izledim" diyerek tebrik etti. beni izlemişler belli ki, arada nasıl bir şey var bilmiyorum.
peygamber olsam suçsuz olurum. hatasız olurum. ama değilim. herkes gibi benim de hatam var. ben hatalarımı kabul ediyorum. ama benim futbolumu eleştirin, kişiliğimi değil.
"sabri'ye el salladık çocuklarla birlikte. belki orada takım arkadaşlarımı görürüm, onlara destek olurum diye maça geldim. maçın başında geldik tribüne. maç 2-0 olunca moralim bozuldu, daha fazla izlemek istemedim. 2-0 yenik durumdayız. ben kendi paramı vermiş gelmişim. bir taraftar olarak gelmişim oraya. devre arası yemek yedik. aşağı inecektim mesut bakkal'ı gördüm. gençlerbirliği'nden eski hocam benim. ligdeki ilk hocam. ayaküstü beş dakika muhabbet ettik. ondan sonra zaten stattaki yerime geldim. o arada biri beni çekmiş, dakikayı çekmiş... 54. dakikada stada gelmişim ben. ya stada 54. dakikada niye geleyim? binlerce insan gördü benim maçın başından beri orada olduğumu."
"almanya'dan geldiğim zamanlar hiç türkçe konuşmamayı düşündüm. keşke yapsaymışım. almanca konuşsaymışım. eğer öyle olsaydı yemin ediyorum çok daha farklı bir muamele görürdüm."
"sinirlenmem, kızmam eskiden daha çok ön plana çıkıyordu. şimdi a2 takımlarında çıkan kavgaları ayıran bir kişi oldum. kendimi tedavi etmeye çalışıyorum. ama tedavi etmeye çalıştıkça insanlar halen zorluyorlar delirmem için. düşün felipe melo 3 maç ceza yedi. gittiler, meşale yaktılar kapısının önünde. ben 11 hafta ceza yedim. beni ne aradılar ne de sordular."
"insanlar benimle tanışmak isterse oturup herkesle tanışırım. benim için hiçbir problem yok. ben, sokaktan simit alıp geçip bankta oturup yediğimi de biliyorum. hiçbir şeyden gocunmam. ben kimsem oyum. futbolcuyum diye başka bir kimliğe bürünecek bir insan değilim. 13 yaşında karton fabrikasında çalıştım. idmanlara aç, susuz gittiğimi biliyorum. karda kışta, sabahın 5'inde 6'sında koştuğumu, idman yaptığımı biliyorum. çocukluğumdan beri çalışıyorum. futbolu bıraktığımda yine çalışırım. çünkü yapımda bu var. gidip simit satayım, limon satayım... küçümsemiyorum bunları. gider yaparım, kendime yedirememezlik de yapmam. oturayım millet gibi bilgisayar başında internet delikanlısı mı olayım?"
engin baytarya olum okuyorum okuyorum hak vereyim, affedelim. akıllanmıştır biraz, maaşını alıyor, belki faydası dokunur, her insan bir şansı daha hak eder diyorum. tutuyorsun arkadaşını satıyorsun.
*ne diyeyim sana...
ekleme:
pret mesaj attı şimdi, başından geçeni, (bkz:
#1585080) amatöre kadar yolun var amk...