galatasaray başkanı cengiz, bir dostunun alanya yenilgisi için, “üzülüyor musun?” sorusuna, “üzülmek de neymiş, deliriyorum” diye patladı ve ekledi: “bu pandemi, milli maç araları hiç yaramıyor bize... g.saray dinleniyor sadece... sonuçlar ortada...”
mustafa cengiz’in diğer düşünceleri de şöyle: “keşke kerem aktürkoğlu, oğulcan çağlayan ya da ali yavuz kol gibi gençlerimizle mücadele edip de yenilseydik. falcao gelecek, goller atacak, 500 bin forma satacak dediler. sattığımız forma sayısı 30 bin!
kemoterapi seansına girmek üzereydi, bir dostu aradı... hatır sorularından sonra sözü alanyaspor maçına getirip, “üzülüyor musun?” diye sordu. beklediğinin üstünde bir patlama ile geldi yanıt ve içindekileri çarpıcı sözcüklerle dökmeye başladı:
“alanyaspor’a kaybettik. herkesin bir yorumu var. bence bu pandemi araları, milli maç araları hiç yaramıyor bize. galatasaray dinleniyor sadece... sonuçlar ortada... oysa kıran kırana maçlarla alışılmışın dışına taşan bir rekabet ortamı oluşmasını, o ortamda galatasaray’ın da yer almasını isterim ben. çıta yükselsin, adrenalin artsın. ama onca çabaya, verilen emeğe rağmen karşılığını alamıyorsunuz.”
sonra kafasından silmediği kayıtlarla konuştu:
“iki yılda 38 futbolcu aldım, 52 futbolcuyu gönderdim. 7 deve dişi transferimiz var. transfer harcamalarında 19 milyon euro kâra geçtik. futbol, basketbol, voleybol bütün takımlarımızla 28 kupa aldık. iki süper lig şampiyonluğumuz var. dursun özbek’in alacağını tahsil etme hamlesiyle galatasaray 157 milyon euro zarara girdi. insanlar bunu dikkate almalı.”
galatasaray’da gündelik harcamalar bile “sıkıntı” yaratıyordu. başkan, kişisel kefaletiyle sağladığı krediler ve yüklendiği borçlarla yola devam ediyordu.
onu “delirten” nedenlerden biri de pazartesi maçı oynanırken çevresine verdiği rakamlardı: “localarda 2000’e yakın seyirci kontenjanımız vardı. maça 410 kişi geldi. elde ettiğimiz gelir de sadece 95 bin lira. bu para bizim maç günü yaptığımız harcamalara göre çok yetersiz. bizim güvenlikçilerimizin ücretini bile karşılamıyor. stadımızda oynanan her maçta 500 bin tl giderimiz var. zararına oynuyoruz.”
sonra kısa bir dokunuş: “falcao gelince, goller atacak... forması 500 bin satacak, dediler. sattığımız forma sayısı 30 bin!”
başkana kalsa, hemen istifa edebilirdi. ama kongre yapamıyordu. statta kongre önerilerine de gülüyordu: “yahu izin alamıyoruz. anlayın artık!
bir de divan kurulumuz var. çok eleştiriler alıyoruz. başka kulüplerde divan kurulları yönetime yardımcıdır. soruları yazılı alıp başkana cevap hakkı tanırlar. bizde öyle değil... herkes zoom’dan istediği gibi konuşuyor.”
sağlığıyla dertlenmeye bile zamanı yoktu. nefes almadan gelen giden evrakı, mailleri açıyor, on beş gün arayla masasını toplarken yoruluyordu. geçmiş yıllarda sırf mailler açılmadığı için galatasaray’ın milyonluk zararlara uğradığını, ribery ve hajroviç’in ihtar mektupları açılıp okunmadığı için de iki futbolcuyu hazin bir şekilde kaybettiklerini anımsatıyordu. eski başkan dursun özbek’in bilgisayarını açmadığını da anlatıyorlardı ona.
alanyaspor maçıyla ilgili yaklaşımı çok farklıydı: “keşke kerem aktürkoğlu, oğulcan çağlayan ya da ali yavuz kol gibi gençlerimizle mücadele edip de yenilseydik. olayın bu yanına çok üzülüyorum...”
başkanın bir de fatih terim değerlendirmesi vardı:
“bazıları fatih hoca’nın çağırdığım halde yönetime gelmediğini ileri sürüyor. ayıp ediyorlar. fatih hoca ile her zaman görüşüyoruz. her çağrıma iki dakikada koşarak gelir. bu anlamda hiçbir sorunumuz yok. kimse geçmiş yıllarda dikkate alınmayan çağrılarla beni ve arkadaşlarımı karıştırmasın.”
galatasaray başkanı’nın dostuyla paylaştıkları bunlar... pazartesi gecesi yaşanan kabustan bir gün sonra paylaştığı tepkiler. o dostun adı bende saklı.
ama her şey, doğru doğru dostdoğru!
attila gökçe(bkz:
19 ekim 2020 galatasaray alanyaspor maçı)