• 32405
    "adam ekmek parasından olmamak için yanlış yapabiliyor, göz yumabiliyor veya kulağını kapatabiliyor. etrafındaki insanlar işinden olmak istemiyor"

    "maalesef bütün gazetecilerin de çok objektif, tarafsız olduğunu söyleyemeyiz. birisi burda kulüp başkanını kolay kolay eleştiremiyor. kolay kolay büyüklerimiz (terim, güneş, denizli) eleştirilemiyor. sıkıntı burada."

    "genelde hocalar futbolculara muhtaçtır ama o dönemde ben hocaya muhtaçtım. çünkü sakatlıktan dönmüştüm. özgüvenimi, fizik gücümü kaybetmiştim. o dönem riekerink ile konuşmalarımızda her zaman altını çizerek 5-10 dakika oynayayım diye ricada bulunuyordum. enerjimiz uymadı. maçlar 3-0 iken bile bir değişiklik yapıyordu. iyi mi kötü mi bilemem ama iyi yönetemediğini düşünüyorum. sonradan kupa maçları oldu. tuzla maçı herhalde kariyerimin en kötü maçı diyebilirim. topu kontrol edemiyordum. burdan ayrılma nedenlerimden biri de o günkü performansımdı. ben hiçbir zaman ortaya çıkıp, (ben hamit altıntop'um. oynamam gerekir) demedim."

    buradan darmstadt'a geçiş ve veda...

    "orada yeni bir ortamda yeni bir enerji ile çok iyi maçlar oynadım. toparlandım. eski hamit miydim? hiçbir zaman olamazdım. o iki bel, 3 diz ameliyatından sonra hiçbir zaman olamazdım. ben bunu biliyordum. ama tecrübemle, kendi duruşumla insanlarla bir grup haline geldik. futbolu nasıl bıraktığımı biliyorsunuz. 90+3'te sol ayağımla orta kesmek istedim, gol oldu. maç bitti ve o gün bıraktım."

    "real madrid'e 2011'de martın sonunda imza atmıştım. 3 gün sonra belimden sakatlandım. jose mourinho ile görüştüm. ağır bir sakatlık olduğunu anlattım.

    isterlerse sözleşmeyi feshedebileceğimi söyledim. madrid kulübü, 'sonuçta biz seninle anlaştık. öyle bir şey söz konusu değil. böyle şeyler hayatta var. sen yine toparlanacaksın, güçleneceksin. sonra bize faydalı olacaksın' dedi.

    hazırlık dönemini takımla yapamamıştım. ağır sakatlığın ardından yine yeri geldiğinde forma giyiyordum. ayrılmak için ben rica ettim. çünkü fatih hoca'ya, vizyonuna inandığım için ayrıldım."

    avrupa'da futbolcu sahada işini yapar, arada bir röportaj verir. burada ise neden futbolcularla gazeteciler arasında bir mesafe var?

    burada samimiyet yok, güven yok. sanki burada biz birbirimize rakipmişiz gibi. burada birbirinin üstüne çıkma muhabbeti var.

    maalesef bütün gazetecilerin çok objektif, tarafsız olduğunu söyleyemeyiz. birisi kulüp başkanını kolay kolay eleştiremiyor. kolay kolay büyüklerimiz ( fatih terim, şenol güneş, mustafa denizli) eleştirilemiyor. eleştirildiğinde herkesin bir tarafı var. sıkıntı burada. burada hamit galatasaraylı mehmet fenerbahçeli ali beşiktaşlı. hep bir taraf var. insanlık dışı bir şey varsa bunun rengi yoktur. bir fenerbahçeli taraftar muz atıyorsa buna bir fenerbahçeli de yanlış diyebilmeli. bu galatasaray'da beşiktaş'ta da yanlış demektir.

    ben ne yaparım?

    eleştiriye açık değil miyiz yani...

    yanındaki insana yanlışını söyleyemeyecek misiniz? ben farklı düşünüyorum diyemeyecek misiniz? burada sizden üstün biri varsa alınmadan eleştiride bulunamıyorsunuz. karşınızdaki insan buna alınıyor. bu nedenle koltuk veya o pozisyondan olmak istemiyorsunuz.

    endişeleriniz var. başka bir yerde iş bulamam veya aç kalırım. ben ne yaparım? böyle muhabbetlerimiz var maalesef. bu sadece futbolda değil benim gördüğüm her alanda böyle.

    ayak eksik olursa...

    adam ekmek parasından olmamak için yanlış yapabiliyor. göz yumabiliyor veya kulağını kapatabiliyor. bizim dinimizde ne diyor; "veren allah, alan allah"... manevi değerlerimiz bu nedenlerle kayboluyor. korkularımız endişelerimiz çok büyük. şenol hoca, mustafa hoca veya fatih terim... onlarla ters düşmek istemiyorlar.

    2. adamlık senin için zor o zaman...

    ikinci adamlık nedir? bir ekip vardır. mesela bu masanın bir ayağı olmasa, bu masanın bir değeri yoktur. tutmaz ki... bunları kavramak gerekir. enerji çok kötü... biz de hoca sırf hoca değil ki... doktor, menajer, basın danışmanı, yeri geldiğinde başkan oluyor. türkiye'de sportif direktör olmama nedenlerinden biri budur.

    antrenör olmak eziyet

    teknik adamlığı aklının ucundan bile geçirmediğini söyleyen hamit altıntop, "ancak hocalık kurslarına katılıyor, platformu merak ediyorum. belki yarın fikrimi değiştiririm. ama bu ülkede antrenör olmak eziyet" diye konuştu.

    mourinho, van gaal, fatih terim gibi çok üst düzey teknik adamlarla çalıştın. onları nasıl ifade edebilirsin?

    hepsinde de yönetici özellikleri var. bir takımı oluşturmak, bir futbolcuya ulaşabilmek ve gerektiğinde en iyi potansiyeli elde etme hissiyatı var böyle hocalarda... taktik açısından hepsi belli bir seviyededir elbette. bu düzeye van gaal hangi şartlarda geldi? fatih hoca hangi şartlarda geldi? bunları kıyasladığınızda van gaal'in örnek aldığı isim cruyff. çalıştığı futbolcular van basten, gullit... bir de bizim şartlarımızda çalışan bir hoca var. bunları kıyaslaması çok zor.

    tabii ki hepsinde inanılmaz bir motivasyon ve kazanma hırsı var. geçen sezon galatasaray şampiyon olduysa fatih hoca herkesten daha çok istediği için şampiyon oldu. takımların seviyesi hemen hemen aynı. oynanan futbol çok fark yaratan bir seviyede değildi. beşiktaş tabii ki çok göze hoş gelen bir futbol oynuyor ama defansta da zaafları var. aralarında büyük bir fark yok.

    antrenörlük gibi bir düşüncen var mı?

    antrenör olmak, yalnız bir mücadele vermek demek... antrenörlük bu türkiye'de. aklımın ucundan geçmiyor. ancak hocalık kurslarına katılıyor, platformu merak ediyorum. belki yarın fikrimi değiştiririm. bu ülkede antrenör olmak eziyet. müdahale eden çok. alanınız net değil. günün sonunda siz hep suçlusunuz.

    yakın arkadaşın niko kovac da bayern'de? temasınız var mı?

    evet... bayern münih'in şöyle bir yapısı var. beraber çalıştığı futbolcuları kendi kulüplerine yakın tutuyorlar, hazırlıyorlar. buradaki beşiktaş maçında beraberdik. real madrid yarı final maçında da... temas halindeyiz.

    hep olumsuz tarafa bakıyoruz

    var sistemi için düşüncen nedir?

    almanya'da uygulandı. bunun bir alışma süreci var. bunlara sadece futbolcular, taraftarlar değil hakemlerin de alışması gerekir. ama bizde maalesef hep memnuniyetsizlik olduğu için olumlu tarafını değil de olumsuz tarafını konuştuğumuz için bu tartışmalar beni şaşırtmadı.

    adam 2+1'de oturuyor, kira ödemiyor. ama o adam 3+1'de oturmak istiyor. elindeki ile yetinmiyor ve şükretmiyor. öyle bir zihniyetimiz var. kısıtlama ve kendini terbiye etme yok. hep başkalarını eleştirmek var. o da bizi tembelliğe itiyor.

    zihniyet bu!

    gençlerde başarılı olan bunu üst yapıya taşıyamayan bir ülkeyiz. sence bunun nedeni nedir?

    her yerde futbol olarak kaliteli oyuncular vardır. topa vurmak, sıçramak gibi... ancak ahlaki değerler, beraber hareket etme noktasında eksiğiz. bir anne baba 13 yaşındaki çocuğuna. "ona pas atma. sen gol at" diyebilir mi? orada başlıyor bu zihniyet. çok ince... konu fatih hoca değil. konu federasyon değil. bizim eksiklerimiz çok fazla.

    taraftar kalite görmek istiyor

    yabancı sınırlaması ile ilgili neler söylersin?

    2003'te schalke ile maça çıktım. benle beraber 9 yabancı sahadaydı. burada önemli olan kalite var mı, başarılı futbol var mı? konu aslında bu. taraftar geldiğinde türk mü türk değil mi buna bakmıyor. taraftar kalite görmek istiyor. kendi özüne ve köküne sahip çıkman gerekir. ahlaki değerleri koruyarak tabii ki. kim ister altyapıdan oyuncu yetiştirmek varken, para verip transfer yapmayı... bunu yapmak için zaman ayırmak lazım. kendine dert etmek lazım. tesis olması lazım. sağlam bir ekip olmak gerekir. öyle bir şey olmadığı için zor.

    hep sürtüşme hep kapışma

    bu sene ligin kalitesini nasıl görüyorsun? geçen sezon çok çekilmeli geçmişti.

    çekişmeli ama kaliteli değildi. aramızda hep bir rekabet var. hep bir sürtüşme, kapışma var. bu sporda olması gereken şeyler. türkiye'de bu hep olacak. sürprizler olacaktır. yeni oyuncular gelecektir. ama yine baktığınızda başakşehir, avrupa'da gruplara geçemiyor! örnek olarak akhisar'ı görüyoruz. bir türk futbolcusu 1 hafta oyna sonra bir dinlen ki diğer maç gelsin! öyle bir gerçeğimiz var.

    idman yapacak sahamız yok

    türkiye'de tesisleşme üst düzeyde... ancak taraftar artışı aynı paralelde değil...

    modern statlar yapılıyor. avrupa'da bile bu denli örnek görmek mümkün değil. biz görüntüyü seven insanız. her yerde stat var ama idman yapacak saha yok. anadolu'da akşam bir sahada 6 takım idman yapıyor. bunu nasıl açıklayacağız? 2012'de galatasaray'a geldim. gençler için şartlar çok kötü.... altyapı hocasının biraz eğitici olması lazım.

    schalke'den 2 maçta üç puan avantaj

    şampiyonlar ligi'nde galatasaray, schalke ile oynayacak. bu maçlarla ilgili neler söyleyeceksin?

    galatasaray'ın gruptaki ilk galibiyeti çok önemliydi. porto'da da o futbol sevindiriciydi. iki schalke maçı var. bu iki maçtan gelecek 3 puan büyük avantaj sağlar. ama önümüzdeki iki maçta 1 puan olursa işi zora sokar. schalke kötü değil. sonuçta geçen sene ligde ikinci oldu. çok farklı sistemler oynayan bir gruba sahip. tecrübesizliği var. ama diğer taraftan da genç ve hırslı, motivasyonu yüksek bir teknik direktörleri var. yaş itibariyle de kendi alanında en iyilerden biri. schalke'nin tek dezavantajı gerek hoca gerek de takım olarak tecrübesiz oluşu.

    fatih terim'e inandığı için fenerbahçe'yi reddedip galatasaray'a geldiğini söyleyen hamit altıntop, burada şampiyonluklar tattı.

    kendisi istanbul'da, ikizi halil'in almanya'da olduğunu hatırlattığımızda hamit, kardeşiyle ilişkilerinin gayet iyi olduğunu söyledi, ancak ikisinin farklı olduğuna değindi.

    hamit altıntop
    http://www.milliyet.com.tr/...2762050-skorerhaber/
  • 32411
    galatasaray’ın bu kadrosuyla hala bir set oyunu oturtamamış olması ilginç. dün fatih terim’in 21 dakikada iki, 42 dakikada 3 zorunlu değişiklik yapması zorlayıcı bir faktör kuşkusuz. ama yine de bir set oyunu kurulabilecek bir kadro vardı. terim’in ilk yarı neredeyse pozisyon bulamadan bitince risk alması olağandı. fakat en büyük silahı coşku eksik kalınca 2. topları her seferinde bursa aldı. badji ve aytaç’ın mükemmele yakın merkez oyunları selçuk-n’diaye ikilisine fazla geldi. galatasaray da oyunu rodrigues ve sinan’a çeviremedi. golden sonra oyun tamamen bursa’nın eline geçti ve ellerini kollarını sallayarak 3 pozisyona girdiler. çok kötü kullanınca galatasaray ayakta kaldı. seyirci çoşkuyu yeniden yükledi. ve o dakikaya kadar hareketli olmasına rağmen pasa giremeyen belhanda çok hareketsiz olan eren’e golü attırıp bursalı gençlere nerede olduklarını hatırlattı. “bu fırsatları kaçırırsanız yakalanırsınız.”

    gecenin sorusu?

    akıllarda tek bir soru var: fernando ve serdar’ın durumu ne? schalke maçında çok lazımlar.

    maçın starı

    aytaç ve badji arasında gidip gelirken birden sahneye belhanda çıktı. bursaspor üst üste pozisyonlara girerken sağ kenara kaçtı. çok net ve etkili bir pasla eren’e golü attırdı. takım bu kadar düşükken belki de ilk kez elini masaya vurdu.

    kısa mesaj

    galatasaray tempo oyunlarını bir şekilde yapıyor. çoşkusu var. ama set oyunu da lazım. hele de böyle yorgun zamanlarda.

    mehmet demirkol
    (bkz: 19 ekim 2018 galatasaray bursaspor maçı)
  • 32412
    milli takım araları sonrası ilk maçlar her zaman kapalı kutudur. milli takımlara gidenlerin yol yorgunluğu, gidemeyenlerin ise tesislerdeki düşen temposu her takım için handikaptır. galatasaray, sezon başından beri bütün maçların ilk yarılarını çöpe atıyor. dün de aynısını yaptılar ama 39 dakikada 3 sakat vermek büyük talihsizlikleriydi. mariano, geçen sezonu aratıyor. nagatomo da olmayınca galatasaray'ın beklerinden aldığı hücum desteği sıfıra iniyor. bir de buna belhanda'nın top kayıpları eklenince ortaya çekilmez bir 45 dakika çıktı.
    bursaspor ilk yarıda sahada yoktu. teknik direktör samet aybaba'nın 1 galibiyet alabilen takımı ikinci yarıda kendine geldi. yakaladıkları pozisyonlarla galatasaray golü bulmadan farkı da açabilirlerdi. penaltı öncesinde topu kaptıran belhanda, eren'e yaptığı asistle hatasını affettirmiş olabilir ama galatasaray hâlâ saha içinde bir oyun lideri arıyor. zaman zaman ndiaye buna soyunuyor ama ayağına top gelince futbol oynandığını sanan sinan'ın artık kanatta düşünülmemesi lazım.
    dün akşam elbette fatih terim'in oyunu değiştirecek taktik hamleleri, erken üç değişiklik yüzünden mümkün olmadı. böyle maçlarda sahadaki 11 adama ve tribündeki taraftarın desteğine kalırsınız. galatasaray'ın süper lig ve şampiyonlar ligi'ni bir arada götürecek kadrosu zaten yokken bunca sakattan sonra dimyat'a pirince giderken eldeki bulgurdan olmak da var. ligde bu bulgurun hesabını ilerleyen haftalarda iyi yapmaları lazım...

    bülent timurlenk

    (bkz: 19 ekim 2018 galatasaray bursaspor maçı)
  • 32413
    terim önce hesap sormalı sonra hesap vermeli

    • galatasaray-bursa maçından 24 saat önce:
    altyazılarda son dakika geçiyor.. rodrigues-donk-belhanda ve onyekuru bursaspor'a karşı forma giyemeyecekler..

    • galatasaray-bursa maçından 25 dakika önce:
    fatih terim bein sports mikrofonlarına konuşuyor ve onyekuru'nun oynayamayacağını, belhanda ve rodrigues'in de sakatlık riski ile maça başlayacaklarını açıklıyor.

    • galatasaray-bursa maçının 20. dakikası..
    serdar aziz baldırını tutup oyundan çıkıyor..

    • galatasaray-bursa maçının 22. dakikası..
    fernando arka adalesini tutuyor ve yerini selçuk inan'a bırakıyor.

    • galatasaray-bursa maçının 39. dakikası..
    feghouli de baldırını tutuyor ve yerini sakatlıktan yeni çıkmış eren derdiyok'a bırakıyor. 39 dakikada 3 oyuncu darbeye bağlı olmayan sakatlıktan dolayı sahayı terkediyor.

    • galatasaray-bursa maçının 41. dakikası..
    19 dakikada tam 3 kez fatih terim'i öven; yorumcu gökhan zan, "galatasaray çok yorgun" şeklinde bir yorum yapıyor.

    ☆☆☆

    bu satırların yazarı şu soruları soruyor:

    fatih terim hocam, 15 günlük milli maç arasına rağmen, serdar aziz ve feghouli dışında milli takıma gitmeyen isimlerin hepsinde darbeye bağli olmayan adale sakatlıkları varsa fiziksel performans antrenörünüz yunus küçük'ün; sizin ve teknik ekibinizin ve dahi doktor ekibinin kusuru nedir?

    eren-onyekuru-donk-aziz-feghouli-belhanda-fernando hatta selçuk neden darbeye bağli olmayan sakatlıklar yaşıyor? biliyoruz ki adale sakatlıkları ya oyuncunun bireysel problemleri ile olur ya da yanlış idmanlardan. özel hayatları problemli olmayan bu isimler neden sakatlanıyorlar? bir zamanlar scout piri gibi bir uzmanla çalışan siz, şimdiki durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?

    ne gibi önlemler alacaksınız kimlerden hesap soracaksınız? sonra da kamuoyuna nasıl hesap vereceksiniz? schalke maçlarında böyle bir durumun yaşanmayacağının garantisi var mı?

    ■ bu sorunun yanıtını bakalım hangi galatasaray muhabiri-yazarı araştırıp, bize söylenen resmi açıklamalar dışında bilgi verecek? 41 dakikada 3 oyuncu değiştirmek zorunda kalmak skandaldir. kabul edilemezdir. ve açıklama gerektirir.

    ☆☆

    maçın 2. yarısı ise şöyleydi;
    47'de ömer bayram maçın o ana dek yaşanan ilk pozisyonunda topu filelere gönderemedi. sonra bursa hakimiyeti ele aldı. samet aybaba da yusuf'un yerine lima'yı sahaya attı ve neden olduğu anlaşilmayan yorgunluğu olan galatasaray'a karşı delici ataklar başlattı.

    ozan'ın lima'ya yaptığı penaltı muslera'nın çabasına rağmen gol olunca bursa skoru da aldı. sonra farkı artıracak pozisyonlar buldu timsahlar ama değerlendiremediler.

    maçı bitirecek pozisyonları değerlendiremezseniz galatasaray gibi takımlar bir fırsatta golü bulurlar. nitekim bence galatasaray adına en etkili oyuncu olan belhanda'nın pasında eren "bu statta yenilgi yok" dedi. ama 40. dakikada 3 oyuncu değiştirmiş yorgun bir takıma karşı 1-0 da öne geçmişken tecrübeli oyuncularınızla maçı tutabilirsiniz. tabii onları oynatabilmek için paralarını ödemeniz lazım. işte tecrübeliler ve yabancıların paralarını vermezseniz gençlere kalıyorsunuz. onlar da maçı bu kadar tutabiliyor.

    maddi durum toparlanamazsa bursa bu sene de korkulu rüya yaşar. galatasaray ise özgüvenli hali ile skoru tuttuğu sürece hiçbir maçta kolay yenilebilecek bir takım olmadığını gösterdi. bu kadar kötü fiziksel hazırlığı olan, bir çok oyuncusu çok kötü oynayan galatasaray için beraberlik iyi sonuçtu.

    serdar ali çelikler

    (bkz: 19 ekim 2018 galatasaray bursaspor maçı)
  • 32415
    1993 yılında aston villa fc takımında forma giyen eski oyuncumuz dean saunders'a kulübün teknik patronu ron atkinson şunları söylemiş.

    "seni kaleye sırtın dönük oynayasın diye almadım, rakip kaleye koşman gerekiyor, bizim kaleye değil. bunu yapamıyorsun, sanırım yapamayacaksın da. * bana bakın, bu adam rakibe sırtı dönük iken ona pas atan olursa kadro dışı kalır."

    iste mobbing deyin, ister motivasyon ama ron atkinson sorunu tespit etmiş ve çözümü için elinden geleni yapıyor.
    açıkçası bu durum çok hoşuma gitti, teknik direktörlük de bir sanat...
  • 32416
    "el clasicoları izlemiyorum. 20 kişi hakemin etrafını sarıyor ve birileri yüzlerini tutuyor. bir erkek olarak bunu utanç verici buluyorum. son 15 yılda futbolcular iyice güçlendi. küçük bir dokunuşun birini düşürmeye yeteceğini söylemeyin"

    robert huth

    lafı ağzımdan almıştır. ispanyol futbolundan genel olarak tiksinme sebebim bu zaten. bu kadar üst kalite oyun oynayıp 5dk sonra 'üüü bana vurdu' diye taca kadar takla atıyorlar. alev makinesiyle yakasım geliyor.
  • 32418
    "kariyerimin ilk yıllarıydı. galatasaray'a imza atmıştım. istanbul hakkında pek bir bilgim yoktu, galatasaray hakkında doğru düzgün bilgilerim yoktu. galatasaray-fenerbahçe maçıyla ilgili hiçbir şey bilmiyordum. eğer bu derbide oynadıysanız, o ortama rağmen ayakta kalabilip futbol oynadıysanız, dünyanın herhangi bir yerinde hayatta kalabilirsiniz.

    galatasaray'da ilk haftamdı. soyunma odasına gittim ve oturdum. o dönemler türkiye'de bir takımda en fazla 3 yabancı bulunabiliyordu. bir tane yerli oyuncu yanıma geldi, elini omzuma koydu ve az olan ingilizcesi ile bana, "şuradakini görüyor musun, o benim en yakın arkadaşım." dedi. oradaki kaleciydi. sonra, "burada istenmiyorsun, burada sana ihtiyaç yok!" dedi ve yanımdan kalktı. bana böyle hoşgeldin denmişti."

    brad friedel (galatasaray'ın 95/96 sezonundaki abd'li kalecisi)

    o değil de, adama son cümleyi söyleyen yerli oyuncu kimdi acaba??
App Store'dan indirin Google Play'den alın