sonda söylenecek şeyi başta söyleyelim. neden şampiyon oldu galatasaray? cevap ‘mukayeseli üstünlükler teorisinde’ gizli. şu soruların cevabı nereyi gösteriyorsa şampiyonluğu da orası hak etti. hangi statta sezonun son karşılaşması havası vardı? hangi maçın stres düzeyi diğerlerinden daha yüksekti? ve hangi stadyumdakiler gerçekten şampiyonluğa inanıyordu? başka sorum yok, sanık sizin!
19 mayıs’a uygun bir heyecanla başladık maçlara. goller geliyor, kulaklar diğer maçlarda, her an her şey değişebilir duygusu virüs gibi yayılıyordu. mikrofonlarımız önce tenhalık diyarında, yani başakşehir maçındaydı. erken gelen kasımpaşa golleriyle açıldı sekans. üstüne uyduruk iki golle beraberlik haberi duyuldu. penaltı falan derken futboldan ziyade tiyatro modundaydı orası. ama kimse onların pantomimiyle ilgilenmiyordu.
ardından kadıköy çıktı meydane, goller birbirinden şahane. artık onlar işlerini bitirip, isketeye yatmışlardı bile. dış kulvardan bir de beşiktaş golleri gelince dananın kuyruk kesim töreni için izmir bornova stadı’ndan başka yer kalmadı. eğer göztepe 20. dakikada oluşturduğu baskıdan golü çıkarsaydı erkin koray’dan arapsaçı şarkısını dinlerdik. yine de devrenin 0-0 bitmesi bile gerginliğin izmir’in neminden daha yükseğe çıkmasını sağladı.
ilk 45’teki bu stresli ve heyecanlı anlar yeni devrenin başında da fazla mesai yaptı. ta ki 65’teki penaltı anına dek. yaptıran attı, sezonun yıldızı gomis vurdu ve şampiyonluk cim bom’un önüne düştü. o an öyle bir boşalma ve gevşeme yaşadı ki sarı - kırmızılılar, sanırım tüm sezonun sıkıntısı buhar olup uçtu gitti. artık şampiyonluğun kokusunu almışlardı ve hiçbir aslan buradan bırakmazdı. buradan sonra sonunu getirmek daha kolaydı ve karnavalı başlatmak dakikaları sayıyorlardı artık.
onları kutlamak için şu kadarını bilmek yeterli. kim onlardan daha çok hak etti ki?
bağış ertençok güzel bir yazı yazmış, kesip kısaltmaya gönlüm el vermedi.