"beşiktaş’ın ana sorunu devamlı transfer yapılması ve kadro sirkülasyonunun çok yoğun olması. bu düzeyde futbol oynamak isteyen bir takımın artık kadro istikrarına kavuşması lazım. en azından üç-dört yıllık bir süreçte, ikinci onbirin de dahil olmak üzere kadron belli olmalı. tabii ikinci onbir derken, ilk onbirin kopyasından, geleceğin onbirinden bahsediyorum. her sezon ancak bir-iki transfer yapılmalı, onlar da kaliteyi ciddi anlamda artıracaksa yapılmalı."
"maalesef türkiye’de yöneticiler futboldan anlamadığından ve spekülatif menajerler bu işin tadını aldığından inanılmaz bir transfer sirkülasyonu, para ve enerji kaybı var. türk futbolunda ve elbette beşiktaş'ta da yapılanma diye bir şeyin y’si bile yok. bütün takımların belli bir seviyenin altına düşmelerinin sebebi bu. başakşehir’in bu modanın dışında kalamamasının sebebi de bu. çünkü bu transfer sirkülasyonundan elde edilen ciddi bir gelir var. hiçbir üretime, plana dayanmayan, spekülatif bir ranttan bahsediyorum. bu yüzden beşiktaş dahil herhangi bir takımın istikrarlı bir oyun kurması çok zor."
"önder özen’in, “takım uçağına binince menajerleri gördüğümde uçaktan atlayasım geliyor” dediğini hatırlıyorum. sorun bu. ama kendin atlamayacaksın, menajerleri uçaktan atacaksın."
"futbolun gelişmişlik hattında dünya, pas oyunundan yeni bir pozisyon oyununa geçiyor, ama biz türkiye’de hâlâ asgari bir pas oyununun gereklerini tartışıyoruz. beşiktaş terse döndü. avrupa’da geçerliliği olan bir pas oyunundan, uzun toplara dayalı ilkel bir oyuna geçiş yaptı. ligde neden bu kadar fazla sayıda beraberliği var? çünkü ikinci golü atamıyor. rakip kapandığı zaman hemen uzun top atmaya başlıyor. belki o maçta ikinci golü atarsın, ama bu oyun tarzıyla şampiyonluğu alamazsın."
"bayern münih ile oynayacaksın. bayern münih’e elensen bile, eleniş tarzın imajın için çok önemli. dünya kulübü olman buna bağlı. napoli de eleniyor, ama iz bırakarak eleniyor. ikinci bayern maçından sonra dünya medyasına bak. bizden sahaya giren kedi iz bıraktı sadece."
"herkes görülen kırmızı karttan bahsediyor. o maçta beşiktaş’ın oynadığı oyun zaten kırmızı karta açık bir oyun. beşiktaş bekleyecek, bayern münih de beşiktaş’ın açık vermesini bekleyecek ve beşiktaş bir yerden açık verecek. kırmızı kart pozisyonunda açık verdi. kırmızı karttan önce de ceza sahasının içinde iki tane pozisyonu var bayern’in. pepe’ye güveniyorsun, ama pepe de bir yere kadar dayanabilir."
"futbolda topa, sahaya ve zamana egemen olursan bir şeyler yaparsın. bizim ligde topa ve sahaya hakim oluyorsun ama zamana hakim olamıyorsun. hakemler sık sık düdük çalarak oyunu kendi seviyelerine çekiyorlar, futbolcular yerden kalkmıyor, sürekli itiraz ediyor. kaleciler ilk dakikadan itibaren zaman çalıyor. yani her dakikada bir sıfır hızdan başlıyorsun. dur kalk, dur kalk. böyle akışkanlık sağlayamazsın. bizim milli takımı izlerken “hep bir şey eksik” diye düşünürdüm. izlanda maçlarında fark ettim. adamlar topu alıyor, bir anda üçüncü-dördüncü vitese takıyor. biz ise birden ikiye, ikiden üçe on saatte çıkıyoruz. tam mehterlik. slow-motion gibi. aheste aheste gidiyoruz karşı kaleye. sandal sefasına çıkmış gibi."
"beşiktaş, ffp’nin kendisinden talep ettiği şekilde fazla bonservis ödemiyor belki, ama maaş bilançosu inanılmaz artmış vaziyette. şu anda başarı var, şampiyonlar ligi sayesinde bir şekilde bu maaşları ödeyebiliyorsun. ama şampiyonlar ligi’ne gidemediğin zaman bu maaşları karşılayamayacaksın ve o zaman oyuncular kulübü fifa’ya şikayet etmeye başlayacak."
"beşiktaş aldığı oyuncuların çoğuna bonservis ödemiyor belki ya da kiralıyor, ama hem çok büyük maaşlar ödüyor hem de aslında başkasının oyuncusuna tecrübe kazandırmış oluyor. oyuncu iyi oynarsa kulübüne dönüyor, kötü oynarsa da boşu boşuna maaş vermiş oluyorsun. büyük takım oyuncu kiralamaz, süre alamayan genç oyuncu kümesini kiraya verir."
ibrahim altınsay