''galatasaray gibi “tapusu” milyonlarca “manevi sahipli” bir kulübü, öyle süpermarket gibi, banka gibi satamazsınız ha deyince! çünkü asıl varlığı, stadı, arsası, betonu hatta futbol portföyü değil, ona gönül veren milyonlardır. onlar ikna edilmezse, malın heybeti biter, ışığı söner, metrekare/kilo hesabına girer her şey.
bilirkişim aşık veysel: “güzelliğin para etmez bu bendeki aşk olmasa”..
***
o nedenle, gönüldaşlar küsmesin, malın fiyatı düşmesin diye her koşulda yarışan, kazanan takıma zarar vermemeye, sahayı çaptan düşürmemeye çalışacaksınız. borç harç; ne olursa olsun kuyruğu dik tutacaksınız futbolda.
peki, taraftar futbolla mutluyken nasıl rıza gösterecek kulübün satılmasına? işte algı yönetiminin püf noktası burada...
***
bıktıran, derin bir “kirlilik” koyacaksınız insanların önüne... “kulüp yönetilemiyor” fikrini beyinlere ince ince enjekte edeceksiniz. nasıl mı?
en kestirme yöntem; bir yandan kulübün içini boşaltıp malını mülkünü satarak borcu azaltırken, bir yandan gelen paranın heba olduğunu dikte edeceksiniz. bir taşla üç kuş vurmuş olursunuz hem de: birincisi az borçlu şirket kolay satılır günü geldiğinde. ikincisi ortada dolaşan para miktarı yükseldikçe bıktıran “şaibe” kolay ve kaçınılmaz olur. üçüncüsü ise “kulübü satmak zorundayız” dediğinizde, geride kulübü kurtarmak için kimsenin güvenebileceği bir seçenek kalmaz. aynen uyguluyor galatasaray.
***
bitmedi... öyle kolay değildir kulübü taraftarıyla birlikte devretmek. oya gibi işlenecek uzun bir süreç gerek. amaç, milyonlarca insanı “işi bilen birileri kulübü alırsa çok daha iyi olur” noktasına getirmek. o zaman, kulübün kötü yönetildiğini kanıtlamak gerek. nasıl yapılır? galatasaray'daki gibi!
her gelen yönetim eskisini suçlayacak. kulübün tarzına göre “zerafet” makyajlı “rezalet” açıklamalarla da olabilir, bodoslama da. önemli olan, eski yönetim için “malı götürmüş” yenisi için “nasıl olsa bir gün foyası çıkar” düşüncesi yerleşsin. kimse kimsenin kulüp menfaatine bir kuruşundan vazgeçmediğini iyice bellesin ki, kimse kimseye güvenmesin.
***
aynen yapılıyor galatasaray'da... eski başkanın bile kulübün mali durumu ile müstakbel yönetimine güvenmeyip kendi parasını senetli/kefilli/rehinli korumaya almasından “rehin harcını” da kulübe kakalamasından daha sarsıcı ne olabilir ki?
veya yeni başkanın sanki zorla başkan olmuş gibi “böylesine bir mali yıkımı tahmin bile etmemiştim” mealinde konuşmalarından daha vahim bir şey var mıdır taraftar için? yanlış anlaşılmasın.. sadece son yönetim devir tesliminde değil, sistematik bir şekilde uygulanıyor bu karalama tekniği galatasaray'da. amaç, galatasaraylının kimyasını bozup, intihar etmek için dama çıkmış adama “atla atla” diye tempo tutanlar kıvamına getirmek olmalı.
***
başka nasıl izah edilebilir her halefin selefinin gıllıgışlı işler yaptığını “roman çeyizi gibi” sergileyerek su taşıması “satılık” değirmene.
art niyetleri yoksa “cehennem yolunun iyi niyet taşlarıyla döşendiğini” de mi bilmiyorlar? hadi diyelim ki, sadece ne kadar zorlu bir işe giriştiklerini anlatmak, beklentilerin çıtasını düşürmek, olası uluslararası kısıtlamaları önceden göğüslemek olsun asıl amaçları. ama bitmeyen bir “devr-i sabık” sarmalının galatasaraylının ruhunda yarattığı çöküntüyü ölçemezler mi?
çaresiz... büyük plan, “bu kulüp satılacak” olmalı. az kaldı... yılların “emeği” sonuç vermek üzere. galatasaray hazır gibi.''
ercan güven'den ''galatasaray nasıl satılır''