(bkz:
#286480) nolu entryde yazılanlarda ve sonrasında bir tuhaflık var.
rıdvan dilmen adnan polat'a sormuş,
adnan polat'ta "
baros'un kırığını yanlış kaynatmışlar, o nedenle
baros almanya ya gidip yeniden ayağını kırdırıp kaynattırmak zorunda kalmış. " demiş..
birincisi; bu 25.10.2009 tarihli resmi site alıntısında ne diyor!
http://www.galatasaray.org/...ol_as/haber/5141.php"emre belözoğlu ile bir pozisyonda giriştiği ikili mücadele sonucu sakatlanarak oyunu terk etmek zorunda kalan milan baros, soyunma odasında yapılan ilk müdahalenin ardından bakırköy acıbadem hastanesine nakledilmiştir. yapılan ayrıntılı muayene ve tetkiklerde sol ayak ikinci ve üçüncü tarak kemiklerinde kırıklar tespit edilen milan baros’un ayağı hemen alçıya alınarak hastaneden taburcu edilmiştir."
yani neymiş?
baros'un sakatlığının tedavisi ile bizim kulübün sağlık kurulunun hiç bir ilgisi yokmuş.
ikincisi; bu da 14.01.2010 tarihli resmi site alıntısı. bakalım bu ne diyor!
http://www.galatasaray.org/...ol_as/haber/5889.php"oyuncumuz milan baros’a, almanya’da olduğu muayene sonrası alman sağlık ekibi tarafından iki tedavi seçeneği sunulmuştur.
birinci seçenek şu anda yürütülmekte olan tedavinin devamı şeklindeyken, ikinci seçenek tedavi süresini uzatmakla birlikte nüks ihtimalini azaltacağı ifade edilerek küçük bir cerrahi girişim yapılması yönündedir. kendisine yapılan bilgilendirme sonucu oyuncumuz ikinci seçeneği tercih etmiş ve bugün başarılı bir müdahale geçirmiştir.
uygulama sonrası alman sağlık ekibinin yaptığı bilgilendirmeye göre sporcumuz 2 hafta sonra su içinde koşulara, 4 hafta sonra ise saha çalışmalarına başlayabilecektir."
---------------
garip!!!!
rıdvan dilmen böyle bir yalanı söylemeye cesaret edemez. muhtemelen
adnan polat ile karşılaştığında
adnan polat'ın ağzından bu sözleri gerçekten duymuştur.
gelelim
adnan polat'ın ağzından çıkanların açılımına ve gerçeğe;
bazı kırıklar üç türlü tedavi edilirler;
1-
dışardan sabitleme; (alçıya alınarak) (çivi, vida veya platin gibi araçlarla içerden sabitlenmeden); bu tedavi türü hastayı daha çabuk iyleştirir ama az da olsa aynı yerden tekrar kırılma riskini taşır. (buradaki "alçıya alınma" sadece olayı anlaşılır kılmak açısından kullanılmıştır. günümüzde alçı yerine plastik ve metal dışarıdan sabitleştirme araçları da kullanılmaktadır)
2-
içerden sabitleme; (çivi, vida veya platin gibi araçlar kullanarak) bu tedavi türünde risk minimize edilir ama tedavi süresi çok uzundur. ayrıca bu tür araçlar bazı bünyelerde problem çıkarmasa da bazı bünylerde uyumsuzluk yaratıp tekrar bir operasyonla alınma gerekliliği doğurur.
3-
ucu dışarıda olup içeriyi sabitleyen metal araçlar ile: bu da ikinci maddedeki gibi uzun erimli ve zahmetli bir tedavi yöntemidir.
bu olaydaki tuhaflık yıllardır futbolcuların türkiye de çektikleri eziyet te saklıdır.
bizde futbolcu sezon içerisinde bu tür bir sakatlık geçirdimi, hemen hastahanede ayağı alçıya alınıp kısa süre içerisinde gözünün içine bakılarak futbol oynayabilecek kadar iyileşmesi istenir. platinmiş çiviymiş kulüp yönetimlerinin ve teknik ekiplerin umrunda bile olmaz. futbolcudan, riski ortadan kaldıracak hareket olan platin taktırması işini ise sezon bittikten sonra yaptırmasını beklerler. hatta sezon oynanırken sakatlığı nüksetmemişse sezon bitiminde bile platin taktırmasını hoş karşılamazlar.
bu olayda da hastahane her futbolcuya uyguladığı standardı kullanmış ve platine filan gerek duymadan
dışardan sabitleme yöntemini kullanarak
baros'un yeşil sahalara bir an evvel dönmesini sağlamaya çalışmıştır.
baros ise yurtdışında yaptırdığı tetkikler neticesinde olayın riskini öğrenip hemen
içerden sabitleme tedavisini uygulamaya geçerek sezonu kapatmıştır.
-
baros'un böyle davranmasının asıl nedeni sadece bu olaydaki risk faktörümüdür? hayır!
baros'un asıl derdi galatasaray filan değil ömrünün son dünya sahnesi olan
dünya kupasında oynamak istemesidir. işte bu nedenle galatasaray için fedakarlık yapmayıp, kendini düşünerek dünya kupasına yetişebilmek maksadı ile bu tedaviye hemen başlamıştır.
haklımıdır? evet! bana göre haklıdır ve doğru olanı yapmıştır. uluslararası kurallardan doğan hakkını kullanmıştır.
peki! bir türk futbolcu
baros'un bu yaptığı şeyi yapabilirmi? nah yapar!
sıkıyorsa yapsın! hemen tribünlere ve basına haber uçurulur, toplum "abi lüzümsuz adam yeaaaa.. sezon sonuna kadar yatıp parasını alacak hain pezevenk" mealinde gazlandırılarak türk futbolcunun itina ile istikbali söndürülür.
türk çocuğu kendisine yönelik bu baskı ve tehditler nedeni ile her türlü riski alıp her türlü fedakarlığın altında ezilirken bir türlü verimli olamaz, sakatlığı nükseder, formdan düşer ama herkes onu anlamak yerine ona küfredip insanlığından utandırır. sonra da sorar bizim taraftarımız;
"ya bizim filankeş var ya, hep sakat mnakoyum.. bu ne lan siktirisin gitsin.."
işte, beni bu olayda esas kızdıran şey türk futbolculara yapılan ikiyüzlülük ve allahsızlıktır.
edit: çek cumhuriyeti dünya kupasında yok efenim.. özür...
camelsoft'a teşekkürler..