geldiği günü hatırlıyorum dün gibi. coşmuştuk arkadaşlarla. sezona da müthiş başlamıştı. konyaspor'a uzaklardan taktığı golde kaleci kıpırdayamamıştı bile.
lincoln ile oynadıkları ikili oyunlar herhalde son zamanlarda
galatasaray'daki en güzel hücum organizasyonlarındandı. arka arkaya ankara takımlarına 3-4 atıyorduk lincoln-baros sayesinde, beşiktaş'a 4 atmıştık. sonra devre arası girdi, ligten koptuk sonraları belki ama uefa'da dolu dizgin devam ediyorduk...
o sezon 5-2 yenildiğimiz kocaelispor maçı'nda kaçırdığı penaltı çok üzmüştü beni,
skibbe'nin de kovulmasını hiç istememiştim ama bu penaltı neden oldu diyebiliriz, en azından bahanesi oldu...
2009-2010'da da malum sakatlığı yaşayana kadar iyiydi sonrasında da oyun olarak toparlasa da vücut olarak toparlayamadı, sık sık sakatlandı ne yazık ki... bunda takımın kazanması adına kendini paralamasının da payı çok fazla. orta sahaya kadar geliyordu top alabilmek için. orta sahasız oynuyorduk bir zamanlar...
2010-2011'in başlangıcında belliydi aslında her şeyin çok kötü olacağı.
ama bu adam yine ayaktaydı. karpaty lviv'e karşı kendi sahamızda 2-0 geride iken bu adamdır takımı ateşleyen, takımı yeniden maça döndüren. kewell ile beraber takımın oyuna dönmesinde büyük pay sahibidir. hırsı her zaman aklımda kalacak.
yine o sezon içinde bazı futbolcular maç satarken kendisi sakatlıktan yeni dönmüş olmasına rağmen kendini yırtmış ve 4-2 lik ankaragücü mağlubiyetini engelleyememiştir. sedyeyle çıkarken çekilen fotoğrafına bakın,
milan baros'u daha iyi tanımak için...
2011-2012'de de şampiyonlukta payı çok büyük. 4-4-2'nin iyi işlemesinde büyük pay sahibiydi. hiçbir maçta silmedim baros'u, her zaman samimiyetine inandım çünkü. 2-2 lik fener derbisinde son saniyede direkten dönen top kahrolsun! ama orada o pozisyona girebilecek tek adam baros'tu belki de o zamanki kadroda. zira baros kadar pozisyon bilgisi yüksek bir forvet daha yoktu kadroda herhalde o gün.
2012-2013'e geldik,
fatih terim kendisini kadroya dahi almıyordu. imparatora saygım sonsuz, vardır bir bildiği. zira hep beraberler; antrenman sırasında, maç sırasında... ancak mevcut durumda ben hiçbir zaman onaylamadım baros konusundaki bu tutumunu.
baros muhtemelen hâlâ takıma verebileceği şeyler olduğunu düşündüğü için kadroda kaldı. belki tekrar oynama fırsatı bulur ve kendisini gösterebilirdi. ama o fırsat bu sezon hiç verilmedi... para için kalsaydı yarım sezonluk ücretini de alırdı, sözleşmesinin bitmesini beklerdi diye düşünüyorum. sanırım drogba'nın gelişi ile umutları tükendi.
akşam bilgisayarı açtım ve gittiğini öğrendim. içimden bir parça koptu.
milan -the king- artık
galatasaray'da değildi. neden lan? elbette son zamanlardaki form durumu ihtiyaçlarımıza cevap vermiyordu ancak bu şekilde mi olacaktı lan? böyle miydi lan hamburg'a atarken o golü? böyle miydi sakatlıktan dönüşünü beklerken? böyle miydi?...
yolu her zaman açık olsun. kendisi
galatasaray'ın efsaneleri arasına çoktan girmiştir benim için. güle güle
milan the king!milan baaaarooooossss! milan baaaaroooossss! oley oley oley!...