hakan şükür sonrası galatasaray taraftarını sudan çıkmış balığa döndüren abimiz. saha dışı ayrı tabi ama o dönem
hakan şükür tipi santrafor dedirtecek kadar apayrı bir oyuncuydu. pres yapan, hava topunun her türlüsünü alıp saklayıp takımının ileri gelmesine vakit sağlayan, alan boşaltan, gol atan komple bir paketti.
o hakan şükür takımdan bedelsiz olarak ayrılmış, biraz da sürpriz şekilde. yerine o dönemin yaklaşık 2 sezonluk transfer bütçesine denk bir parayla bu abimiz gelmiş. tabi günümüzdeki gibi 10 yaşında çocuk sana brezilya ligi'nden scout raporu çıkarmıyor. eurosport'ta pazartesi geceleri yayınlanan
eurogoals programını izleyen bir azınlık hariç türkiye'de kimse bu abimizi tanımıyor. üzerine bir de hazırlık maçlarında "ne yapıyor ya bu?" dedirten bir görüntüde olunca hakikaten taraftara yazın ortasında bir soğuk duş aldırmıştı bu abimiz.
st. gallen deplasmanında attığı iki golle galibiyeti getirince kendisini ve kendisini takıma getirenleri yerden yere vuran gazeteciler bir anda "uyum sürecini tamamladı" demeye başladı. ertesi hafta sami yen'de 7-0 biten maçta erzurumspor'a yazı ile beş tane sallayınca hakkındaki soru işaretleri silindi, hele bir de bir sonraki hafta belalısı olduğu iker casillas'a iki tane atıp süper kupayı da getirince "süper mario jardel"e evrildi. nitekim hagi'nin 40 metreden koyduğu efsanevi monaco maçında attığı golden sonra sabri ugan'ın da bu şekilde anons etmesiyle o lakap türkiye çapında üne kavuştu.
çok enteresan bir adamdı. helikopterle florya'ya inmesiyle başlamıştı galatasaray kariyeri. bir masa başında föy dosyaya imza pozu verip akabinde arkadaki bayrağı öpüp sahaya çıkıp yalandan top sektirmeli imza merasimlerine alışmış türk futbol seyircisi için muazzam bir olaydı. zaten o günden sonra öyle sükseli bir ilk adımı görmek nasip olmadı.
hazırlık maçlarındaki görüntüsü de enteresandı. neredeyse düzgün koşamıyor gibi görünen, 10-15 metreden fazla aksiyon almayan bir havası vardı. lucescu'nun yönetimi arayıp "ya bu adam iyi bir futbolcu değil galiba" dediğini, yönetim kurulunun teminatı iptal etme çabalarını yıllar sonra socrates dergi röportajında öğrendik ama hakikaten garip bir tarzı vardı. en bariz örneklerden biri kadıköy'de normal süresi 4-4 biten efsanevi kupa maçında
* attığı gol ve kaçırdığı penaltıdaki yürüyüşüdür.
ama bir şekilde golleri sıralıyordu. en başta ayağıyla şut çeker gibi kafa vuruşları vardı. hatta sırf o manyak kafa gollerine devam edebilsin diye championship manager oyununda normalde hiç zıplamamasına rağmen
jumping'i 19-20 arası gidip geliyordu. bursa'da emekleyerek attığı kafa golünden tut beşiktaş'a diklemesine uçarak attığı kafa golüne, aziz başkan'ın videosunu izlettiği strum graz maçında neredeyse sıfırdan attığı kafa golünden st gallen'e neredeyse penaltı noktasından attığı kafa golüne kadar bu alanda geniş bir yelpaze sundu.
kafanın yanı sıra yarı vole tarzı golleri de severdi. mesela san siro'da milan'a attığı gol, yine kadıköy'deki maçta neredeyse ceza yayından attığı no look vole... hatta yanılmıyorsam siirt jetpaspor'a da öyle bir golü vardı, ya da belki ankaragücü'dür. biraz abartırsak sami yen'de rangers'a neredeyse 25 metreden gelişine vurduğu şutla atttığı garip gol bile sayılabilir.
tabi en bilinen ve hala anlatılan özelliği, bir şekilde doğru yerde doğru zamanda olabilmesiydi. real madrid'e attığı altın gol ile bunun ilk sinyallerini vermişti aslında. defanstan seken toplar, kaleciden seken toplar, bazen ıska geçen rakibin arkasına geçen toplar bir şekilde bu abimizi buluyordu. üstelik bunu "koşmuyor" dedirten temposuna rağmen yapmayı başarıyordu. bu özelliğinin ekmeğini yiyen bir diğer isim hakan ünsal oldu. birinci fatih terim döneminde 103 maçta 10 asisti olan bu abimiz, jardel'in bir şekilde ceza sahasına gelen her topu gol yapma potansiyeli sayesinde 15 maçta 5 asiste ulaşmıştır o sezon.
uzun lafın kısası golün her türlüsünü attı bu abimiz. kafayla attı, sağıyla attı, soluyla attı, yerde sürünürken attı, ceza sahasının dışından attı. hatta hızını alamadı
işte böyle her sene böyle milan'a da böyle koyarlar aman tezahüratından gaza gelip tarihin en yavaş driplingiyle bile gol attı. 43 resmi maçta 34 gol 5 asist yaptı. üstelik bunu takımda bir önceki sezonun türkiye gol kralı varken yaptı.
ama işte enteresan bir adamdı. saha içinde ne kadar başına buyruk ise saha dışında da o derece kılıbığın bayrak tutanıydı. karısının
* dizinin dibinden ayrılmayan, sözünden dışarı çıkmayan bir yapıdaydı. karısı da birazcık zor bir karakter olunca saha dışında bir türlü mutluluğu bulamadı.
(bkz:
#2909832)
üzerine bir de soyunma odasında emre belözoğlu ve o dönemki manevi abisi okan buruk'tan dayak yedi. kendisinin yıllar sonra paylaştığı fotoğraflarda malum şahsın yüzünü sansürlemesiyle tekrardan gündeme gelen bu olay iddialara göre efsanevi real madrid maçı sonrası soyunma odasında yaşandı. zaten o maçtan sonra doğru dürüst kadroya giremedi, hakkında net bir açıklama da hiçbir zaman yapılmadı. serkan aykut'un golleri arka arkaya sıralamaya başlaması, ankaragücü maçında yaşanan
o kansız satışı ve ligin sonunun etkisiyle yeteri kadar konuşulmadı.
yaz döneminde sessiz sedasız şekilde karısının peşinde portekiz'e döndü. sporting lizbon'dan kendisine bir yıl önce ödenen bonservisin üçte biri kadar bir para ve
mbo mpenza robert spehar pavel horvath üçlüsünü aldık. ikisi sıfır dakika forma giydi, horvath ise malatya ve beşlik olduğumuz bursa deplasmanlarında 45'er dakika oynadı. totalde yaklaşık 3 senelik transfer bütçesi eksiye girerken üzerine apar topar gönderilen bu üç oyuncuyla davalık olduk. neticede o 3 transfer sezonu bütçelik zarar bir daha hiç kapanmadı. ama öyle umarsızca gol atan bir forvet de bu topraklara bir daha gelmedi...
sen ne süper mario golcümüzdün be jardel...