1
misli.com italya ligi yazarı marco fumagalli, spor toto süper lig'in 26. haftasında oynanan galatasaray - fenerbahçe maçını izlemek için istanbul'a geldi!
derbiyi türk telekom arena stadyumu'nda izleyen marco fumagalli, izlenimlerini maraton.com.tr için kaleme aldı... italya serie a'da gelecek hafta oynanacak milan - inter derbisiyle, istanbul derbisi arasındaki benzerlik ve farklılıklara da yazısında yer veren fumagalli'nin tadına doyum olmayacak analiziyle sizleri baş başa bırakıyoruz!..
bir istanbul derbisi...
bir futbolsever olarak, geçen hafta sonumu dünyanın en önemli 3 derbisinden birini izlemek ve o atmosferi tadabilmek için istanbul'da geçirdim. türk arkadaşlarım bana birçok kez galatasaray-fenerbahçe derbisi hakkında izlenimlerimi sordu. ayrıca bu derbiyi italyan derbileri arasında yurt dışında en çok bilinen olan milan-inter derbisiyle karşılaştırmamı istediler.
milano'da derbi varken roma'da tavernaya gidilebilir!
her şeyden önce bu iki derbiyi karşılaştırmak çok zor çünkü galatasaray ile fenerbahçe türkiye'deki üç büyükler arasında en çok şampiyon olan ve en çok taraftara sahip iki takım. ancak italya'da milan ve inter'in dışında bir başka büyük daha var; o da juventus. bilindiği gibi juventus italya'da en çok taraftara ve şampiyonluğa sahip olan takımdır. daha da önemlisi, türk derbisi oynanacağı vakit tüm ülkede nefesler tutuluyor ve her şey adeta duruyor ancak milano derbisi oynanacağı zaman örneğin roma'da sıradan bir gün yaşanıyor. insanlar tavernalara gitmeye veya restoranlarda pasta all'amatrıcıana (romalıların geleneksel makarnası) ve trippa (romalıların geleneksel yemeği; kokoreç) yemeye devam ediyorlar.
istanbul'daki rekabet milano'da yok!
galatasaray ile fenerbahce arasındaki rekabet, milan ile inter arasında yok. daha doğru ifadeyle, milano derbisindeki rekabetin seviyesi sadece dostlar, sınıf arkadaşları ve iş arkadaşları arasında alay etmeye, birbirlerini kızdırmaya kadar gidiyor. üstelik milano temsilcileri 2011 hariç, çok uzun zaman şampiyonluk yarışı içinde birlikte yer almadılar. gerçeği söylemek gerekirse, son zamanlarda iki takım arasında rekabetin dozu biraz artmaya başladı. milan, hala inter'in oyuncusu olan balotelli'yi almaya çalışıyor; moratti ise milan'ın eski oyuncusu ve teknik direktörü leonardo'yu takımın başına getirdi. italya'daki deyimle; bu durum kuzenlerin (milan-inter), ananelerinin (milano şehri) dikkatini çekmeye çalışmasına benziyor. bu son benzetme bana diğer önemli noktaya değinme fırsatı tanıyor.
ronaldo, rekabetteki tek istisna!
milan ile inter tarih boyunca pek çok kez oyuncu alışverişinde bulundu. giuseppe meazza'dan başlayıp pirlo ve seedorf'a kadar uzanan çok önemli isimlerin bu listede yer aldığını görüyoruz. ancak bu değişimlerin hiçbiri taraftarlar arasında ihanet olarak yorumlanmadı veya nefret doğurmadı. sanırım tek istisna ronaldo'dur ancak inter taraftarlarının ondan nefret etmesinin asıl nedeni, sakatlığı döneminde ronaldo'ya sahip çıkılmasına karşın onun minnettarlık göstermeyip real madrid'e gitmesiydi. milan'a transferi sadece pastanın üstündeki vişne oldu.
italya'daki en benzer rekabet roma'da...
inancım o ki, eğer transfer olan oyuncu eski stadında, ihanete uğradığını düşünen tarafların tükürükleri ve attığı rakı şişeleriyle karşılanmaktan hoşlanmıyorsa; galatasaray ile fenerbahçe arasında oyuncu değişimine sıcak bakmamalılar. italya'da bu denli bir rekabetin fiorentina-juventus, atalanta-brescia ve bari-lecce arasında yaşandığını söyleyebilirim ancak bu takımların farklı şehirlerin temsilcileri olduğunu belirtmem lazım. gerçek anlamda benzer rekabet, roma derbisinde roma ve lazio arasında yaşanıyor.
herkes "sultanlarin dansi"ni bekliyor!
tıpkı roma'da olduğu gibi, istanbul'da da derbi adeta 1 hafta önceden başlıyor. istanbul'daki heyecan sanki sonsuza kadar sürüyor, saatler geçmek bilmiyor, havadaki gerilim hissediliyor ve insanların gözünden heyecanları ve stresleri okunabiliyor. herkes "sultanların dansı"nı bekliyor. istanbul'da, tıpkı roma'da olduğu gibi insanlar futbolla yatıp futbolla kalkıyor. günlük konuşmanın her daim bir parçası olan futbol, özellikle derbi zamanlarında çok daha ciddi bir hal alıyor. hem galatasaraylıların, hem de fenerbahçelilerin en derin duygularını, sevgilerini ve nefretleri paylaşabildiği tv ve radyo programları 7/24 yayın yapıyor.
türk telekom arena, asla kaçamayacağiniz bir kafes gibi!
türk telekom arena, san siro'nun küçük bir benzeri. statta 3 yerine 2 çember var ancak stadın yapılış biçimi atmosferin çok daha yoğun olmasını sağlıyor ve sanki asla kaçamayacağınız bir kafesteymişsiniz izlenimi yaratıyor. türk telekom arena öyle bir stat ki, hangi tribünde oturursanız oturun izlediğiniz maçtan keyif alabiliyor, ambiyansı aynı şekilde yaşıyorsunuz. sanırım italya'nın da, atletizm pisti olmayan ve şehrin gereksiniminden çok daha büyük yapılmamış bu tür statlara ihtiyacı var. ayrıca milan ve inter'in aynı stadı paylaşıyor olmaları da pek olumlu bir faktör değil.
italya'da olduğu gibi merdivenler işgal edildi...
52000 kapasiteli türk telekom arena'da derbinin başlamasından kısa bir süre önce taraftarlar yerlerini aldı. ayrıca tıpkı italya'daki büyük maçlarda olduğu gibi merdivenler bile işgal edildi ve böylece yüzlerce "arkadaş" bir şekilde statta yer almayı başardı. tıpkı benim ülkemdeki gibi türkiye'de de her şey mümkün ve arkadaşlığın hala bir değeri var.
desibel rekoru asla bir tesadüf değil!
benim ülkemde görmediğim şey ise şuydu: bütün stat aynı anda bağırmak için ayağa kalkıyor, ıslıklıyor, çığlık atıyor, atkılarını sallıyor ve marşlar söylüyor. her şey birlikte ve büyük bir iştahla yapılıyor. buna benzer bir atmosferi daha önce amerika'da kolej futbolu maçlarında, ülkenin en gürültülü stadı olan oregon, eugene'deki autzen stadyumu'nda görmüştüm. ancak oradaki tüm taraftarlar kolej öğrencileriydi. geçen cuma günü türk telekom arena'da dünya desibel rekorunun kırılması asla bir tesadüf değildi: orası gerçekten bir cehennem.
bu atmosfer koyunu bile aslana çevirir!
inanıyorum ki, rakip takım taraftarlarının sesten etkilenmemesi mümkün değil. özellikle top rakipteyken taraftarların yoğun ıslıkları oyuncular arasındaki iletişimi kesinlikle bozuyor ve büyük bir baskı yaratıyor. ayrıca ev sahibi takım da bu büyülü atmosferlerden olumlu yönde etkileniyor ve keyif alıyor. motivasyonları ciddi bir şekilde artıyor ve yüzde 100'lerini vermeye çalışıyorlar. havadaki adrenalin öyle yüksek ki, böyle bir atmosferde en uysal koyun bile aslana dönüşebilir. şimdi avrupa takımlarının neden eskiden ali sami yen, şimdi de türk telekom arena cehenneminde maç yapmaktan çekindiğini anlıyorum.
italya'da destek "ayricalikli" gruplara ait!
maalesef italya'da takımı için bağırmak ve desteklemek, stadın köşe bölümlerinde oturan bazı "ayrıcalıklı" grupların tekelinde bulunuyor. diğer taraftarlar ise nadiren onlara katılıyor. bu soğuk atmosferin, taraftarların seslerini duyurabilmek için neredeyse megafona; sahayı görebilmek için de dürbüne ihtiyaç duyduğu ve tribünlerin sahaya çok uzak olduğu bazı statlarda çok daha fazla hissedildiğini belirtmem lazım.
arena'nin ismi türk telekom "colosseum" olabilir!
roma imparatorluğu'nun iki başkenti roma ve istanbul'un yakın zamanda iki ateşli derbiye sahne olması gerçekten ilginç bir tesadüf. aslında türk telekom arena'nın ismi türk telekom colosseum'a çevrilebilir, zira tıpkı eski dönemlerde halkın gladyatörlerden istediği gibi, ev sahibi taraftarların kana susamışlığını ve takımından rakibinin işini bitirmesini isteyişini hissedebiliyorsunuz. italya'da eski bir deyiş vardır: "italyanlar için şair, aziz ve denizci denir. modern zamanlarda italyanlar aşıklara dönüştüler" ancak artık eskisi gibi savaşçı değiller ve bu durum tribünlere de yansıdı. bu maçtan sonra bir taraftar topluluğunun gerçek anlamda ne kadar etkili olabildiğini şimdi anladım.
benzer bir kini sadece iki kez gördüm!
italya'da, istanbul derbisine benzer türden bir kini veya coşkuyu, 8 eylül 2007'de san siro'da oynanan italya-fransa maçı sırasında fransız milli marşı söylenirken görmüştüm. ikinci olarak da napoli'deki san paolo stadı'nda ev sahibi kazandıktan hemen sonra napoli marşı; "o surdato innammurato" okunurken görmüştüm. bu iki olayın da videolarını internetten izlemenizi tavsiye ederim.
eto'o türkiye'de forma giymeli!
son olarak da şunu söyleyebilirim; iki ülke taraftarlarının tezahüratları birbirlerine oldukça benziyor. genel olarak futbolcuların ya da hakemin anatomik özelliklerine veya annelerine sayısız göndermeler yapılıyor. tıpkı yakın zamanda italya'da olmadığı gibi herhangi bir ırkçı tezahürat duymadığım için hem şaşırdım, hem de sevindim. avrupa'daki bazı ülkelerin aksine türklerde böyle bir kötü bakış açısının olmadığını görmek beni mutlu etti. belki de eto'o türkiye süper lig'de forma giymeli.
bu maç, "ölmeden önce yapilacaklar" listenizde olmali!
milano'da derbi sonucu hakkındaki tartışmalar ve şakalaşmalar 2-3 gün sürer; hatta bazen pazartesi günü öğle arasında unutulur gider. ancak istanbul'da, tıpkı roma'da olduğu gibi, yarım bir sezon boyunca sürüyor. hatta bazen takımın başarılı olup olmadığının kararı, derbide neler yaptığına bağlı oluyor. galatasaray-fenerbahçe derbisi kesinlikle ölmeden önce yapmanız gereken listenizde yer alması gereken bir tecrübe.
(bkz: )http://marcofuma.blogspot.com/...-vs-milan-inter.html
derbiyi türk telekom arena stadyumu'nda izleyen marco fumagalli, izlenimlerini maraton.com.tr için kaleme aldı... italya serie a'da gelecek hafta oynanacak milan - inter derbisiyle, istanbul derbisi arasındaki benzerlik ve farklılıklara da yazısında yer veren fumagalli'nin tadına doyum olmayacak analiziyle sizleri baş başa bırakıyoruz!..
bir istanbul derbisi...
bir futbolsever olarak, geçen hafta sonumu dünyanın en önemli 3 derbisinden birini izlemek ve o atmosferi tadabilmek için istanbul'da geçirdim. türk arkadaşlarım bana birçok kez galatasaray-fenerbahçe derbisi hakkında izlenimlerimi sordu. ayrıca bu derbiyi italyan derbileri arasında yurt dışında en çok bilinen olan milan-inter derbisiyle karşılaştırmamı istediler.
milano'da derbi varken roma'da tavernaya gidilebilir!
her şeyden önce bu iki derbiyi karşılaştırmak çok zor çünkü galatasaray ile fenerbahçe türkiye'deki üç büyükler arasında en çok şampiyon olan ve en çok taraftara sahip iki takım. ancak italya'da milan ve inter'in dışında bir başka büyük daha var; o da juventus. bilindiği gibi juventus italya'da en çok taraftara ve şampiyonluğa sahip olan takımdır. daha da önemlisi, türk derbisi oynanacağı vakit tüm ülkede nefesler tutuluyor ve her şey adeta duruyor ancak milano derbisi oynanacağı zaman örneğin roma'da sıradan bir gün yaşanıyor. insanlar tavernalara gitmeye veya restoranlarda pasta all'amatrıcıana (romalıların geleneksel makarnası) ve trippa (romalıların geleneksel yemeği; kokoreç) yemeye devam ediyorlar.
istanbul'daki rekabet milano'da yok!
galatasaray ile fenerbahce arasındaki rekabet, milan ile inter arasında yok. daha doğru ifadeyle, milano derbisindeki rekabetin seviyesi sadece dostlar, sınıf arkadaşları ve iş arkadaşları arasında alay etmeye, birbirlerini kızdırmaya kadar gidiyor. üstelik milano temsilcileri 2011 hariç, çok uzun zaman şampiyonluk yarışı içinde birlikte yer almadılar. gerçeği söylemek gerekirse, son zamanlarda iki takım arasında rekabetin dozu biraz artmaya başladı. milan, hala inter'in oyuncusu olan balotelli'yi almaya çalışıyor; moratti ise milan'ın eski oyuncusu ve teknik direktörü leonardo'yu takımın başına getirdi. italya'daki deyimle; bu durum kuzenlerin (milan-inter), ananelerinin (milano şehri) dikkatini çekmeye çalışmasına benziyor. bu son benzetme bana diğer önemli noktaya değinme fırsatı tanıyor.
ronaldo, rekabetteki tek istisna!
milan ile inter tarih boyunca pek çok kez oyuncu alışverişinde bulundu. giuseppe meazza'dan başlayıp pirlo ve seedorf'a kadar uzanan çok önemli isimlerin bu listede yer aldığını görüyoruz. ancak bu değişimlerin hiçbiri taraftarlar arasında ihanet olarak yorumlanmadı veya nefret doğurmadı. sanırım tek istisna ronaldo'dur ancak inter taraftarlarının ondan nefret etmesinin asıl nedeni, sakatlığı döneminde ronaldo'ya sahip çıkılmasına karşın onun minnettarlık göstermeyip real madrid'e gitmesiydi. milan'a transferi sadece pastanın üstündeki vişne oldu.
italya'daki en benzer rekabet roma'da...
inancım o ki, eğer transfer olan oyuncu eski stadında, ihanete uğradığını düşünen tarafların tükürükleri ve attığı rakı şişeleriyle karşılanmaktan hoşlanmıyorsa; galatasaray ile fenerbahçe arasında oyuncu değişimine sıcak bakmamalılar. italya'da bu denli bir rekabetin fiorentina-juventus, atalanta-brescia ve bari-lecce arasında yaşandığını söyleyebilirim ancak bu takımların farklı şehirlerin temsilcileri olduğunu belirtmem lazım. gerçek anlamda benzer rekabet, roma derbisinde roma ve lazio arasında yaşanıyor.
herkes "sultanlarin dansi"ni bekliyor!
tıpkı roma'da olduğu gibi, istanbul'da da derbi adeta 1 hafta önceden başlıyor. istanbul'daki heyecan sanki sonsuza kadar sürüyor, saatler geçmek bilmiyor, havadaki gerilim hissediliyor ve insanların gözünden heyecanları ve stresleri okunabiliyor. herkes "sultanların dansı"nı bekliyor. istanbul'da, tıpkı roma'da olduğu gibi insanlar futbolla yatıp futbolla kalkıyor. günlük konuşmanın her daim bir parçası olan futbol, özellikle derbi zamanlarında çok daha ciddi bir hal alıyor. hem galatasaraylıların, hem de fenerbahçelilerin en derin duygularını, sevgilerini ve nefretleri paylaşabildiği tv ve radyo programları 7/24 yayın yapıyor.
türk telekom arena, asla kaçamayacağiniz bir kafes gibi!
türk telekom arena, san siro'nun küçük bir benzeri. statta 3 yerine 2 çember var ancak stadın yapılış biçimi atmosferin çok daha yoğun olmasını sağlıyor ve sanki asla kaçamayacağınız bir kafesteymişsiniz izlenimi yaratıyor. türk telekom arena öyle bir stat ki, hangi tribünde oturursanız oturun izlediğiniz maçtan keyif alabiliyor, ambiyansı aynı şekilde yaşıyorsunuz. sanırım italya'nın da, atletizm pisti olmayan ve şehrin gereksiniminden çok daha büyük yapılmamış bu tür statlara ihtiyacı var. ayrıca milan ve inter'in aynı stadı paylaşıyor olmaları da pek olumlu bir faktör değil.
italya'da olduğu gibi merdivenler işgal edildi...
52000 kapasiteli türk telekom arena'da derbinin başlamasından kısa bir süre önce taraftarlar yerlerini aldı. ayrıca tıpkı italya'daki büyük maçlarda olduğu gibi merdivenler bile işgal edildi ve böylece yüzlerce "arkadaş" bir şekilde statta yer almayı başardı. tıpkı benim ülkemdeki gibi türkiye'de de her şey mümkün ve arkadaşlığın hala bir değeri var.
desibel rekoru asla bir tesadüf değil!
benim ülkemde görmediğim şey ise şuydu: bütün stat aynı anda bağırmak için ayağa kalkıyor, ıslıklıyor, çığlık atıyor, atkılarını sallıyor ve marşlar söylüyor. her şey birlikte ve büyük bir iştahla yapılıyor. buna benzer bir atmosferi daha önce amerika'da kolej futbolu maçlarında, ülkenin en gürültülü stadı olan oregon, eugene'deki autzen stadyumu'nda görmüştüm. ancak oradaki tüm taraftarlar kolej öğrencileriydi. geçen cuma günü türk telekom arena'da dünya desibel rekorunun kırılması asla bir tesadüf değildi: orası gerçekten bir cehennem.
bu atmosfer koyunu bile aslana çevirir!
inanıyorum ki, rakip takım taraftarlarının sesten etkilenmemesi mümkün değil. özellikle top rakipteyken taraftarların yoğun ıslıkları oyuncular arasındaki iletişimi kesinlikle bozuyor ve büyük bir baskı yaratıyor. ayrıca ev sahibi takım da bu büyülü atmosferlerden olumlu yönde etkileniyor ve keyif alıyor. motivasyonları ciddi bir şekilde artıyor ve yüzde 100'lerini vermeye çalışıyorlar. havadaki adrenalin öyle yüksek ki, böyle bir atmosferde en uysal koyun bile aslana dönüşebilir. şimdi avrupa takımlarının neden eskiden ali sami yen, şimdi de türk telekom arena cehenneminde maç yapmaktan çekindiğini anlıyorum.
italya'da destek "ayricalikli" gruplara ait!
maalesef italya'da takımı için bağırmak ve desteklemek, stadın köşe bölümlerinde oturan bazı "ayrıcalıklı" grupların tekelinde bulunuyor. diğer taraftarlar ise nadiren onlara katılıyor. bu soğuk atmosferin, taraftarların seslerini duyurabilmek için neredeyse megafona; sahayı görebilmek için de dürbüne ihtiyaç duyduğu ve tribünlerin sahaya çok uzak olduğu bazı statlarda çok daha fazla hissedildiğini belirtmem lazım.
arena'nin ismi türk telekom "colosseum" olabilir!
roma imparatorluğu'nun iki başkenti roma ve istanbul'un yakın zamanda iki ateşli derbiye sahne olması gerçekten ilginç bir tesadüf. aslında türk telekom arena'nın ismi türk telekom colosseum'a çevrilebilir, zira tıpkı eski dönemlerde halkın gladyatörlerden istediği gibi, ev sahibi taraftarların kana susamışlığını ve takımından rakibinin işini bitirmesini isteyişini hissedebiliyorsunuz. italya'da eski bir deyiş vardır: "italyanlar için şair, aziz ve denizci denir. modern zamanlarda italyanlar aşıklara dönüştüler" ancak artık eskisi gibi savaşçı değiller ve bu durum tribünlere de yansıdı. bu maçtan sonra bir taraftar topluluğunun gerçek anlamda ne kadar etkili olabildiğini şimdi anladım.
benzer bir kini sadece iki kez gördüm!
italya'da, istanbul derbisine benzer türden bir kini veya coşkuyu, 8 eylül 2007'de san siro'da oynanan italya-fransa maçı sırasında fransız milli marşı söylenirken görmüştüm. ikinci olarak da napoli'deki san paolo stadı'nda ev sahibi kazandıktan hemen sonra napoli marşı; "o surdato innammurato" okunurken görmüştüm. bu iki olayın da videolarını internetten izlemenizi tavsiye ederim.
eto'o türkiye'de forma giymeli!
son olarak da şunu söyleyebilirim; iki ülke taraftarlarının tezahüratları birbirlerine oldukça benziyor. genel olarak futbolcuların ya da hakemin anatomik özelliklerine veya annelerine sayısız göndermeler yapılıyor. tıpkı yakın zamanda italya'da olmadığı gibi herhangi bir ırkçı tezahürat duymadığım için hem şaşırdım, hem de sevindim. avrupa'daki bazı ülkelerin aksine türklerde böyle bir kötü bakış açısının olmadığını görmek beni mutlu etti. belki de eto'o türkiye süper lig'de forma giymeli.
bu maç, "ölmeden önce yapilacaklar" listenizde olmali!
milano'da derbi sonucu hakkındaki tartışmalar ve şakalaşmalar 2-3 gün sürer; hatta bazen pazartesi günü öğle arasında unutulur gider. ancak istanbul'da, tıpkı roma'da olduğu gibi, yarım bir sezon boyunca sürüyor. hatta bazen takımın başarılı olup olmadığının kararı, derbide neler yaptığına bağlı oluyor. galatasaray-fenerbahçe derbisi kesinlikle ölmeden önce yapmanız gereken listenizde yer alması gereken bir tecrübe.
(bkz: )http://marcofuma.blogspot.com/...-vs-milan-inter.html