bir gün galatasaray'ın başında görmek istediğim teknik direktör.
yiğitlerin harman olduğu yerden değil, futbolun sadece futbol olmadığı memleketten, bielsaların, simeonelerin memleketinden geldim, dese...
futbol geçmişiyse, âlâsından sahiptir.
karizmaysa, karizmadır. bazen bir mavi cinin üzerine gömlek çeker, bazense guardiola ve simeone gibi janti takılır. gömleğinin üst düğmesini iliklemez yalnız. kravat gevşer, eh memleket insanından alışkınız zaar; ya da kravat hiç takmaz, ona da dizilerden aşinayız vesselam.
winnerlıksa, winner'dır. daha önceki girilerde defaatle yazılmış olduğu gibi, güney amerika'da kaldırmadığı kupa kalmamıştır.
vizyonsa, vizyonerdir. adam üşenmemiş, gavurcası neuroscience olan yani sinirbilim'de phd yani doktora yapmış bir hanfendiyi -ki zatı hallerinin ismi, dr. sandra rossi'dir- teknik ekibine katmıştır. bu hanfendi teknik ekiple "brain trainer" unvanıyla çeşitli uğraşlar içindedir. bilimle kafayı bozmuş, spora kafa yormuş bu hanfendinin iştigal buyurduğu antreman, oyuncularla değil, oyuncuların beyinleriyle oynamakmış. öyle ki oyuncuların beyinlerine beyinlerine başarıyı ve pozitiviteyi itelemek, negatif ve oyuncuya zarar veren düşüncelerindense arınmasını sağlamak imiş. ne yardımcılar var değil mi? iç çekiş faslı... selam ve hasbihal... ve devam... bize düşene bak bir de! elin evropa’sında bunlar olağan, gelgelelim elin arjantina’sında yapıyor bunu.
buna şunu da eklemek gerekir. spor aleminde görselleştirme/canlandırma tekniği -yani visualisation technique- denen naneyi oyuncularına empoze etmek için gününü gece, gecesini gündüz etmekteymiş, gelmeden efsanemiz olangillerden marcelo abimiz. bu afili teknik, sporun hemen her alanında kullanılır ama özellikle tekrarın ve konsantrasyonun çok önemli olduğu teniste önemli yer tutar. oyuncu, her bir sayıyı zihninde yaşar, yaşadığını tekrar eder, maçlarda kas tekrar ettiğini hatırlar. djokovic maç içinde yapacağı her vuruşu hayal edip, hissetiğini ve klasik müziğin de ona eşlik ettiğini söylerken, murray karşılayacağı her vuruşta nasıl hissedeceğini ve maçlara çıkmadan evvel maçın oynanacağı kortta saatler geçirip, maçı düşlermiş. futbolda, pek sevgili baba drogba’mız bu tekniği kullanırmış vesselam ve zamanında the times’a şöyle etmiş kelam: “aslında, golü nasıl yapacağımın yolunu düşünürüm. gözlerimi kapatır ve hayal etmeye çalışırım. bazen bi’ halt olmaz. ama çoğu zaman, eğer zihninin içine girebilirsen, hayal ettiğin gibi belirli bir golü atabilirsin. bu olur. komik şeydir, ama zihninde yarattığın şey, gol atma tutkusu, bir değer ve her şey, oyun içinde istediğin gibi olabilir.”
gelgelelim, arjen robben’in bir birinin kopyası gollerini bilmeyenimiz var mı, cancağazım? robben de tıpkı drogba gibi, önce atacağı golü hayal eder, sonra attığı golleri reele dökerek tekrar edermiş. e canım, bruma’cığımın neyi eksik? tıpkısının aynısı golleri atabilecek kapasite ve yeteneğe sahip. sahip de, onu yönlendirecek kişiye sahip mi, orası muallak.
ha, futbol hakkında duygusaldır da kendisi. bizim çizgi metin’imiz sol kurt’umuz gibi “futbol borsada değil, arsada...” demese de, futbolun küresel sermayenin kucağına düşmesi, endüstriyel faktonun koynuna yamanması, çin seddinden beriye paranın yıfıl yıfıl üfürülmesi sonrasında, “futbol ölüyor,” diyebilmiş zatı halleri. futboldaki çin devrimine katılması için de pek cazip tekliflerin olduğu söylenedursun, river plate’in teknik direktörü olarak tanıtıldığı basın toplantısında, google tercümanın dediği doğruysa, “nací para enfrentar grandes desafíos,” yani “i was born to take on big challenges,” yani “büyük meydan okumalar için doğdum,” dediği üzere kariyerinin devamında evropa’nın ispanya, ingiltere ve italya’sından grotesk, barok ve rokoko kokan tekliflerine göz kırpmış.
biz arabeskin kündekâri, edirnekâri, naht, kakma ve minyatür bezeli diyarlarından, ampir dokulu ve kokulu boğazın galata yakasının, geçmişe özlemle müsemma, bam bam bam 4 4 2’si ile mülakkab nesle, beyan etmek boynumuzun borcudur ki, transfermark’ın verilerine güven olursa, arjantina liginde 4 4 2’yi racon bellemiştir. gerçi bu konumuz dahilinde olsa da pek umrumuzda değildir. çünkü, bu konuda pek ısrarcı olduğu da söylenemezken, duruma göre dizilişi ve oyun mentalitesini değiştirebilmektedir. ki 2015’deki fifa club world cup japan finali olan river plate v barcelona maçında, 4 3 1 2 ile maça başladığı görülmüştür.
aslında bu kadar yazmayacaktım. fazla şey yapmamak lazım. güzel adam ya... arada izleyin, izletin, “böyle bir adam var,” diye twitter’da facebook’ta falan ayan edin.
direktör şeyimiz, neyimiz, veritabanımız, fatih terim’e geri dönmek, kafasını biraz kaldırmış türk ligi direktörlerine sırnaşmak... medyanın her fırsatta her takım için lucescu, fener için daum ve aykut, bjk için rıza ve muadilleri... olmasın. efenime söyleyeyim, menajer önerilerinden ve namı cihana yayılmış isimli direktörlerden artık sıyrılalım.
riekerink, geliş şeklinin muhtevası biraz alengirli olsa da, biraz da, bu yüzden güzel adamdır.
son olarak şunları da iliştirip bırakalım.
copa libertadores la final ikinci ayağı river plate v tigres maçını izlemek isteyenler:
http://www.fullmatchesandshows.com/...ighlights-full-matchfifa club world cup japan 2015 final, river plate v barcelona maçını izlemek isteyenler:
http://fullmatchtv.com/river-plate-vs-barcelonahamiş: ha yazacaktım, bu kadar uzun yazınca unuttum. türk ligini bilmiyor, o başka.