1
şu neslin çocukları bilir, bu neslin çocukları bilmez, öteki nesil sktirin gidin geyiği yapmayacağım. yeni nesil çocuklarını da pek gözlemlemiyorum belki sokakta futbol oynuyorlardır. ben kendi oynadığım dönemden biraz bahsedeceğim.
genel olarak bakacak olursak, bugünkü çocukların çok dışarı çıkmayan evcimen tipler olduğu söylentisinin çok yaygın olduğu bir gerçek. bizim zamanımızda ise özellikle anne kanadından bakacak olursak dışarı çıkmak kolay değildi belki. üstün başın mahvolacak, bir yerini kıracaksın, bak yine dizini kanatmışsın, terli terli su içiyorsun hasta olacaksın vs. bizi sokağa iten en büyük etmen ise hiç şüphesiz gazetelerden, radyolardan, televizyonlardan takip ettiğimiz o futbolculardı. belki de bilgisayarın çok yaygın olmadığı o dönemde futbolu sokakta paylaşmak, konuşmak ve oynamanın en büyük zevklerden biri olmasının sebebi de buydu. çünkü futbol gözlemlemek için bu kadar çok yakın ve yaygın değildi görsel ortamda. top sürerken, topa vururken, gol çıkarırken, gol atarken de bildiğimiz, duyduğumuz adamların isimlerini haykırmak ise en büyük zevklerden biriydi bu yüzden. "zidane'dan müthiş bir pas", "taffarel çok güzel çıkardı.", "zola topla ilerliyor.", "rivaldo'dan muhteşem bir çalım."," topun başında roberto carlos." ve tabi ki de "haci gidiyor haci, haci, haciii". zaman ilerledikçe ve birlikte oynadığın kişilere alıştıkça da bir süre sonra kendi oyun biçimine illaki bir futbolcuyu yakıştırmak isterdin.
bugün bile halı sahaya gitme amacımız biraz da (içten içe de olsa) televizyonda gördüklerimizi uygulamak değil mi? belki hala bir futbolcunun ismini haykıran bile vardır. bu şekilde futbol medyasının gelişmiş olmasının avantajlarından olmasını umduğum bir yanı da sokağa çıkmaya teşvik edebiliyor olma ihtimali. yani öyle umuyorum ki bir çocuk televizyonda/bilgisayarda futbol izleyip de oynamaya özeniyordur. tabi bu özenmeye tam olarak futbol açısından yaklaşmamak lazım ama bahsetmekte olduğum şey futbol olduğu için bu açıdan baktım ben. diğer sporlar için de aynı şey geçerli. yeter ki koltuğa bağlı yaşanmasın.
genel olarak bakacak olursak, bugünkü çocukların çok dışarı çıkmayan evcimen tipler olduğu söylentisinin çok yaygın olduğu bir gerçek. bizim zamanımızda ise özellikle anne kanadından bakacak olursak dışarı çıkmak kolay değildi belki. üstün başın mahvolacak, bir yerini kıracaksın, bak yine dizini kanatmışsın, terli terli su içiyorsun hasta olacaksın vs. bizi sokağa iten en büyük etmen ise hiç şüphesiz gazetelerden, radyolardan, televizyonlardan takip ettiğimiz o futbolculardı. belki de bilgisayarın çok yaygın olmadığı o dönemde futbolu sokakta paylaşmak, konuşmak ve oynamanın en büyük zevklerden biri olmasının sebebi de buydu. çünkü futbol gözlemlemek için bu kadar çok yakın ve yaygın değildi görsel ortamda. top sürerken, topa vururken, gol çıkarırken, gol atarken de bildiğimiz, duyduğumuz adamların isimlerini haykırmak ise en büyük zevklerden biriydi bu yüzden. "zidane'dan müthiş bir pas", "taffarel çok güzel çıkardı.", "zola topla ilerliyor.", "rivaldo'dan muhteşem bir çalım."," topun başında roberto carlos." ve tabi ki de "haci gidiyor haci, haci, haciii". zaman ilerledikçe ve birlikte oynadığın kişilere alıştıkça da bir süre sonra kendi oyun biçimine illaki bir futbolcuyu yakıştırmak isterdin.
bugün bile halı sahaya gitme amacımız biraz da (içten içe de olsa) televizyonda gördüklerimizi uygulamak değil mi? belki hala bir futbolcunun ismini haykıran bile vardır. bu şekilde futbol medyasının gelişmiş olmasının avantajlarından olmasını umduğum bir yanı da sokağa çıkmaya teşvik edebiliyor olma ihtimali. yani öyle umuyorum ki bir çocuk televizyonda/bilgisayarda futbol izleyip de oynamaya özeniyordur. tabi bu özenmeye tam olarak futbol açısından yaklaşmamak lazım ama bahsetmekte olduğum şey futbol olduğu için bu açıdan baktım ben. diğer sporlar için de aynı şey geçerli. yeter ki koltuğa bağlı yaşanmasın.